Hayko Bağdat
Ya Türkçe konuş ya da öl
Sağlık Bakanlığı’nın hayata geçirdiği yeni bir uygulamayla reçetelerin 5 dilde yazılabilmesi fakat bu dillerin içinde Kürtçe’nin olmamasını tartışıyoruz.
Sağlık Bakan Fahrettin Koca gelen eleştirilere yanıt verdi.
“E-Reçetem sistemine İngilizce, Almanca, Arapça, Fransızca ve Rusça olmak üzere 5 yabancı dil eklendi. E-Reçetem sistemine bu 5 dilin eklenmesine turistler ve yabancı uyruklu hastalar için ihtiyaç duyulmuştur. Kendi vatandaşlarımız içinse bu dillerden birinde reçete yazılması söz konusu değildir. Sisteme T.C. Kimlik Numarası ile girildiğinde ek uygulama devre dışı olmakta, sadece Türkçe hizmet alınabilmektedir.”
Yani mesele teknik bir meseleymiş öyle mi?
Peki sisteme TC kimlik numarasını giren vatandaşlar orada da diller seçeneği ile karşılaşsa ve karşımıza “Kürtçe” seçeneği çıksa ne olur ki?
Yapılan araştırmalarda Kürtlerin illerinde kanser tanısının geç konulduğu ve ölüm oranlarının yüksek olduğu ortaya çıktı. Halis Demir, Bianet’teki makalesinde durumu şöyle özetliyor:
“Belirli risk faktörlerine sahip ve belli bir yaşın üstündeki bireylerin erken teşhis için ve daha sonuç alıcı tedaviler için tarama yapmaları gereklidir. Yaşam tarzı değişiklikleri ve tarama yöntemlerinin etkin kullanılmasıyla kanser önlenebilir ve erken teşhis edilebilir. Ancak Kürt illerinde görülen kanser vakaların önemli bir kısmı Türkiye’nin diğer bölgeleriyle kıyaslandığında, hastalar metastatik aşamada (ilerlemiş, yayılmış, 4. Evre) başvuruyor. Anadilinde sağlık hizmetinin verilmemesi, gerekli eğitimlerin yapılmaması, taramanın yapıldığı yerlerden uzakta yaşayanların taramadan haberdar olmamaları ve erişimde yaşanan sıkıntılar hastaların daha ilerlemiş ve tedavi edilemez aşamada hekime başvurmalarına yol açıyor.”
Bir sosyal devlet vatandaşına hizmet verirken mahkemede, hastanede, postanede neyi esas alır?
Madem ilaç almaya çalışan hastalara 5 dilde reçete verebiliyoruz, bu listeye Kürtçe dilini eklemekte hangi mahsurlar olabilir?
Memlekette milyonlarca Kürt yaşıyor.
Evinde Kürtçe konuşan, anadili Kürtçe olan, Türkçeyi okulda öğrenen milyonlarca insan var.
Okula gidemeyen ve Türkçe bilmeyen Kürt kadınları vardı, hala var, yarın da olacak.
Peki bir devlet memlekette konuşulan ikinci en büyük dile neden selam vermez? Anadolu’nun kadim dillerinin yaşaması, gelişmesi, ürün vermesi fikri aynı anda hem laik hem siyasal İslamcı kesimleri neden ürkütür?
Kadıköy’de, İstiklal Caddesi’nde, sahnede Kürtçe şarkı söylediği için müzisyenlerin öldürüldüğü bir ülkeyiz.
Nüfusunun önemli bir bölümünü oluşturan Kürtlere karşı devletin önerisi nedir?
Dillerini unutsunlar, Kürt kimliklerini kaybetsinler, kendilerine Türk desinler, Türkçe konuşsunlar, çok konuşsunlar.
Ya da hastane kapısında kanserden ölsünler, adliye kapısında esarete düşsünler, yasal mermilerle vurulsunlar, panzer altında can versinler.
Mesele teknik değil ideolojiktir.
Kürde de Kürtçeye de düşman bunlar…
***
ROBOTAKSİ
Valizlerinizi hazırladınız, eve son kez baktınız, çocuğunuzu kucağınıza alıp çağırdığınız taksiye bindiniz. 25 kilometre yol yapıp havaalanına gideceksiniz.
