Musa Özuğurlu
Astana: Masada ve sahada durum
Son Astana toplantısından sonra yayınlanan sonuç bildirisi klasik cümleler içeriyor: taraflar Suriye’nin toprak bütünlüğüne, egemenliğine ve bağımsızlığına olan bağlılıklarını teyit eder.
Bu açıklama aşağı yukarı tahmin ediliyordu. Son zirveyi daha iyi anlayabilmek için açıklamanın (sahadaki durumu da içeren) ötesine bakılmalı.
Bu mekanizma dörtlü değil aslında; masanın bir tarafında Türkiye’nin diğer tarafında Suriye, Rusya ve İran’ın bulunduğu 3+1 mekanizması.
Sonuç bildirisinde yer alan ifadeler genel, dolayısıyla bunların altını dolduracak ifadeleri tarafların kendi başkentlerinde yaptıkları açıklamalara bakarak anlayabiliriz.
TEMEL ŞART TÜRKİYE’NİN ÇEKİLMESİ
Görüşmeler ile ilgili haberi manşete taşıyan Suriye El Vatan gazetesi habere “Şam dün Astana sürecinde herhangi bir somut sonuç ancak Türkiye’nin güçlerini Suriye topraklarından çekmesi, net bir çekilme takvimi sunması, belirlenmiş adımlar atması ve çekilmeye fiili olarak başlaması ile olur.
Haberde aynı vurgu Suriye’yi Astana görüşmelerinde temsil eden Dışişleri Bakan Yardımcısı Eymen Susan’ın daha açık ifadesi ile yapılmış: Bu (Türkiye’nin çekilmesi) sığınmacıların dönmesi, her çeşit terör ile mücadele ve iki ülke arasındaki ilişkiler gibi diğer konuların konuşulması için esas teşkil ediyor.
Susan’ın açıklamasındaki “her çeşit terör” terör örgütlerinin hangileri olduğu konusunda aynı tanımda buluşulmamasına gönderme yapıyor. Bilindiği gibi Türkiye SDG’yi de terör örgütü olarak tanımlıyor, buna karşılık Suriye için terör örgütleri bazılarını Türkiye’nin de desteklediği (ÖSO-SMO bileşenleri) ve El Nusra. Türkiye El Nusra’yı (HTŞ) terör örgütü ilan etmek zorunda kalmıştı. Ancak bazı örgüt mensuplarının Türkiye’de rahatça dolaştığına dair bilgiler var ve bu da hükümetin gerçek bakış açısı hakkında fikir veriyor.
Susan’ın “her türlü terör” ifadesi Türkiye’ye “siz önce bizim isteğimizi yerine getirin, daha sonra sizin de terör örgütü olduğunu belirttiğiniz örgütleri konuşalım” yorumuna kapıyı açıyor.
Buraya kadar yazdıklarımızı tek cümlede özetleyebiliriz: Suriye iki ülke arasındaki normalleşme görüşmelerinde herhangi bir ilerleme sağlanabilmesi için Türkiye’nin askeri güçlerinin Suriye topraklarından çekilmesini temel şart olarak bir kez daha yineledi.
El Vatan zirveden hemen önce Rusya’nın Türkiye’nin çekilmesi için somut takvim sunacağını yazdı. Suriye zaten daha önceki görüşmeler sürecinde de aynı talebi resmen dile getiriyordu. Rusya ise bu görüşmelerden somut sonuç çıkabilmesi için Türkiye’yi ikna etmeye çalışıyordu. Türkiye tarafı ise çekilmesinin “terör örgütlerinin lehine boşluk doğuracağını” savunuyor. Tabii Türkiye’nin tarifi SDG için. Suriye Milli Ordusu zaten Türkiye’nin sevk ve idaresinde, HTŞ ise gerektiğinde göz yumulacak ya da kaş göz işaretinden anlayarak bazı tasarruflarda bulunacak bir oluşum olarak görülüyor Ankara’da.
HTŞ sadece Türkiye için değil, ABD için de faydalı bir örgüt. HTŞ’nin sağına, soluna, altına, üstüne nokta operasyonlar yapıp IŞİD liderlerini öldüren ABD bugüne kadar neden Culani’ye hiç dokunmadı?
RUSYA VE İRAN SURİYE’NİN YANINDA
İran da somut biçimde Suriye’nin yanında ama bunu açıklamalarına Türkiye’nin de hassasiyetlerini gözeterek yapıcı biçimde yaptığı izlenimini veriyor. Örneğin İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Ali Asgar Hacı şunu söylüyor: “Masada konuşacak çok şey var. Terör ile mücadele, ekonomik iş birliği, Türkiye için ağır sorun olan mülteci krizi, sınır güvenliği ve Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığı.”
