Alp Altınörs
Wagner isyanından sonra Rusya
Üzerinden zaman geçse de Rusya’da Wagner isyanının yarattığı sarsıntının etkileri sürüyor. Wagner özel savaş çetesinin ağır silahlarla Moskova üzerine yürümesi, Rus savaş makinasının çürümüşlüğünün açık bir kanıtı olmakla kalmadı. Aynı zamanda Rusya devleti ve ordusunun içinde Putin rejmine “muhalif” bir aşırı-sağ kanadın varlığını da sergiledi. Putin şimdi, “Wagner hukuken yok hükmündedir, yasal olarak kurulmuş böyle bir şirket yoktur” diyor. Demek ki Rusya, yasadışı bir oluşumun eline tanklar, toplar, uçaksavarlar ve türlü çeşitli ağır silahlar vermiş!
Wagner isyanının özü neydi?
Wagner, Rusya’nın örtülü dış harekatlarını yürütmek üzere bizzat Putin tarafından kuruldu ve başına “en güvenilir” adamı, eski bir kriminal olan Yevgeni Prigojin getirildi. Özel savaş çetesi Wagner belli bir noktada kontrolden çıkarak bizzat kendisini yaratan Putin rejimine yöneldi. Altın madenleri gibi son derece büyük parasal kaynaklara sahip, yarı-ordu karakterinde örgütlenen bu çeteye, daha birkaç yıl öncesine kadar Rusya yanlısı yazarlar “Putin dehasının bir ürünü” gözüyle bakıyordu. Zira Wagner, Kırım’ın tek kurşun atılmadan ele geçirilmesi, Libya’da Hafter milislerinin başkent Trablus’a kadar ilerlemesi, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Mali’de Rusya’nın çıkarlarının korunması gibi son derece kritik işlevler üstlenmekle birlikte övülüyor ancak işlediği suçlar Rusya’nın hanesine yazılmıyordu. Uyguladığı kirli savaş teknikleri yargılanmıyordu. Wagner, Putin’in deyimiyle “hukuken yok” idi; ama fiiliyatta vardı. Ve giderek büyüyordu. Sıktığı her mermi, akıttığı her damla kan bu “özel silahlı şirket” (ÇVK) için kâra dönüşüyor, onun kasasını dolduruyordu.
ÖZEL SAVAŞ ÇETESİ
Dahası da var. Sembolü kurukafa (ölüm!) olan bu özel savaş çetesi, Rus devleti tarafından kriminal unsurlarla beslendi. Hapisteki mafya, cinayet vb. hükümlüleri, Wagner saflarında savaşmak üzere salıverildi. Wagner lideri Prigojin, Rus medyasında adete bir “kahraman” gibi idealleştirildi. Böylece büyük Rus şovenisti, ırkçı, faşist unsurları bünyesinde toplayan Wagner, fanatik ve militan bir grup özelliği de kazandı.
Putin’in kolay bir zafer beklentisiyle başlattığı Ukrayna Savaşı, kısa sürede bir çıkmaza dönüştü. Rus halkı, akrabası olan Ukrayna halkına karşı savaşmak istemedi. Putin’in seferberlik ilanı, askerlik çağındaki gençlerin akın akın yurtdışına kaçışıyla tam bir fiyaskoya dönüştü. Oysa diğer tarafta Ukrayna’da, Putin’in Ukrayna’yı yok sayan ezici söylemleri, tam bir ulusal seferberlik hali yarattı. Ukrayna ordusunun mevcudu 1 milyonu buldu. Rusya ise muharip gücünü azınlık halklardan ve ücra taşra bölgelerinden topladığı askerlerle, Çeçen birlikleriyle, Donets-Lugansk halkıyla (zira onlarda Kiev rejiminin Rus olan her şeye düşmanlığı karşısındalar) tahkim etti.
Ancak tüm bu tahkimat yetersiz kaldı. Bu durumda Putin rejimi, Wagner özel savaş çetesini giderek artan oranda Ukrayna’da savaşa sürdü. Bir nevi, Wagner’e göbekten bağımlı hale geldi. Prigojin de bu durumu, kendisini bir kamusal siyasal figür haline getirmek için tepe tepe kullandı. Rant paylaşımındaki payını misliyle büyüttü.
Böylece, savaşa karşı çıkan her türlü demokratik muhalefetin susturulduğu, bastırıldığı Rusya’da, Ukrayna Savaşı’ndaki başarısızlıklara muhalefet etmek de, özel savaş çetesi lideri Prigojin’e düştü! Tam da Rus oligarşik - mafyatik kapitalizmine yaraşır bir muhalefet! Ancak Moskova’nın bu muhalefete de göz yumması beklenemezdi. Wagner’in tasfiyesi için adımlar atıldı. Bu grubun lojistiksiz bırakılarak Ukrayna ordusu karşısında ağır kayıplar vermesi sağlandı. En son, kışlaları dahi bombalandı.