Fakat çağırdığınız taksinin sürücüsü yok. Yeni piyasaya sürülen sürücüsüz taksi sizi 25 kilometre taşıyacak ve hedefinize varacaksınız.
Tedirgin olur musunuz?
Kendinizi ve çocuğunuzu güvende hisseder misiniz?
Bu tartışma San Fransisco halkını ikiye bölmüş durumda.
BBC Teknoloji Muhabiri James Clayton’un haberine göre 10 Ağustos 2023'te Kaliforniya Kamu Hizmetleri Komisyonu (CPUC), yapılan oylamayla iki sürücüsüz taksi şirketinin (Waymo ve Cruise) 24 saat hizmet sunmasına olanak verdi. Ancak bu oylamadan önce yetkililer, halkın endişelerini de içeren altı saatlik bir oturum düzenledi.
“Oturumda Uber ve Lyft sürücüleri, robotaksilerin geçim kaynaklarını ortadan kaldıracağı için kızgındı. Çöp kamyonu firmalarının temsilcileri, sürücüsüz araçların sık sık arıza yaptığını ve araçlarının önünü tıkadığından şikayet etti. San Francisco İtfaiye Teşkilatı yetkilileri de aynı nedenle bu araçları eleştirdi ve yalnızca bu yıl 55 kez önlerinin tıkandığını savundu.”
Sürücüsüz taksi lehinde de konuşmalar yapıldı.
“San Francisco’da ortopedi cerrahı ve iddialı bir bisiklet sürücüsü olan George Janku, taksilerin “nasıl davrandığını iyi bildiğini” robotaksilere kızgın sürücülerden daha fazla güvendiğini söyledi. Görme engelli Jessie Wolinsky de, Uber ve Lyft sürücüleri tarafından tacize uğradığı olayları anlattı ve Waymo’nun sürücüsüz taksilerinin kendisine “daha önce hiç yaşamadığı bir güvenlik seviyesi sağladığını” iletti. Taksi şoförleri tarafından çocuk koltuğu nedeniyle reddedildiğini anlatan bir anne de sürücüsüz taksilerin böyle bir şeyi “asla yapamayacağını” hatırlattı.”
BBC'ye açıklama yapan Waymo, şirket araçlarının iki milyon milden fazla tam otonom sürüş gerçekleştirdiğini kaydetti. Bu sürüşlerde bir yaya veya bisikletli ile tek bir kaza bile yaşanmadığını da açıkladı.
Bazı San Fransiscolular sürücüsüz taksilerin üzerine kuka koyarak devre dışı kalmalarını sağlayan eylemler başlattı bile.
Ne dersiniz?
İstanbul’da bu sistem çalışır mı?
Hayko Bağdat: 1976 yılında Rum bir anne ve Ermeni bir babanın dördüncü çocuğu olarak İstanbul’da doğdu. 1994’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü‘ne başladı. Babasının beklenmedik vefatı sebebiyle eğitimini tamamlayamadı. 2002'de Yaşam Radyo’da Türkiye’de ilk azınlık sorunlarını gündeme taşıyan “Sözde Kalanlar” programı ile gazeteciliğe başlayan Bağdat, Türkiye’nin önemli basın organlarından gazetecilik, köşe yazarlığı ve yorumculuk yaptı. 2007'de katledilen Hrant Dink’in ardından kurulan ve adalet arayışını sürdüren “Hrant’ın Arkadaşları” ekibinin kurucuları arasında yer alan Bağdat’ın “Türkiye’de Ermeni ve öteki olmayı” anlatan ilk kitabı ‘Salyangoz’ 2014’te, ikinci kitabı ‘Gollik’ 2015 yılında, üçüncü kitabı ‘Kurtuluş Ҫok Bozuldu’ ise 2016 yılında okurlarıyla buluştu. Kitabından esinlenerek kurguladığı tek kişilik gösterisi Salyangoz, 2016’da seyirci ile buluştu. 2017’de Almanya’ya taşınan Bağdat, Berlin’de gazeteciliğe ve üretmeye devam ediyor.