Afrin’e dönük saldırı ile bir kez daha ispat olundu ki yaşananlar sadece askeri güçle açıklanamaz. Tüm bu yaşananları ancak haklılık-haksızlık ekseninde açıklamak mümkün.
AKP, iktidarını sürdürmek için savaşa muhtaç. Afrin başarısızlığını iç savaşla örtecek kadar gözü kara davranabilir. Onu durdurmak ise dünyayı harekete geçirmekle mümkün.
Gözü kararmış, başaramayacağını gördükçe daha da saldırganlaşan, ırkçılıktan beslenen bir güruhun yapmayacağı şey yok. Direnişe karşı 'başarı' ancak topyekun imha ile sağlanabilir.
Hepimizin öncelikle saldırganlığı teşhir etmesi, neredeyse dünyanın geleceğini IŞİD ve türevlerinden koruyan başta Kürt halkı olmak üzere Suriye halklarına borcunu ödemesi gerekir.
TV 10 yöneticisi ve Artı Gerçek yazarı Veli Büyükşahin ile TV 10 programcısı Veli Haydar Güleç'in tutuklanması protesto edilerek bir an önce serbest bırakılmaları istendi.
Unutmamak gerekir ki HDP kongresi açısından yakın dönemde yaşananlar, aslında tam bir laboratuvardır. Yeni yönetim bu laboratuvarın çıktılarına bakılarak seçilmeli. HDP'yi bu büyütür.
Son birkaç günde yaşanan gelişmeler Erdoğan iktidarının süresini kısaltan ancak hırçınlığını da bir o kadar artıran durumlardır. Elbet tüm bunların üstesinden gelmenin yolu var.
Elbet, mücadele kişilere endekslenemeyecek kadar değerlidir ancak bazı kişilikler vardır ki mücadelenin sembolüdürler. Demirtaş artık özgürlük mücadelesinin sembolüdür.
İran’da yaşananlar elbet kısa sürede sistemin değişimine yol açmayabilir. Ancak muhalefetin güçlenmesine, en önemlisi de muhalefetin ülke içinde örgütlenebilmesine yol açar.
Bir yılı geride bıraktık. İran rejimi, 2018’e korkularıyla birlikte girdi. İran’ın müttefiki konumundaki Türkiye’yi yönetenlerin bu korkulardan etkilenmediğini söyleyemeyiz...
AKP iktidarı, son KHK’lar ile muhalefete karşı iç savaş ilan etmekle kalmadı, kendi yandaşlarına insan katletmenin cezasız kalacağı, katillerin yargılanmayacağı konusunda güvence de verdi.
Kürdistan Yönetimi’nin işi kolay değil. Ancak içinden çıkılamaz halde değiller. İçinden çıkmak için öncelikle parti devletine dönüşen yönetim anlayışını değiştirmek zorundalar.
Bu türler, hep liderle var olurlar. Gelecekleri liderin iki dudağının arasındadır. Son kertede lider kurtulma şansını denemeye kalkar. Bu durumda lider bu türleri harcamaktan da çekinmez.
Erdoğan Ağrılılara soruyor, “Seçtiğiniz belediye başkanı nerede? Bırakmış çekmiş gitmiş.” Bir tek dinleyen kalkıp ona “Ya hu sen onun yerine kayyım atadın” diye de sormuyor.
Demirtaş’a seslenen polis memuru, üniversiteye kadar politik reflekslerini milliyetçi muhafazakâr çevrelerle birlikte gösteren biri. Şimdilerde güvendiği tek lider ise Demirtaş.
İdlib'de de açmaza girmesi olası Erdoğan yeni maceralara yönelebilir ancak unutulmamalı ki bu maceralar Perinçekgillerin ulusalcı aklıdır ve sadece onları sevindirir.
Irkçılığın, kör milliyetçiliğin hassasiyetini düşündükleri kadar ölümleri durdurmayı öncelik olarak hesaba katmayanlar bilmeli ki Şırnaklı ve Edirneli gençler ölmeye devam edecek.
Türkiye'nin “Niye onları öldürmediniz?” demesinin bir kıymeti harbiyesi yoktur. IŞİD’liler Rakka'da sivillerle birlikte öldürülseydi, bu kez tam tersini söyleyeceklerdi.
Artı TV’ye konuşan Henri Barkey, hakkındaki yakalama kararından Türkiye-ABD ilişkilerine, Irak ve Suriye’deki gelişmelere kadar birçok soruyu yanıtladı.
AKP’nin ‘Stratejik Çukur’a dönüşmesine rağmen bir türlü vazgeçemediği ‘Stratejik Derinlik’ politikası, artık son raddesinde. Suud telaşına giren AKP kalemşörleri bunun ayırdında.
Her şey öyle düzenli olmayabilir. Ancak belli olan şu; peşmergeliğe geri dönen Barzani ihtilaflı bölgelerde diyalogu, diğer alanlarda ise gerekirse savaşmayı göze almış durumda.
Artık karşımızda başkan değil peşmerge olan Mesud Barzani var ve açık olarak peşmergelerin, Kürt halkının sırtına zehirli hançer saplandığını söylüyor.
Irak ordusu Musul’u terk ederken Kerkük’ü koruyanlar, bu kentin namusunu IŞİD’e teslim etmeyenler nasıl olur da Kerkük’ü, Şengal’i direnmeden Haşdi Şabi’ye teslim ederler?
Birilerinin Kerkük’ü sattığını, Kerkük’le yetinmeyip diğer ihtilaflı bölgeleri de bu satışa eklediğini, ABD ve Batı’nın da bu satışa aracılık yaptığını, yaşananlardan görebiliyoruz.
Bir halkın oluşturduğu yönetim sokaklarda hizmet üreten bir güce dönüşmüş ise o halkı yeniden zorbaların egemen olduğu eski bağımlı, kimliksiz günlere döndürmek kimsenin harcı değil...
Kısa sürede Türk askeri de aleni ve gösterişli bir ‘operasyonla’, Erdoğan’ı da ‘İdlib Fatihi’ gibi gösterecek bir şatafatla İdlib’e girecek.
Türkiye ve İran’ın riskli argümanlarla bölge siyasetine dalmasını sağlayan temel nedenin Kürt karşıtlığı olduğu açık. Ancak bölge, artık statüsüz Kürtleri kaldıracak bir bölge değil.
Kürtlerin çok sınıflı bir ulus olduğunu bilen ve UKKTH ilkesini savunan solun, Kürtlerin bağımsızlığı savunanlarının da olduğunu bilmesi ve bunu vazgeçilmez hak olarak görmesi gerekmiyor mu?
Irak ve Türkiye, İran ve Suriye ile daha fazla ortak hareket edebilir. Bu nedenle ABD, Türkiye ve Irak’a tavizlerini artırmaktan imtina etmez. Yani Kürtler daha dikkatli olmak zorunda.
Bölge devletleri ne karar alırlarsa alsınlar, Batı ve ABD’nin, İran’ın elini güçlendirecek, Türkiye’nin bölgedeki yayılmacı emellerine hizmet edecek bir politikaya onay vermesi beklenmemeli.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır. Bu siteye giriş yaparak çerez kullanımını kabul etmiş sayılıyorsunuz.