Musa Özuğurlu
Suriye’de yine mi kimyasal bahanesi?
Suriye’de ve Suriye çerçevesinde normalleşme adımları iki şekilde atılıyor. Birincisi devletler arası normalleşme adımları. Bölge ülkeleri ve Arap devletlerinin çoğu ile temaslar kuruldu ve yeni adımlar atılıyor. Diğeri ise Suriye’nin kendi içinde normalleşmesi. Yeni anayasa çalışmaları daha önceki sürece göre yönetim ve muhalefetin birbirlerine daha yumuşak yaklaştığı bir dönem yaşanıyor.
Bu iki süreç de birbirine paralel ilerliyor ve ABD. Suriye’nin hem içeride hem de dışarıda normalleşme adımlarından rahatsız.
Ancak aynı ABD klasik müttefiklerine eskisi gibi söz geçiremiyor ve bu nedenle normalleşme adımları ABD ve İngiltere’nin itirazlarına rağmen devam ediyor.
Bu sürecin önüne geçmek isteyen Washington klasik yöntemlere başvurmaya mı hazırlanıyor? Bu yöntemlerden bir tanesi “kimyasal hassasiyeti.” Bu gerekçe her zaman geçerli bir gerekçe ve her seferinde diğer muhatapların ikna edilmesi için kullanışlı bir zemin oluşturabiliyor.
Irak mesela, kitle imha silahları suçlaması sonrası vurulmuştu. Suriye’ye ise Obama döneminde kimyasal bahanesi ile saldırı düzenlenmek istenmiş ancak Rusya devreye girince sorun çözülmüştü. O dönemde Obama Suriye’nin kimyasal silahlarının toplanıp imha için kendilerine teslim edilmesine razı olmuştu. İkincisi ise Trump döneminde yaşandı. Trump Suriye’nin kimyasal silah kullandığı iddiası ile Humus taraflarındaki askeri bir üsse saldırılar düzenledi.
BÜYÜK KİMYASAL SALDIRI İTHAMLARI
Suriye Arap Baharı adı verilen süreçte onlarca kez kimyasal silah ithamlarına maruz kaldı. Bunları hatırlamakta fayda var.
Batı kimyasal meselesini 2012 başlarında dile getirmeye başladı.
Suriye’ye yönelik ilk somut tehdit Ağustos 2012’de dönemin ABD Başkanı Barack Obama tarafından yapıldı ve Obama “kimyasal silah kullanımının ‘kırmızı çizgi” olduğunu ve kullanılması halinde Suriye krizine müdahil olmakla ile ilgili düşüncelerini değiştirebileceğini” söyledi.
Aynı koroya hemen İngiltere ve Fransa da katıldı. Fransa kimyasal kullanımı halinde “sert cevap” vereceğini açıkladı.
Sonrasında İsrail’in “kimyasal silahların aşırı dincilerin eline geçmesi, Hizbullah’a gönderilmesi” kaygılarından başlayan birçok senaryo ile birlikte Suriye yönetiminin kimyasal kullanabileceği konusu sürekli gündemde tutuldu.
Bu çıkışlar sonrası anlaşıldı ki Suriye’de kimyasal silah saldırısı yakındır. Bu “uyarılar” yapılırken Suriye yönetimi El-Nusra terör örgütü militanlarının Halep’te bir klor fabrikasını ele geçirmesinden sonra kimyasal saldırı yapabilecekleri uyarısında bulundu.
Ancak karar verilmişti bir kere.
El-Cezire kanalı Aralık 2012’de Suriye’de kimyasal silah kullanıldığı iddialarını gündeme getirdi. El Cezire’nin “aktivistlere” dayandırdığı bu “haberi” bugüne kadar doğrulanabilmiş değil.
19 Mart 2013’te ise ilk kimyasal saldırısı gerçekleştirildi. Halep – Han el- Asel’de yaklaşık 25 kişi hayatını kaybetti. Dünya medyası aynı gün Şam kırsalındaki Uteybe’de de kimyasal saldırısı yapıldığı haberini geçti.
Han el-Asel’deki kimyasal saldırısı sonrası dünya medyası ve Batı “olağan şüpheli” Suriye yönetimini suçladı. Suriye ise kimyasal başlığın atıldığı Han el-Asel bölgesinin ordunun elinde olduğunu ve bölgede yönetim yandaşlarının yaşadığını dolayısıyla saldırının kendileri tarafından yapılmış olamayacağını anlatmaya çalıştı.
Ancak Batı’nın “insani değerler hassasiyeti” bir kez daha kabarmıştı. İngiltere ile Fransa yine Suriye’ye müdahaleden bahsetti. ABD Dışişleri Sözcüsü Victoria Nuland ise Suriye yönetiminin açıklamalarını inandırıcı bulmadıklarını ve “muhaliflerin elinde kimyasal olduğuna bile inanmadıklarını” söyledi. Oysa BM yetkilisi Martin Nesirsky “haberleri (yönetimin kimyasal kullandığı iddialarını) doğrulayabilecek durumda olmadıklarını” söylüyordu.
O dönemde Suriye yönetimi;
Mart 2013 Han el-Asel, Mart 2013 Şam-Adra banliyösü, Nisan 2013 Halep-Şeyh Maksud mahallesi, Nisan 2013 Serakib, Ağustos 2013 Şam kırsalı (Guta) ve 7 Nisan 2018 Doğu Guta olmak üzere çeşitli defalar kimyasal kullanmakla itham edildi.
ABD 2018 saldırı iddiaları sonrası Fransa ve İngiltere ile birlikte Suriye’deki bazı hedefleri vurdu.
Şimdi kimyasal saldırı konusu yeniden gündeme getiriliyor. Bir yandan eski defterler karıştırılıyor diğer yandan ise Rusya’nın iddiasına göre ABD IŞİD ile işbirliği halinde yeni kimyasal saldırısına hazırlanıyor.
Rusya dış istihbarat başkanı Sergey Narişkin, ABD’nin kimyasal saldırı yapmak üzere El Tenef bölgesinde IŞİD’e bazı silahlar teslim ettiğini öne sürdü.
RIA Novosti’nin haberine göre Narişkin “Anglosaksonlar çok güçlü bir media desteği ile Suriye ile normalleşme adımları atan Arap ülkelerine bu adımların stratejik hata olduğu mesajı ile baskı yapacaklar” diyor.
Yukarıda yer alan örnekler Batı’nın kimyasal saldırısı gerekçesini her zaman kullanabileceğini gösteriyor, bu kez de öyle olacak mı bilinmez ancak önümüzdeki günlerde kimyasallı ya da kimyasalsız Suriye’nin normalleşme sürecine yeni bir saldırının olası olduğu söylenebilir.
Musa Özuğurlu: Çok sayıda radyo ve TV kanalının haber merkezlerinde editörlük, muhabirlik, program sunuculuğu yaptı. 2010'da TRT Türk’ün Suriye temsilcisi olarak çalıştı. Suriye’de 2011’de başlayan süreci 2016'ya kadar yerinde takip eden az sayıda yabancı gazeteciden biridir. Alanı Suriye başta olmak üzere Ortadoğu. Halen ARTI TV’de hafta içi her sabah 08:00 - 11:00 saatleri arasında “Gün Başlıyor” programını sunmaktadır.