Süreyya Karacabey
Amed Şehir Tiyatrosu gözaltında!
Amed Şehir Tiyatrosu, belediyeye kayyum atanıp tiyatroda çalışanlar işten atıldıktan sonra kuruldu. Aralarında pek çok öğrencim olduğu için onların tiyatro serüvenine yakından tanık oldum.
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi kayyum eliyle sıradanlaştırılmadan önce, pek çok tiyatrocunun gelip çalıştığı ve koridorlarında iki hatta ikiden de fazla dillerin işitildiği ve çocukların coşkuyla çalıştığı renkli bir yerdi. Orada olmayı severdim. İyi oyunlar izledim, atölyeler yaptım ve bizden mezun olmayan sanatçıları da tanımış oldum. Orada çalışanların büyük bir bölümü bir sabah kendilerini işsiz bulunca yeni bir oluşum için harekete geçmeleri uzun sürmedi. Bir sabah uyanınca ya da gece evde çalışırken işsiz kaldığını öğrenmek, aniden bütün planların yarım kalması, memleket için rutin bir işlem haline gelmişti zaten. Fakat memleketin bu bölgesi için rutin kelimesi, pek bir karşılığı olmayan bir kelimeydi. Orada istisna haller, olağanüstü durumlar hep yürürlükteydi.
Aniden, en sık kullanılacak zaman birimi, her şeyin birdenbire altüst olması çocukluktan öğrenilen şeylerdendi. Belki de bu yüzden tiyatrocuların kaldıkları yerden devam etmeleri pek uzun zamanlarını almadı. Bir mekân buldular, elbette eskisi kadar geniş değildi ve sahne açısından imkânları sınırlı bir yerdi - zaten “sınırlı imkân” da oranın gündelik kullanımında sık rastlanan bir sözdü- yine de şehir dışındaki ve sınır dışındaki toplulukları biraraya getirmeyi başardılar. Orada olmayı seviyordum.
Aradan uzun zaman geçtikten sonra girişinde bağış yapanların isimlerinin yer aldığı yeni bir yer açmışlardı. Dayanışma ile sınırlı imkanlar aşılmış ve pandemi sonrası festival burada yapılmıştı. Seyirci katılımının yüksek olduğu bu festivalden başka bir yazıda söz etmiştim, tanıdığım bütün tiyatroculara oradan döndükten sonra söylediğim şey ise şu olmuştu: “Hepinizin oynadığı oyunları oynuyorlar, orada şenlikli bir buluşma yapılıyor ama her oyun sonrası polisler gelip aynı soruları sorarak havayı tekinsizleştiriyor.” Elbette onlar da biliyordu sadece tiyatro yapıldığını. Amed Şehir Tiyatrosu'ndaki seyir tecrübesinden sonra, ne zaman Ankara'da ya da İstanbul'da ya da başka bir yerde oyun izlesem boğazıma bir yumru oturacaktı. Polis gelip bir şey sormuyordu tiyatroculara, çünkü onlar sanat yapıyorlardı.
İÇİMİZDE BÜYÜYEN ADALETSİZLİK DUYGUSU
Amed Şehir Tiyatrosundan altı oyuncu gözaltına alındı. Tiyatronun kurucularından ve oyuncusu Yavuz Akkuzu benim öğrencimdi. Elvan Koçer, Şahperi Alphan, Özcan Ateş, Sadettin İnal, Sena Özbey sabah saatlerinde yapılan bir baskınla gözaltına alındılar. Böyle yazıyordu haberde. Pek çok kişi gözaltına alınmıştı, gazeteciler, hukukçular da. Yine aniden, birdenbire. Çocuklar biraz sonra kalkıp tiyatroya gideceklerdi belki. Yeni oyunları hakkında konuşacaklardı ya da mekanla, kostümle, ışıkla uğraşacaklardı. İşleri vardı belki.
Tiyatrocular gözaltına alındı haberini işittiğimde, benzer yumru yine gelip oturdu boğazıma. Yine dedim kim bilir hangi cezaya suç arayacaklar, seçim çalışmalarına esalı başladılar. Size de çok büyük haksızlık gibi gelmiyor mu bu? Herkesin her şeyi bildiği bir çağda, neredeyse hiç değişiklik yapmadan aynı planı yürürlüğe sokmaları her seçim öncesinde, sizlerin de tepesini attırmıyor mu? Bütün cezalara suçlu bulundu, masumluk karinesi dilden sürüldü, ağzımızda paslı bir tat. Haksız gözaltılarla içimizde büyüyen adaletsizlik duygusu, eminim yakında patlayacak.
Tiyatroculardan elinizi çekin, öğrencilerime dokunmayın!
Süreyya Karacabey: Adana'da doğdu. 1992'de Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Bölümü'nden mezun oldu. Yüksek Lisans ve doktorasını aynı bölümde yaptı. Dramatik Yazarlık, Epik Tiyatro, Geleneksel Türk Tiyatrosu, Ortaçağ Tiyatrosu, Radyo Oyunu Yazarlığı derslerini yürüttü. 2010 yılında doçent ünvanını aldı.2017 yılına kadar çalıştığı bölümden 6 Ocak 2017 KHK'sıyla atıldı. Modern Sonrası Tiyatro ve Heiner Müller, Brecht'ten Sonra ve Gündelik Hayata Direnmek kitapları ve çeşitli dergilerde yayınlanmış yazıları vardır.