2017’yi bugün tükettik, artık 2018’den yiyoruz

İnsanlık, tek gezegenlik yaşam döngüsü içinde varlığını sürdüremediği sürece çok tüketenlerin bedelini tüm dünya en çok da yoksullar ödemeye devam edecek.

Doğa üzerindeki insan baskısını en iyi anlatan göstergelerden biri şüphesiz Ekolojik Ayak İzi. Dünyanın ekolojik sınırlarını epeyce aşmış durumdayız. İnsanlığın gelişimi ve bu gelişimin devamlılığı büyük oranda doğal sermayenin kullanılması ve paraya çevrilmesi ile mümkün kılındığı için, insanlık doğal kaynakları kendisini yenilemelerine izin vermeyen bir hızda tüketiyor.

Global Footprint Network’e (Küresel Ayak İzi Ağı) göre, Earth OverShoot Day (Dünya Limit Aşımı Günü), insanlığın doğa üzerindeki yıllık talebinin, dünyanın bir yılda sağlayabileceği kapasiteyi aştığı gün olarak tanımlanıyor. 1997 yılında ekim ayına denk gelen limit aşımı günü, 2017 yılında şimdiye kadarki en erken tarihini gördü: 2 Ağustos!

Ormanları hızla tahrip ederek, türlerin yok olmasına sebep olarak, denizlerin üretebildiğinden daha fazla balık tüketerek, okyanusları plastik çöplüğüne çevirerek, atmosfere, ormanlarla okyanusların tutabileceğinden daha fazla karbon salarak, doğadaki her şeyin hiç eksilmeden devam ettiğini sanıyoruz. Ama doğanın döngüsü böyle değil. İnsanlığın, doğal kaynaklar üzerindeki tahribatını ve koruma/kullanma dengesini nasıl sürekli kullanmaktan yana kurduğunu en net şekilde anlatan gösterge bu Ekolojik Ayak İzi. Dünyanın ekolojik sınırlarını her geçen yıl fena halde zorladığımızın matematiğini veriyor bize.

Dünya, bu yıl da 12 ayın doğal kaynağını yedi ayda tüketti. En azından sadece beş yıl geriye dönüp baktığımızda bile durumun vahameti karşımıza çıkıyor. 2012’de insanlığın Ekolojik Ayak İzi 22 Ağustos’ta, 2013’te 20 Ağustos'ta, 2014'te 19 Ağustos’ta, 2015’te 12 Ağustos’ta, 2016’da ise 8 Ağustos itibariyle o yılın kaynaklarını tükettiğimizi, gezegenin kapasitesini aştığımızı gösteriyor. 

Dünya Limit Aşım Günü, insanlığın talebinin doğanın bir yıl içinde sunduğu miktarın üzerine çıktığı gün olarak her yıl Global Footprint Network tarafından açıklanıyor. 

Bu ne demek? Gezegenin doğal kaynaklarının kendisini yenilemesine izin vermeden, dünya nüfusunun gelecek yılın kapasitesini şimdiden tüketmeye başlaması demek. Daha hızlı şekilde, daha fazla nüfus baskısıyla daha fazla kaynağın yok edilmesi demek... Bunun bedelini daha fazla kıtlık, daha fazla tarım arazisi ve su kaynağı kaybı, daha fazla kirlilik, iklim değişikliğine bağlı aşırı iklim olayları sonucu daha fazla felaket olarak ödeyeceğiz. 

Dünyanın sürdürülebilir şekilde sağlayabildiği doğal kaynak miktarıyla dünya nüfusunun tükettiği miktar arasındaki açık, insan yaşamını biçimlendiren en önemli etkenlerin başında geliyor. Ekolojik Ayak İzi, tüketilen doğal kaynakların yeniden üretimi, oluşan atıkların geri kazanımı için ne kadar kara ve su sahasına ihtiyaç duyulduğunu gösteren bilimsel bir ölçü. Bu ölçü sayesinde, doğal kaynaklar ve ekosistem üzerinde insanların tüketimi sonucu oluşan etki ortaya konuyor. Bu ölçü, bize doğal kaynakların tüketim hızıyla dünyanın kendi kendini yenileme kapasitesini karşılaştırarak, mevcut tüketimin sürdürülebilir olup olmadığını gösteriyor. Buna, solunum için gerekli olan hava, temiz su, gıda, ısınma/soğutma, ihtiyaç duyulan enerji, tüketilen ağaç ürünleri, yaşam alanlarının yaratılması için tüketilen kaynaklar ve tüketim sonucu ortaya çıkan sera gazları, katı atıklar da dahil. 

Herkesin Ekolojik Ayak İzi birbirinden farklı elbette. Bireylerin Ekolojik Ayak İzi olduğu gibi ülkelerin de Ekolojik Ayak İzi var, hatta bazılarının ayak izi devasa boyutlarda.

Dünyada ilk kez biliminsanları, William Rees ve Mathis Wackernagel tarafından daha sonra 2002’de WWF’in (Dünya Doğayı Koruma Vakfı) yaptığı hesaplamalarla bir çok ülkenin Ekolojik Ayak İzi tespit edildi.

Bugün dünya nüfusunun yüzde 86’sı, doğanın arz edebildiğinden daha fazla kaynak talep eden ülkelerde yaşıyor. 

Küresel Ayak İzi Ağı’nın hesapları gösteriyor ki, yenilenebilir ekolojik kaynaklara olan talebimiz günümüzde 1,7 gezegen seviyesinde. Ülkelerin tüketme hızı böyle giderse tahminlere göre, yüzyıl ortasında en az üç gezegene ihtiyaç var.

Mesela, Avustralya’nın kendi kendine yetebilmesi için 5,2, ABD için 5, Güney Kore ve Rusya için 3,4 gezegen gerekli. Bu oran Almanya için 3,2, İsviçre için 3,1, Fransa ve İngiltere için 3 gezegen oranında. Türkiye'nin doğal kaynakları, şu andakinin 1,9 katını üretebilseydi, Türkiye'nin kaynakları kendi kendine yetebilir olacaktı. Yani, 2012’de 1,5 dünya varmış gibi yaşayan Türkiye artık 1,9 dünya varmış gibi yaşıyor.

Üstelik başına gelen felaketleri umursamadığı da tescillenmiş vaziyette. Pew Research Center tarafından dün açıklanan bir çalışmaya göre, dünyada insanlar küresel anlamda birinci tehdidin yüzde 62 ile IŞİD olduğunu söylerken, yüzde 61 ile ikinci küresel tehdidin iklim değişikliği olduğunu belirtmiş. 38 ülke arasında yapılan araştırmada, Türkiye için iklim değişikliği sondan ikinci tehdit olarak ortaya çıkmış.

İnsanlık, tek gezegenlik yaşam döngüsü içinde varlığını sürdüremediği sürece çok tüketenlerin bedelini tüm dünya en çok da yoksullar ödemeye devam edecek. İnsanlığın doğal kaynak kapasitesinin sınırları içinde yaşamasını acilen öğrenmesi gerek, bilimsel çalışmalar yaşam olasılığı bulunan gezegen keşiflerini sürdürse de gidecek başka gezegen yok, en azından şimdilik...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Pelin Cengiz Arşivi