Çünkü böylesi bir rejimin daha hangi evrelerden geçeceğini öngörmek çok zor. Dolayısıyla siyasi itikad gereği umutlu olmak gerekir ancak mevcut tablo da ortada.
Dolayısıyla evet Erdoğan haklı, burası Paris değil. Burası protesto gösterilerinin, muhalefetin, siyasal düzenin bir parçası, bir sivil hak olarak görüldüğü demokratik bir ülke de değil.
Erdoğan'ın taktiği genel olarak şu: İpleri kopacağı noktaya kadar götürüp, bu arada meydanlarda her türlü milliyetçi propagandayı yapıp, iplerin kopmasına ramak kala hukukun gereğini yapmak.
AKP ve ideologları ilk şoku atlattıkları günden beri Gezi'yi başka bir şekle sokmaya gayret ettiler. Hâlâ da ediyorlar.
Cumartesi Anneleri'nin eylemine polis saldırısı sırasında gözaltına alınmak istenen Arat Dink o günü anlattı.
Hepsi bir yana hangi mecburiyet, yok edilmiş bir insan için adalet arayanların uğradığı eziyeti yıllar boyu gerçeği yutarak seyretmek zorunda bırakır?
Çözülmesi zor bir AKP tabanı ile karşı karşıya olduğumuzu not etmek gerekiyor. Başka bir partiyi ve lideri darmaduman edecek bu siyasi çizgi Erdoğan’dan çok bir şey koparmadı.
Şu ana kadar işler Bahçeli açısından yolunda gitti. Hem parti içi muhalefet meselesini bir şekilde atlattı, hem de iktidar bloğunda sağlam bir yer edindi.
Suruç olayını manipüle ederek umduğu 'çıkar'ı sağlayabilir mi iktidar? Bilinmez. Ancak şurası çok açık Pazar günü yapacağımız seçim 'bize anlatılanlar' ile hakikat' arasında olacaktır.
Gazeteciler Pakrat Estukyan, Anjel Dikme ve Yetvart Danzikyan ile soykırımın 103. yılında Türkiye'nin Ermeni politikasını konuştuk.
Erdal Doğan Her Açıdan programında konuklarıyla Kadimden Geleceğe Aleviler Çalıştayı'nı ve Alevilik'i konuşuyor.
'İnsan Hakları Ajandası' programında Agos gazetesi genel yayın yönetmeni Yetvart Danzikyan ile avukat Hakan Bakırcıoğlu, Hrant Dink davasında gelinen süreci değerlendiriyor.
AKP bir süre daha “Atatürk’ü bizden olmayanların elinden alacağız” çizgisinde ilerleyecek. Bu durum muhalif cephede hem reaksiyon hem sevinç yaratıyor.
“Selahattin Demirtaş’ın yazdığı ‘Seher’ isimli kitap, 'şifreli ve kontrolsüz haberleşmeye yol açabileceği' gerekçesiyle Diyarbakır Cezaevi'ne alınmadı.”
Kürtler, hele ki son 60-70 yılda sık sık Bağdat rejiminin katliamlarına maruz kaldıkları düşünüldüğünde, neden kendi kaderleri hakkında bir oylama yapamasınlar?
“Burası Ermeni mezarlığı değil” diyenlere verilecek cevap, sosyal medyada defalarca verildi: Türkiye aslında koca bir Ermeni mezarlığı.
Neyi yıktıkları belli. Yerine ne koydukları da. İkisi arasındaki mesafe bu ülkenin halklarının hafızası, tarihi ve kökleridir. Bunu unutmayalım.
Bu ülkede ayrımcılık, ırkçılık, bu topraklara öylesine işlemiş ki bunun içinde yaşadığımızı farkedemez duruma gelmişiz ve bununla da yetinmeyip dışarıya ders verir duruma gelmişiz...
İç ve dış siyasetimizde piyes tüm hızıyla devam ediyor, özetle. Oyunculuklar mı? Berbat ve oynayanları bilemem ama buralardan bakınca utanç verici.
AKP’nin muhafazakar zihniyeti de kalkışmayı hep soldan, CHP’den, ordudan, sokak hareketlerinden, Kürt muhalefetinden bekledi ama her ne hikmetse bir başka muhafazakar sağ kanattan geldi.
Erdoğan rejimi 15 Temmuz darbe girişimini, iktidarına sunulmuş bir fırsat (kendi sözleriyle, “lütuf”) olarak görüp tüm muhaliflerini baskı altına almayı sürdürüyor.
Türkiye’de kanunlar mülk gaspına bilhassa da dini azınlık mülklerinin gaspına çok kolay yol verir mahiyettedir.
Böylesi iki gencecik ölüm varken herhalde yapılması gereken şey bu şiddet sarmalının nasıl durdurulacağı üzerine kafa yormaktır. Fuların karşısına yazma koymak değil.
Cemaat daha fazlasını isteyince, ipler koptu. Yoksa hala kardeş kardeş yaşayıp gidiyor olabilirdi AKP ile Gülen Cemaati.
Bir yanda istihdam seferberliği, bir yanda yok edilen iş piyasaları, tarım.. Çaresizliğe sürüklenen işçiler. Kor bir ateş işte. O kadar fazla insanı yakıyor ki..
Ülke içinde ve ülke dışında çözüm masasını yeniden kurarak yeni bir çıkış yolu yaratmak varken, karanlıkta iş yapanların sözlerinin yeniden dolaşıma sokulduğu bir sürecin içindeyiz.
Türkiye’deki rejim değişiyor, parlamento yerine tek yetkili bir kişi geliyor. Böylesi bir değişiklik için yüzde 51 oy belki teknik olarak yeterlidir ancak siyasi olarak yeterli değildir.
16 Nisan kuşatılmışlıktan çıkmanın referandumudur. Bu referandum, kaderimizi elimize alıp almayacağımızı oylayacağımız gün olacak, belli ki. Yetvart...
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır. Bu siteye giriş yaparak çerez kullanımını kabul etmiş sayılıyorsunuz.