Cezayir'de yok hükmünde bir Arap Zirvesi

Üyelerden birçoğunun muhtemelen ortaklaşacakları tek konu “Türkiye ve İran’ın Arap dünyasına olan müdahalelerine son vermeleri” çağrısı olacak.

Arap Birliği, Arap dünyasının en büyük çatı oluşumu. Ana amacı “Arap ülkelerinin çıkarları doğrultusunda üyelerin bağımsızlık ve özgürlüklerini korumak ve aralarındaki ilişkilerin güçlendirilmesi ve aralarındaki işbirliğinin güçlendirilmesi için çalışmak” olan birlik kurulduğu 1945’ten bu yana tabela oluşumu görünümünden öteye geçemedi.

Birlik üyesiyken Suriye gibi ülkelerin “çıkıntılık” yaptığı zamanlar dışında ciddi tartışmalar bile yaşanmayan örgütün bugüne kadar dişe dokunur tek bir kararı ya da icraatı yok.

Geçmiş yıllarda yapılan zirveler yine de “renkli” sayılırdı. Kaddafi, Esad, Kral Hüseyin, Enver Sedat gibi isimlerin en azından bir ağırlıkları vardı ve zirveler Arap dünyasında “üzerinde konuşulacak malzeme” üretebiliyordu. Öyle ya saydığımız liderler arasında daima bir rekabet vardı ve kimin ne söylediği, nasıl bir görüntü verdiği önemliydi. Ama o kadar. Arap ülkelerindeki sefaletin giderilmesi, halkın temel ihtiyaçlarının karşılanması, bölgesel ve küresel dış politikada Arap dünyasının çıkarlarının savunulması, Filistin sorunu gibi konularda somut hiçbir adım atılmadı ve bugüne kadar gelindi.

Pandemi belki de kendileri bile birliğe inanmayan Arap liderlerine istedikleri fırsatı yarattı ve birlik yaklaşık 3 yıl boyunca zirve düzenlemedi.

Oysa bütün dünya Ukrayna krizi gibi ciddi bir küresel sorun ile meşgul. Bu sorunun bir tarafı da geleceğin nasıl şekilleneceği. Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağına kesin gözüyle bakılan bu süreç birçok devleti ve uluslararası teşkilatı olası yeni duruma göre pozisyon almaya zorluyor.

Dünyanın kritik zamanlar geçirdiği bir dönemde NATO, AB, ŞİÖ gibi oluşumlar “yeni ufuklar” için çetin bir mücadele halinde. Ancak Araplar klasik “anlaşamama” tavırlarını sürdürüyor.

Cezayir’de yapılan zirve birkaç yıldır yaşanan anlaşmazlıkları ve “herkesin kendi başına takılma isteğini” gözler önüne serdi.

Zirveye birçok devlet cumhurbaşkanı ve başbakan düzeyinde katılıyor ancak Arap Birliği denildiğinde akla gelen ilk ülkelerin bazıları zirveye ilgi göstermedi.

Örneğin İsrail ile normalleşme adımları atan BAE ve Bahreyn devlet başkanları düzeyinde değil yardımcılar ya da veliahtlar düzeyinde katılım gösterdi. Zirveye ev sahipliği yapan Cezayir İsrail ile normalleşmeye en sert tepki gösteren ülkelerden biriydi. Suudi Arabistan veliaht prensi Muhammed Bin Selman sağlık sorunlarını gerekçe göstererek zirveye katılmadı. Zirvenin düzenlendiği mekanın dışında bayrağı dalgalanan Suriye ise zaten aylar öncesinden “kendi isteği ile” zirveye katılmayacağını açıklamıştı.

Mısır ve Tunus gibi ülkelerin zirveye devlet başkanları düzeyinde katılmaları Libya başta olmak üzere bölgesel sorunlar karşısında Cezayir’in ve bu ülkelerin aldıkları tavırların getirdiği bir sonuç olarak görülebilir. Cezayir ile çatışma ihtimali olan Fas ise zirveye dışişleri bakanı düzeyinde katıldı.

Fas İsrail ile sıkı işbirliği içinde ve bu durum Cezayir’in tepkisine ve hatta “İsrail’in Cezayir’e sızmaya çalıştığı” suçlamaları ile birlikte tepkisine neden oluyor.

Cezayir diğer yandan Filistin konusunda Suriye’nin geçmiş yıllardaki rolünü almış gibi görünüyor. Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülmecit Tebbun geçtiğimiz günlerde 14 Filistinli grubu Cezayir’de bir araya getirmiş ve aralarındaki sorunların aşılmasını ve birlik olmalarını amaçlayan “Cezayir Bildirisi” imzalanmıştı.

Zirvenin düzenlen(e)mediği 3 yılda Ortadoğu / Arap dünyasında yaşanan gelişmeler ve Ukrayna sürecine yönelik bireysel tepkiler zaten Araplar arasında birliğin “anlamını tamamen yitirdiğini” ortaya koymuştu.

Bu zirve son 3 yıllık sürecin resmileştirilmesi zirvesi sayılır. Yazı yazıldığı sırada nihai bildiri açıklanmamıştı ama bildiride nelerin yer alacağını tahmin etmek güç değil.

Filistin meselesi, daha önce yapıldığı gibi (isim verilmeden ve bir taraf suçlanmadan) Ukrayna krizinin sona eredirilmesi ve barışın sağlanması için çağrı yapılması, Libya’da tarafların uzlaşmaya varmalarının arzu edildiğinin belirtilmesi, gıda ve güvenlik konularında küresel çapta devletlere düşen sorumluluklar gibi konular bildiride yer alacaktır.

Üyelerden birçoğunun muhtemelen ortaklaşacakları tek konu “Türkiye ve İran’ın Arap dünyasına olan müdahalelerine son vermeleri” çağrısı olacak.

Bu bildiri yayınlandıktan sonra liderler evlerine dönecek ve aslında hiç olmayan Arap Birliği yine olmayan bir bildiriye imza atmış olacak.

Bu zirve Arap dünyasında yeni bloklaşmaların netleşmeye başladığı zirve olarak anılacak gibi görünüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi