'Bize bi barış gerek, hem de umumi'

Mabel Matiz’in pop müziğe farklı bir bakış, yeni bir dil getirdiğini söylemek yanlış olmaz. Mabel Matiz’deki yeni dil, kendini yeni bir ses arayışıyla gösteriyor. O yüzden her albümü bir öncekinden farklı bir tavır içeriyor. Hem alışıldık hem değil...

Mabel Matiz hiç tartışmasız pop müziğin yönünü değiştiren isimlerden biri. Sezen Aksu, Nazan Öncel gibi müzisyenler şarkılarında gündelik olanı dile getirmelerinin yanı sıra pop müzikte yarattıkları estetiğe, daha önceleri pop müziğin tavrında pek karşılaşmadığımız tepkiselliği de eklemlemişlerdi. Toplumsal meselelerin farkındalığıyla kaleme aldıkları şarkılarla popüler kültürün içindeki direnç alanlarını genişlettiler. Dolayısıyla pop müzik tarihinde ayrı bir sayfa açıldı.

Mabel Matiz de 2010’lu yıllardan itibaren yazdığı şarkılarla, pop müziğe, daha önce hiç rastlamadığımız “farklılıkların dili olmak” özelliğini ekledi. Erol Mutlu’nun “Pop müzik popüler olabilmek için farklılıkların dili olmak yerine, farklılıkları gidermeye çalışır” tespitini Mabel Matiz kırıyor. Hiç de kolay olmayan bu tavrı, farklılıkların dili olma meselesini ustaca müziğine yediriyor.

Başta ‘Öteki’, ‘Fırtına’, ‘Karakol’ şarkıları olmak üzere daha birçok şarkısında bu dili görüyoruz. Bunun içinde öteki olmak meselesi de var. Aslında, öteki kavramı, kalıplaşmış, kabul görmüş, onaylanmış ama sorgulanmamış birçok meseleyle beraber ele alınıyor onun şarkılarında. Bunu yaparken de alışıldık, bildik bir yoldan götürmüyor dinleyeni. Ya da bildiğimiz yolu başkalaştırıyor, dönüştürüyor.

mabel-uckun3.jpg
Mabel Matiz/ Uçkun teklisinin video klibinden

Tıpkı ‘Maya’ albümünde yaptığı gibi. Anadolu’dan ilham alan, bu toprakların melodisini duyduğumuz Maya, ilk çıktığında çok konuşulmuştu. Albümün ezber bozduğunu söylemek gerek. Özellikle ‘Mendilimde Kırmızım Var’ şarkısı âşıklık geleneğini ve o geleneğin içinde yer alan tasavvufi unsurları dönüştürerek, çok katmanlı bir anlatım olanağı yaratmasıyla dikkat çekmişti.

Bir nevi yapı söküme uğratmak denilebilir buna. Sadece bu şarkı değil, albümün tamamı geniş bir okuma olanağı sunuyordu bize. Bu açıdan da Mabel Matiz’in pop müziğe farklı bir bakış, yeni bir dil getirdiğini söylemek yanlış olmaz. Mabel Matiz’deki yeni dil, kendini yeni bir ses arayışıyla gösteriyor. O yüzden her albümü bir öncekinden farklı bir tavır içeriyor. Hem alışıldık hem değil, hem tanıdık ama hayır, öyle de değil… Hem her şeyi içine alan hem de hepsini kusan bir his bırakıyor dinleyende. Doğrusu Mabel Matiz şarkıları bende hep bu etkiyi yaratıyor.

ENSENDEN YAPIŞIR İÇTİMA

En son geçtiğimiz ay çıkardığı teklisi ‘Uçkun’, tam da o ses arayışının ipuçlarını veriyor. Bu şarkının prodüktörlüğünü Halepli müzisyen Hello Psychalleppo yapmış. Hello Psychalleppo, köklü bir geleneğe sahip olan Arap müziğini elektronik müzikle ve yeni müzik teknolojileriyle harmanlıyor ve buna electro trab diyor.

