Enver Topaloğlu
Zahrad yüz yaşında
Şiirlerin duygusu, düşüncesi, sesi, sözü gibi bir de tadı vardır. Yok mudur? Bazı şiirlerin acı, tatlı, buruk, ekşi, tuzlu gibi tatlar verdiği olmuyor mu?
Şiirlerdeki tadın kaynağı yaşamdır. Öte yandan şiirdeki yaşamın tadıyla yaşamın şiir tadı sarmaşık haldedir genellikle. Yaşam şiirle şiir yaşamla karışır. Şiirdeki bu bahse konu sarmaşık durum, modern Türkçe şiirde bazı dönemlerde daha da yoğunlaşmıştır diyebiliriz. Garip dalgasının yükseldiği kırklı yıllarda olduğu gibi örneğin. O dönemde, yani kırklı yıllarda şiirde yaşamın tadıyla yaşamdaki şiirin tadı biraz daha ön plana çıkmıştır. Modern Türkçe şiirin kırk elli arası yıllarını bu yönüyle de işaretlemek mümkün. Bunda elbette ki dönemin koşulları etkili olmuştur.
KIRKLI YILLAR
Zahrad’ın şair olarak adının duyulduğu, şiirinin iskeletinin oluştuğu yıllardır kırklar. Yani modern Türkçe şiirde Garip dalgasının yükseldiği, hemen yanı başında toplumcu gerçekçi şiir yöneliminin de çıkış aradığı yıllar. Aynı dönemde Hitler faşizminin başlattığı İkinci Dünya Savaşı’nın Avrupa’yı ve Rusya’yı kasıp kavurduğunu, Türkiye’de ise baskı ve yasakların yoğun olarak yaşandığını kaydedelim. Dönemin ortamını ve hâkim havasını yansıtmak için başta Nâzım Hikmet olmak üzere sol, sosyalist muhalefetin önde gelen isimlerinin hapishanelerde olduğunu da eklemek gerekir.
Yani kırklı yıllar, kısaca siyasal baskı ve yasakların bütün ağırlığıyla toplumun üstüne çöktüğü bir süreçtir.
Modern Türkçe şiirde eksiltmenin de, şiirsel eleştirinin espri, mizah, ironi dolayımından geçerek ifade yolunun açılması da bu dönemde ve bu koşullarda başlamıştır. Hülasa, Garip dalgasının çıkışı ve yükselişiyle dönemin kısıtlamaya, yasaklamaya, baskıya dayalı politik koşulları arasında doğrudan bir ilişkiden söz edilebilir.
Garip dalgasının hedefinde şiiri şairaneden, süsten, safradan, klişeden, eski alışkanlıklardan kurtarmanın yanı sıra şairin baskılardan, yasaklardan uzak kalacağı bir mecra arayışı da vardır. Bunun anlamı aslında siyasal iktidarın gözünden uzakta olmaktır; baskıların kapsama alanının dışında kalmaktır. Daha açık bir ifadeyle mevcut iktidarla çatışmaktan kaçınmaktır. Ancak amaçlananla netice örtüşmemiştir.
Garip dalgasının yüzü şiirin kaynağına, yani hayata, hayatın çelişkilerine, çatışkılarına, karşıtlıklarına dönük olmuştur ama bunda, Garip şiirinin yüzünün hayata, günlük yaşantının trajedisine dönük oluşunda, kuşkusuz aynı dönemin bir başka şiir girişiminin, toplumcu gerçekçi şiir anlayışının da etkisi vardır. Garip, şiire yalnızca şapka giydirmemiş işçi tulumu da, bakkal önlüğü de giydirmiş, sokakların sesini de yansıtmışsa bunun toplumcu gerçekçi olarak adlandırılan şiirden esinle olduğu söylenebilir.
Garip dalgasının zaman içinde öncülerinin bile şikâyetçi olacağı ölçekte genişlemesi şiirin aleyhine bir gelişme olarak değerlendirilir. Elbette yayılan suyun derinliğini kaybetmesi kaçınılmazdır. Garip, öncülerinin başlangıçta paylaştıkları poetikayı aşmıştır belki. Aşındırmıştır da denilebilir.
