Celal Başlangıç

Celal Başlangıç

‘Ben Kemal, geliyorum; IŞİD’ini de al git!'

Seçim yaklaştıkça ülkenin üzerinde dolaşan kara bulutlar giderek artıyor. Çünkü Saray ve şürekasının kaybetmeye tahammülleri yok. Onun için bu iktidara sadece “Geliyorum” demek yetmez, bütün gitmesi gerekenlerin listesini de ellerine vermek gerekiyor.

Aslında replik, Natuk Baytan’ın 1976 yılında çektiği Hınç filmine ait.

Cüneyt Arkın’ın canlandırdığı Polis Kemal, tek tek hasımlarını arayarak o tüyler ürpertici mesajını verir telefonla:

“Ben Kemal, geliyorum.”

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu da önceki günkü grup konuşmasında adeta Polis Kemal kesilmişti:

“Bizim arsız ve hırsıza muamelemiz açıktır; vuracağız neşteri, alacağız devlet malını geri.

Seçimin ertesi gününde onların telefonları acı acı çalacak, açtıkları telefonların ucunda bir ses duyacaklar:

Ben Kemal, geliyorum.”

Kabul etmek lazım ki, siyasi magazin açısından da hayli ilgi çekti, insanları gülümsetti Kılıdaroğlu’nun bu sözleri.

Ancak burada yatan başka bir siyasi gerçek vardı; “Ben Kemal, geliyorum” demek aynı zamanda “Tayyip gidiyor” da demekti.

İşte bu noktada çok ciddi biçimde durmak gerekiyor.

Çünkü 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra da, HDP’nin ilk kez barajı aşmasıyla AKP tek başına iktidar olma şansını yitirmiş, Erdoğan gidecek gibi olmuştu.

İşte o noktada IŞİD sahneye çıktı. Cumhuriyet tarihinin en kanlı katliamları yaşandı 20 Temmuz’da Suruç’ta, 10 Ekim’de Ankara’da.

Sonuçta, kan gölüne dönüştürülmüş bir süreçte yaratılan korku ikliminde yapılan 1 Kasım 2015 erken seçimlerini AKP kazanıp yeniden tek başına iktidar olmuştu.

Erdoğan kaybedince IŞİD sahneye çıkmış yarattığı kanlı ve karanlık sürecin sonunda yeniden Erdoğan’ın kazanmasını sağlamıştı.

2023 seçimlerine giden süreç de doğacak sonuçlar itibariyle 7 Haziran-1 Kasım seçimleri arasında yaşanan şiddetin egemen olduğu günlere benzetiliyor, ülkenin tekrar kan gölünde boğulmasından endişe ediliyordu.

Zaten yaşanan bir siyasal suikastın gölgesinde 18 Haziran’da yapılması gereken seçimler bir ay öne alınmış, iktidar ortakları Erdoğan ile Bahçeli’nin kararıyla 14 Mayıs’a alınmıştı.

Ancak seçimlerin neden bir ay öne alındığı bugüne dek net biçimde anlaşılmış değil. İktidar sözcülerinin konuyla ilgili açıklamaları da ikna edici olmaktan çok uzak.

Yaşanılan bu süreçte görünen bir gerçek var; bütün objektif veriler Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı seçimini hiç de yabana atılmayacak bir farkla kaybettiğini gösteriyor.

Aslında bu gerçeği görmek için öyle çok ayrıntılı anketlere de ihtiyaç yok. Basit bir kıyaslama bile Erdoğan’ın neden kaybettiğini apaçık gösteriyor.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk cumhurbaşkanlığını Erdoğan yüzde 52,5 oyla kazanmıştı. Yani Erdoğan yüzde 50+1’i topu topu yüzde 2,5’la geçti.

Seçildiği 2018 Haziran’ında enflasyon yüzde 20’nin altındaydı. Dolar ve Euro dört-beş lira düzeyindeydi.

Aradan geçen beş yıldan daha kısa bir sürede enflasyon baz etkisiyle, hem de TUİK verileriyle bile yüzde 70’e dayanmış durumda.

Dört-beş liralık Dolar ve Euro, TL karşısında çoktan 20 TL’ye dayanmış, hatta geçmiş bile.

Gerisini saymaya çok gerek yok; büyük bir ekonomik çöküşün göstergesi olan bu veriler kaçınılmaz olarak Erdoğan’a yüzde 2,5’un çok çok üzerinde oy kaybettirmiştir.

Zaten gelen araştırma sonuçları da bu saptamayı doğrular nitelikte. İster iktidar yanlısı, ister karşıtı olsun hiçbir araştırma şirketi Erdoğan’ı yüzde 50+1’in üzerinde göstermemektedir.

Künyesi açık olan, bütün unsurlarıyla seçim sonuçlarını gösteren hiçbir ankette Erdoğan’ın ve Cumhur İttifakı’nın seçimi yüzde 50’nin üzerinde bir oyla kazandığını imkanı yok göremezsiniz.

Bu yanıyla bakınca kesin olan şu ki, Erdoğan ve Cumhur İttifakı bu seçimi bugün var olan bütün objektif göstergelere göre kaybetmiştir.

Ancak bu tespit kimseyi yanıltmasın, evet Erdoğan bu seçimi kaybetmiştir ama henüz muhalefet kazanmamıştır.

Erdoğan yanlıları hala “Patron şapkadan bir tavşan çıkartır” diye büyük bir umutla beklemektedir.

Unutmamak gerekir ki artık ne şapka kalmıştır ne de tavşan.

