Enver Topaloğlu
Bir İzmir şairi
İzmir’de, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin adı ve logosunu kullanarak 2022 yılında yayın faaliyetine başlayan İzmir Büyükşehir Belediyesi Yayınları (İzBB Yay.) , Nisan 2024’te Nahit Ulvi Akgün’ün bütün şiirlerini okurla buluşturdu. Kitabı yayına, İzBB Yayınları’nın yayın yönetmeni olarak görev yapan Raşit Cavaş hazırlamış.
Akgün’ün bütün şiirlerini içeren kitabı, “Gazi Heykeli’nde Güvercinler” adını taşıyor. Şairin daha önce yayımlanmış kitaplarındaki şiirlerin yanı sıra yayımlanmamış iki şiiriyle birlikte dergilerde kalan şiirleri de toplama eklenmiş.
“Gazi Heykeli’nde Güvercinler”in kapağında “Bir İzmir Şairi” etiketi dikkati çekiyor. Kapakta bir de “TDK Şiir Ödülü 1967” etiketi bulunuyor. Her iki etiket de aslında Nahit Ulvi Akgün hakkında genel geçer bilgileri bir çırpıda özetliyor diyebiliriz.
NAHİT ULVİ AKGÜN
Muğla Milas’ta 29 Eylül 1918’de doğan şair Nahit Ulvi Akgün 12 Kasım 1996’da İzmir’de yaşama veda eder.
Şairin ilk şiiri, 1936’da İzmir’de yayımlanan Akın gazetesinde çıkar. Akgün başlangıçta hececilik olarak bilinen şiir tarzını benimser. Ancak Garip dalgasına katılması çok uzun sürmez. Yayımlanan ilk şiirlerinde hececi şairlerinin etkisi belirgindir. Sonraki yıllarda şiirinde hece etkisi azalır, ama bu tarzın yörüngesini, özellikle biçimsel yönden tamamen terk etmez. Serbest ölçüyü kullandığı şiirlerde de hecenin imkânlarından faydalandığı söylenebilir. Onu, modern Türkçe şiirde sesi ön planda tutan şairlerden biri olarak göstermek mümkün. Şairin, modern Türkçe şiirde “serbest hececi” kategoride bir şair olduğu da savunulabilir.
Nahit Ulvi Akgün’ün 1986’dan itibaren ölümüne kadar olan dönemdeki şiirleri Adam Sanat dergisinde yayımlanmıştır. Hatırlayanlar olacaktır. Akgün, bu dönemde, adeta derginin kadrolu şairi gibidir. Hemen hemen derginin her sayısında şiiri olurdu.
Akgün’ün daha önce yayımlanmış kitapları şunlar: “Üç Gönül” (Mehmet Serpin – K. Çatıkkaş ile birlikte) (1937) “Leyla” (1937), “Irgat” (1942), “Sebep” (Mehmet Serpin ile birlikte) (1945), “Birisi” (1955), “Karanlıkta Bir Ağaç” (1960), “Gerçek Düş” (1965), “Evren Türküsü” (1966), “Ağaçlar Uyanınca” (1971), “Eksilen Gökyüzü” (1980), “Güneş Açınca” (1984) ve “Yolunuzun Üstünde Bir Adam” (1991).
Şairin, kendisinin hazırladığı bütün şiirlerine ilk dört kitabını almadığını da kaydedelim.
ESKİDEN YENİYE DOĞRU
Eklemelerle, açıklayıcı notlarla yeniden yayına hazırlanan “Gazi Heykelinde Güvercinler” üç ana bölüme ayrılmış. Birinci bölümde “şairin kabul ettiği kitapları”ndaki şiirlere yer verilmiş. İkinci bölümde dergilerde kalan ve daha önce yayımlanmamış iki şiiri var. Üçüncü bölümdeyse şairin sağlığında kendi seçimi olarak hazırladığı bütün şiirlerine katmadığı kitaplarındaki şiirler yer alıyor. Kitapta şiirlerin eskiden yeniye doğru sıralandığını da belirtelim.
