Beyoğlu Sineması kurtulsa, biz de kurtuluruz belki

Kaybetmekten bıkmışız, bu defa akışı değiştirmek, bir şeyi kurtarmak, bunu başarabileceğimizi görmek istiyoruz belki. Beyoğlu Sineması kurtulsa, bu bir başlangıç olur.

Neredeyse her gün, memleketteki ağır siyasi atmosferde yaşanan boğucu gelişmelere, insan hakları ihlallerine ilişkin haberler duyuyoruz. Ama bunlardan ibaret değil duyduğumuz, ‘offf’ dedirten haberler. İnsanları, yapıları, kentleri gittikçe aynılaştıran, farklı ya da modern ya da yeni olarak görülmeyene tahammülün ve vefanın olmadığı bir hayat yaşamaya mecbur bırakılmış durumdayız. Ve o hayat dur durak bilmeden bir şeyler, bir yerler alıp götürüyor bizden. ‘Şartlara’a uymayan her şeyi ardına bakmadan yok ediyor ve biz de kederle izlemek zorunda kalıyoruz bu yok olma haberlerini. İzledikçe de yaşadığımız kente, semte, sokağa, en nihayetinde kendimize yabancılaşıyoruz. Yenilmişlik ve çaresizlik hallerine hapsolmamız da cabası.

Geçtiğimiz günlerde hayatın bizden bir de Beyoğlu Sineması’nı alacağını duyduk sosyal medyada. Bugüne kadar çok yer, çok mekân yitirdik bu ülkenin her köşesinde, İstanbul’da, Beyoğlu’nda. Kayıplarımız birikmiş; belki de o yüzden yeni kayıplar ya da kaybetme ihtimali epey sarsıcı oluyor. Hele bir de ‘mahallemin sineması’ dediğin yerse kaybedeceğin. Her bir çalışanı ile ahbap olduğun, anılar biriktirdiğin, gündelik hayatının önemli bir parçası olarak gördüğün bir yerse.

Beyoğlu Sineması dediğin bir pasajın alt katında, biri büyük, biri küçük, toplam iki salonu olan bir sinema. Kendi küçük ama anlamı, hayatımıza kattıkları büyük. Alkazar ve Emek Sinemalarının kapanışından sonra İstiklal Caddesi’nde elde kalan az sayıdaki cadde sinemalarından biri Beyoğlu Sineması. Ayrıca festivallere ev sahipliği yapan, dünya sinemasından, alternatif sinemadan filmler izleyebildiğimiz nadir ve kıymetli bir mekân. Yıllardır Hollywood filmleri dışındaki filmleri izlemek isteyen seyircinin ihtiyacını önemli oranda karşılayan vefalı bir dost. Biraz da nostaljik. Hâlâ fenerle yer gösteren abilerin olduğu bir sinema.

Altı ortağı var Beyoğlu Sineması’nın. Ortaklardan biri olan Baha Serter 1985 yılında Kadıköy’de Moda Sineması’nı açmış. 1980 darbesinden sonra, erotik filmden başka pek bir şey üretilmeyen dönemde sanata hasret kalan seyirciye derman olmuş; bu yüzden çok tutmuş Moda Sineması. Beyoğlu’ndan insanlar kalkıp gidiyormuş oralara kadar ‘düzgün’ filmler izlemek içim. Sitem ediyorlarmış Baha Bey’e, Beyoğlu’nda böyle bir sinema açmadığı için. Bunun üzerine kolları sıvayıp bir de Beyoğlu’nda ‘düzgün’ filmlerin gösterileceği bir sinema açmışlar. 1989 yılında öyle kurulmuş işte Beyoğlu sineması. 1990 yılında Avrupa Sinemalar Birliği’ne üye olmuş. Arada bir şartlar zorlayınca Hollywood filmleri, popüler kültüre hitap eden Türk filmleri gösterseler de ortaklar bugüne kadar ana çizgilerinden şaşmadan ayakta tutabilmişler sinemayı.

Sinemanın ortaklarından biri de Temel Kerimoğlu. Aynı zamanda sinemanın müdürü. Sinemanın kapanacağının duyurulduğu gün koştum gittim hemen. Telefonlar susmuyor ben odasındayken. Haberciler arıyor arka arkaya. "Bir tek haberciler arıyor zaten" diyor. Yorgun görünüyor. 4 yıl önce de mali kriz nedeniyle kapanmanın eşiğine gelmişler ama biraz destek görmüşler. Başka Sinema imdatlarına yetişmiş mesela. Filmlerin gösterimini sağlayan DLP makinasını hibe etmişler sinemaya. Tek istedikleri kendi dağıttıkları filmlerin sinemada gösterilmesiymiş. Öyle de olmuş. 4 yıldır keyifle izliyoruz Başka Sinema’nın filmlerini. Ama olmamış yine. Gösterdiği filmler için dağıtım şirketine para ödeyememiş sinema. O yüzden ay sonunda kapatma kararı almışlar.