2015’teki seçimlerde olduğu gibi; kanlı bir süreç yaratarak, milliyetçi duyguları ayaklandıran bir savaş çıkartarak seçimi kan gölünde bir boğuntuya getirme ihtimali de giderek zayıflamaktadır ama hala Erdoğan’ın bir çıkış seçeneği olarak durmaktadır.

Herkesin hemfikir olduğu bir konu var; seçimi kaybedip koltuktan düşmemek için Erdoğan her şeyi yapar.

Ama Türkiye halklarının bir daha aynı oyuna gelmek gibi bir niyetinin olmadığı da kesindir.

Bugünlerde yaşanan gelişmeler de insana ister istemez “kanlı bir seçime mi gidiyoruz yine” sorusunu sorduruyor.

UYARILAR ARTIYOR

Günlerdir ABD’sinden İngiltere’sine, Almanya’sından Fransa’sına kadar pek çok ülke büyükelçiliği özellikle İstanbul’da bulunan yurttaşlarını uyarıyor, hatta İstanbul’daki temsilciliklerinin kapısına kilit vurmakta.

Özellikle İsveç’te ve Danimarka’da ırkçı siyasetçi Rasmus Paludan’ın Kuran yakmasının ardından Türkiye’de intikam almak isteyecek cihatçı teröristlerin saldırısı gerekçe gösteriliyor bu uyarılara. Hatta neredeyse adres bile veriyor elçilikler:

“… vatandaşlarını, teröristlerin İstanbul’daki kiliselere, sinagoglara ve diplomatik misyonlara ya da özellikle Beyoğlu, Galata, Taksim ve İstiklal bölgeleri olmak üzere Batılıların sıkça gittiği diğer yerlere yönelik olası misilleme saldırılarına karşı uyarmaktadır.”

Sadece ülkede bulunan Batılıları değil doğal olarak Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarını da büyük bir gerilime sokmakta bu uyarılar.

Yabancı misyonlar kendi yurttaşlarını uyarıyor ama AKP devleti bu ülkenin yurttaşlarını uyarma, hiç değilse bilgi verme zahmetine bile katlanmıyor.

Ülkeyi yönetenlerin yarattığı bu gizemli ve bilinmeyen durum da “bir şeyler olacak da bizim mi haberimiz yok” endişesine yol açıyor milyonlarca insanda.

Ancak dün halktv.com.tr sitesinde yer alan Seyhan Avşar’ın haberi belki de bu hareketliliği ve tedirginliği açıklamaya yardımcı olabilir.

Ermeni Vakıflar Birliği (ERVAP) ve Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Vakfı Başkanı Bedros Şirinoğlu, üç IŞİD üyesinin Türkiye’ye girdiğini; ruhani ve sivil liderlere eylem yapılacağını duyurmuş. Emniyet tarafından koruma sayısı önceki gün artırılan Şirinoğlu, Ermeni cemaat başkanlarını uyararak tüm faaliyetlerini iki üç ay süreyle askıya almalarını istemiş.

Seyhan Avşar’ın haberine göre Şirinoğlu, Ermeni cemaat başkanlarının bulunduğu sosyal medya grubuna tehlikeyi haber veren bir mesaj atmış:

“Moralinizi bozmak istemem fakat aldığım duyumları size iletmek zorundayım. Askeri eğitim almış üç DEAŞ militanı ülkeye giriş yapmış. Amaçları ruhani ve sivil liderlere ses getirecek suikast girişimi. Bu nedenle toplu kültürel gösterilere okullara dikkat etmemiz lazım. İmkan dahilinde tedbirimizi alalım. Cemaatleri ilgilendiren etkinliklere iki üç aya kadar ara vermemizde fayda var. Bu nedenle 6 Şubat’taki toplantımızı iptal ediyorum. Bu zaman zarfında tüm dernek faaliyetlerini de kişiler yakalanana kadar yapmamanızı tavsiye ederim.”

İşte 14 Mayıs 2023 seçimlerine 15 Pazar kala geldiğimiz durum bu. Yani sonuç olarak önümüzde çok uzun geçecek bir 100 gün var.

Seçim yaklaştıkça ülkenin üzerinde dolaşan kara bulutlar giderek artıyor. Çünkü Saray ve şürekasının seçim kaybetmeye hiç tahammülleri yok.

Onun için bu iktidara sadece “Geliyorum” demek yetmez, bütün gitmesi gerekenlerin listesini de ellerine vermek gerekiyor:

“Ben Kemal, geliyorum. Çetelerini, soyguncularını, rüşvetçilerini, ihalecilerini ve IŞİD’ini de al git.”


Celal Başlangıç: 1956 yılında İstanbul’da doğdu. 1975’te Ekspres’te gazeteciliğe başladı. 1978 yılında Ege Üniversitesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’nu bitirdi. Demokrat İzmir, Politika ve Cumhuriyet gazetelerinde muhabirlik, istihbarat şefliği, bölge temsilciliği, politika servis şefliği ve yazı işleri müdürlüğü yaptı. 1995’te Evrensel Gazetesi’nin Kurucu Genel Yayın Yönetmenliği görevini üstlendi. Radikal’de 10 yıldan fazla süreyle “Zaman Mekan ve İnsan” röportajları yaptı. 2002’de Beyoğlu Gazetesi’nin Kurucu Genel Yayın Yönetmeni oldu. 2011’de İMC TV’nin Kurucu Yayın Kurulu Üyeliğinde bulundu. T24, Haberdar ve Gazete Duvar haber sitelerinde köşe yazarlığı yaptı. 2017’de Artı TV ve Artı Gerçek’in Kurucu Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Celal Başlangıç Arşivi