Kısaca diyebiliriz ki İzBB Yayınları, Nahit Ulvi Akgün’e ait şiir olarak ne varsa bütün şiirlerinde bir araya getirerek sunmuş okura. Şairin 1955’te yayımlanan “Birisi” adlı kitabından “Kendim” başlıklı şiirin ilk dörtlüğünü okuyalım:
Kendimi görüyorum düşünürken
Elimle değecekmişim gibi
Bir yaşaması var aşk içinde
Bir kızması bir gülmesi
BİR VEFA ÖRNEĞİ
Kitabın girişinde yayına hazırlayanın kısa bir sunusu yer alıyor. Sunudan Nahit Ulvi Akgün’ün lisede, Raşit Çavaş’ın öğretmeni olduğunu öğreniyoruz. Çavaş’ın Akgün’ün şiirlerini yayına hazırlayarak yayımlanmasına önayak olmasını bir vefa örneği olarak değerlendirmek de mümkün.
Raşit Çavaş’ın şiirleri yayına hazırlarken eski basımlardaki dili güncellediğini ve bunu notlarla belirtmiş olduğunu da kaydedelim. Çavaş’ın notları, dilde zaman içinde gerçekleşen yazım değişiminin izini sürmek isteyenler için de kaynak oluşturabilir. Ancak kimi düzletme müdahalelerinin tartışmaya açık olduğunu da belirtmek isteriz. Örneğin şairin “Gurup” olarak kullandığı sözcük “Gurub” olarak düzeltilmiş. TDK de dahil yazım kılavuzları sözcüğün “Gurup” olarak yazıldığını belirtiyor. Başka örnekler de söz konusu. “Sevgi” başlıklı şiirde şair “ızdıraptır” yazmış. Çavaş da müdahale etmemiş. Oysa sözcük günümüzde “ıstırap” olarak kullanılmakta. Bunun gibi başka örnekler de var. Büyük ihtimalle yeni baskılarda gözden geçirilerek düzeltilecektir. “Her Şey Yerli Yerinde” başlıklı şiirden üç dize aktaralım:
Bütün maceran
Bir varmış
Bir yokmuş
AKGÜN’ÜN POETİK EKSENİ
Şairin aslında hece şiirinin ve hececi olarak bilinen şairlerin etkisinden uzaklaşmak istese de çok uzağa gittiği söylenemez. Ancak tema, konu içerik seçimiyle olduğu kadar şiirde ses, ritim gibi biçimsel açıdan Orhan Veli ve Garip anlayışına, Behçet Necatigil, Necati Cumali, Salâh Birsel, Fazıl Hüsnü Dağlarca gibi şairlere daha yakındır. “İlk şiirlerinde tatlı bir romantizm içinde aşk temasını işlemekten hoşlanıyordu” diye başladığı değerlendirmesine Behçet Necatigil şöyle devam ediyor: “1940’larda Garip akımını izleyerek şiirini yeniledi. Ulaştığı söyleşi biçimi şiir anlayışını korudu. Toplumsal çevre içinde bireyin türlü hallerini, üstüne düşülmemiş izlenimi veren, kendiliğinden ortaya çıkmış gibi duyumsanan bir anlatımla, biçimsel bir özenle yansıttı. Önceleri Orhan Veli, Behçet Necatigil, Necati Cumalı benzeri şiirler verdi. Son şiirlerinde ilerleyen yaşına paralel, Edip Cansever, Cemal Süreya türü şiirlerinde hayatın anlamını ve geçiciliğini, yaşamanın türlü duraklarını araştırmaya koyuldu.”