Her ne olursa olsun Garip dalgasıyla oluşan anlayışın şiire yaşamın, yaşama şiirin “Garip” tadını verdiğini kaydetmek gerekir. Diyeceğimiz Garip’i, modern Türkçe şiire eklediği tatla da düşünmek gerekir.
Zahrad’ın şiirlerinde yoğun bir “yaşam tadı” vardır. Onun şiirlerindeki “yaşam tadını” da Garip şiirinin ve kırklı yılların koşullarının etkisiyle birlikte açıklamak mümkün olabilir diye düşünüyoruz.
ZAHRAD KİMDİR?
Zahrad’ın asıl adı Zareh Yaldızcıyan’dır. Şair (10 Mayıs 1924 -21 Şubat 2007) İstanbul Nişantaşı doğmuş ve ömrünün sonuna kadar İstanbul’da yaşamıştır. Bir başka söyleyişle Zahrad, İstanbullu Ermeni şairdir. Bir ara not Zahrad’ın üç yaşında yitirdiği babası Moves Yaldızcıyan hukukçudur ve baş tercümanlık yapmış, Babıâli’de Hariciye Nazırlığı’nda danışman yardımcısı olarak görev almıştır.
Şairin ilk şiiri 1943’te Jamanak gazetesinde yayımlanır. Bu tarihten sonra çoğu Marmara’da olmak üzere birçok dergi ve gazetede şiirleri okuyucuyla buluşur. Zahrad’ın şiirleri İstanbul dışında Ermenice yayımlanan mecralarda da yayımlanır. İlk kitabı 1960’ta “Medz kağakı” (Büyük Şehir) adıyla okuyucuyla buluşur. Bir sonraki kitabı “Kuvanor sahmanner (Renkli Sınırlar) 1968’de yayımlanır. Üçüncü kitabı 1971’de çıkan “Pari yergink” (İyi Gökyüzü) olur. Bu arada aynı yıl şiirleri Paris’te yayımlanan bir seçkide yer alır. Zahrad’ın anadilinde yayımlanan dördüncü kitabı “Gananç boğ” (Yeşil Toprak) Paris’te çıkar. Şiirleri İngilizceye de çevrilen şairin beşinci kitabı uzun bir aradan sonra “Meg karov yergu karun” (Bir Taşla İki Bahar) 1989’da okurla buluşur. Şairin Gigo şiirleri olarak bilinen şiirleri 1994’te “Dzur nsdink Gigo” (Eğri Oturalım Gigo Konuşalım” adlı kitapta toplandı. Bir sonraki yıl 1995’te “Mamı çur” (Bir Elek Su) adlı kitabı okurla buluştu. Son şiirleri ölümünden sonra 2009’da “Ttumi ham” (Kabak Tadı) adıyla yayımlanır. Şairin daha önce kitaplarına girmemiş, dergilerde ve çekmecelerde kalmış şiirleri ise “Andib tertıs” (Yayımlanmamış Sayfam) 2012’de çıkmıştır.
