Koray Düzgören

Koray Düzgören

CHP ve HDP’yi hezimete uğratacak bir sandık inşa ediliyor!

İktidar bloğu Seçim ve Siyasi Partiler yasasını değiştirerek 31 Mart yerel seçimlerindeki yenilginin tekrarlanmaması için şimdiden tedbirleri almaya başladı. Amaç hep sandıktan çıkmak…

Muhalefetin ağzından düşmeyen bir sandık hikayesi var.

İktidar erken ya da zamanında, mutlaka sandığı kurmak ve seçime gitmek zorunda. İşte o zaman her şey değişecek. Son kamuoyu yoklamalarının da işaret ettiği gibi sürekli zemin kaybeden ve desteği hızla azalan iktidar cenahı da böylece sandığa gömülecek.

Muhalefet bloğunun buna gücü yetecek mi? Daha önemlisi, muhalefet bir blok olarak bir araya gelebilecek mi? Bunları şimdilik bir tarafa bırakalım…

Korona salgınıyla birlikte ortaya dökülen son olaylara (Diyanet, katledilecek komşuların listesi, emre amade RTÜK kepazelikleri vb. vb.) baktığımızda, memlekette anayasanın ve yasaların uygulandığına dair sınırlı belirtilerin dahi ortadan kalktığını görmeye başladık.

Hukuk, yasa, kural, etik, gelenek hak getire.

Tek adam rejimi gerçek anlamda yeni kuruluyor. İktidar bloğunu frenleyecek, sınırlayacak herhangi bir kurum ya da etik kural da artık kalmadı.

Sandığın kurulmasını bekleyen muhalefetin durumu ise malum!

Hala bir iki pürüz var tabii. Meslek odalarını hizaya sokma, muhalefeti tümden susturma ve tek tük muhalif medyayı da temizlemek gibi…

"Peki meşruiyet ne olacak bu durumda?" diye soranlar bulunabilir.

Bizim iktidar cephesinin takıntısı da zaten bu.

Bütün bunları yaparken sandıktan destek almayı çok önemsiyorlar. Hem içeriye hem de dışarıya, "Biz halkın desteği ile geldik. Ne yapıyorsak halkın desteği ve onayı ile yapıyoruz" demeyi çok seviyorlar.

O hiç inanmadıkları demokrasiyi sadece biçimsel yanıyla, sandık olarak görmek işlerine geliyor.

Erdoğan sıkıştıkça, söz gelimi, en doğal hakları bile ortadan kaldırırken, "Halk bize bunun için destek verdi" demiyor mu?

Son verilere göre seçmenin yüzde 55’i hatta 60’ı iktidara karşıymış, muhalifmiş bunlar hiçbir anlam taşımıyor. İktidarın ve cumhurbaşkanının gözünde bu kesim adeta terörist muamelesi görüyor.  

İKTİDARIN ŞANSI UYSAL, YUMUŞAK MUHALEFET

Karşısında da uysal, yumuşak başlı, devletine bağlı ve bazı hayati ve milli konularda iktidara destek çıkan bir ana muhalefet de olunca iktidar açısından işler daha da kolaylaşıyor.  

Hem kendi seçmen kitlesine hem de dışarıya karşı milletin seçtiği, sandıktan çıkan bir iktidar olarak kendisini meşru ve hatta hukuki olarak tanımlamak işine geliyor.

Böylece, belki de sandıktan desteğini ve meşruiyetini alan seçimli bir faşizan sistemle daha nice 20 yıllar iktidarda kalmanın hesabını yapıyor olmalılar.

İktidarın, korona salgınıyla derinleşecek ekonomik krizin de tetiklemesiyle çekirdek seçmen desteğini bile hızla kaybediyor oluşu, sanılanın aksine iktidar için fazla bir endişe kaynağı değil.

Nedenine gelince: İktidar ve güç onların elinde.

Erkene alınmazsa, 2023’te hem cumhurbaşkanlığı hem de milletvekili seçimleri yapılacak.

Bazı durumlar değişiyorsa, seçmenin desteği azalıyorsa bunun da çaresi var.

İktidar, şartları kendisine uydurmanın yollarını iyi biliyor.

Bütün güç, tek bir adama bağlanmış, mevcut anayasa, yasalar ve bütün hukuki mevzuat askıya alınmış, daha doğrusu tek adamın emirleri ve kararnameleri anayasa ve yasaların yerini almışken sandığa ne gerek var diyenler de çıkacak kuşkusuz.

"Bütün güç iktidarın elindeyken ne diye seçime gitsinler?" diye soranlar var.

İktidarın meşruiyet ihtiyacı bunu gerektiriyor.

Şimdilik sandıksız yapamazlar.

