Fadıl Öztürk
Yaşadığım günlere gözlerimi kapayamam
Hatırlamakla hayal etme hakkım için gözlerimi kapayarak bir zaman öncesine, bir zaman sonrasına gidebilirim belki ama yaşadığım günlere gözlerimi kapayamam.
Biraz sevdiklerini koruyup kollamak korkusundan, elimden gelse taşa bile ekeceğim çokça sevinçlerden, payıma düşene razı olduğum mutluluklardan, kendi derdime düşmek dışında biraz panikten, kendimi bildim bileli merhametsizlik karşısında edindiğim cesaretten yapılmışım. Yaşadığım günlere gözlerimi kapayamam...
Gözlerimi kapadığımda geçmişten bugüne bedene saplanmış bir hançerin öylece durduğunu, etlerin lime lime döküldüğünü, kemikten bir iskelet olarak kaldığını ve hiç kesilmeyen iniltilere boğulduğunu görüyorum. Yaşadığım günlere gözlerimi kapayamam...
Bir damla kirin kocaman bir deryayı kirlettiği, uğursuz ve soysuz günlerin kapısını açar gibi açıyorum gözlerimi yeni güne... Yaşadığım günlere gözlerimi kapayamam...
Bir yaranın derinliğinde unutulmuş, durmadan kendini hatırlatan bir acı gibi benimle beraber geliyor bütün yaşadıklarım. Doğmadan çok önce defalarca yaralanıp sürüldüğümü, öldürülerek eksildiğimi hatırlatıyor bana o acı. Yaşadığım günlere gözlerimi kapayamam...
Anlayın, dilim kesilmedikçe susamam. Duymazdan gelemem rüzgârın sesini duyduğum sürece. Gözlerime mil çekilmedikçe görmedim diyemem. Şarkılar bile artık soyunmuyor, başları öne eğik çıkıyor dudaklardan. Yaşadığım günlere gözlerimi kapayamam...
Sözcükler eşyalar gibi yer kaplamıyor, kan lekeleri yıkamakla belki çıkar ama sözcük lekeleri asla çıkmaz yıkamakla. Her bir sözcüğü kirletilip atıldığı yerden tek tek temizleyerek, kaldırıp onlara can vermedikçe, üstüme düşeni yaptım diyemem. Yaşadığım günlere gözlerimi kapayamam...
Zor bir anımda ellerimden tutup beni tekrar ayağa kaldıran bir hayalin hakkıdır bu benim üstümde olan. Ömrüm ki, benim geleceğimi geçmişimle çarparak sağlamasını yaptırıyor her gün. Sağalmış, sağalmamış ve ihtimalen daha alacağım yaralarımın toplamıyım ben. Dağ bilir bunu, ateş bilir, öfkeyle dövülerek şekil verilmiş kılıçlar bilir de insan bilmez bunu. Yaşadığım günlere gözlerimi kapayamam...
Heceleyerek de olsa yaşadığımız günleri geride bırakmak için yarınımı dünün kahır ve zahmetinden kurtararak, yeni doğan bir bebeğe ‘hoş geldin’ der gibi karşılamalıyım hayatı. Yaşadığım günlere gözlerimi kapayamam...
Tabanca gibi şakağımıza dayatılmış bir ulusun mutluluğu için; selamımı almış, sevgisini benden esirgememiş, gözyaşı kardeşi olduğum bütün azınlıkları mutsuz edemem.
Geçmişimiz yüzümüze vuruldu her seferinde, geleceğimiz yerlerde sürünüyor bir paçavra gibi. Söylenmiş, haykırılmış ama duyanı olmamış söz gibiyiz. Dil aldığı yarayı bilir ama Yaşadığım günlere gözlerimi kapayamam...
İnsanları sokağa değil, sözcüklerle sayfaların ak göğsüne döktüm. Dizelerim sevgililerin dudaklarında ayaklanarak aşka yol oldu. Pusu kurup ayrılığı yurdundan kovan imgelere yardım ve yataklık ettim. Satır başlarım yeni doğmuş çocuk, satır sonuna koyduğum her nokta bir istasyon, hayatın kendisinin bir hareket memuru olduğunu sanarak yaşayıp geldim bugüne. Bunları yapmak hiç kolay olmadı. Bulutların arasında bir görünüp, bir kaybolan güneşlerle besledim kalemimi.
Hiçbir dili bir diğer dilin karşısına koymadan; kuşlarla kuşların dilinden, balıklarla balıkların ıslak dilinden, meşe ağaçlarıyla onları köklerinden beslenen diliyle konuştum. Sustuğumda taşların sabrıyla tanıştım. Gövdem yaş alarak ağırlaştı. Hepsi bu...
Yerlerinden edilmiş insanların beraberlerinde götürdükleri hatıraların hakkı için her gün gözlerimi ufka diktim. Başka sebebim yok. Uzakları görmem bundan. Umudumu beslemek dışında beklediğim hiçbir şey yok.
Boynunda cesetlerden gerdanlıkla şiddet kol gezerken ülkemde, bir kullanımlık hayatımı eğip bükemem tarih dedikleri soysuzun karşısında. Hakkım olanı istiyorum sadece. Yaşadığım günlere gözlerimi kapayamam...
Bunlar dudaklarımdan çıkarken sen, o ve diğerleri konuşuyor dilimle...
Belki ayna karşısında kendini traş eden kör bir adamın trajedisidir gelip beni bulan. Her yaralamada üstüne düşeni yapmış bıçakların ağzında kalan uykusuz gecelerin derinliğinde can çekişiyorum belki. Mezarların hatırlattıkları için de olsa Yaşadığım günlere gözlerimi kapayamam...
İnanın, ‘bütün bunları kimse yapmıyor, bir ben yapıyorum’ demek için yazmıyorum buraya. Hiç kimseyi kaldıramayacağı yükün altına sokmak değil amacım. Kendi üzerimden geçirerek, kendimi kendime borçlu kılarak yazıyorum buraya. Öyle bir dünya, öyle bir dünyada öyle bir ülke istiyorum ki, bir nedenle hiç kimse bir diğerine kendini borçlu hissetmesin. Elbette siz de çıkıp aynı sözleri biz de söyleyip yazabiliriz diyebilirsiniz. "Bizim de istediğimiz bu işte. / Çünkü şarkımız insanlardan ayrı sivrilmek için değil, kardeşim / insanları birleştirmek içindir şarkımız" (*)
(*) Kararmış Çömlek: Yannis Ritsos