Polis kilise önünü neden boşalttı?

Rahip Santoro, Hrant Dink, Malatya Zirve Yayınevi katliamlarının tesadüfi olmadığını gördük. Seçim öncesi kargaşaların AKP iktidarına yaradığını gördük. Devlet yol vermeden katillerin bizleri öldürmesinin mümkün olmadığını biliyoruz.

İstanbul Sarıyer’deki Santa Maria Kilisesi’ne yapılan silahlı saldırıda bir yurttaş katledildi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya bu saldırı sonrası teyakkuza geçerek medya karşısında “katiller 24 saatte yakalanacaktır” sözleri verdiler. Öyle de oldu. Zanlılar hemen yakalandı.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya saldırıyı gerçekleştiren iki teröristin IŞİD’li olduğunu düşündüklerini söyledi. Ardından yapılan operasyonlarda çoğu yabancı uyruklu 51 kişi gözaltına alındı. Saldırıyı gerçekleştirenlerden biri Tacikistan, biri Rusya uyrukluydu. IŞİD saldırıyı üstlendi.

İktidar bu saldırıyı yerel seçimler öncesi huzuru bozma girişimi olarak nitelendirdi. Devlet Bahçeli grup toplantısında 31 Mart seçimlerine kadar provokasyon ortamını canlı tutmayı, ülkemizin sinir uçlarıyla oynamayı planlayan karanlık ellere azami şekilde uyanık olmalıyız” diye konuştu.

Oysa daha geçen hafta Artı Gerçek yazarı Hale Gönültaş, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın IŞİD’in (IŞİD-H Horasan) yapılanmasına ilişkin iddianamesine dayanarak yaptığı haberde, IŞİD’in Afganistan, Pakistan ve Orta Asya’ya eleman göndermek üzere Türkiye’deki yapılanmaları kullandığını, barınmak için seçtikleri mekân/semt ve kentleri, İsveç ve Hollanda konsolosluklarının yanı sıra Taksim ve çevresindeki kilise ve sinagoglara saldırılar planlandığını; sahte kimlik, pasaport düzenleme, finans temini ve militanların İran’a kaçak geçişine ilişkin çok detaylı ayrıntılara yer verdi.

Haberde yine, İki IŞİD’li militanın, İstanbul Taksim ve civarı, Surp Pirgiç Kilisesi, Neve Şalom Sinagogu ve İstanbul Aşkenazi Sinagogu’na saldırılar gerçekleştirmek üzere hazırlandıkları da ifade ediliyordu.

Dört bölümlük haber dizisini okursanız savcılık raporlarındaki verilerden IŞİD’in Türkiye’de çok organize ve güçlü bir yapılanma kurduğunu, bunu mahkemenin tespit ettiğini görebilirsiniz.

Haberin ardından televizyon kanallarında günlerce bu konu konuşuldu. Saldırı göz göre göre, kamuoyu tam da bu konuyu tartışırken gerçekleşti.

Peki istihbaratta, poliste, IŞİD’in belirlediği hedeflere yakın zamanda eylem yapmayı planladığı bilgisi neden yoktu?

Bu tip bir eylemin gelmekte olduğunu hepimiz bilirken polis neden Kilise önlerini boşalttı?

Haberde adı geçen Taksim’deki Katolik Ermeni Kilisesi yerine Sarıyer’deki başka bir Katolik kilisesi hedef seçilmişken ibadethanelerde neden tedbirler alınmadı?

Kilise avukatı Afşin Hatipoğlu yaşanan saldırı hakkında: “Burada normalde polisler duruyor. Kilisenin antresinde küçük bir oda var. Polisler ayin günü o odayı kullanıyor. Ama bunlar o gün yoklar. Kilisenin üst tarafında devriye atıyorlarmış. Mobilize ekipmiş” dedi.

Gazeteci İsmail Saymaz ise konu hakkında yazdığı yazıda polisin kiliseyi boş bıraktığını şöyle anlattı: "İki IŞİD’linin maskeli ve gözlüklü şekilde sokaklarda dolaşabilmesi, ellerini kollarını sallaya sallaya kiliseye girip saldırıyı gerçekleştirebilmesi bir güvenlik zaafiyeti sonucunda oldu. Emniyet kaynaklarının verdiği bilgiye göre ayin günleri hemen her kilise önünde güvenlik önlemi alınıyor. Polis ekipleri ya kapıda ya içeride bekliyor. Santa Maria İtalyan Kilisesi için de bu tedbir geçerli.”

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’yı şimdiden uyarıyoruz…

Bu eylemin benzerlerinin planlandığını, Türkiye’deki Yahudilerin, Hristiyanların, sadece kilise ve sinagoglarına değil tüm yaşam alanlarına, okullarına, hastanelerine, mezarlıklarına, gazetelerine, sivil toplum kuruluşlarına gözlerini diktiklerini, hedef haline getirdiklerini biliyoruz.

Rahip Santoro, Hrant Dink, Malatya Zirve Yayınevi katliamlarının tesadüfi olmadığını gördük. Seçim öncesi kargaşaların AKP iktidarına yaradığını, Allah’ın lütfu olarak hep seçim kazandırdığını gördük. Devlet yol vermeden katillerin bizleri öldürmesinin mümkün olmadığını biliyoruz.

Ali Bey, vatandaşlarınızın canını korumakla mükellefsiniz, vazifenizi yapınız.

Sonradan “haberimiz yoktu” demeyesiniz diye açık açık yazayım dedim.

Tedbirleri artırınız, insanlar yeniden güvercin tedirginliğindedir.


Hayko Bağdat: 1976 yılında Rum bir anne ve Ermeni bir babanın dördüncü çocuğu olarak İstanbul’da doğdu. 1994’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü‘ne başladı. Babasının beklenmedik vefatı sebebiyle eğitimini tamamlayamadı. 2002'de Yaşam Radyo’da Türkiye’de ilk azınlık sorunlarını gündeme taşıyan “Sözde Kalanlar” programı ile gazeteciliğe başlayan Bağdat, Türkiye’nin önemli basın organlarından gazetecilik, köşe yazarlığı ve yorumculuk yaptı. 2007'de katledilen Hrant Dink’in ardından kurulan ve adalet arayışını sürdüren “Hrant’ın Arkadaşları” ekibinin kurucuları arasında yer alan Bağdat’ın “Türkiye’de Ermeni ve öteki olmayı” anlatan ilk kitabı ‘Salyangoz’ 2014’te, ikinci kitabı ‘Gollik’ 2015 yılında, üçüncü kitabı ‘Kurtuluş Ҫok Bozuldu’ ise 2016 yılında okurlarıyla buluştu. Kitabından esinlenerek kurguladığı tek kişilik gösterisi Salyangoz, 2016’da seyirci ile buluştu. 2017’de Almanya’ya taşınan Bağdat, Berlin’de gazeteci...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hayko Bağdat Arşivi