Açıkçası, Mabel Matiz’deki o yeni ses arayışı, Hello Psychalleppo ile buluşmasının yansıması. Bu iki müzisyenin bir araya gelmesiyle ‘Uçkun’ çıkmış ortaya. Şarkının söz ve bestesinde Matiz’in imzası var. Ancak iki ayrı ruhun, kültürün seslerle kurduğu bağ, melez bir tavrı doğuruyor. Bir tondan başka bir tona, bir sesten başka bir sese geçen ‘Uçkun’da aynı zamanda geleneksel söylemle yeni söylemin birleştiğine de tanık oluyoruz.

Bu iki müzisyenin buluşmasıyla ortaya çıkan sinerji, birçok ortak meselenin buluşmasını da sağlıyor. O ortak mesele, Mabel Matiz’in diline, öncelikle adalet kavramı olarak yansıyor. “Adalet olmuş ademin elinde silah/ ne yerimiz kaldı anlatacak ne de külah” sözleriyle, adalet kavramının evrensel bir sorun olduğu fikri es geçilmeden, yerel olanın önemi daha çok öne çıkarılıyor. Buraya dair söylemlerin, deyimlerin aracılığıyla, adalet, özgürlük ve haklar konularına göndermelerde bulunuluyor. Mesela şarkıda geçen külah kelimesi “külahıma anlat” deyişini çağrıştırıyor. Yalanın, kandırılmaktan bıkmanın karşılığı külah olarak veriliyor.

131741368464731.jpg
Mabel Matiz/ Uçkun teklisinin video klibinden

Yine şarkının girişinde elektronik tınılar ve ses efektleri, Mabel’in sesi sayesinde buranın melodisini kucaklıyor. Sadece melodisini de değil. “Uçkunum anam döndüm gazele” tarzı söylemler, bu topraklarının anlamını, çoklu kültürünü de yansıtıyor.

Şarkının Mardin’de çekilen klibi de farklı kimliklerin, kültürlerin bir aradalığına özellikle vurgu yapıyor, yeniden anlatma, hatırlatma işlevi görüyor. Cenan Çelik’in çektiği klipte şarkıya geçmeden önce Ahmet Arif’in ‘Sevdan Beni’ adlı şiirinden bir dörtlük okunması da Mabel Matiz’in bu konudaki tavrını gösteriyor. Türkmen bir baba ve Kürt bir annenin çocuğu olan şair Ahmet Arif’in, farklılıkların, çok dilli bir ortamın içine doğmuş olması Matiz’in çoğulcu anlayışıyla örtüşüyor. Böylesine çok kültürlü bir yapının nefret dili politikalarıyla altüst edilmeye çalışılmasına ve yaratılan ayrımcılığa Mevlana’nın felsefesiyle (ne olursan ol demiş ya hani Rûmi) sözleriyle cevap veriyor.

Matiz, Mevlana felsefesindeki “insan olmak” anlayışının rehberliğinde , “öz” ve “olmak” kavramını ele alıyor. “İnsanlıktan istifa” sözleri ise, olmamışlık halinin tezahürü. Aslında tüm bu kavgalara, ayrımcılığa, adaletsizliğe “olmamak” kavramının ekseninden yaklaşıyor, meseleye daha geniş bir açıdan bakıyor.

"Coğrafya kaderdir" düşüncesine dolayısıyla razı gelme, kabullenme veya biat kültürüne de ironik yaklaşıyor Matiz. “Matematiğimiz değişken de coğrafya kader/ dans eder türkü çağırırız bulmaya özü/ ama ensenden yapışır içtima” sözlerinde olduğu gibi.

Aslında şarkının alt metninde bir yön meselesi de kendini hissettiriyor. “Burnum batı diyor ama yüreğim doğu” sözleri Türkiye’nin, coğrafi konum itibariyle Avrupa ve Asya arasında yer almasının da etkisiyle, kendi şekillenmesinin, karakterinin oluşmasındaki dinamiklere ve ikilemlere değiniyor. Şarkıda geçen “beni de bir ana doğurdu” sözündeki “beni de” vurgusu ötelenmeyle ilgili meseleye dokunuyor, “Ana doğurdu”ysa Anadolu’yu işaret ediyor. Ana doğurdu ifadesinde bir söz oyunu yok elbette ama sesin yarattığı tını Anadolu diyor. Ve ekliyor “bize bi barış gerek, hem de umumi”.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Deniz Durukan Arşivi