Celal Başlangıç

Celal Başlangıç

Bunlar ‘yandaş medya’ bile değil, ‘saray tellalı’

‘Yandaş’ da olsa medya denilebilmesi için yayınlarının gazeteyi ve televizyonu andırması gerekiyor. Saray’ın borazanı gazete ve TV’leri yönetenler gazeteci taklidi yapmaktan bile vazgeçmiş.

Rusya’nın Ankara Büyükelçisi bir polis tarafından öldürüleli birkaç gün olmuştu.

Cinayetle ilgili bir haber "son dakika" olarak düştü bütün medyaya:

"Karlov’u öldüren Mevlüt Mert Altıntaş’ın telefonunun şifreleri kırıldı! Bağlantıları ortaya çıktı."

İnsanı "yoksa bu cinayet çözülüyor mu" dedirtecek cinsten başka ayrıntılar da vardı haberde:

"Karlov’u katleden Altıntaş’ın FETÖ’nün haberleşme programı ByLock’u yoğun şekilde kullanan kırmızı listedeki 10 kişiyle sık sık bağlantı kurduğu ortaya çıktı. MİT, görüşmelerin içeriğini çözmeye başladı."

Haberde, "FETÖ"nün nasıl amansız bir örgüt olduğunu anlatan dehşetengiz örgüt olduğuna ilişkin çarpıcı bilgiler de yer almıştı.

"İstihbarat kaynakları"na göre "suikasçinin ByLock kaydı yok"muş.

"Bunun nedeni FETÖ’nün ‘kamikaze’ olarak kullanmayı planladığı hücrelerin örgütle doğrudan ilişki kurmasına izin verilmemesi olarak açıklanıyor"muş.

"Bu da uyuyan hücreleri soruşturmalar açısından görünmez hale getiriyor"muş.

Bu haber özellikle "yandaş medya"da bundan tam bir yıl önce, Karlov cinayetinden üç gün sonra yayınlandı.

22 Aralık 2016 tarihli bu haberde dikkat çeken birkaç unsur vardı.

Birincisi, cinayeti işleyen polisin telefonunun şifreleri kırılmış, bağlantıları ortaya çıkmıştı.

İkincisi, Altıntaş, ByLock kullanıcıları olarak kırmızı listede yer alan 10 kişiyle sıkı bağlantı kurmuştu. Yani "FETÖ"cüydü.

Üçüncüsü, Altıntaş ByLock kullanmıyordu çünkü "FETÖ"nün "kamikaze" hücresinde olduğu için görünmez kılınmıştı.

Yani bu haber bize "Telefon şifresi kırılan suikastçi FETÖ’cü çıktı" diyordu.

O günlerde zaten biat etmiş merkez medyasından tüm yandaş kanallara kadar bütün Saray medyası Rus Büyükelçi’yi vuran polisin "FETÖ"cü olduğunu kanıtlamak için canhıraş bir çırpınma içindeydi.

Milliyet’inden Karar’ına, Yeni Şafak’ından Yeni Akit’ine, Takvim’inden Star’ına, Güneş’inden Vatan’ına kadar bütün gazeteleriyle, televizyonlarıyla "Rus Elçiyi FETÖ öldürttü" dedirtecek bir atmosfer yaratmaya çalışıyorlardı.

Ancak elle tutulur bir kanıt yoktu katil polisin "FETÖ’cü" olduğuna dair.

Ailesi çocuklarının "FETÖ"cü olduğunu şiddetle reddediyordu.

Ancak Saray medyası "suikastçinin telefonunun şifreleri kırıldı" diye başladıkları haberin altına abuk subuk ayrıntılar yazıp işi "FETÖ öldürttü"ye getiriyorlardı.

Ortadaki yalancılığı açıktan açığa görenlerin çoğu da "Aman şimdi bana ‘FETÖ’cü derler" endişesiyle sesini çıkartmıyordu.

Bu cinayet neredeyse unutuluyordu ki, birinci yıl dönümü nedeniyle önceki gün yani 20 Aralık 2017’de yeniden ısıtılıp sunulmaya başlandı kamuoyuna yandaşlar tarafından.

Saray medyasından bazıları birinci sayfalarından gördüler bu haberi.

Yandaşlarından biri haberin başlığını "Feto, katili tanıyordu" diye atmıştı.

Spotta yer alan iddialar da şöyleydi:

"Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Karlov’u katleden Mevlüt Mert Altıntaş’ın cep telefonundaki tüm bilgilere ulaşıldı. Cinayetin beş aşamalı planlandığını tesbit eden Ankara Başsavcılığı ‘Katilin 2013 yılında bilerek FETÖ ile bağını kesmişler. FETÖ elebaşı katil Altıntaş’ı tanıyordu."

Önceki gün bu minvaldeki haberleri görünce birden "dejavu" oluyordu insan, kendi kendine sormadan edemiyordu:

"Allah Allah, ben bu haberi bir sene önce de okumadım mı, katil polisin şifresi kırılmamış mıydı, bütün bilgilerine ulaşılmıyor muydu?"

Bu haber 20 Aralık 2017 tarihli bazı yandaş gazetelerin birinci sayfalarında yer aldı.

Aynı gün, daha bu gazetelerin mürekkebi kurumadan, bütün bu bilinenlerden, gerek bir yıl önce, gerekse de iki üç gün önce söylenenlerin tam tersini iddia eden bir haber düştü internet sitelerine.

