Doğan Özgüden
Avrupa başkentinin Osmanlıcı 'sosyalist'leri!
Alman seçmenleri Bundestag’ın yeni üyelerini seçmek üzere 10 gün sonra sandık başına gidiyor… Medyadaki seçim tahminleri, TV tartışmaları, kamuoyu yoklamaları ne denli Merkel-Shultz düellosuna yoğunlaşmış olsa da, Almanya’nın tüm yöneticilerine binbir hakaretle meydan okuyan Recep Tayyip Erdoğan bu seçimlerin ihmal edilemez "outsider"ı…
Seçimlerde oy kullanacak göçmen kökenli seçmen sayısı 6 milyon 300 bin tahmin ediliyor. Almanya’daki Türkiye çıkışlılar yıllardır en büyük göçmen kitlesi sayılır ama, bu seçmen kitlesi içinde en yüksek sayı 3 milyon 100 bin’le Sovyetler Birliği’nin yıkılışından sonra Almanya’ya göç etmiş olan Rusya Almanları’na ait. Belçika’nın aksine Almanya Türkiyeli göçmenlere çifte vatandaşlık hakkı tanımadığı için seçimlerde oy kullanabilecek Türkiye kökenlilerin sayısı sadece 730 bin,
Rusya Almanları, Berlin Duvarı’nın çöküşü sırasında başbakan olan ve iki Almanya’yı birleştiren Helmut Kohl’a minnet duygusuyla şimdiye kadar hep CDU’ya oy vermişken, Merkel’in son mülteci krizi sırasındaki tutumundan dolayı oylarını bu kez büyük ölçüde sağ popülist AfD’ye verebilirler.
Ya yıllardır çoğunukla SPD, Yeşiller ve Sol Parti’ye oy vermiş olan Türkiye kökenli seçmenler?
Kendi despotik uygulamalarını tasvip etmeyen tüm Avrupa yöneticilerine saldırdığı gibi, Alman yöneticilerini de faşistlik ve nazilikle suçlayan Erdoğan bu seçimler vesilesiyle bir adım daha ileri giderek Türk kökenli seçmenleri "Türkiye düşmanı" saydığı CDU, SPD ve Yeşiller partilerini boykot etmeğe çağırdı.
Boykot etsinler de oylarını kime versinler? Liberaller’in FDP’ine mi, Ekolojistlerin Die Grünen’ine mi, yoksa radikal solun Linke’ine mi?
Hayır… Osmanlı’nın gecikmiş 3. Viyana Seferi başkomutanı Tayyip’in kafasındaki parti "eşyanın tabiatına aykırı" bir Türk partisi: Alman Demokratlar Birliği (ADD).
Bu marjinal parti 730 bin Türk seçmenin oylarından ne kadarını alabilir, kaç milletvekiliyle Bundestag’a baskın yapıp Alman Devleti’nin politikasını Tayyip ve avenesinin çıkarları doğrultusunda değiştirtebilir?
On gün sonra göreceğiz.
Evet, Türkiye’nin son anayasa referandumunda Türkiye vatandaşı göçmenlerden sandık başına gitme zahmetine katlananların Fransa’da yüzde 64.85’I, Hollanda’da yüzde 70.94’ü Tayyip’in tek adam diktasına oy vermişlerdi.
Türkiye referandumundan sonra yapılan Fransa ve Hollanda seçimlerinde Türk milliyetçiliğinden ve islamcılığından esinlenen Tayyip’çi Türk partileri genel seçimlere katıldılar. Fransa’daki PEJ bu ülkenin genel siyasetini yeniden yönlendirecek ve Ankara’nın dümensuyuna sokabilecek bir varlık gösteremedi. Seçim sisteminin baraj kolaylığı nedeniyle Meclis’e milletvekili sokmayı başaran Hollanda’daki DENK’in ise bu ülke siyasetine damga vurması herhalde olası değil.
Referandumda Almanya’daki Türkiyeli 2.957.970 seçmenin yarıdan azı (yüzde 48.18) sandık başına gitme zahmetine katlanmış… Tayyip anayasasına oy veren Türklerin oranı ise yüzde 59.09… Özetle, 3 milyona yakın Türk vatandaşından sadece yüzde 28.53’ü Tayyip diktası lehinde oy kullanmış.
Önümüzdeki Alman seçiminde de Tayyipçi Türk’lerin oylarını almaya soyunan bir Türk partisi devrede: Alman Demokratlar Birliği (Allianz Deutscher Demokraten / AD-D)… Parti seçim kampanyasını Erdoğan'ın portresi ve "Türkiye düşmanı partilere sakın ha oy vermeyiniz. Türkiye dostu olanlarla beraber olun. Küçük partiymiş falan buna da bakmayın, onlara oyunuzu verin, onları büyütelim" sözleriyle sürdürüyor.
3 milyona yakın Türkiye çıkışlı seçmenden Alman vatandaşı olup da 24 Eylül’de oy kullanma hakkına sahip bulunanların sayısı ise, yukarıda da belirttiğimiz gibi, 730 bin civarında… Bunlardan seçime katılarak Tayyip’in desteklediği partiye oy veren olursa, AD-D en iyi ihtimalle 200 bin civarında Türk kökenli seçmenden oy alabilir.
2013 seçimlerinde 44 milyon’dan fazla seçmenin oy kullandığı dikkate alınırsa, 200 bin civarındaki oyun Almanya genel siyasetindeki etkisinin ne olacağının takdirini Avrupa’daki Tayyip yalakalarına bırakalım.