TÜRKÇE’DE YAYIMLANAN BÜTÜN ŞİİRLERİ
Geçen yüzyılda modern Ermenice şiiri derinden etkileyen şairlerin başında geldiği belirtilen İstanbullu Ermeni şair Zahrad’ın, Ohannes Şaşkal tarafından Türkçe çevrilerek yayımlanan yapıtlarındaki şiirleri, Şubat 2020’de “Bambaşka Bir Bahar” adıyla bir kitapta toplandı. Zahrad’ın Türkçedeki şiirlerinin bir araya getirildiği kitapta Can Yücel’in “söylediği” şiirler de yer alıyor. “Ayrım” başlıklı şiir de onlardan biri. Şairin ilk kitabında yer alan “Ayrım”dan bir bölüm aktaralım:
Gigo kendine bir gözlük aldı
Neye baksa hep mavi görüyor
Gökleri mavi – denizleri mavi
Sevdiği kızın gözleri mavi
Mavi görüyor hep neye baksa
(…)
Gigo kendine bir gözlük aldı
Maviyi mavi görüyor artık
‘BAMBAŞKA BİR BAHAR ’
Öncelikle “Bambaşka Bir Bahar”ın hayli oylumlu bir derleme olduğunu kaydedelim. Zahrad’ı ve şiirlerini, Türkçede enine boyuna tanımak ve okumak isteyenler için son derece önemli ve kapsamlı bir kaynak. Şairin ilk kitabına da adını veren “Büyük Şehir” başlıklı şiirinden bir bölüm okuyarak devam edelim:
Büyük şehirde her şey büyük
Zevk büyük
Acı büyük
Caddeler ve binalar gibi tıpkı
Küçük insanlar
Hiç rahat etmeyecekler büyük şehirde
Garip, şiirin odağına sıradan insanı, sokaktaki insanı ve günlük yaşantının ayrıntılarını ve trajedisini, ironisini alıyordu. Zahrad’ın şiirinde de o vardır. Şairin şiirlerinde sıradan insanların, sıradan yaşamlarının günlük yaşama koşullarının trajedisine, ironisine odaklanmıştır diyebiliriz. İlk kitabından yine, “Mahalle” başlıklı şiirinden bir bölüm sunalım:
Ben mahallenin şairiyim
Dilim yoksul mahalleli kadar
Şiirlerimde tek zenginliğini
Mahallelinin dertleri oluşturuyor
Severim mahallemin sakinlerini
Onlar kör – dolunayı göremeyecek kadar
Sağır – meltemin şarkısını duyamayacak kadar
Dilsiz onlar
Yarınlarına ilişkin konuşamayacak kadar
Oysa ben yoksul dilimle Orpheus gibi söyleyebilirim
Çünkü resimlerimde mahallelinin düşleri var
Renk renk düşleri
Işıl ışıl düşleri
‘GARİP’’ TAT
Şairin düşlerinde olan neyse şiirlerinde de o var, ama yalnızca düşlerinde olan değil, yaşamında ne varsa onlar da şiirlerindedir. Ayrıca kaygı, korku dolu karanlık kırklı yıllarda umutsuz dünyanın umudu şiirlerdedir adeta. Zahrad’ın şiirlerinde de görülür bu tavır. Ama ironi ve muziplik ağırlıktadır. Şairin “Özgeçmiş” başlıklı şiirinden bir bölüm sunalım:
Günün birinde bu böyle olmayacak dedim
Doğruca Prof. Nişanyan’ın kapısını çaldım
başladım dans dersine
- Kızı kollarının arasında öyle bir tutmalısın ki
- diyordu o -
bir sonraki dansta
gözünün içine baksın - çağırsın seni -
- Bundan kolay ne var? - dedim -
ve öyle bir tuttum ki kızları
kaçacak delik aradılar
bir sonrakinde -
Özdemir İnce, 30 Ocak 2003’te Hürriyet’te yayımlanan “Yapracığı Gören Balık ve Zahrad” başlıklı yazısında “Zahrad, Ermeni dilinde yazan dünyanın en büyük şairlerinden biri” diyor. Şu bölüm de İnce’nin yazısından: “Zahrad’ı benim de şiirlerimi yayımlayan ‘Talisman’ (New Jersey, ABD) dergisinden tanıyordum. İngilizce çevirilerinden okuduğum bu şairin Ermenistan'da yaşadığını sanıyordum. Ta ki, 1990 başlarında, Talat Sait Halman ‘Sokak komşun şair Zahrad’ diye tanıştırıncaya kadar.”
Zahrad anadilinde, yani İstanbullu Ermenice şiirde Garip şiir anlayışının önemli temsilcilerinden biri olmuştur denilebilir. Öte yandan, Garip’in, modern Türkçe şiirle sınırlı kalan bir anlayış olmadığını düşündüren izleri de dikkate almak gerekir. Bilhassa İstanbullu Ermenice yazan şairlerin, Garip dalgasıyla etkileşim içinde olduğunu gösteren önemli ipuçları söz konusu. Ayrıca Garip’in öncü şairleri ilk gençliklerinde Ankara’dadır, ama Garip şiirinin birçok yönden İstanbullu olduğu söylenebilir. İkinciyeni de öyledir. Modern Türkçe şiirde kentli ve İstanbullu tanımına en çok İkinciyeni uyar.
