Musa Özuğurlu
Şimdi de AB ninnisi
Erdoğan NATO seferinin iki saat öncesinde çıtayı yükseltip "İsveç'e karşı AB" dedi, Vilnius'a varır varmaz İsveç'in NATO'ya girmesine onay verdiği açıklandı. Beklenmeli miydi? Bugüne kadar yaptığı açıklamalar ile çelişen çok sayıda icraat göz önüne alındığında elbette beklenmeliydi.
İsveç konusu Saray medyasının daha düne kadar Kemal Kılıçdaroğlu karşıtı propaganda için kullandığı malzemelerden biriydi. Seçim bitti İsveç'i NATO'ya alan bizzat kendileri oldu.
Erdoğan'ın "çek – bırak" politikasını halka masallarla anlatma görevini yerine getiren medyasında çalışanların haline acımamak mümkün değil. Zavallılar her sabah ne yazacaklarını şaşırmış durumdalar. İsveç konusunda daha düne kadar yazdıklarını yalayıp yuttular ve yine bir zafer hikayesi uydurmayı başardılar.
Ancak bu zafer hikayesinin bir an önce unutturulması gerekiyordu. Kendileri de biliyor aslında ortada ağır bir yenilginin olduğunu. Hemen yeni hikaye devreye sokuldu: AB üyeliği.
Tam da iktidara geldikleri ilk yıllarda olduğu gibi. Yığınları uyutmak için uzunca bir süre işe yaramıştı. Sonra Ortadoğu, Arap Baharı, İslam dünyası, terör ve benzeri bölümler girdi hayatımıza. Şimdi yeniden AB demeye başladılar.
AB ile görüşmeler bizatihi AB'nin kararı ile kesilmişti birkaç yıldır. Neden kesildi görüşmeler? Hükümet kendisini ciddiye alan muhatabına karşı samimi değildi. Aslında hiç kimseye karşı samimi değildi. Öncelikle kendi vatandaşlarını kandırdılar "demokratikleşeceğiz" diye. Demokratikleşmenin iktidarı kaybetmek gibi bir yan etkisi olabilirdi. Kendi iktidarlarını kaybetmenin önüne geçebilmek için demokrasiyi feda ettiler. AB ile sorun çıkmasının tek sebebi de demokratikleşme ile ilgili maddelerdir.
Fasılların toplamı 35. Bu fasıllardan sadece 3'ü tamamlanmış. Bu üç faslın sadece biri kapanmış. Ticari, ekonomik fasıllar bürokratik işler. Çok da zor değil yani açılıp kapanmaları. Ancak asıl olanlara gelindiğinde Türkiye'nin AB'ye kabul edilmesinin neredeyse imkansız olduğu görülüyor.
Bazı örnekler verelim:
İşçilerin Serbest Dolaşımı: Kaydadeğer çaba gerekli
Kamu Alımları: Hayli çaba gerekli
Bilgi Toplumu ve Medya: Hayli çaba gerekli
Tarım ve Kırsal Kalkınma: Hayli çaba gerekli
Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı: Hayli çaba gerekli
Vergilendirme: Hayli çaba gerekli
Sosyal Politika ve İstihdam: Hayli çaba gerekli
Yargı ve Temel Haklar: Hayli çaba gerekli
Adalet, Özgürlük ve Güvenlik: Hayli çaba gerekli
Çevre: Kaydadeğer çaba gerekli
Liste uzatılabilir. Bu listede can alıcı iki başlık "Yargı ve Temel Haklar" ile "Adalet, Özgürlük ve Güvenlik" başlıkları. Bu iki başlıkta ilerleme olmazsa diğerlerinin hepsinin notu "pekiyi" de olsa ne anlamı var?
Soru AB için değil, kendimiz için. Bu iki başlığı AB kriterleri üzerinden tartışmak, bizzat bu iktidarın politikaları sonucu içinde bulunduğumuz vahim durumun AB başkentlerinde önümüze pazarlık malzemesi olarak çıkarılması utanç verici değil mi? Belli ki iktidar ve onun propaganda makinesi için sorun yok.
Ar damarı çatlamış lale devri medyası her güne yeni bir masal bulmaya devam ediyor.
Oynuyorlar. Herkes ile, her değer ile oynuyorlar. Her kavramı saptırıyorlar ve yarattıkları gerçek dışı dünyalarında bu oyunun sonsuza dek sürebileceğini sanıyorlar.
Şimdi biraz da AB'cilik oynama zamanı. Halk tarafından seçilmiş Can Atalay içeride kalmaya devam edecek ama, Demirtaş, Kavala bırakılmayacaklar, isimsiz onlarca kişi adalet beklemeye devam edecek. Bu arada 14 yaşında bir çocuk cumhurbaşkanına hakaretten ceza alacak.
Bu lale devri medyasını yönetenler ortada hiç sorun yokmuş gibi yapmanın toplumda kalıcı hasarlar yarattığını idrak edecek akıldan yoksunlar. Ama kurnazlar. En büyük yetenekleri halka düpedüz yalan söyleyebilmeleri ve halkın bir bölümünü buna inandırabilmeleri.
Bu hükümet AB'nin samimim olmadığı suçlamasında bulunuyor ya sürekli? Samimi olmayan aslında kendileri. En büyük yalan da burada başlıyor. Hükümet için güzel olan AB değil, AB masalı. Türkiye AB'ye girecek!
Musa Özuğurlu: Çok sayıda radyo ve TV kanalının haber merkezlerinde editörlük, muhabirlik, program sunuculuğu yaptı. 2010'da TRT Türk’ün Suriye temsilcisi olarak çalıştı. Suriye’de 2011’de başlayan süreci 2016'ya kadar yerinde takip eden az sayıda yabancı gazeteciden biridir. Alanı Suriye başta olmak üzere Ortadoğu. Halen ARTI TV’de hafta içi her sabah 08:00 - 11:00 saatleri arasında “Gün Başlıyor” programını sunmaktadır.