Musa Özuğurlu

Musa Özuğurlu

Mısır ziyaretinden beklentiler büyük ama mümkün mü?

Erdoğan’ın defalarca diktatör olarak nitelendirdiği Sisi, geçtiğimiz yıl içinde Ankara’ya gelecekti ancak bu ziyaret gerçekleşmedi. Şimdi Erdoğan, Sisi’ye gidiyor. Tıpkı BAE ve Suudi Arabistan’a gittiği gibi.

Türkiye-Mısır ilişkileri Arap Baharı adı verilen süreç ile birlikte koptu. Türkiye 2010’da Mısır’da başlayan isyan sürecine doğrudan müdahil olan ülkelerden biriydi. O dönemde Batı ile birlikte hareket eden Ankara, bölgede Müslüman Kardeşler (ya da bağlantılı) hükümetlerin iş başına gelmesi için elinden geleni yaptı.

Mısır Müslüman Kardeşler örgütünü “terör örgütü” olarak görüyor ve kendi varlığına en büyük tehdit sayıyor. Müslüman Kardeşler Mısır’da Hüsnü Mübarek’in devrilmesi ile sonuçlanan süreçte iktidara geldi ve Muhammed Mursi cumhurbaşkanı seçildi. Mursi’nin iktidarı çok sürmedi ve ordunun darbesi sonucu 2012 Haziran ayında geldiği iktidarı 2013 Temmuz ayında bırakmak zorunda kaldı.

Mursi’nin, Genelkurmay başkanı Abdulfettah El Sisi tarafından devrilmesine en büyük tepki Türkiye’den geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan o dönemde darbeyi şiddet ile kınadı ve Mısır ile ilişkiler maslahatgüzar seviyesine indi. Erdoğan ilişkilerin bozulması sonrasında dozajı daha da arttırdı ve Sisi’ye “Tiran” nitelendirmesi yaptı. Mısır ise buna karşılık Türkiye’den “iç işlerine karışmamasını” istedi.

Bu gelişmeler sonrasında Türkiye Mısırlı muhaliflerin yeni adreslerinden biri oldu. Öyle ki Müslüman Kardeşler örgütünün yönetici kadrosundaki birçok isim Türkiye’de hükümetin sağladığı imkanlar ile barınmaya başladı, kendilerine araç tahsisi yapıldı ve örgüte yakın bazı tv kanalları İstanbul’dan Sisi hükümetine karşı yayınlar yaptı.

İki ülke arasındaki ilişkilerde ikinci kırılma Libya konusunda oldu. Türkiye, Libya’da Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni desteklerken, Mısır (BAE ve Suudi Arabistan ile birlikte) Hafter tarafını tutuyordu.

Doğu Akdeniz de ise Rum/Yunan tarafı ile yaşanan hidrokarbon krizinde Türkiye, Libya’nın Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile deniz yetki alanı anlaşması yaptı. Bunun üzerine Yunanistan da Mısır ile benzer bir anlaşmaya imza attı. Türkiye, Libya’da UMH ile hidrokarbon anlaşması da yaptı. Bu anlaşma Libya karasında da petrol arama iş birliğini öngörüyordu. Anlaşma Yunanistan’ın yanı sıra Mısır tarafından da tepki ile karşılandı.

Türkiye’nin Libya’daki faaliyetleri Libya’ya denizden ve karadan komşu olan Mısır’ı fazlası ile rahatsız ediyordu. Türkiye’nin Libya’da alan kazanması sadece Mısır’ı değil başta BAE ve Suudi Arabistan olmak üzere diğer Arap ülkelerini de rahatsız ediyordu.

Mısır’ın Doğu Akdeniz’de yaşanan gaz rekabetinde İsrail ve Rum tarafı ile birlikte Doğu Akdeniz Gaz Forumu (EAST MED) içinde yer alması ve Türkiye’nin dışlanması, iki ülke arasındaki sorunlara yeni bir boyut daha ekledi.

Üçlü ile Türkiye arasında geçmişte yaşanan problemlerden biri de (2017) Suudi Arabistan ve BAE’nin, Katar’a yönelik hamlesi ile ortaya çıkmıştı. Katar’ın Müslüman Kardeşler örgütüne olan desteği gerekçesi ile başlayan krizde Erdoğan doğrudan ve açıkça Katar’ın yanında yer almıştı.

