İran rejiminin çekirdeği parçalanırken…

Çekimleri gizlilik içinde gerçekleştirilen ve Almanya’nın Oscar adayı olan ‘Kutsal İncirin Tohumu’, Batılı propagandaya alet edilme riskine rağmen İran rejimine içeriden yöneltilmiş sert bir eleştiri olarak ilgiyi hak ediyor.

Rejimin baskıcı karakterinden dolayı İran sinemasının bazı özel biçimler geliştirdiği kabul edilir. Bunlardan birisi de İranlı sinemacıların alegorik anlatımda giderek ustalaşmalarıdır. Ülkeye dair sorunları anlatmada, rejime dair diyeceklerini dile getirmede son yıllarda bizim sinemamızda da fazlaca görmeye başladığımız alegori söz konusudur. Hakkını da yemeyelim bu işte giderek ustalaşan bir sinema İran sineması.

Öte yandan bu ‘zorlu koşullar’ın dayattıklarından üreyen bir estetik de söz konusu. Örneğin, normal şartlarda ev içinde başları açık olan kadınları sinemada temsil ederken yaşanan problemler. Bir kadının evinde yalnızken ya da dinen haram sayılmayan birisiyle birlikteyken başının açık gösterilmesi gibi bir durum söz konusu olamıyordu. Bir temsil de olsa kadınların saçlarının perdede görülmesi günah! Hal böyle olunca bu sahneleri izleyicinin takılmayacağı, ciddiyetini kaybetmeyeceği bir biçimde ele almak, anlatmak ve çekmek gerekiyor. Bu konuda da mahir oldu İranlı sinemacılar.

Mohammad Rasoulof’un İran’daki idam cezası uygulamalarını merkeze aldığı “Şeytan Yoktur” filmi hem Altın Ayı kazanmış hem de yönetmeni hedefe koymuştu. Bu yıl Cannes’da Jüri Özel Ödülü’nü kazanan yeni filmi “Kutsal İncirin Tohumu” (Dâne-ye anjîr-e ma'âbed) ile rejimi hedefe koymaya devam ediyor yönetmen. Ancak yazının girişinde bahsettiğim rejim hassasiyetlerini görmezden gelen, bütün planlaması başka türlü bir yapım var karşımızda. Rasoulaf hem kendisinin hem de filmin ekibinin durumunu riske atmayacak bir biçimde gizlice çekip yurtdışına çıkardığı filmde rejimle sert bir yüzleşmeye girişiyor. Bunu yaparken de yazının girişinde andığım alegorileri büyük oranda bir kenara bırakarak dümdüz hatta yer yer kaba bir rejim eleştirisine soyunuyor. Yine ev içi sahnelerde hikayenin merkezindeki ailenin kadın bireylerini günlük hayatlarının içinde olağan haliyle temsil ediyor.

İran rejiminin çekirdeği parçalanırken… - Resim : 1

Hikayenin merkezinde rejimin ‘çekirdek’ ailelerinden birisi var. İran devrimiyle büyüyen ilk kuşaktan olan İman ile Najmeh çifti Rezvan ve Sana adlı kızlarıyla Tahran’ın orta sınıf mahallelerinden birinde yaşamaktadır. Gerçek işinin ne olduğunu yıllardır çocuklarından saklayan İman, biraz da Najmeh’in ısrarıyla bundan vazgeçer. Çünkü ardık Devrim Mahkemesi’nde soruşturma hakimidir. Kızların bu hassas görev nedeniyle daha dikkatli olması gerekmektedir. Rezvan ve Sana ise yeni kuşağın dünyayla daha fazla bağı, olan rejime doğrudan karşı çıkmasalar da sorgulamaya başlamış birer genç üyesidir. İman’ın yeni görevinde yapmak zorunda kaldıkları kafasını biraz karıştırsa da devrime inancı tamdır. Ama Mahsa Amini’nin ölümünün ardından başlayan protestoların yarattığı gerilime bir de beylik tabancısının bir anda ortadan kaybolması eklendiğinde ev içinde gerilim de hızla tırmanır. Tabancayı kimin aldığı sorusu etrafında İman’ın ailesine bakışı da değişmeye başlar. Anne baba dehşet içinde kızlarının ellerinden kayıp gittiğini, kendileri eyleme katılmasalar da onlara hak verdiklerini, rejime, düzene ve daha da fenası “Allah’a karşı gelmekte” bir sakınca görmediklerini fark eder.

“Kutsal İncirin Tohumu” rejime karşı sözünü dolaysız söylese de alegoriden de tam vazgeçemiyor yönetmen tabii ki. Kutsal incir ağacının, kendini yok edip yeniden yaratan döngüsü de bir alegori kuşkusuz. Ya da İman’ın bu aile içinde rejimi temsil etmesi. Uslu durup itaat ettikleri sürece eşi ve çocuklarına karşı son derece nazik biri olması da alegori. Dünyada olup bitenlere bakan çocukların sokaktaki devlet şiddetini haklı bulmaları için Allah’ın varlığı yeterli olmuyor. O’nun ve rejimin aile içindeki gölgesi baba çocuklar için artık yeterince korkutucu değil.

İran rejiminin çekirdeği parçalanırken… - Resim : 2

Evin annesi Najmeh ise anlatının kilit noktasını oluşturuyor kanımca. Najmeh de tıpkı kocası gibi rejimle büyümüş ilk kuşaktan. Dolayısıyla bütün kusurlarına rağmen ona sadık. Öte yandan dünyada olup bitene, çocuklarıyla birlikte ülkede ortaya çıkan yeni kuşağa da hakim. Najmeh’in birbirine çok yakın iki sahnesi var onun durumunu özetleyen. İlkinde Rezvan’ın arkadaşı olan eylemci bir kadının yaralarını pansuman ediyor. İkincisinde ise hem rejime hem de kendisine olan güveni sınanan İman’ın eve perişan geldiği bir anda onu teselli ediyor. Rejimi sevmeyi gönülden isteyen, ama onun yaptıkları karşısında da artık eli kolu bağlı duramayanları temsil ediyor Najmeh bir bakıma.

Benzer bir ikiliği kamera kullanımında da görüyoruz. İman’ın adının sosyal medyada ifşa olmasının ardından Tahran’dan ayrıldıklarında bir mola yerinde tanınıyorlar. Buradaki araba takip sahnesinde her iki taraf da karşıdakini kayıt altına alıyor telefonlarıyla. İran’da rejim sorgucularının kamera kaydı almasına yapılan vurgu, rejimin sokaklarda kayıt altına alındığı başka bir anlam kazanıyor böylece.

İran rejiminin çekirdeği parçalanırken… - Resim : 3

Finale doğru rotasını biraz kaybedip, çok beklenilir bir yere doğru savrulsa, eylemler sırasında çekilmiş gerçek şiddet görüntülerinin kullanımı biraz abartılsa ve hatta kimi yerlerde Batı’ya seslendiği açık açık hissedilse de dönemin önemli politik filmlerinden birisi olmayı hak ediyor “Kutsal İncirin Tohumu”.

"Rejim karşıtı propaganda" suçlamasıyla İran’da sekiz yıl hapse mahkûm edilen Rasoulof, gizlice Almanya’ya kaçarak filmin Cannes’daki prömiyerine katıldı. Çekimleri gizlilik içinde gerçekleştirilen ve Almanya’nın Oscar adayı olan film, Batılı propagandaya alet edilme riskine rağmen İran rejimine içeriden yöneltilmiş sert bir eleştiri olarak ilgiyi hak ediyor.

sinema film vizyon iran rejim