Marmara'yı kurtaralım!

Tarih bize, çok az ülkede bulunan bir zenginlik, bir iç deniz miras bırakmış. Sermayenin kâr hırsı Marmara’yı yok ediyor. Marmara ekosistemi topluca ölüyor. Eğer çok acil önemler alınmazsa birkaç ay sonra bu afet yinelenecektir.

2021 yılında Marmara Denizi’ni kaplayan müsilajın daha beteri geliyor. Daha kış aylarında Marmara’nın pek çok noktasında, örneğin Mudanya’da müsilaj yüzeye çıktı. Bunun anlamı, deniz suyu sıcaklığı arttıkça felaketin büyüyeceğidir. Marmara Denizi için acil önlemler alınmalıdır. TBMM’de yer alan tüm siyasi partilere bu taleple basınç yapmak üzere, toplum harekete geçmelidir.

Tarih bize, çok az ülkede bulunan bir zenginlik, bir iç deniz miras bırakmış. Sermayenin kâr hırsı Marmara’yı yok ediyor. Marmara Denizi’nin etrafını yoğun biçimde saran sanayi tesisleri, atıklarını Marmara’ya ve ona dökülen nehirlere bırakarak Marmara ekosistemini katlediyorlar.

Ayrıca yine bu çevrede yoğunlaşan kapitalist tarım, kimyasal gübrelerin nehirlere sızmasıyla müsilaja sebep oluyor. Müsilaj, denizde aşırı azot ve fosfor birikiminin sonucudur. Bu maddelerle beslenen fitoplanktonların aşırı çoğalması müsilaja yol açıyor. Müsilaj küçük deniz canlılarını ve balıkları öldürüyor. Sonuç, Marmara ekosisteminin topluca ölümüdür. Eğer çok acil önemler alınmazsa birkaç ay sonra bu afet yinelenecektir.

Adalar Belediye Başkanı Ali Ercan Akpolat, İstanbul’da denize salınan atıkların ileri biyolojik arıtma oranının 2019’dan 2024’e %37,9’dan %56,8’e çıkarıldığını ve bu sayede 2024’te 212.700 ton karbonun, 17.800 ton azotun, 2.500 ton fosforun Marmara’ya akmasının önlendiğini belirtiyor (BirGün, 30.01.2025). Açıklama çarpıcıdır! İlkin bu meselede tonlarca karbon – azot – fosfor artığından söz ettiğimizi sergiliyor. Belli bir ilerlemeye işaret etmekle birlikte, bunun yetersizliği de ortadadır.

Marmara Denizi’ne kıyısı olan tüm illerde ileri biyolojik arıtma oranının %100’e çıkarılması ihtiyacın işaret ediyor. Marmara etrafındaki 7 şehirde 25 milyon kişi yaşıyor. Türkiye sanayisinin önemli bir kısmı bu bölgede. Yıllarca tüm bu evsel ve sınai atıklar hiç arıtılmadan Marmara’ya döküldü. Böyle bir istilaya durgun su niteliğindeki bir iç denizin dayanması imkansızdır. Deniz “intikamını” böyle almaktadır.

Diğer bir mesele ise, tarımsal gübrelemedir. Azot esaslı kimyasal gübreleme, dip sularına ve nehirlere karışarak Marmara’yı kirletmektedir. Bu yıldan itibaren Marmara Bölgesi’nde organik tarıma geçilmesi teşvik edilerek, çiftçiye bu amaçla devlet desteği verilmelidir. Hedef, tüm Marmara’da %100 organik (kimyasal gübresiz) tarım olmalıdır. Kimyasal gübre, belli bir takvim dahilinde, Marmara’da yasaklanmalıdır.

Bu amaçla Marmara Bölgesi’nde “Ekolojik Acil Durum” ilan edilmeli ve bir “Marmara Denizi’ni Koruma Kanunu” çıkartılmalıdır.