Neden bu kadar borçlandıklarını, gerekli geliri elde edemediklerini sordum Temel Bey’e. En önemli neden yeterli müşteriye sahip olmamaları gibi görünüyor. Sinemada gösterilen filmlere ilgi duyan insan sayısı zaten sınırlı ama bu insanların bazıları da artık Beyoğlu Sineması’nı tercih etmiyorlarmış.  Yaklaşık olarak 7 yıl önce başlamış izleyici sayısında düşüş. Bunun nedenleri arasında çok daha yeni ve konforlu olan sinema salonlarının açılması ve insanların bu salonları tercih etmeleri, Beyoğlu’nun yaşadığı hepimizin malumu olan dönüşüm, İstiklal Caddesi’nde bitmeyen inşaat ve hatta Avrupalı turistlerin artık İstanbul’a gelmemeleri varmış. Bunlar arasındaki en önemli sorun seyircinin konforlu sinemaları tercih etmesi gibi görünüyor. "Kedi filmini mesela Çarşamba günü bizde 68 kişi izledi, başka bir sinemada ise 400 kişi. Oysa eskiden dört sinemanın toplamından daha fazla seyirciye sahiptik" diyor Temel Bey. Sinemanın ortakları farkındalar tabi seyircinin konforlu sinemaları tercih ettiğini ama sinemayı daha konforlu hale getirmek hayli masraflı olduğu için restorasyon yapamamışlar yıllardır.

Bir de vergi yükünün ağırlığından dert yanıyor Temel Bey. Yüzde 10 eğlence vergisini peşinen ödüyorlarmış devlete. KDV de cabası. Eğlence sektöründe faaliyet gösteren mekanlarla, örneğin gece kulüpleriyle aynı oranda vergiye tabi olduklarını söylüyor. Bu büyük adaletsizlik gerçekten de. Zaten az sayıda müşteriden gelen gelire bir de vergi eklenince elde pek bir şey kalmıyormuş. 16 TL’lik bir biletten kendilerine ancak 6,5 TL kaldığını söylüyor Temel Bey. Bu tip alternatif filmler gösteren sinemaların Avrupa’da devlet tarafından desteklendiğini, Türkiye’de ise devletten maddi destek almak bir yana ağır vergi yükü altında ezildiklerini anlatıyor.

Kapanmamaları için ne yapılabileceğini sorduğumda ticari bir işletme oldukları için yardım toplayamayacaklarını ama sinemaseverlerin dilerlerse kampanya yürütebileceklerini söylüyor Temel Bey. Somut bir öneride bulunmasını rica ettiğimde, örneğin, sinema severlerin, duyarlı belediyelerin yıllık olarak koltuk kiralayabileceklerini söylüyor. Stadyumda maç izlemek için kombine bilet almak gibi bir şey önerisi. Tabi borçları ödense de sponsor bulmadıkları ya da devletten destek almadıkları ya da izleyici sayısı artmadığı sürece bir yıl sonra yine borçlanacaklarını hatırlatıyor.

Sinemanın emektarlarıyla konuşuyorum bir de. Çalışanların hemen hepsi sinema açıldığından beri orada çalışıyorlar. Kemal Bey, Fatoş, yaşadıkları hayal kırıklığını anlatıyor; eski müdavimlerinin bazılarının uzun zamandır sinemaya uğramadıklarından dert yanıyorlar. Kültür Bakanlığı’nın sanat filmlerine fon verdiğini ama sanat filmlerini gösteren Beyoğlu Sineması gibi yerlere devlet destek olmazsa, bu sinemalar kapanırsa, o sanat filmlerinin gösterileceği mekanlar bulunamayacağının Bakanlığa hatırlatılması gerektiğini söylüyorlar. Çok haklılar.

Ben de sitem ediyorum gelmeyenlere. Evet koltuklar rahat değil. Evet kışın üşüyoruz. Evet önümüze biri oturmasın diye dua ediyoruz. Ama Beyoğlu Sineması demek sanat demek. Başka bir yerde izleme şansımızın olmayacağı pek çok filmi izleyebildiğimiz, festivallerde kaçırdığımız iyi filmleri birer birer izleme şansına sahip olduğumuz yer. Beyoğlu’nu Beyoğlu yapan yerlerden biri. Ayrıca filmi beklerken keyifle çay kahve içtiğimiz, benzer film zevkine sahip ve meraklı pek çok insanla karşılaşıp derin sohbetlere daldığımız yer. Konforla ölçülmez bir keyif bu.

Bu yazıyı tamamladıktan sonra sosyal medyada kısa vadede sinemanın borçlarının ödenmesini, orta vadede hayatta kalabilmesi için tedbirlerin alınmasını içeren bir kampanya planlandığını gördüm. Biraz ferahladım. Demek ki umut var! Kampanyanın koordinasyonunu üstlenen Cem Altınsaray’a ne kadar teşekkür etsek az. Telefonla görüştüğümüzde umutlu olduklarını, en azından başlangıç olarak sinemanın 30 Haziran’da kapatılması kararından geri dönüldüğünü, sadakat kart gibi bir uygulama başlatmayı planladıklarını, neler yaşanacağını zaman içinde göreceğimizi söyledi. Destek vereceğini söyleyen çok sayıda insan olmuş. Bu çok iyi bir haber! Kaybetmekten bıkmışız, bu defa akışı değiştirmek, bir şeyi kurtarmak, bunu başarabileceğimizi görmek istiyoruz belki. Beyoğlu Sineması kurtulsa, bu bir başlangıç olur, bir bakıma biz de kurtulmuş oluruz belki. 

Ben de bu vesileyle herkese seslenmiş olayım. Sinemayı, sanatı seven herkes için gücü yettiğince elini taşın altına koyma zamanı. Gelişmelerden haberdar olmak için Beyoğlu Sineması (@BeyogluSinemasi) ile Cem Bey’in (@altinsaray) twitter hesaplarını takip edebilirsiniz. Hiçbir şey yapamıyorsanız, arada bir film izlemeye gelebilirsiniz Beyoğlu Sineması’na. İyi bir şey yaptığınızı bildiğiniz için eminim ki iyi hissedeceksiniz. E bu da konforla ölçülmez bence…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Nurcan Kaya Arşivi