Katar ile BAE ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkiler 2021’de normalleşmeye başladı. Bu gelişmeyle beraber AKP hükümeti, 15 Temmuz darbe girişimine destek vermekle suçladığı BAE ve Kaşıkçı cinayeti (ve diğer) sebepler nedeniyle sorun yaşamaya başladığı Suudi Arabistan’la ilişkileri onarma çabasına girişti. Suudi Arabistan ve BAE ile son yıllarda yaşanan gelişmeler malum, ancak Mısır ile geçtiğimiz aylara kadar ilişkilerde normalleşme sağlanamamıştı.

Aslında BAE ve Suudi Arabistan ile de istenen ivme yakalanabilmiş değil. Türkiye’nin bu ülkelerden özellikle ekonomik beklentileri büyük. Ancak iki ülke de yatırım ya da doğrudan maddi yardım/kredi anlamında beklenen desteği vermediler. Erdoğan’ın, Mısır’dan önceki durağı BAE’den ne koparacağı ise meçhul.

Erdoğan’ın daha önce defalarca diktatör olarak nitelendirdiği Sisi geçtiğimiz yıl içinde Ankara’ya gelecekti. Ancak iki ülke arasında ziyarete hazırlık için yapılan ön görüşmelerde istenilen sonuca varılamamış olacak ki Sisi, Ankara ziyaretini gerçekleştirmedi. Kendisine sürekli “darbeci tiran” diyen Erdoğan’ın ayağına gelmek istemedi belki de.

Türkiye Sisi’nin ziyaretinden çok önce Mısır’ın şartlarını yerine getirmeye başlamıştı oysa. Müslüman Kardeşler örgütünün faaliyetleri kısıtlandı, Mısır karşıtı yayın yapan kanalların faaliyetlerine son verildi. Ancak belli ki bu adımlar da Mısır için yeterli olmamıştı ve ilişkiler bir süre daha düşük seviyede devam etti.

Erdoğan yine Türkiye’nin AKP iktidarı döneminde öğrendiği yeni dış politika üslubuna uygun hareket ediyor. Sisi, Erdoğan’a gelmedi ama şimdi Erdoğan Sisi’ye gidiyor. Tıpkı son zamanlarda BAE ve Suudi Arabistan’a gittiği gibi. Bu ziyaret gerçekten de iki ülke arasında ilişkilerin normalleşmesi adımları ile sonuçlanabilir. Zira iki tarafın da birbirlerine ihtiyacı var. Türkiye değişen dünya ve bölge dengeleri içinde Mısır’ı dışlayamaz, Mısır da Türkiye gibi bir ülke ile iyi ilişkiler geliştirmeyi daima istedi.

Bu ziyaret birkaç başlık altında ele alınabilir:

LİBYA

Türkiye ve Mısır, Libya’da karşı kampları destekliyor. Türkiye Ulusal Mutabakat Hükümeti tarafı ile ilişkilerini geliştirdi ve deniz yetki, hidrokarbon arama anlaşmalarını bu UMH ile yaptı. Libya kendi içinde (UMH ve Temsilciler Meclisi-Hafter tarafı) ikiye bölünmüş durumda. Bu nedenle Türkiye’nin UMH ile yaptığı anlaşmaları hayata geçirmesi hiç de kolay değil. Mısır’a bu konuda ihtiyaç var ve Mısır, Türkiye ilişkilerinin geliştirilmesi durumunda Libya içindeki engellerin kalkmasına yardımcı olabilir.

Bu açıdan bakıldığında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Trablus Temyiz Mahkemesi’nin Türkiye-Libya hidrokarbon anlaşmasını iptal etmesinden yaklaşık bir ay sonra (7 Şubat) Libya’ya yaptığı ziyaret ve Bingazi konsolosluğunun yeniden açılacağını ilan etmesi, Erdoğan’ın Mısır ziyaretinin ön hazırlığı sayılabilir. Mısır onay vermeseydi muhtemelen konsolosluğun açılmasına izin verilmezdi. Fidan’ın görüşmeleri ve konsolosluğun açılacağının açıklanması Türkiye’nin, Mısır’ın şartlarından birini daha yerine getirerek Libya’nın Doğu’su ile de iyi ilişkiler geliştirmek istediğini gösteriyor. Böylece Türkiye ile Mısır arasında Libya’da yaşanan rekabet, Mısır’ın da çıkarları doğrultusunda yerini kazan-kazan ilişkisine çevirebilir.

MÜSLÜMAN KARDEŞLER

AKP hükümetinin Arap Baharı adı verilen süreçte yatırım yaptığı Müslüman Kardeşler her yerde kaybediyor. Mursi’nin Sisi tarafından devrilmesi ile beraber zaten inişe geçmişlerdi, Libya ve Tunus’ta da durum farklı değil. Suriye’de artık neredeyse (muhalefet içinde) sadece isimleri kaldı. Katar, BAE ve Suudi Arabistan ile normalleşmeye başladıktan sonra desteğini neredeyse tamamen kesti. Böylece AKP bölgedeki en önemli müttefiklerinden birini terk etmek zorunda kaldı.

Elbette Türkiye ve Katar’da halen varlıklarını sürdüren örgüt yöneticileri var ancak Mısır’a karşı faaliyetlerini en aza indirgemek zorunda kaldılar. Müslüman Kardeşler problemi de böylece Mısır lehine çözüm yoluna girmiş bulunuyor ya da en azından ertelenmiş bulunuyor.

DOĞU AKDENİZ GAZ KRİZİ

Doğu Akdeniz’de yaşanan gaz rekabetinde Türkiye ve Mısır doğrudan karşı karşıya değil. Dolayısı ile Mısır’ın Yunanistan ile yaptığı anlaşma Yunanistan ve Mısır’ın Türkiye yaşadıkları diğer problemlerin sonucuydu denilebilir. Elbette Mısır da Türkiye gibi kendisine yer arıyor ve ittifaklar kurmaya çalışıyor. Ancak Mısır-Yunanistan anlaşması daha çok Yunanistan’ın (Rum tarafının) Türkiye’ye kızgın Sisi ile yaptığı anlaşma gibi duruyordu.

Diğer yandan Türkiye’nin EASTMED’te yer alması çıkarlarına uygun düşebilir. Elbette İsrail faktörü de var ancak Mısır, Türkiye’nin çıkarlarının elde edilmesi konusunda olumlu katkı yapabilir.

TİCARET

Biri yaklaşık 90, diğeri 110 milyon nüfusa sahip iki ülke arasındaki ticaret hacmi sadece 10 milyar dolar. İki ülke de ekonomik açıdan hiç de iyi tablolar sergilemiyor ve iki ülkenin de birbirlerine ekonomik anlamda ihtiyaçları var. Türkiye’nin Mısır’a İHA satacak olması çok önemli bir adım sayılmaz zira Mısır çeşitli yerlerden silah tedarikini sağlıyor. Bu nedenle İHA satışı ekonomik ilişkilerde sıçrama sağlamaktan daha çok sembolik öneme sahip olacak.

SİYASET

Ortadoğu’da zaten bir değişim yaşanıyor ve dengeler yeniden kuruluyor. Eskisine göre Batı’dan daha bağımsız politikalar üretebilen bir Ortadoğu var artık ve Türkiye bunun dışında kalamaz. Bölgede herhangi bir ülke ile yaşayacağı problem sürecin dışında kalmasına neden olabilir, bu nedenle de (diğerlerinin yanında) Mısır ile ilişkilerin geliştirilmesi stratejik önemde.

İki taraf da yukarıda anılan başlıklarda yaşanacak olumlu gelişmelere bağlı olarak yakın geçmişte yaşadıklarını unutmaya hazır bir görüntü çiziyorlar. Ticaret, askeri iş birliği, Libya, Doğu Akdeniz gibi alanlarda hemen gaza basılamayacak olsa da ilişkilerin canlanma süreci başlayabilir. Ancak yine de önümüzde duran yakın geçmiş örneklerini unutmamak lazım: BAE ve Suudi Arabistan ziyaretlerinden sonra da çok büyük paralar, yatırımlar Türkiye’ye akacaktı!


Musa Özuğurlu: Çok sayıda radyo ve TV kanalının haber merkezlerinde editörlük, muhabirlik, program sunuculuğu yaptı. 2010'da TRT Türk’ün Suriye temsilcisi olarak çalıştı. Suriye’de 2011’de başlayan süreci 2016'ya kadar yerinde takip eden az sayıda yabancı gazeteciden biridir. Alanı Suriye başta olmak üzere Ortadoğu. Halen ARTI TV’de hafta içi her sabah 08:00 - 11:00 saatleri arasında “Gün Başlıyor” programını sunmaktadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Musa Özuğurlu Arşivi