Türkiye sahadan çekiliyor…
Türkiye hiçbir zaman çağı yakalayamadı… Osmanlı’da da Cumhuriyet’te de çağın gerçeklerinden uzak yaşadı… Arada bir çağı yakalamak için bir isteğe ve heyecana kapıldıysa da bu heyecanını çabuk kaybetti.
Cumartesi Anneleri 1035. haftada “gözaltında kaybedilen Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz nerede?” diye sordular.
25 Ocak 2001 tarihinde, Silopi Jandarma Komutanlığı'ndan Serdar Tanış telefonla aranarak komutanlığa gelmesi istendi.
Serdar Tanış, ilçe yöneticisi Ebubekir Deniz ile birlikte Silopi Jandarma Komutanlığı’na gitti ve bir daha onlardan haber alınamadı.
xxxxxxx
25 Ocak 2001’den 25 Ocak 2025’e…
24 yıl önce işlenen cinayetin faillerini bulmayan, bulmak da istemeyen bir devletle bir toplumun bugünkü durumu ne peki?
Sadece bu hafta yaşananlara bakarak bile “katilleri bulmayan, hukuka sahip çıkmayan bir toplumun” nasıl korkunç bedeller ödediğini görebiliriz.
Gelişmiş, hukukun gereklerini uygulayan bir ülkeye gitseler yaşayacak olan 78 insanımız, ölüm üreten bu hukuksuz ve denetimsiz rejimin kurbanı oldu.
Cinayet ekonomisini teşhir etmek yerine siyasal partiler suçu birbirine atma yarışına girdi. Bu kez de utançtan kavrulduk.
Konya’da kolonları kesilmiş bir bina çöktü, iki insanımız da hukuksuz ve denetimsiz rejimden dolayı orada öldü.
Siyasal gözaltılar ve tutuklamalar ise ivme artırdı.
Gündem değiştirmek için ise yeniden 12 yıl önceki Gezi olaylarından medet umar hale gelindi.
xxxxxxx
Gözaltında kaybedilen Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz’in cinayet emrini verenler hakkında devlet hukuku işletmedi.
Acaba 24 yıl önce hukuk işletilmiş olsa, devlet hukukun evrensel kurallarını kabul etse, bugün ihmal ve hukuksuzluğun katliam boyutuna ulaştığı skandallar yaşanır mıydı?
Yargı bu kadar hukuktan uzaklaşabilir miydi?
Yoksa hiç kimsenin “biraz para” için öldürülmesine göz yumulmayan, hukukun kurallarına uyulan, insanların huzur ve refah içinde yaşadığı saygıdeğer bir ülke mi olurduk?
xxxxxx
Türkiye hiçbir zaman çağı yakalayamadı… Osmanlı’da da Cumhuriyet’te de çağın gerçeklerinden uzak yaşadı… Arada bir çağı yakalamak için bir isteğe ve heyecana kapıldıysa da bu heyecanını çabuk kaybetti.
Ama bugün artık yakalama isteğinden de tümüyle vazgeçti… Yanından koşarak geçip giden dünyaya dönüp de bakmıyor bile.
Geri kalmış, fakir, insanların aç dolaştığı, her türlü hukuksuzluğun kolaylıkla gerçekleştirildiği zavallı bir Ortadoğu ülkesi olmayı kabullendi.
Halbuki onunla aynı gezegenin üstünde yaşayan birçok ülke bambaşka gündemlerin peşindeler.
Birkaç gün önce tam da Davos öncesi IMF, "Yapay Zekâ’nın Ekonomi Üzerindeki Etkilerinin Ölçülmesi" başlıklı bir İstatistik Forumu düzenledi. Yapay Zekâ’nın yaygınlaşmasının faydaları ve riskleri mercek altına alındı.
xxxxxxx
"Yapay zekâ, dünya ekonomisi ve bizim işimiz için dönüştürücü bir potansiyele sahip, eğer onu nasıl ölçeceğimizi ve iyi kullanacağımızı bulabilirsek" diyen IMF Başkanı Kristalina Georgieva’nın açış konuşmasında, “ülkelerin birçoğunun yapay zekâdan yararlanacak altyapıya ya da kalifiye iş gücüne sahip olmadığını, bu durumun da zaman içinde teknolojinin ülkeler arasındaki eşitsizliği daha da kötüleştirebileceğini" söylemesi çok dikkat çekiciydi.
Georgieva, konuyu Davos’ta da gündeme getirdi.
Gelişmiş ekonomilerde yapay zekâ kullanımı yüzde 60 oranına kadar çıkıyor.
Gelişmekte olan ekonomilerde ise bu oran yüzde 40, düşük gelirli ülkelerde ise yüzde 26 seviyesinde.
xxxxxxx
Küresel ekonomik büyümeye büyük katkısı olan Yapay Zekâ’dan nasibini almamak, sadece ülkeler arasında değil, ülke içindeki sosyal katmanlarda da yüksek gerilim nedeni olmaya aday.
Yapay Zekâ’yı benimseyen yüksek gelirli ve genç çalışanların ücretlerinde orantısız bir artış görülebilecek iken, donanımsız iş gücü biraz daha kaybedecek.
Olan, daha düşük gelirli ve daha yaşlı işçilere olacak.
Tabii, “ülkeler, teknolojinin sosyal gerilimleri daha da körüklemesini önlemek için ne yapmalı” sorusu da gündemde.
“Ülkelerin kapsamlı sosyal güvenlik ağları oluşturması ve savunmasız işçiler için yeniden eğitim programları sunması çok önemli…”
IMF Başkanı, “Bunu yaparak, yapay zekâ geçişini daha kapsayıcı hale getirebilir, geçim kaynaklarını koruyabilir ve eşitsizliği azaltabiliriz” diyor.
xxxxxxx
Aslında bu, Yapay Zekâ uygulamalarının popülaritesindeki artışın ardından gelişmiş tüm ortamlarda tartışılan bir konu.
Bazı yasal düzenlemeler de yapılıyor.
Avrupa Birliği yetkilileri geçen ay, yapay zekâ kullanımını düzenlemek için dünyanın ilk kapsamlı yasaları üzerinde nihai olmayan bir anlaşmaya vardı.
Avrupa Parlamentosu bu yılın başlarında yapay zekâ yasasını oylayacak.
xxxxxxxx
Otellerinde tatil yapan insanlarının cayır cayır yanmasını önlemekten aciz bir devlet…
Kolonları kesilen apartmanların mezarlığa dönmesine göz yuman bir toplum…
Hukuk biliminin bizzat hukuk diplomalılar tarafından yok edildiği bir ülke…
24 yıldır resmi makamların yok ettiği iki insanın katilini ortaya çıkarmayan bir yönetim zihniyeti…
Ve “Yapay Zekâ” ile birlikte yepyeni üretim biçimleri, yepyeni teknolojiler, yepyeni bir hayat yaşamaya hazırlanan bir dünya.
Galiba “Türkiye Yüz Yılı” gibi siyasal palavralar ve algı operasyonlarının eşliğinde Türkiye sahadan çekiliyor.
Dünyadan ve çağdan tümüyle kopuyor.