Yukarıda da belirttiğim gibi, hem kendi kitlesine, seçmenine meşru olduğunu gösterecek hem de dışarıya. Bakmayın şu anda iç tribünlere yönelik hamaset gösterilerine, dışarıya fena halde muhtaçlar.

Batı’dan acilen para ve yatırım bulunması, ihracat ithalat akışının yeniden sağlanması ve dış dünyaya karşı da iddialı bir devlet görüntüsü vererek, kendilerine itibar sağladığını düşündükleri ilişkilerin devam etmesi gerekiyor.

Para kadar imaj da önemli yani… Kendi halkına hala maske dağıtamazken yedi düvele maske, önlük ve tıbbı malzeme göndereceksin, bazı ülkelere para, malzeme, asker, İHA-SİHA artık ne olursa….

Bunlar hep meşruiyetle ilgili meseleler.

Dolayısıyla sandık önemli.

Peki bu önemli sandık muhalefete bırakılabilir mi? 

2002’den beri yapılan seçim ve referandumlarda bırakılmadı. Bundan sonra hiç bırakılamaz gibi görünüyor.

Ve iktidarın, Erdoğan’ın kaybedeceği bir seçime girmeyeceğini, siyasal bilimci olmaya gerek yok, sokaktaki çocuklar bile artık biliyor.

Öyleyse oyunun kurallarını değiştirmenin tam zamanı.

SEÇİM VE SİYASİ PARTİLER YASASI DEĞİŞTİRİLİYOR

İşte bu noktada iktidarın ortağı MHP’nin genel başkanı Bahçeli devreye girdi. AKP’nin, Erdoğan’ın ne zamandır yapmak istediği ama zamanı gelmediği için bugünlere ertelediği bazı yasa değişikliklerini gündeme getirdi. Belki de onun adına konuştu.

Bahçeli, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in "memleket masası" çağrısına ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Ali Babacan ile Ahmet Davutoğlu'nun partilerine grup kurmak için milletvekili verebileceklerini söylemesini gerekçe yaparak yeni dönemin başladığını ilan etti.

12 Eylül faşist cuntasının çıkardığı ve bunca yıldır ufak tefek değişiklikler dışında değiştirilmeyen Siyasi Partiler ve Seçim Yasası'nda değişiklik yapılmasını talep etti.

Bunların yanı sıra Meclis iç tüzüğünün sil baştan değiştirilmesini de istedi.

Bu değişikliklerin ne anlama geldiğini anlamak için de siyaset bilimi uzmanı olmaya gerek yok.

Amaç malum... İnşa edilmekte olan rejimde sandıktan hep iktidarın çıkmasını sağlamak ve Meclis’te de muhalefetin sesini ve kısıtlı denetim olanaklarını iyice kısmak.

Bahçeli bunların yanı sıra, "Dokunulmazlıklarla ilgili beklentiler karşılanmalıdır" diyerek, zaten göstermelik bir ayrıcalığa dönüştürülen dokunulmazlıkların tamamen iktidarın elinde oyuncak hale getirilmesini istiyor olmalı.

İşte tam bu noktada Erdoğan’ın da devreye girdiğini görüyoruz.

Erdoğan dün inşa halindeki Çanakkale köprüsünde yapılan tören dolayısıyla yaptığı konuşmada yine HDP ve CHP’ye ağır ifadelerle yüklendi.

Van’ın Özalp ilçesinde gerçekleştirilen bir terör eylemiyle Adana’da Vefa Sosyal Destek Grubu’na yönelik bir saldırıyı kıyaslayarak birincisine HDP’lilerin ikincisine de CHP’lilerin karıştığını iddia etti.

Böylece iki partinin iktidarı devirmek için işbirliği yaptığı ima ederek şunları söyledi:

"Yöntem farklı zihniyet ve amaç aynıdır. Bu iki kirli yapının bir süredir yürüttükleri siyasi ittifak benzer eylemlerle bir ileri aşamaya taşınıyor. Bu iki hadise bir ibret vesikasıdır. PKK’nın kafasını nasıl dağlarda eziyorsak, milletimize verdiğimiz hizmetlere tahammülü olmayan siyasi uzantılarını da sahada sandıkta hezimete uğratmayı sürdüreceğiz"

Bu sözlerle Bahçeli’nin önerileri çakışıyor.

İktidarın 31 Mart yerel seçimlerindeki yenilginin tekrarlanmaması için şimdiden gereken tedbirleri alınmaya başladığını gösteriyor.

İktidar yenilginin gerçek nedenini çok iyi biliyor. Muhalefetin bir araya gelmemesi için gereken tedbirlerin alınacağını şimdiden açıklıyor.

CHP ve HDP’yi sürekli hezimete uğratacak bir sandık inşa ediliyor.

Ana muhalefetin çıkmak istediği sandık işte bu…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Koray Düzgören Arşivi