Celal Başlangıç
HDP’de aranan Muharrem İnce bulunamadı!
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Meral Akşener’e yaptığı "eve dön" çağrısı İYİ Parti’yi bölmeye, Millet İttifakı’ndan koparmaya yetmeyince Saray’ın kurmayları muhalefeti parçalayacak yeni tezgâhların peşine düştüler.
Çünkü Cumhur İttifakı kendi kurduğu rejimin altında kalıyor. AKP artı MHP’nin oyları yüzde 50’nin altına düşüyor. Rejimlerini sürdürecek yüzde 50 artı bir oyun uzağına düşüyorlar her geçen gün.
Kendi kitlelerini konsolide edemeyeceklerini, iktidar bloğunu yüzde 50’nin üzerine taşıyamayacaklarını anlayınca bu kez seçim yaklaştıkça giderek güçlenme eğilimi gösteren Demokrasi Cephesi’ni parçalamak için yeni oyunlar sahneye koymaya başladılar.
Dört elle son sarıldıkları oyun aslında muhalefet cenahında birkaç yıl önce "samimiyetle" hayata geçirilmek istenen bir projenin Saray kalemşorları tarafından tazelenerek piyasaya sürülmesiydi.
Bazı CHP’lilerle sosyalistler bir süre aralarında tartışmışlardı; HDP’deki sosyalist bileşenlerle bazı sosyalist partilerin bir kısım sol sosyal demokratlarla birlikte HDP ile CHP arasındaki çizgide bir parti kurmayı.
Hatta gıyabında bu yeni partinin liderinin de Selahattin Demirtaş olması gerektiğini hayal etmişlerdi.
Hatta yeni partiyle ilgili projelendirmenin ana başlıkları CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun da kulağına fısıldanmıştı.
Yeni parti projesi bugünlerde Saray’ın kalemşorları tarafından yeniden piyasaya sürüldü.
"Demirtaş sol parti kuruyor" başlıkları atıldı.
"Demirtaş’ın özellikle güçlendirilmiş parlamenter sistem gibi Kürt siyasi kadrolarının öncelikleri arasında olmayan bir konuda canhıraş çalışması, sol medya ve sol partilere yakın durması yeni bir parti hazırlığının işareti olarak yorumlanıyor" diye yazılar yazıldı.
Hatta Demirtaş’ın Medyascope’dan Ruşen Çakır’a verdiği röportajda "Mesela ben dışarıda olsaydım bir sabah Başak ile birlikte Meral Hanım’ın kapısını çalar ve ‘kahvaltıya geldik’ derdim" demesini bile Demirtaş’ın kuracağı yeni parti için üstlendiği rolün bir sonucu olarak değerlendirdiler.
Yandaş televizyonlarda günlerce tartışıldı, köpürtüldü "Demirtaş’ın yeni kuracağı sol parti."
Neyse ki önceki gün HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar Edirne’ye giderek Demirtaş’la görüştü ve bu spekülasyonun önünü kesecek net açıklamalar yapıldı, net biçimde bu iddialar yalanlandı.
Daha önce birkaç kez ziyaret etmişti ama HDP’ye Genel Başkan olduktan sonra ilk kez Demirtaş’la görüşmeye gidiyordu Mithat Sancar.
Cezaevi kapısında da Demirtaş’ın bu konudaki görüşlerini tartışmaları sonlandıracak biçimde aktarıyordu:
"Selahattin Demirtaş adı etrafında yeni parti iddiaları ortaya atıldı. Kendisi ‘Ben siyaseti, hayatı bu partide öğrendim. Bu partide mücadele ettim, büyüdüm, yürüdüm. Dolayısıyla benim partim dışında herhangi bir mecrada, HDP dışında herhangi bir arayışta adımın geçmesi beni üzer, hatta öfkelendirir’ diyor."
Bu da tutmamıştı, HDP’de aranan Muharrem İnce bulunamamıştı.
Çünkü, İnce’nin Memleket Hareketi başlayınca Saray sözcüleri, yandaş medya neredeyse zil takıp oynayacaktı.
