Umut Hakkı kimlere lazım?

Umut Hakkı sadece zindandakiler için değil dışardakiler için de en büyük ihtiyaç. Türkiye’nin Kürt sorununda attığı her adım, toplumun barışa olan özlemine bir yanıt niteliği taşımalı.

Olası bir Türk-Kürt barışının eşiğindeyiz.

DEM Parti heyeti, tüm siyasi aktörlerle yaptığı istişarelerin ardından İmralı’da Abdullah Öcalan ile ikinci görüşmeyi yapacak. Üzerinde uzlaşıldığını var saydığımız bir yol haritası eşliğinde atılacak adımları bekliyoruz.

PKK silahlı çatışma dönemine son verdiğini açıklayabilir. Başta Abdullah Öcalan olmak üzere tüm siyasi mahkumlar tahliye edilebilir. Türkiye Devleti’nin resmi siyaseti, Kürt halkının varlığını ve hukukunu kabul eden bir anlayışa evrilebilir. Yerelden yönetimin güçlendirilmesi, anadil üzerindeki baskıların ortadan kalkması sağlanabilir. Devlet, Suriye’deki Kürtlerin kazanımlarını Türkiye için bir tehdit olarak algılamaktan vaz geçebilir.

Devlet Bahçeli’nin partisinin grup toplantısı çıkışında gazetecilerin sorusuna verdiği cevap ile “Selahattin Demirtaş’ın barış için sunacağı katkı engellenecek, Demirtaş bu sürecin dışında tutulacak” gibi pek de yabana atılmayacak eleştirilere son noktayı koydu. Demirtaş’ın DEM heyeti ziyareti sonrası yaptığı açıklamalar için şu sözleri sarf etti.

"Birçok temaslar, temsil eden arkadaşlar aracılığı ile devam etmektedir. Kamuoyundan edindiğimiz bilgilere göre gelişmeler, uyumlu ve onurlu bir gelişmedir. İnşallah Türkiye terörsüz bir Türkiye olacak, bunda da herkesin katkısı bulunacaktır."

Her birimiz bu barışta bir onur bulmak, halkların kucaklaşmasını sağlamak, eşit ve adil bir yaşamı inşa etmek için heves ve heyecan duyuyoruz. Yürütülen sürecin başarıya ulaşabilmesi için katkı sunmak istiyoruz.

Fakat aynı zamanda önceki tecrübelerin, sonu kötü biten süreçlerin, insan hayatının kaybına, kentlerin yıkımına yol açan vahşetin tekrarlanmasından endişe ediyoruz. Devletin elindeki sopayı hiç bırakmadan yeni kayyımlar ataması, yeni operasyonlar, yeni tutuklamalar gerçekleştirmesi, mevcut yasaları dahi takmaması bu sürece karşı toplumdan gelen güvensizliği arttırıyor. Sürecin akamete uğraması istenmiyorsa Devlet de elindeki sopayı Kürt halkının sırtına vurmaktan vaz geçmeli. Barışa duyulan özlem, sadece siyasi bir iradenin dillendirilmesi değil, aynı zamanda toplumsal bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyaçların karşılanması, bireylerin ve toplulukların kendi geleceklerine umutla bakabilmesi gerekiyor.

Umut Hakkı sadece zindandakiler için değil dışardakiler için de en büyük ihtiyaç. Türkiye’nin Kürt sorununda attığı her adım, toplumun barışa olan özlemine bir yanıt niteliği taşımalı. Devletin bu süreçte hızlı ve etkili hamleler yapması, toplumda huzur ve güven ortamının tesis edilmesine katkı sağlayabilir. Barış, sadece bir hedef değil, her bireyin eşit yaşama arzusunun teminatıdır.

Tüm siyasi aktörler arasında açık ve dürüst bir diyalog ortamı sağlanmalı, müzakere süreçleri toplumun tüm kesimleriyle yapılmalıdır. Barış süreci, insan hakları ihlallerinin önlenmesi ve adaletin sağlanması şartıyla ilerlemelidir. Geçmişte yaşanan travmaların üstesinden gelinmesine ve ortak bir gelecek inşa edilmesine yardımcı olacak adımlar atılmalıdır.

Gerçekten bir barış isteniyorsa elinizdeki sopayı bırakın.

Umut hakkımızı korumak istiyoruz…

umut hakkı