Hacı’nın mülteciler ve sınır güvenliği ile ilgili ifadeleri Türkiye tarafını da gözettikleri ve bu gibi konularda alınacak bir sonucun Türkiye için olumlu olduğu mesajını içeriyor. Ama diğer yandan Hem Hacı hem Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov ülkelerinin Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve egemenlik ile içişlerine karışılmaması hususlarında Suriye’yi desteklediklerini ifade ediyorlar.
Susan’ın Türkiye’nin askeri varlığının egemenlik, toprak bütünlüğü vurgusunu ile çeliştiği ifadesinin de eklemek lazım.
TÜRKİYE’NİN TEK BEKLENTİSİ ÖZERK YÖNETİMİN ENGELLENMESİ
Zirve sonrası Türkiye tarafından yapılan açıklamada “sözde öz yönetim teşebbüslerinin kabul edilemez olduğu” vurgusu yapıldı. Zirve açıklamasında bu kadar net bir ifade yok. Bu durum elbette Suriye ya da diğer tarafların mevcut duruma razı olduğu anlamına gelmiyor. Ancak Türkiye’nin bu konuya masadaki diğer konulardan daha çok önem verdiğini hatta artık gelinen noktada bu konunun Türkiye’nin önündeki neredeyse tek başlık olduğunu gösteriyor.
Öz Yönetim konusunun tek muhatapları Suriye, Rusya, İran değil sadece. ABD de var. Türkiye son dönemlerde fiili olarak SDG’ye karşı askeri faaliyetlerini artırdı. Bu ABD’ye rağmen mi yapılıyor yoksa göz yumulan bir durum mu söz konusu? Bunu şimdilik bilmiyoruz. Ancak Suriye’deki Kürt meselesinin yeni Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile ABD arasında konuşulmuyor olması imkansız. Önümüzdeki günlerde bu durum açıklığa kavuşur.
Suriye ise SDG konusunda hala net bir tavır içerisinde değil. Suriye’nin geleceği nokta Türkiye’nin Suriye’nin istekleri doğrultusunda adım atıp atmayacağına göre değişebilir.
SURİYE KUZEYE BİRLİK YIĞIYOR
Diğer yandan Suriye, kuzey tarafında zaten konuşlu olan birliklerine takviye yapıyor. HTŞ’ye karşı bir operasyon yapılma olasılığı yüksek, diğer yandan TSK unsurlarının çekilmesi gibi bir somut adım atılırsa oluşacak boşluk hemen doldurulmak isteniyor olabilir. Son günlerde bazı yerlerde El Nusra ile Suriye ordusu arasında çatışmalar yeniden yaşandı. Bu durum El Nusra’nın kaçınılmaz son ile ilgili endişelerinin sonucu da olabilir, ABD’nin Astana sürecine yönelik bir girişimi de olabilir.
‘ABD BAZI ÖRGÜTLER İLE TEMASTA’
Putin’in Suriye Özel Temsilcisi Aleksander Lavrentiyev, ABD’nin girişimleri ile ilgili bir başka yere dikkat çeken bir iddiada bulundu: ABD, Suriye’deki bazı terör örgütleri ile terör saldırılarının artırılması konusunda temas halinde. Lavrentiyev, Suriye’nin güneyini kastediyor. Tenef tarafında ABD’nin 2014’ten bu yana bir üssü var ve burada “Devrim Komandoları” adlı bir örgütü destekleyip eğitiyor.
Astana sürecinin en çok rahatsız ettiği ülkelerden biri ABD. Suriye’nin Arap dünyası ile ilişkileri normalleştirmeye başlaması ABD’nin rahatsızlığını daha da artırıyor.
Kazakistan ise zirvenin kendi ülkesindeki son zirve olduğunu ve artık Suriye’nin Arap Birliği’ne dönmüş olmasıyla birlikte sürecin bir Arap ülkesinde devam etmesi gerektiğini açıkladı. Bakalım sürece bundan sonra neresi ev sahipliği yapacak?
Musa Özuğurlu: Çok sayıda radyo ve TV kanalının haber merkezlerinde editörlük, muhabirlik, program sunuculuğu yaptı. 2010'da TRT Türk’ün Suriye temsilcisi olarak çalıştı. Suriye’de 2011’de başlayan süreci 2016'ya kadar yerinde takip eden az sayıda yabancı gazeteciden biridir. Alanı Suriye başta olmak üzere Ortadoğu. Halen ARTI TV’de hafta içi her sabah 08:00 - 11:00 saatleri arasında “Gün Başlıyor” programını sunmaktadır.