Nurcan Kaya
Çocuk istismarının da istismarı affedenlerin de affı olmaz
Kadınlar dün Türkiye’de 45’i aşkın şehirde basın açıklamaları yaparak "Çocuk istismarının affı olmaz" diye haykırdılar. Neden mi? İktidarın küçük yaşta çocuklarla evliliğe af getirme planının, çocukların istismarını meşrulaştıracağından endişe duyuyorlar çünkü. Kadınların neden böyle bir endişe duyduklarını anlamak için önce bir mevzuata bakalım.
18 yaşını henüz tamamlamamış her kişi uluslararası hukuka ve mevzuatımıza göre çocuk sayılıyor. 18 yaşını tamamlamış her insan normal şartlarda fiil ehliyetine sahip olan ergin kişi olarak kabul ediliyor. Bu kişiler cinsel ilişki yaşamakta özgürler; en azından mevzuatımıza göre. 18 yaşın altındakilerin, yani çocukların ise cinsel ilişkiye girmeleri açısından durum farklı.
Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) ‘Reşit olmayanla cinsel ilişki’ başlıklı 104. Maddesi’ne göre "Cebir, tehdit ve hile olmaksızın, on beş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi, şikâyet üzerine, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."
Yani bu maddeden anlaşıldığı üzere 15-18 yaş arası olan çocuklarla ‘rızaları’ ile cinsel ilişkiye girilmesi, ancak mağdurun şikâyet etmesi halinde cezalandırılıyor. 15 yaşından küçük çocuklarla cinsel ilişki ise TCK’nın 103. Maddesi’ne göre her koşulda cinsel istismar sayılıyor.
Evliliğe gelince…
Türk Medeni Kanunu’na göre 18 yaşını tamamlamış herkes istediği kişi ile evlenebilir. Kanun’un 124. Maddesine göre 17 yaşını doldurmuş bir çocuk ise velisinin izniyle, 16 yaşını doldurmuş bir çocuk da hâkimin izni ile evlenebiliyor. 16 yaşından küçük bir çocuğun evlenmesi ise hiçbir koşulda mümkün değil.
Gerçek hayat pratikleri ise maalesef mevzuattan epey farklı. Çocukları gayet bilerek, isteyerek, tehditle, kandırarak ya da pozisyonlarını kullanarak istismar edenler bir yana, çocuklarla ‘rızaları’ ile ilişkiye giren ya da onlarla imam nikahı ile evlenenler var. TÜİK’in verilerine göre Türkiye’de erken yaşta evlilik gittikçe azalsa da halen her üç evlilikten biri erken yaşta yapılmış evlilik. 2018 yılı verilerine göre de Türkiye’de bir yılda 23.906 erken yaşta evlilik gerçekleşmiş. Yani durum oldukça ciddi. Çocuk yaşta doğum yapanların sayısı da endişe verici boyutta. TÜİK’in 2018 yılı verilerine göre Türkiye’de 15-17 yaş arasındayken doğum yapan çocuk sayısı 11.636. 167 çocuk ise 15 yaşından küçükken bebek doğurmuş.
Erken evliliklerden genellikle çocuğun doğum yapması halinde yetkililer haberdar oluyorlar zira henüz evlilik yaşına gelmemiş ve mevzuata göre cinsel istismara maruz kalmış ve doğum yapmakta olan bir çocukla karşılaşınca hastane görevlilerinin yetkililere haber vermesi gerekiyor. Bunun gerçekleşmesi halinde de çocukla imam nikahıyla evli olsun olmasın fail hapse giriyor.
İşte epey bir süredir AKP iktidarı bu tür ‘evlilikler’ yapmış oldukları, yani esasen çocukları istismar ettikleri için hapse girmiş olan erkekleri kurtarmanın derdinde. Kim bilir, belki başkalarını da… Bu şekilde hapsedilmiş olan kişilerin serbest bırakılmalarına, yani bir bakıma affedilmelerine sebep olacak olan ‘hükmün ertelenmesi’ gibi bir düzenlemenin yakın bir tarihte Meclis’e gelmesi gündemde. Ve işte kadınlar bunun için Türkiye’nin dört bir yanında eylem yaptılar ve "Çocuk istismarının affı olmaz" dediler.
İktidarın 10 veya 15 yaş fark sınırı getireceği konuşuluyor. Yani çocukla evlenen kişi çocuktan en çok 15 yaş büyükse affedilebilecek. Eğer bu gerçekleşirse, örneğin, 14 yaşında bir çocuğu istismar eden 29 yaşında bir kişi bile eğer çocukla imam nikahıyla evlenmişse ya da evlenirse affedilebilecek. Böyle bir düzenleme hem şu anda çocukları istismar etmiş olan çok sayıda kişinin cezalandırılmasını engellemiş olacak hem de gelecekte benzer istismar vakalarının gerçekleşmesini teşvik etmiş olacak. Çünkü suçlular affedildikçe, cezasızlık politikası uygulandıkça suçların işlenmesine devam edilir. "Nasıl olsa bir gün ben de affedilirim" diye düşünerek hareket eder insanlar. Ayrıca aslında suç olan eylem, insanlar tarafından suç olarak görülmez. Yani istismar, istismar olarak görülmez; meşru bir eylem olarak görülür. Meşru görüldükçe de eylemi gerçekleştirenler eksik olmaz.
Bu tarz ‘evlilikler’ nedeniyle hapse girmiş insanların, onların ailelerinin, hatta ‘evli’ oldukları çocukların serbest bırakılmaları için mütemadiyen iktidara baskı yaptıklarını biliyorum. Toplumun bazı kesimlerinde bu tarz ‘evlilikler’ yaygın olduğu için onlar meseleye çok farklı bakıyorlar ve sürekli olarak mevzuat değişikliği için lobi yapıyorlar.
Şahsen çocuklarla ‘evlenmiş’ olan, kendisi de çocuk yaşta olan erkeklerin cezalandırılmaları konusunda bir değişiklik yapılabileceğini düşünüyorum. Ancak çocuklardan yaşça büyük erkeklerin bu tarz ‘evlilikler’ ve istismarlar konusunda affedilmelerinin önemli bir toplumsal mesele olan çocuk yaşta evliliklerin, yani çocukların istismarının olduğu gibi korunup sürmesine yol açacağını düşünüyorum.
İktidar belki popülist bir yaklaşımla belirli kesimlerden oy almak için bu adımı atmayı planlıyor. Belki yıllardır bu konuda adım atmaları için baskı yapan bazı kesimlerin anlattığı gibi bir ‘mağduriyeti’ ortadan kaldırmayı arzuluyor. Belki de bazı istismarcıları korumak için böyle bir af üzerinde çalışıyor, bilmiyorum. Ama çocukların üstün yararının korunması iktidarın geleceğinden de, alacağı oylardan da, çeşitli kesimlerin ‘mağduriyetleri’nden de daha önemli. Sosyolojik ve kültürel temeli olan bir hak ihlalini, böyle bir meseleyi ve bazı ‘mağduriyetler’i çözmek afla değil, ancak bu tarz evliliklerin önüne geçilmesi için etkili politikaları hayata geçirmekle ve mağdur çocukları korumakla, kollamakla mümkün olabilir.
Her toplumsal meselenin çözümü için gerektiği gibi bu mesele için de uzun soluklu, zorluklarla dolu bir mücadele ve zamana yayılan bir toplumsal dönüşüm gerekir. Ve eğer iktidar böyle bir affı kabul ederse, bizzat kendisi böyle bir toplumsal dönüşümün gerçekleşmesinin önündeki en önemli sebeplerden birisi haline gelir.