“İnsan zamandan daha acımasız”
Deniz Faruk Zeren ile Dipnot Yayınları'ndan yayımlanan romanı “Ben Bermal”'ı konuştuk: Esas erkeklik ve iktidarla mücadele eden ve ona alternatif olan Ben Bermal’dir kadındır.
Romanda atmosfer yaratmak, mekanı ve zamanı okurun kanlı canlı hissedebilmesini sağlamak maharet gerektirir. Deniz Faruk Zeren, “Ben Bermal” (Dipnot Yayınları) romanında merkeze aldığı Karaova’yla “mekânsal karakter” yaratmayı başarmış. Yoldaşlık bağı ve erkeklik halleri üzerinde de bir hayli düşündüğü belli. Dikkati dağıtan tashihler de olmasaydı roman daha fazla ağız tadıyla okunabilirdi…
1 - Karaova hem bir memleket metaforu gibi duruyor hem de eşrafıyla canlı canlı yaşıyor... Ne dersin?
Karaova aslında bir plato. Büyük bir hikâye platosu olarak inşa etmeye çalıştığım bir memleket. Ben Bermal’den önce de bazı kısa öykülerde kurduğum bir plato. Adını, dokusunu değiştir herhangi bir coğrafyaya taşınabilir olsun diye uğraştığım bir plato. Bu bakımdan aslında bir metafor gibi de duruyor ancak elbette benim çocukluğum giderek ilk gençlik yıllarımın izlerini taşıyor. Bu bakımdan eşrafıyla çarşısıyla sokağıyla canlı bir memleket. Ama artık bu izleri taşıyan şehir yok. Kültürel olarak, mimari olarak haritadan silindi. Hızlı ve acımasız bir şekilde. Habitatı, tarımı, bahçesi bostanı yok edildi, rant ekonomisinin acımasız yükselişi ile gerçekleşti bu. Doğal bir değişim değil. Çocukluğumuzun izleri yok edildi. Bizden önceki nesiller hele hiç yaşamamış gibi. Onları anımsatacak tüm mekânlar yok edildi. İnsan zamandan daha acımasız. Savaş ve rant ekonomisi koskoca mekanları, sokakları, şehirleri hiç ediyor, aniden yok edebiliyor. Yakın zamanda çok yakıcı şekillerde gördük bunu. Hafıza siliniyor. Böyleyken mekânsal karakter yaratmak daha da önemli hale geliyor. Canlı kılmak, hafızayı diri tutmak, mekânı kişileştirmek, öne çıkarmak, kurup hatırlatmak edebiyatın temel meselelerinden biri olarak belki de yeniden tartışılmalı bizim açımızdan. Karaova ile biraz bunu yapmayı denedim.
2- Politik, etnik mesele romanın merkezinde gibi görünse de yoldaşlık bağı, aynı amaç uğruna kurulan hayaller, o kelle koltukta yaşamak vs geçmişin izlerini mi taşıyor bugün de tazeliğini koruyor mu?
Bunlar insanlığın ortak değerleri. Esasen paylaşmaya dayalı. Ortak hayaller, hayallere ulaşmak için yürünen yollar, iyiyi ve kötüyü zoru ve acıyı sevinci paylaşmak yoldaşlık ve dahi dayanışma duyguları özlemini duyduğumuz toplumsal yapının ilişkilere indirgenmiş yaşayan hali gibi. Geçmişin ve geleceğin izlerini elbette taşır. İnsanlık ortak hayallerinden uzaklaştıkça bu değerlerin yerini bencillik kıskançlık ve benzeri maddi dünyanın değerleri alıyor. Günümüzde maddi olan güçleniş görünse de nihai olarak bu ortak değerleri bitiremediğini düşünüyorum. Coğrafyamızda ve dünyanı farklı yerlerinde bu değerlerin toplumsallaşması için yaşayan, çalışan insanlar var. Dayandığımız, özlediğimiz, hayal ettiğimiz değerler bunlardır dolayısıyla onların maceraları edebiyatımda derin yerler işgal ediyorlar. Buradan bakınca politik etnik mesele daha tali görünmelidir esas olan koşullar; koşulları birlikte değiştirmeye çalışan insanlar, onların birlikteliği ve kendilerine has aşkları insani halleridir romanda.
3- Romandaki tabirle beş bin yıllık erkeklik ve güç sevicilik de önümüze 'Ben Bermal'in şahsında bir mesele olarak ortaya çıkıyor ve erkeklerin 'genelev'le ilişkileri de hayatın olağan akışıymış gibi veriliyor. Romanı yazmadan önce bunları mesele etmeyi kafana koymuş muydun, nasıl hazırlandın?
Hani meşhur Franco’nun üç F’si kuralı vardır. Klişe gibi gelebilir. Savaşın olduğu coğrafyalarda yaşayanlar bunun nasıl işletildiğini iyi bilirler. Günlük hayatın bir parçası haline getirilir bu üç F. Neredeyse her birey, özellikle genç hangisine daha yatkınsa ya da hepsine birden orada kaybolması istenir, sağlanır da yönlendirilir de. Bu meselenin bir yönü olarak dursun ama daha kökeninde elbette erkek karşı devriminin sağladığı ve büyüttüğü üstünlük vardır. Kadının üretimden ve hayattan el çektirilmesi işte özel ve genel evlere kapatılması süreci. Savaşların, ticaretin, sınıflı toplumunun bütün hünerlerinin kadın bedeni üzerinden oluşturulması ve kendini yükselterek kurumsallaştırması gibi bir tarihsel genetiğin, özel savaş uygulamalarının yöntemlerinin de temeli olmaması düşünülemez. Bu meseleler benim için uzun yıllardır tarihsel, teorik okuma ve içsel mücadele konuları. Romanı yazarken bu okumaların ve elbette gözlem ve yaşanmışlıkların etkisi olmuştur. Aslında Mazlum Samsa Ben Bermal’in etkisiyle “Sıfıra Yükselmek”e çalışan bir erkektir. Esas erkeklik ve iktidarla mücadele eden ve ona alternatif olan Ben Bermal’dir kadındır. ‘Sıfıra Yükselmek’ izninle kısaca bahsetmek isterim araştırmacı yazar Zeki Bayhan’ın son kitabı. Aslında bu duruma karşılık bir kavram bulamıyordum, Zeki Bayhan’ın esasta erkeği tartıştığı kitabı kafamdaki bazı tartışmaları ‘Sıfıra Yükselmek’ tanımlamasıyla netleştirdi. Romana dönersem bu yanıyla da yaşayan tarihsel güncelin izdüşümlerinden faydalandım diyebilirim. Bunu biraz daha geliştirmeye çalışacağım.
Son olarak bu “göbekten” sorular için çok teşekkür ederim. İlgin ve emeğin için teşekkür ederim.