Alman seçimlerinde Türk oyları tartışıla dursun, Avrupa’nın merkez ülkesi Belçika’da da seçimler hızla yaklaşıyor. Gelecek yılın sonbaharında ülke çapında belediye seçimleri, 2019’da da üçü birden yapılacak olan federal meclis, bölge meclisleri ve Avrupa Parlamentosu seçimleri…
Tayyip’in Belçika seçimleri açısından şimdilik fazla bir endişesi yok… Gerçi Belçika’da da Almanya’nın AD-D’si, Hollanda’nın DENK’i ya da Fransa’nın PEJ’I cinsinden bir Türk ya da İslam partisini seçime sokma girişimleri var. Ama Tayyip şundan emin ki, bugüne dek Sosyalist Parti (PS) başta olmak üzere tüm Belçika siyasal partilerinden federal, bölgesel ve yerel meclislere seçilen Türk kökenliler şimdilik yeni bir Türk partisi macerasına girmeyi gerektirmeyecek kadar Tayyipçidirler…
Örneğin Ermeni Soykırımı’nın Alman Devleti tarafından tanınması konusunda Bundestag’daki tüm Türkiye kökenli milletvekilleri birlikte demokratik bir tavır alırken, Belçika’dakiler tüm meclislerde her daim Türk lobisinin sözcülüğünü yapmışlar, gerektiğinde inkarcı yürüyüşlere ya bizzat katılmış ya da destek vermişlerdir.
Geçmişi bir yana bırakalım…
Tayyip’in çirkin yüzünün iyice meydana çıktığı son iki yılda dahi Türk Devleti’nin "yüce çıkarları"nı savunma adına Tayyip’i desteklemeye devam etmişler, örneğin Ermeni Soykırımı’nın 100. Yıldönümü’ne denk gelen Europalia-Türkiye Festivali’nin başarısı ve Tayyip’in Brüksel’de Kral tarafından kırmızı halı döşenerek ağırlanması için her türlü katkıda bulunmuşlardır.
Hiç unutmuyoruz… Tayyip’in dikta anayasasına Avrupa’daki Türk’lerin de oy vermesi için seferber edilen Türk bakanlar Hollanda’ya sokulmazken, Belçika’ya hiç sorunsuz girebilmişler, Flaman bölgesindeki, bir camide Tayyip propagandası yapmışlar, Brüksel’de de Sosyalist Parti üyesi Türk kökenli belediye başkani Emir Kır’ın icazetiyle Türk’lerin yoğun bulunduğu Saint-Josse Belediyesi’nde yeni dikta rejimine oy desteği isteyen nutuklar çekmişlerdir.
AKP’nin Brüksel’deki uç beylerinin referandumu bir "Hilal-Haç Kavgası" şeklinde sunan propagandası karşısında sessiz kalmışlardır.
Yine Sosyalist Parti’nin Türk gözdelerinden, Brüksel Bölge Parlamentosu Başkan Yardımcısı ve Schaerbeek Belediye Meclisi üyesi Emin Özkara 17 Ocak 2017’de Brüksel’de Emekli Polis Özel Harekatçılar Derneği başkanı Yesugay Aksakal’ı ağırlamış ve onun konferans vereceği bir toplantıya başkanlık etmiştir.
Ve de Sosyalist Parti’nin Türk seçilmişleri iki yıldır kendilerini Tayyip’in Osmanlıcılığına öylesine kaptırmışlardır ki, örneğin 2016 Nisan’ında Kürt’lerin Brüksel’deki hak arayışlarına karşı Saint-Josse Belediye Başkanı Emir Kır kendi idari bölgesindeki Madou Meydanı’nda fesli militanlara bir protesto mitingi organize ettirmiştir.
Türk kökenli seçilmişlerin son büyük Osmanlıcı show’u ise geçtiğimiz hafta Sosyalist Parti’nin Brüksel Bölgesi Parlamentosu ve Schaerbeek Belediye Meclisi'ndeki üyesi Hasan Koyuncu’nun erkek kardeşi için Brüksel’deki büyük bir Türk salonunda fesli ve bozkurt işaretli evlenme töreni organize etmesi olmuştur.
Bu kişilerin temsil ettiği Sosyalist Parti son zamanlarda ardarda gelen yolsuzluk ve suiistimal skandallarıyla sarsılırken parti yöneticileri bu skandallar karşısında sessiz kalmayı tercih etmektedir.
Gelecek yıl yapılacak belediye seçimlerine Belçika partileri sırf Türk seçmenlerden oy alabilmek için Tayyipçi Türk adayları listelerine yerleştirerek, belediye yönetimlerini yine bu kişilere mi emanet edeceklerdir?
Son kamuoyu yoklamalarında skandallar nedeniyle Valon Bölgesi ve Brüksel’de yarı yarıya oy kaybına uğradığı ortaya çıkan ve kendi iç hesaplaşmalarıyla uğraşan Sosyalist Parti’den bu konuda henüz herhangi bir yanıt yok.
Burası Belçika’dır… Avrupa başkentinin Türk ve müslüman yoğunluklu belediyeleri fesli, bozkurt işaretli Osmanlıcı "sosyalist"lere de emanet edilebilir.
Yolsuzluklar öylesine ayyuka çıkmış ki, "o kadar kusur kadı kızında da olur" deyip pek âlâ sineye çekilebilir…