İnce cumhurbaşkanlığına aday olduğunda ve çok sıkı bir kampanya yürüttüğünde bile yandaş kanallarda bir kez olsun gösterilmemişti.
Ama CHP içinden ayrı parti kurmaya doğru yol alma ihtimali olan İnce’nin Memleket Hareketi başladığı andan itibaren yandaş kanallarda büyük bir ilgiyle karşılandı ve canlı yayınlardan inmedi.
Ancak İnce’nin Sivas’tan başlayan Hakkari’de, Şırnak’ta süren kampanyası pek ilgi görmedi.
İnce’nin yanında CHP Genel Merkezi’ni telaşa düşürecek, Saray’ı sevindirecek çapta sosyal demokrat kadrolar yer almadı.
Kısa süre içersinde İnce’nin CHP’yi hatırı sayılır bir bölünmeye götürecek potansiyel olmadığı ortaya çıktı. Belki kendisi bile vazgeçmiştir bu girişimden.
Saray ve yandaşları İnce hareketinden beklediğini bulamamanın hayal kırıklığını yaşarken can havliyle yeni bir hamle yaptılar CHP’ye.
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun "Ben Atatürk değil, Gazi Mustafa Kemal derim" sözü üzerinden parti içersinde yeni bir tartışma başlatarak ufukta görünen Demokrasi İttifakı’nda ağır bir gedik açmayı hedeflediler.
Bunun için de CHP içersinde bir Atatürk tartışması bile yarattılar.
Bunda amaç çok belliydi; bu tartışmayla CHP içinde eskiye göre önemli ölçüde güç kaybeden ulusalcı damarı kışkırtmak.
Elbette haklarını vermek lazım ki parti içersinde kendilerini güçlü hissetmedikleri için biraz sinik duran ulusalcılar da şahlanışa geçerek Saray’ın oyununa katkı sundular.
Ulusalcı damarı kışkırtmak için Kaftancıoğlu üzerinden Atatürk tartışması açmakla da sınırlı değil Saray’ın kurmaylarının girişimi.
Bir yandan Saray’ın aparatçıklarına Atatürk’e, Kemalizm’e sövdürerek CHP içersindeki ulusalcı damarı sürekli diri tutmayı hedefliyorlar.
Bu arada da söz konusu tartışmaya yeteri kadar katılmayan CHP kurmaylarını kışkırtıyorlar. Örneğin şöyle mesajlar atıyorlar:
"Atatürk soyadından rahatsızlık duyan bir CHP il başkanı. Meclis’te her gün Atatürk nutukları atan Özgür Özel’e baktım hâlâ ses yok. AK Parti İl Başkanı aynı sözleri söylese Meclis’in önünde ağzından tükürük saça saça bağırır çağırırdı. Şimdi süt dökmüş kediye dönmüştü. CHP budur."
Tarikatları devletin en kılcal damarlarına kadar taşıyan AKP’nin sözcüleri birden bire "Atatürkçü" kesilmişti.
Yandaş medyası da başlıklar atıyordu "AK Parti’den CHP’ye Atatürk uyarısı" diye.
Kolay değil, korku dağları bekliyor.
Kitle desteğini yitirmiş Saray aklı mevcut koşullarda değil tabanını büyütmek, daha da küçülmesinden çok korkuyor.
Kendi büyüyemeyeceğinden iktidarda kalabilmek için karşısındaki muhalefeti parçalamaya bağlıyor umudunu.
Akşener’e "eve dön" diyor, Muharrem İnce’ye belki CHP’yi böler umuduyla büyük teveccüh gösteriyor, "Demirtaş sol parti kuruyor" spekülasyonuyla uyguladığı siyaset terörüne karşın bir türlü çökertemediği HDP’yi bölmeye kalkıyor, CHP’yi Kürtlerden ve Demokrasi Bloğundan uzak tutmak için parti içindeki "Atatürk" tartışmasını körüklüyor.
Ama ne yapsa boşuna, Saray iktidarı ülkede oyun kurucu olma gücünü çoktan yitirmişti ama şimdi geldiği noktada oyun bozucu rolünü bile oynayamıyor.