Emniyetin güncel sanat projesi

Taksim meydanında üstüne Trafik Polisi yazılmış Ferrari’yle karşılaştığımda durdum kaldım. İlk aklıma gelen şey, ‘Halil Altındere işleri’ gibi demek oldu. Bu kadar absürt bir şeyin bir manası varsa eğer o ancak güncel sanatın içinde bulunabilirdi.

İnternette haberlerini görmüştüm ama gerçeği bir başka etki bırakıyormuş hakikaten. Taksim meydanında üstüne Trafik Polisi yazılmış Ferrari’yle karşılaştığımda durdum kaldım. İlk aklıma gelen şey, ‘Halil Altındere işleri’ gibi demek oldu. Bu kadar absürt bir şeyin bir manası varsa eğer o ancak güncel sanatın içinde bulunabilirdi.

Sanatçı Halil Altındere’nin son sergisindeki özel dokuma SİHA halısı, parlak bronz drone heykeli ya da reklam filmi estetiğinde müze videoları gibi belli bir ironi hatta alaycılık aradım bu görüntüde. Ama korkarım yoktu. Bu durumun izahını güncel sanatta filan değil ancak Netflix’in mafya dizilerinde bulabilirdik.

Halil Altındere’nin hemen aklıma gelmesi, onun polis arabalarıyla epey ilgilenmiş bir sanatçı olmasından kaynaklanıyor. Otoritenin gündelik hayattaki doğrudan temsili olan, devlet adına güç kullanma yetkisine sahip ‘polis’ kavramının güncel sanatın konusu olması da gayet doğal. Tabii bunu sanatın konusu yapmak için incelikli bir diliniz ve cesaretiniz olması gerekir.

Altındere’de ikisi de olduğu için bu konuya tekrar tekrar uğradığını görüyoruz. Mesela polis arabası gibi boyanmış bir limuzini Çırağan Oteli’nin önüne park ettiği 2019 tarihli işi gibi… Lüksün ve ayrıcalığın simgesi bir mekâna uygun gördüğü denetim ve gerilimi, ışıldakları yanıp sönen ve telsiz sesleri gelen bir limuzinle ifade etmişti

Altındere. 2021’de Eskişehir’deki Odunpazarı Modern’de ‘Maziye Bakma Mevzu Derin’ adlı sergide ise gerçek otomobil boyutlarında bir oyuncak polis arabası sergiledi. Bu araba, 70’lerin teneke oyuncaklarından birinin devasa boyutlarda yeniden üretimiydi. Ve tabii söz konusu oyuncağın tüm masumiyetinin yitirip, alışılmadık boyutuyla ürkütücü bir hale büründüğü, dolayısıyla gerçek anlamına kavuştuğu bir işti bu. Ama en tartışmalı işlerinden biri burada değil Almanya’da gerçekleşmişti. 2009 yılında üstünde Polizei yazan bir Alman polis arabasını ters çevirip Berlin’de sergilemişti. İşin adı ‘Doğrudan Demokrasi Anıtı’ydı ve sokak gösterilerine sempatik bir gönderme içeriyordu…

Halil Altındere’nin ‘kafa dengi’ diyebileceğim sanatçılardan Ahmet Öğüt’ün 2005 yılında yaptığı ‘Başkasının Arabası’ performansını da anmak gerek. Orada Öğüt, park etmiş arabaları üstüne yapıştırdığı kâğıt kaplamalarla polis arabasına dönüştürüyordu. Arabasına dönen kişinin yaşayacağı şaşkınlığı hedefleyen ilk bakışta muzip ve aslında bizi otoriteyle karşılaştırıp onu sorgulamaya yönlendiren güzel bir işti bu.

HAYAT SANATI TAKLİT EDİYOR

Peki emniyetin lüks polis arabalarında böyle bir anlam arayışı var mı? Tabii ki yok. Kara paraya bulaşmış fenomenlerden ve mafya babalarından el konulan 22 lüks araç aralık ayında polis arabasına dönüştürülüp Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü envanterine kaydedildi. Sanki, ‘Kobra Takibi’ dizisindeki Alman otoban polisleri gibi amansız araba takiplerine girişiyorlarmış ve bu hızlı araçlar orada işe yarayacakmış gibi. Ferrari, Bentley, Land Rover, Porche, Mercedes, BMW ve Audi marka bu arabalar sadece İstanbul’un turistik yerlerinde teşhir ediliyor, görenler önünde fotoğraf çektiriyor.

Madem el konuldu, müsadere edildi satılıp devlete gelir yazılması yerine böyle bir gösteri aracı haline getirilmeleri sosyal medyada çokça eleştirildi.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya yaptığı açıklamada Artık bundan böyle bu araçlar, suç örgütlerinin değil; polisimizin emrinde, Milletimizin hizmetinde olacaktır!” dedi. Belli ki İçişleri Bakanlığı bu arabalar aracılığıyla düzenlediği operasyonları tanıtmak, hatırlatmak, görünür kılmak istiyor. Hem topluma karşı bir propaganda hem de yasadışı güçlere karşı bir psikolojik hamle yapıyor. Mafya dizilerinde gördüğümüz o polis-suç örgütü savaşlarında kesilen raconlara, karşı tarafı küçük düşürüp kızdırıp hata yapmaya ve geri adım atmaya iten hamlelere benziyor. Devlet sanki bu arabaların üstüne ‘trafik polisi’ yazarak, suç örgütlerine bir mesaj veriyor.

Benim Taksim meydanında gördüğüm, yarış arabası formundan hemen Ferrari olduğu anlaşılan otomobilin fiyatı Yeni Şafak’ın haberine göre 10 milyon liraymış… Bir kadın polis, içinde oturmuş telefonuyla oynayarak vakit geçiriyordu. Bu pahalı, absürt, şaşırtıcı, anlaması zor iş bir güncel sanat projesi değil. Onu sanat bilgimizle değil, ancak Netflix bilgimizle izah edebiliyoruz. O da yaşadığımız şu zamana yakışıyor doğrusu.

Ama yine de hayatın sanatı taklit ettiği anlardan biri olarak kayda geçmesini tercih ediyorum. Halil Altındere gibi hayata her zaman eleştirel, biraz alaycı ve şakacı bir gözle bakan neşeli bir sanatçının hayal gücünün gerçeğe dönüştüğü bir durum olarak hatırlayacağım ben bunu. Kim bilir belki, sanat devletin güvenlik güçlerine bile ilham vermiştir; olur mu olur????


Cem Erciyes: Gazeteci, yayıncı. 1971 doğumlu Cem Erciyes, İzmir Bornova Anadolu Lisesi’ni ve Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdi. İstanbul Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler dalında yüksek lisans yaptı. Gazeteciliğe 1992’de Dünya Gazetesi’nde başladı. Dünya Kitap dergisi ve kültür sanat sayfalarında çalıştı. 1997 yılında Radikal’e geçti. Kültür Sanat Editörü ve Radikal Kitap Eki Yayın Koordinatörü, Ek Yayınlar Yönetmeni gibi görevler üstlendi… 2016 yılında Doğan Kitap’ın yayın direktörlüğünü üstlendi. Halen bu işi yapıyor. Çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde yazıları yayımlandı. TRT’de, Açık Radyo’da kültür sanat ve tarih programları hazırladı, sundu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cem Erciyes Arşivi