Zahrad’ın şiirlerinde altını çizerek bir kez daha belirtelim; şiirdeki yaşam, yaşamdaki “Garip” tat dikkati çeker. O tadı anlamak, açıklamak için Özdemir İnce’nin yazısındaki şu satırlar da yol gösterici olabilir: “İngilizce çevirilerinden okuduğum bu şairin Ermenistan'da yaşadığını sanıyordum. Ta ki, 1990 başlarında, Talat Sait Halman ‘Sokak komşun şair Zahrad’ diye tanıştırıncaya kadar.”
TECRİDİN CAM TAVANINI KURAN CAN YÜCEL
Varken yok olmak mı, yok kalmak mı diyelim. Görülmemek mi diyelim. Kim ya da kimler görünmek istemez. Ya da görünmek istememenin görünmeye engel bir nedeni olmalı. Ürkmek, korkmak gibi örneğin. Zahrad görünmek istememiş olabilir. Ama görmek isteyen de çıkmamıştır. Öyle anlaşılıyor. Şairin uzun yıllar modern Türkçe şiir çevrelerince bilinmemiş, görülmemiş olması düşündürücü. Şiir tarihinde, edebiyat tarihinde tersini söyleyen bir belge, kayıt yok. Yani Garip şairleriyle de, toplumcu gerçekçilerle de, İkinciyenicilerle de teması olduğuna ilişkin bir fotoğraf ya da herhangi bir belge paylaşılmış değil. Olsa herhalde paylaşılırdı. Türkçede çeviri de yapan birçok şair olmasına karşın Zahrad’ın şiirini Türkçe “söyleyen” tecridin cam tavanını kıran bilindiği kadarıyla yalnızca Can Yücel olmuştur.
Bu arada Özdemir İnce’nin, yazısında Zahrad’a, 2002 yılında Türkçeye çevrilerek yayımlanan “Yapracığı Gören Balık” kitabı vesilesiyle “Türkçeye hoş geldin” dediğini de ekleyelim. Bu yaklaşık olarak on yıl gecikmeli bir “hoş geldin”dir aslında. Çünkü şairin Türkçede yayımlanan ilk kitabı “Yağ Damlası” Ohennes Şaşkal’ın çevirisiyle İyi Şeyler yayınlarından 1993’te çıkmıştır.
Zahrad gibi görülmeyen başka şairler de var elbet. Modern Türkçe şiirde onunla çağdaş ve kapı komşu olan şairlerin Zahrad gibi bir şairden uzun yıllar bihaber kalmaları nedenleriyle, niçinleriyle birlikte sorgulanmaya değmez mi?
Öte yandan mücevher mücevherdir işte. Gözünü kapatmakla yok olmuyor. Şair de öyle. İstanbul’da yaşamış, şiir yazmış, şiirleri yirmi üç dile çevrilmiş bir şair Zahrad. Bu bile onun yalnızca anadilinde değil, çevrildiği dillerde de ne kadar önemli bir şair olduğunu gösterir. Şair için şiirin dünya çapındaki ummanına karışabilmiş olmak az şey değildir. Öte yandan diyebiliriz ki şairi yok sayılmak yok edemiyor. Yazılarımızda genellikle şiir alıntıları “bol kepçeden” olur. Bu defa öyle olmadı. Niye? Soruyu karşılıksız bırakmayalım. Zahrad’ın şiirlerini merak edenlerin ve Türkçe okumak isteyenlerin doğrudan adrese gitmelerini istedik diyelim. Çünkü orada önemli bir değer var…
Zahrad yüz yaşında! Şairi saygıyla selamlıyoruz.
Enver Topaloğlu:: Türk dili ve edebiyatı öğrenimi gördü. Birçok sanat edebiyat dergisinde şiirleri yayımlandı. Altı şiir kitabı bulunuyor. Cumhuriyet gazetesinde 1993 – 2015 yılları arasında düzeltmen olarak çalıştı. Emekli oldu. Gazete Duvar’da yazarlığa başladı. Beş yıl süreyle cumartesi günleri modern Türkçe şiiri odak alan yazılar yazdı. 10 Eylül 2022 tarihinde Artı Gerçek’te başladığı köşe yazarlığını sürdürüyor. Topaloğlu 2017’den bu yana İzmir’de yaşıyor.