Mustafa Sağlamer

Mustafa Sağlamer

Bu çeteyi başımızdan atmadan koronadan da kurtulamayız

Covid-19 nedir; bir virüs, değil mi? Uzmanlar, her türdeşine yaptıkları gibi, ona karşı da önlemleri sıralıyorlar. Ama çeteden bahseden yok.

Öyküyü ilk kez 1969 yılında Diyarbakır'da bir çiftçiden, aynı zamanda, "Berdel" ve "Kervan Servan" gibi başyapıtların yazarı rahmetli Esma Ocak hanımefendiden dinlemiştim:

Tahılın 1 numaralı düşmanı çekirge, buğdayı perişan etmiştir. Beş beklerken iki alan çiftçi perişandır.

Bir sonraki hasatta aynı felaketin yaşanmaması için, çekirge sürülerine karşı ithal edilen tonlarca ilaç tarlalara püskürtülür. Hasat zamanı geldiğinde ne olur dersiniz? Beş bekleyen çiftçi iki değil, 1'i zor bulur.

Acaba neden?

Çünkü yanlış ilaç çekirgeyi değil, çekirgenin asalağını öldürmüştür. Kanını emerek beslenen asalaktan kurtulan çekirge de "Oh be, dünya varmış" diyerek, kendisini öldürmeye niyetlenen çiftçiden intikamını çok acı biçimde almıştır...

(Tarımın geleceği konusunda kaygı duyan okurlarımıza bir öneri: Ziraat Mühendisleri Odası Diyarbakır Şube Başkanı Abdussamed Ucaman'ın tarım zararlılarına da değindiği açıklamasını lütfen izleyiniz.)

***

Peki hiç düşündünüz mü uğur böceğinin neden "uğur", peygamber devesinin neden "peygamber" sıfatlarıyla anıldıklarını?

Taşlanmasınlar, zehirlenmesinler, ayağın altına alınıp ezilmesinler diye.

Çünkü onlar asalakların kanıyla beslenen böcekler...

***

Yazıya, farklı gibi görünen konularla devam edeceğim. Sonunda hepsini birbirine bağlayacağız...

Şimdi anlatacaklarımın, İstanbul'da Gezi Eylemi'ni, tüm illerde ise 1 Mayısları unutturmaya yönelik bir "üst akıl" işi olup olmadığına siz karar verin lütfen...

Yıl 1987. Altı ay sürecek mesleki kurs için İngiltere'deyim.

Londra'da kaldığım evle kurs binasının arası yürüyerek yirmi dakika. Gerçi metro ve otobüs durakları çok yakınımda ama hava güzelse vitrinlere baka baka, ıslık çala çala piyade vaziyetleri...

Bir gün farklı bir ahşap kapı gözüme ilişti. Kayın mı kestane mi ceviz mi diye bakayım dedim ama kerestenin türünü çıkaramadım. Kapının üzerinde bir de stikır duruyordu. Üzerinde "Keep London tidy, eat a pigeon" (Londra'yı temiz tut, bir güvercin ye) yazıyordu. Sloganın altında çevreci bir örgütün imzası vardı. Yolumun üzerindeki hemen her bina kapısında aynı mesajla karşılaştım...

Kurs bitiminde rastladığım müdür Timothy Blake'e sordum, çevrecilerin amacını.

"Güvercin porter (taşıyıcı) olduğundan, şehir merkezlerindeki tehlikeye dikkat çekiyorlar" dedi. İşte güvercinler de, tıpkı korona virüsü taşıyan, ancak kendisi etkilenmeyip, bulaştırdığı kişinin ölümüne neden olan kişilere benziyordu...

Otuzüç yıl önceki bir olaydan söz ediyorum.

O sırada ne kuş ve domuz gribi var, ne sars, ne korona. Güvercinin taşıdıklarının adları farklı ama sonuçta tüylerinin, teleklerinin arası virüs yuvası...

***

Geçenlerde Mersin'e gittim. Kentin merkezi olan Gümrük Meydanı'nda güvercinden yürünmüyor. Yerler vıcık vıcık. Tüyler, telekler pisliğe karışmış. Dikkat etmezseniz kayıp düşmemek mümkün değil. Bir de kocaman tabela. Üzerine, akıllarınca hayvanseverlerin gözünü boyayacaklarını zannettikleri bir yazı kondurmuşlar. Büyükşehir Belediyesi tahminen ikiyüz metre mesafede...

***

Gelelim İstanbul'a.

Mısır Çarşısı, Beyazıt ve Üsküdar Meydanı yetmedi, şimdi bir de Taksim Meydanı güvercin istilasına uğradı.

Hayvanların, dünyayı insandan daha çok hak ettiğini yazar dururum. Çünkü biz yokken onlar vardı.

Kentlerin en kalabalık yerlerini mesken edinip de insan sağlığını tehdit ettikleri için güvercinleri suçlayacak kadar aptal da değilim. (Bakın hayvana saygımdan "kuş beyinli" demiyorum)

Suçlanacak tek makam, belediyedir.

Üç beş yemcinin, yani başlık ve spotta "çete" diye nitelediğim gizli değil, aleni örgütün menfaatini, milyonlarca kişinin sağlığından önemli gören belediye...

Onları bizler yazdıklarımızla, söz konusu bölgede yaşayanlar dilekçeleriyle sadece uyarabilirler.

Görevlerini yapma zorunda bırakacak olan ise devleti yönetenlerdir.

Ama, mağdura yardım kampanyası açan muhalif belediyeyi engellerken, korona kovalamak için kameralara poz vererek üzerlik yakan partili belediye başkanına "haddini bil" demeyen bir iktidardan ne beklersiniz ki...

Korona nedeniyle ahali ortadan çekilince güvercinler aç kaldı ya. Dilerim kırsal alanlara uçarlar da karınlarını, atalarının yaptığı gibi solucanla, kurtla doyururlar. Böylelikle toprağı havalandırıp, hiç değilse tarıma yararlı olurlar.

***

Bilimsel verilerden şaşmayanlar, güvercinin taşıyıcı olduğunu zaten biliyor.

"Bilim de neymiş; ben imamdan başkasına inanmam" diyenlere de kaynaklar gösterelim.

İşte, 13'üncü yüzyıl muhaddis ve fakihlerinden İmam-ı Nevevi'nin aktardığı bir hadis:

"Güvercini uğurlu sayıp onunla ilgilenmek tiksindirici bir eylemdir..."

Ve başka bir örnek. Peygamberin yakın çevresinden Ebu Hureyre'den:

"Resulullah bir güvercinin peşine düşüp onunla eğlenen bir adam görmüştü. 'Bir şeytan, bir şeytaneyi takip ediyor' buyurdular..." (Ebu Davud, Edeb 65, (4940); İbn-i Mace, Edeb 44, (3765); Kutub-i Sitte, 5351)...

***

Bilimin de dinin de "insanlarla içiçe olmasına" karşı çıktıkları halde, kentin gözde meydanlarının güvercinlere istila ettirilmesinin nedenini, muhtemel bir eylemle ve mitingle ilişkilendirmeyi, bilmem becerebildim mi...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mustafa Sağlamer Arşivi