İşin ilginci aynı gün gazetelerinde yer alan başlık ve spotun tam tersini gösteren bu haberi aynı gazeteler sitelerine aldılar. Yani önceki gün gazeteleri başka birşey söylüyordu bu yandaşların, siteleri başka birşey.

Yandaş medyanın hem bir yıl, hem de aynı günkü yayınlarını yalanlayan haberin başlığı:

"Büyükelçi Karlov suikastı: Erdoğan talimat verdi, şifreyi Hintli şirket kıracak."

Spotunda yeni bilgilere yer verilmişti:

"Rus Büyükelçi Andrev Karlov’un öldürülmesine ilişkin soruşturmada, suikastçi polis Mevlut Mert Altıntaş’ın ‘kırılamayan’ cep telefonunun şifresinin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘Ne gerekiyorsa yapılsın’ talimatıyla Hintli bir firma tarafından ‘kırılacağı’ bildirildi."

İşin ilginci bu son haberde tek bir "FETÖ" sözcüğü geçmiyordu.

Bu son habere bakınca çok açık görülüyor ki, son bir yıldır yandaşlar Türkiye insanlarına yalan söylemişti.

Bunlar bu yalanlarından utanmazlar, "Yoksa FETÖ terör örgütünü mü savunuyorsun" deme arsızlığına sıçrarlar birden bire.

Benim amacım Hizmet’i savunmak değil. Onlar kendilerini ihtiyaç duyarlarsa savunurlar, duymazlarsa savunmazlar.

Hiç işim olmaz.

Ben burada haberciliği, gazeteciliğin namusunu, insanların gerçekleri bilme hakkını savunuyorum.

Ne yazık ki, bugüne kadar "yandaş medya" dediğimiz bırakın gazeteciliği, gazeteci taklidi yapmayı bile zul sayar oldu kendine.

Örnekleri öyle çok ki...

Yandaş medyanın iddiasına göre İçişleri Bakanlığı müfettişleri, Kılıçdaroğlu’nun kızının Ataşehir’de bir milyon dolar değerinde bir dairesinin olduğunu yazmışlardı raporlarına.

Kılıçdaroğlu da bir canlı yayında değil 500 bin dolar, isteyene kızının dairesini 100 bin dolara satabileceklerini söyledi.

Emanetçi patronun Güneş gazetesi önceki günkü, 20 Aralık 2017 tarihli nüshasına sekiz sütuna manşeti çekti:

"100 Bin dolar hazır, tut sözünü"

Manşetin alt başlığı da bir gazeteden öte bir emlak komisyoncusunun duyurusu gibiydi:

"Kılıçdaroğlu, kızının Adalar manzaralı rezidansını değersiz göstermek için ‘100 bin dolara satarım’ diyerek meydan okudu. Güneş olarak biz o rezidansa talibiz. Sözümüz söz."

Belli ki Güneş, hiç değilse formatının bir gazete olduğunu unutmuş, ana muhalefet partisine muhalefet eden bir iktidar partisinin açık aparatı olmuştu.

Aynı gün CHP Sözcüsü Bülent Tezcan çıktı ve "O evi 100 bin dolara satarız" dedi, "Gelir vergisi ve harçlar alıcıya ait olmak üzere 100 bin dolara derhal satmaya hazırız. Sayın Zeynep Kılıçdaroğlu vekaletnameyi verecek. Parayı hazır etsinler. Hesabını veremeyeceğimiz haram kazancımız yoktur".

Güneş’in restine rest çekmişti Kılıçdaroğlu.

Ancak Kılıçdaroğlu’na "100 bin dolar hazır, tut sözünü" diyen Güneş gazetesi kendi blöfünün altında kalmış olacak ki, dünkü nüshasında "satmaya hazırız" sözünü görmedi.

Görmemekle kalsa iyi, arsızlığı, yüzsüzlüğü elden bırakmadan dünkü yan manşetine "Kemal suspus" başlığını atıp spotuna da "CHP lideri Kılıçdaroğlu, kızının rezidansı için istediği 100 bin doları vermeye talip olan Güneş’in teklifi karşısında sessizliğe büründü" diye yazdı.

Artık yandaşlıktan o kadar gözleri dönmüş ki manşetlerine verilen yanıtı bile görmüyorlar.

Görmemeleri bir yana bir de manşetlerine tam tersini yazabiliyorlar "Kemal suspus" diye.

Artık yeter!

Bunlar çoktan "yandaş medya" aşamasını bile geçmişler.

Çünkü yandaş da olsa "medya" denilebilmesi için yayınlarının gazeteyi ve televizyonu andırması gerekiyor.

Saray’ın borazanına dönüşmüş gazete ve televizyonları yönetenler, yazanlar, çizenler eskiden azıcık da olsa "gazeteci" taklidi yaparlardı.

Şimdi bundan da vazgeçmişler, Saray’ın aparatı olmuşlar.

Bunlar artık "yandaş medya" bile değil.

"Saray bülteni" diyeceğim ama "bülten" de medya sınıfına girdiği için kesin karar verdim, benim açin artık bunlar "yandaş medya" değil, "Saray tellalı" gazete ve televizyonlar.

Artık "yandaş medya" out, "Saray tellalı" in!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Celal Başlangıç Arşivi