Hayko Bağdat
Bir meydan okuma: Veli Saçılık, Tanju Özcan’a karşı
Yerel seçimler yaklaştıkça toplumsal bir hezeyan içine girdik. 14-28 Mayıs genel seçimlerindeki gibi değil durumumuz. Türkiye’nin geleceğinin inşa etme fırsatını ıskaladık. Şimdilerde her kentte, her ilçede, her beldede kıran kırana bir rekabet içine düştük.
Altılı masa çoktan dağıldı. Muhalefet hiçbir ortak zeminde buluşamıyor. Meral Akşener, kardeşim dediği Ekrem İmamoğlu’nu gözüne kestirmiş her ağzına geleni söylüyor. CHP’yi “teröre alan açmak” ile suçluyor.
DEM Parti “alayına gider” stratejisini belirlemiş, kendi öz gücünü toparlamaya çalışıyor. Fakat DEM Parti’de bazı isimler tabandan farklı olarak Başak Demirtaş’ın adaylık talebini büyük bir heyecanla karşılamıyor. Partide kendilerini “mecbur bırakılmış” hissedenler var. Tartışmalar sürüyor.
CHP’de yenilikçilerin büyük değişim vaatleri sözde kaldı. Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek gibi tükenmiş isimler yeniden aday gösterildi. Özgür Özel’in Kürt sorununda hatırı sayılır bir çözüm önerisi yok. Aynı tas aynı hamam sürüklenip gidiyoruz.
AKP, muhalefetin bu halinden faydalanıp kaybettiği büyük şehirleri geri almak için türlü türlü hamleler deniyor. Depremin birinci yılında Erdoğan depremzedeleri tehdit edecek kadar pervasızlaşmış durumda. Umudumuz gittikçe azalıyor. Demokrasiye dönüş için hiçbir sihirli formülümüz kalmadı.
Sadece direniyoruz artık.
Peki muhalefetin yeniden ayağa kalkması, her gün saldırılarının dozunu arttıran otoriter rejimi durdurması, geriletmesi ve yenmesi hala mümkün müdür?
Umudunu yitiren milyonların öfkesini soğutmak, sindirmek, yok saymak mümkün müdür?
Ülkenin yarısı direnmeye devam ederken Erdoğan’ın kendisini güvende hissetmesi, çekinmeden ve korkmadan Saray’ında oturması mümkün müdür?
Veli Saçılık’ı hepiniz tanıyorsunuz. Devletin önce kolunu kopardığı sonra kesik kolunu bir köpeğin ağzında bulduğumuz Veli’nin hikayesini hepiniz hatırlıyorsunuz. İşi, ekmeği için günlerce Ankara’da sokaklarda direnen, polisin annesi ile beraber yerlerde sürüklediği, işkence gören, darp edilen görüntülerini hepiniz gördünüz, biliyorsunuz.
Veli Saçılık sadece direnmiyor. Davranıyor, ırkçılığa ve zulme karşı harekete geçiyor.
Bolu’daki reklam panolarına Türkçe ve Arapça “Bolu Belediyesi’nden geçici sığınmacılara son çağrı” başlığıyla “Artık istenmiyorsunuz, dönün ülkenize” yazılı afişler astıran, yabancı uyrukluların nikah işlemlerini 100 bin liraya yükseltip “Burada evlenip, çocuk yapmasınlar” diye icraatını savunan, Bolu’daki göçmenlere su ve elektrik fiyat tarifesinde fahiş artış yapılmasını isteyen Tanju Özcan isimli ırkçıya karşı meydan okuyor.
Veli Saçılık, Belediye meclis toplantısına AKP’li kadın meclis üyesine “bana niye el sallıyorsunuz, ayıp oluyor, ben evli barklı adamım” diyen, İnci Taneleri dizisindeki oyuncu Hazal Ergüçlü'nün pavyonda dans ettiği sahneyi Bolu'nun havadan görüntüleri ile birleştirip “Babamdan kalan tarlayı sattım, sana Bolu'dan ev aldım. Türkiye'nin en güzel şehri Bolu'ya bekliyoruz" diye twit atan, Bolu’daki billboardlara “Çöl faresi bedevilere, Atatürk’ün büyüklüğünü hatırlatan Fenerbahçe ve Galatasaray camiasını Bolu halkı adına kutluyorum. Atatürk’süz Türkiye olmaz” diye pankart astıran, Sağlık Mahallesi'ndeki Şehitler Mezarlığı'ndan 10 tane yer alan Irak uyruklu bir kişinin satış işlemini iptal ettirip “bir tane Iraklı gelmiş 10 tane mezar yeri almış. İptal ettirdim. ‘Adamın parasını verin’ dedim. Ben istemiyorum Bolu’ya yerleşsinler, burada defnedilsinler. Irkçı derler ama yaptım bunu” diyen bir kötülüğe karşı harekete geçiyor.
Veli Saçılık bizlere “kazanamayacağı bir yerden aday olmanın” anlamını, gücünü gösteriyor. Diktatörlerin, ırkçıların, bağnazların en korktuğu kıvılcımı ateşliyor.
İnsanlık onurunu savunuyor. Kötülüğe meydan okuyor.
Ne dersiniz?
Veli umudunu yitirmiş mi sizce?
Hayko Bağdat: 1976 yılında Rum bir anne ve Ermeni bir babanın dördüncü çocuğu olarak İstanbul’da doğdu. 1994’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü‘ne başladı. Babasının beklenmedik vefatı sebebiyle eğitimini tamamlayamadı. 2002'de Yaşam Radyo’da Türkiye’de ilk azınlık sorunlarını gündeme taşıyan “Sözde Kalanlar” programı ile gazeteciliğe başlayan Bağdat, Türkiye’nin önemli basın organlarından gazetecilik, köşe yazarlığı ve yorumculuk yaptı. 2007'de katledilen Hrant Dink’in ardından kurulan ve adalet arayışını sürdüren “Hrant’ın Arkadaşları” ekibinin kurucuları arasında yer alan Bağdat’ın “Türkiye’de Ermeni ve öteki olmayı” anlatan ilk kitabı ‘Salyangoz’ 2014’te, ikinci kitabı ‘Gollik’ 2015 yılında, üçüncü kitabı ‘Kurtuluş Ҫok Bozuldu’ ise 2016 yılında okurlarıyla buluştu. Kitabından esinlenerek kurguladığı tek kişilik gösterisi Salyangoz, 2016’da seyirci ile buluştu. 2017’de Almanya’ya taşınan Bağdat, Berlin’de gazeteci...