Şairin İzmir’e bir vapur güvertesinden baktığı şiiri “Karşıyaka Vapuru”nun ilk ve son betiklerini paylaşalım:
Karşıyaka vapurundan bakıyorum İzmir’e
Yıllardır içinde yaşadım ama
İlk defa görüyormuş gibi hayretteyim
Ağaçlar evlerin damları pencereler
Çizgi çizgi caddeler sokaklar görünmüyor
Biliyorum işçinin çıkını elinde
Çantası öğrencinin memurun
Kimi yorgun kimi üzgün kimi kahretmiş dünyasına
(…)
Karşıyaka vapurundan bakıyorum İzmir’e
Tanıdığım mı dostum mu bu insanlar
İzmir yabancı İzmir güzel
Belki ben de burada yaşadım bir zamanlar
BİR İZMİR ŞAİRİ
Kitap “Bir İzmir Şairi” etiketiyle sunulduğu için yazının devamındaki alıntılarda şiir seçimini bunu dikkate alarak yapacağız. “İzmir Mektubu” şiirinden bir bölüm okuyarak devam edelim:
Sen o zamanlar çocuktun
En güzel çağında yaşamanın
Şimdi biz bile unuttuk orasını
Orası yangın yeri yıkıntılar
Teneke duvar teneke çatı
Felaketlerden savaşlardan yangınlardan
Ne kalmışsa geride oralarda
Bir mahalle vardı insanları akraba
Gece cigaralar bir yanar bir sönerdi
Bir ışık bir insan kaybolurdu yolunda
Gidip baksan yatağında görürdün
Yeraltı kovuğunda
Yangın yeri düşkünler mahallesi
Şair, “düşkünler mahallesi” dediği yerin adını vermiyor, ama şiirden anlamak zor değil. Şiirde değinilen, 13 Eylül1922’de başlayan ve dört gün süren yangında kül olan semt, şimdiki Kültürpark ve Kahramanlar.
İZMİR DEKOR
Şairin şiirlerde İzmir’e genellikle bir dekor mekân olarak yer verdiğini söyleyebiliriz. Şehir ya da semtler, diğer değişik mekânlar daha çok anlatının dekoru olarak kalıyor. Zaman zaman bir manzara resmi boyutunda, bazen de anlatıcının içinde bulunduğu ruh halinin mekânı olarak yansımış şiirlere. Alıntılayacağımız betikler “İzmir Görünümleri” başlıklı şiirden:
I
Kuşlar bir kalkar bir konar
Ben diyeyim yüz siz deyin bin
Bir cıvıltı bir cıvıltı
Kuş açmış ağaçlar
V
Kültür Park'tan dönerler ellerinde torba
File kap kaçak ne varsa boşalan
Bir günün beyliğidir uslarda kalan
Gün kavuşurken ağaçlarda
VI
Gazi heykelinde dost güvercinler
Neleri anımsatmazlar ki
Bir havalanmasınlar topluca
Patladı sanırsın kestane fişekleri
ŞİMDİKİ ZAMANIN HİKAYESİ
Nahit Ulvi Akgün’ün şiirlerinde genellikle şimdiki zamanın hikâyesi vardır.
Onun şiirinin bir başka özelliği de biyografik oluşudur. Bir başka özelliği ise şiirlerinin doğaçlamaya dayandığı izlenimi. Sanki ağzından nasıl çıkmışsa kâğıda öylece, olduğu gibi geçmiştir. İzmir’in meşhur mekânlarından biri de “Basmane Garı”dır. Şairin Basmane Garı’nı resmettiği şiirden iki dörtlük paylaşalım:
Basmane Garı önlerinde
Satıcılar gurbetçiler
Niyet çektirir niyetçiler
Bir telaş güvercinlerinde
Basmane önünde faytonlar
Güneşte parlar koşumları
Çıkar canım imbat rüzgârı
Sergilerde titrer naylonlar
Akgün’ün şiirlerinde en çok dikkat çeken özellik nedir diye sorulacak olsa duygusal ton ve izlenim deriz. Onun şiirlerinde duygu düşünce dengesinin şaşırtıcı bir incelikle şiiri sekteye uğratmadan duygudan yana bozulduğu söylenebilir. İyimser bir duygusallıktır şiirlere hâkim olan.
Akgün’ün şiirlerinde huzursuzluk da, sıkıntı da, mutsuzluk da yok değildir ama nebula gibidir. Katılaşmamış, kalıcılaşmamış bir başka söyleyişle diline değdiği anda olumsuz duyguları hızla buharlaştırmıştır. Şair memnun ve mesuttur ki şiirleri de öyledir. Şöyle de söyleyebiliriz. İyimser bir duvarcıdır, ama elindeki tuğlayı düşürmez. Çünkü mümkünse eline tuğla almaz, işi kırar, örmez duvarı. Şu iki dize “Tanıdığım Adam” başlıklı şiirden:
Küçük saadetlerle avunurdun
Mesut olurdun
Akgün’ün memnun, umutlu, iyimser, yaşama sevinci içinde bir şair olmasının günümüz için nasıl bir anlamı olabilir… Örneğin onun şiirlerini okuyanlar pekâlâ, şaşırarak bir zamanlar demek böyle mutlu mesut yaşanıyormuş ki böyle şiirler yazılmış diyebilirler. Günümüzün gittikçe umuttan uzaklaşılan dünyasını, yaşama tarzını sorgulamaya yönelebilirler. Neden olmasın?
AŞKİST BİR ŞAİR
Akgün için aşkist bir şair de diyebiliriz. Hemen hemen her şiiri sözü bir yerde aşka bağlar. Öte yandan toplumsal gelişmeleri ve siyasal gündemi kendi bakış açısından takip ettiği de anlaşılıyor. Bunların yanı sıra o hem İzmirli hem de Kemalist bir şairdir.
Modern Türkçe şiirde Kemalizmin etkisi açıktır. Ancak Kemalist olmayan şairler de yok değildir. Akgün, modern Türkçe şiirdeki Kemalist çizginin temsilcisi olmuş şairlerdendir. Kitaba adını veren şiirin son betiğini aktaralım:
İzmir’de pasaporta Gazi’nin heykeli
Gösterir parmağıyla doğruyu iyiyi güzeli
Güvercinler bir kalkar bir konar
Çıkar İzmir’in imdat yeli
Sevinçte şenlikte dalgalar
Gazi geliyor gazi geliyor yeniden
Alkış içinde bütün İzmir Gazi’den
İZLENİMCİ ŞAİR
Şair şiirlerinde daha çok izlenimci resimler yapıyor, betimlemeleriyle dikkati çekiyor diyebiliriz. Bütün şiirler içinde şairin en politik şiiri diyebileceğimiz “Palmiyeler” 1992’de Adam Sanat’ta yayımlanmış. O şiiri aktaralım:
Kordon boyunda Nato binası
Önünde bir sıra palmiyeler
Kurudu dikildi tutmadı bu sefer
Sevmedi yerini ağacın doğası
Oysa az ötede al yeşil furyası
“Gazi Heykelinde Güvercinler” okurların kitaplıklarında yer aldığında gereksiz de, fazlalık da olmayacaktır. Ayrıca, eski fotoğraflara, tebrik kartlarına bakar gibi İzmir’e şiirlerden bakmak isteyenlerin ilgisini çekebilecek bir yapıt olduğunu da belirtelim. Yaşama sevincinin ve iyimserliğin aşkist bir sesle şiirleşmesi de yabana atılacak bir girişim değil. Şunu da ekleyelim: Akgün’ün bütün şiirleri, modern Türkçe şiirde ses öğesinin biçimsel açıdan oynadığı rolü örneklendirmesi bakımından da dikkate değer bir kaynak olabilir.
Enver Topaloğlu:: Türk dili ve edebiyatı öğrenimi gördü. Birçok sanat edebiyat dergisinde şiirleri yayımlandı. Altı şiir kitabı bulunuyor. Cumhuriyet gazetesinde 1993 – 2015 yılları arasında düzeltmen olarak çalıştı. Emekli oldu. Gazete Duvar’da yazarlığa başladı. Beş yıl süreyle cumartesi günleri modern Türkçe şiiri odak alan yazılar yazdı. 10 Eylül 2022 tarihinde Artı Gerçek’te başladığı köşe yazarlığını sürdürüyor. Topaloğlu 2017’den bu yana İzmir’de yaşıyor.