İÇ SAVAŞA DÖNÜŞMEDİ
Wagner lideri Prigojin, bu şartlar altında harekete geçerek, Güney Rusya’nın en önemli şehri Rostov’u ele geçirdi; Moskova’ya doğru silahlı bir konvoy gönderdi. Voronej ve Lipetsk’i de hızla ele geçiren bu konvoyun karşısına Rusya’nın bir kara ordusu çıkartmamış oluşu önemli bir veridir. Wagner’in üzerine yollanan helikopter ve uçaklar ise isyancılar tarafından düşürülmüştür. Rus ordusu, ancak Moskova girişine barikatlar kurabilmiştir. Kısacası, eğer yarı yoldan geri dönmeseydi, Wagner çetesinin Moskova’ya kadar ilerlemesi engellenemeyecekti.
Peki bu isyan, nasıl 24 saat içinde sona erdi? Neden bir iç savaşa dönüşmedi?
İlkin, ortada, bir iç savaşa sebep olabilecek denli keskin iki program, iki siyasal çizgi ayrımı yoktu. Bu bir hoşnutsuzluk isyanıydı ve iktidarı ele geçirmek amacını da taşımıyordu. İkincisi, tüm Wagner güçlerini ezip katletmek, bu arada ordunun hatırı sayılır bir kısmını da feda etmek, Rusya’nın Ukrayna’da sahadaki muharip gücünü ciddi ölçüde azaltacaktı. Ukrayna ordusu karşı hücum pozisyonundayken, Moskova bunu göze alamazdı. Üçüncüsü, paralı asker isyanı bir iç savaşa dönüştüğünde bunun ne kadar süreceği ve ülkenin ne kadarına yayılacağı bilinemezdi. Dördüncüsü, hayatın savaş atmosferinden çok uzakta sakince aktığı Moskova’da, hem de iki Rus gücü arasında askeri çatışmaların yaşanması, halkta yaratacağı panik havası beklenmedik sonuçlara yol açabilirdi. Beşincisi, Prigojin, ne Rus egemen sınıfları, ne de ABD-AB açısından Putin’e bir alternatif olarak görüldü. İrrasyonel bir olgu olarak Prigojin ve Wagner, ancak Putin’in yarattığı siyasal evren içinde anlam taşıyabilirdi.
Neticede tüm bu etkenlerin baskısı altında, Rostov – Moskova yolunun orta yerinde, Lipetsk’te, Wagner konvoyu durdu ve dönüşe geçti. Wagner’in kaçınılmaz tasfiye süreci başladı. Ancak zaten bir çaresizliğin ürünü olan Wagner özel savaş çetesinin yerine Rusya’nın neyi koyabileceği bir muamma.
Wagner isyanı, bir yandan Rusya’nın Ukrayna’da yürüttüğü emperyalist savaşın iflasını sergilemiş, diğer yandan ise Rus oligarşik – mafyatik kapitalizminin çürümüşlüğünü ortaya koymuştur. Putin rejimi muhtemelen Wagner’in yerine daha ufak çeteleri, Prigojin’in yerine başka birçok kriminali geçirerek bu krizi atlatmaya çalışacaktır. Ancak, Rusya tarihinde her büyük askeri başarısızlığı siyasal alt üst oluşların izlemesi gibi, Ukrayna Savaşı’ndaki iflasın da Putin rejimine ağır bedelleri olacağı aşikardır. Wagner isyanı, 23 yıllık Putin iktidarının en büyük siyasal krizi olmuştur.
Alp Altınörs: Çevirmen, yazar, siyasal iktisatçı, düşünce işçisi. İngilizce, İspanyolca ve Rusça dillerinden çeviriler yapmakta ve bu dillerde araştırmalar yürütmektedir. "İmkânsız Sermaye- 21. Yüzyılda Kapitalizm, Sosyalizm ve Toplum" adlı kitabın yazarıdır. Uluslararası siyasal iktisat, uluslararası ilişkiler, filoloji ve tarih disiplinlerinde; SSCB, Çin Halk Cumhuriyeti ve Osmanlı İmparatorluğu tarihi, sosyalizmin sorunları ve 19. Yüzyıl Rus edebiyatı üzerine pek çok makalesi ve çevirisi bulunmaktadır. TED Ankara Koleji Lisesi'ni ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi'ni bitirmiştir. 2008 yılında İstanbul'da kurulan Nazım Hikmet Marksist Bilimler Akademisi'nin koordinatörlüğünü yürütmüş siyasal iktisat dersleri vermiştir. 2014-2016 yıllarında HDP Merkez Yürütme Kurulu'nda yer almıştır