Bediüzzaman ve Newroz

Bediüzzamanê Kürdi Newroz’a kitaplarında, ‘Newroz-u Sultani’ yani tüm evrenin Sultanı olan Allah’ın kâinata, doğaya hayat ve diriliş bahşettiği bahar mevsimine işaret olarak değinmiştir.

Ortadoğu ve İslam coğrafyası başta olmak üzere insanlığın kalıcı problemlerine gerçekçi çözümler üretmiş Said-i Nursi’nin, hakkında çalışılıp yazılan-yapılan onca akademik makale, araştırma, sempozyum ve programlara rağmen Kürd, Türk ve Arap kamuoyunda yeterince ve sağlıklı bir şekilde tanındığını söylemek zor.

23 Mart’ta 58. Vefat yıldönümünü idrak edeceğimiz Seîdê Kurdî; her insanın ihtiyacı olan Allah’a imanı merkeze alan sahici bir mümin, birey ve toplumların özgürlüğüne son derece sevdalı bir entelektüel ve bencillik, zulüm, kutuplaşma, şiddet ve radikalizmle çöküş sendromu yaşayan coğrafyamızın derdine derman olacak adalet, muhabbet ve sevgiye de fedailik yapacak kadar gönlü engin, vicdanı derin, Peygamber varisi alim bir insan...

Risale-i Nur isimli Kur’an tefsirinde bireyin sadece inanç problemlerine dair değil günümüzün Kürd Sorunu, Alevilik-Sünnilik, Ermenilerle dostluk, hukuk ve adalet, cihad, ittihad-ı İslam, kadınların tesettür meselesi, iktidar ve ahlak, cumhuriyet, Hristiyanlarla diyalog gibi sosyal ve siyasal aktüel sorunlarına da kafa yorarak doyurucu tespit ve çözümleri sunmuştur.

Tüm beşeri sistemlerin teselli etmekte yetersiz kaldığı hastalar ve ihtiyarlara dair yazdığı risaleleri hak ettiği takdiri hala bulamazken, Kur’an medeniyetine muarız kapitalist moderniteye getirdiği ikna edici eleştiri ve değerli alternatif savunmalar ise hala akademi çevrelerinin yoğun ilgisini bekliyor.

90 yıllık sistemin laiki-dindarıyla el ele verip yasakladığı, Üstad’larının da anadili olan Kürdçe’ye hala sahip çıkamadığı, takipçilerinden ana akım Nurcuların ise Risalelerdeki Kürd-Kürdistan kelimeleri ve gerçekliğiyle hala yüzleşmediği görülüyor.

Ya koca imamın asırlık dev üniversite projesi veya yaşlı başlı Asya’yı geç kalıp bir türlü aşamadığı aydınlanma evresinden pekiyi ile geçirteçek eğitim modeli için ne denmeli? ‘Ortadoğu barışının temel taşı ve birinci kalesi’ olarak da gördüğü bu üniversitede din ve fen ilimlerinin beraber okutulmasını, Arapça, Kürdçe, Türkçe üç dilde eğitim ve öğretimin yapılmasını öngörüyordu. Hayatının 55 yılını onun tahakkuku için harcadığı Wan merkezli çok kampüslü, çok uluslu, çok renkli, özgür bir üniversite olan Medreset-üz-Zehra’sının değerini ‘devletlular paşalar’ bilemedikleri gibi mealesef bu statükocu Nurcular da 55 günlerini ayırmış değiller! Sonuç ortada; Ortaçağ zihniyetini taşıyan sığ, kaba, nobran kuşaklar, mezhepçi, dinci ve milliyetçi şiddet, toplumsal çöküş… Bir hayli kabarık olan bu önemli dosyayı şimdilik bu kadar açmakla yetineyim.

"Düşmanlık, şiddet ve savaşın devri bitti!" çığlığını şaşkınlıklarından hala duyamamış koca Müslüman Coğrafya mehdisini beklerken, "Değerli sahipsiz kavmi Kürdler"in ise kendilerine yapılmış son yalın vasiyeti olan; "Xwendin, xwendin, xwendin desthevgirtin, desthevgirtin, desthevgirtin"e hala ne denli muhtaç oldukları ortada!

Sonuç olarak ömrünün her bir hayat karesini heyecanlı bir sinema filmini veya anlamca zengin, ğarip bir makaleyi doyuracak kadar verimli, nitelikli yaşayan ve beğenilmeyi de hiç sevmeyen bu zatın her vefat sene-i devriyesinde yapılan etkinlikleri, O'nun nurlu mesajının doğru anlaşılıp kitlelere daha sağlıklı aktarılması için bizlere sunulmuş birer fırsat olarak bilmeliyiz. Yoksa cefakâr, aziz Üstad’a olan vefa borcumuzu bir nebze de olsa ödeyelim derken farkında olmadan O’na ayna değil perde oluruz!

Yıllarca 21 Mart Newroz Bayramı'nı öcü gibi gösterip yasaklamakla, kutlamaya giden gençlere yaşamı zindan etmekle Kürde olan düşmanlığını göstermekte gayet mahir resmi sisteme eklemlenmiş kimi dinci ve nurcuya (daha detay bilgileri vermek için "Doğru İslâma Doğru" isimli kitabıma bakınız . Bir anektod nakletmekle yetineyim:

Bilindiği gibi ‘yeni gün’ anlamına gelen Newroz; Kafkas, Mısır ve özellikle Ortadoğu-Asya halklarının dîrokî (tarihi) ve fıtri (doğal) bayramıdır. Mezra Botan (Mezopotamya)’nın ve Ortadoğu Medeniyeti'nin kadîm halkı Kürdler (1) ise, bu bayrama ulusal bilinç de katarak milli bayram havasında kutlarlar.
 
Bediüzzamanê Kürdi (r.a) da Newroz’a kitaplarında ‘Newroz-u Sultani’ yani tüm evrenin Sultanı olan Allah’ın kâinata, doğaya hayat ve diriliş bahşettiği bahar mevsimine işaret olarak değinmiştir. 1960 yılının 23 Martı'nda ‘Kürdistan, Anadolu ve Arabistan’ın bir nevi merkezi’ olarak tarif ettiği Urfa’da gerçekleşen vefatının Newroz’da olacağına ta 1910’larda dikkat çekmiştir. Yine bir Newroz Bayramında İstanbul’da bulunduğu sırada talebeleriyle kırlara çıkmanın adeta bir yolunu bulmuş ve yolda gördükleri köpeklere bayram harçlığı olarak ekmek vererek kendi deyişi ile ‘mahlukatın bayramı’na eşlik etmişlerdir.

‘Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen hayatından lezzet alır.’ 

‘Ben, ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşamam!’
‘Her kışın bir baharı, her gecenin bir sabahı olduğu gibi insanlığın da bir baharı bir sabahı olacak inşaAllah!’

Direnç aşılayan, teselli veren, ümit vadeden, ufuk açıcı mesajlarıyla önümüzü aydınlatan Üstad’a bu vesileyle Allah’tan bol rahmet dilerken Kürd gibi mazlum milletlerin tüm milli, insani ve İslami haklarına kavuşacakları baharın ve sabahın da çok yakın olduğu müjdesiyle; 

Newroz Pîroz Be! 

(1) Sosyolog Dr. Ali Şeriati’ye göre Avrupa Medeniyeti Yunan’a, Yunan Medeniyeti’nin kökleri ise Mezopotamya Medeniyeti’ne yani Kürdlere dayanır. (Bak: Medeniyet Ve Modernizm)

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi