Celal Başlangıç

Celal Başlangıç

Erdoğan ‘kazanarak’ asıl şimdi kaybetti!

AKP'nin alnına tarih boyunca silinmeyecek bir leke sürüldü demokrasi adına. Erdoğan ve AKP devletinin anlamsız bir Evet'i; halkın, sivil toplumun, Gezi ruhunun anlamlı Hayır'ına yenildi!

"Ne pahasına olursa olsun kazanacaktı Epiruslu Pirus. Zafer için her şeyini feda etmeye hazırdı.

Fillerle desteklediği ordusunu sürmüştü Roma’nın üzerine Kral Pirus.

Sonunda savaşı kazanmıştı ama koskoca ordusunu kaybetmişti.

Sağ kalmış birkaç perişan destekçisinin yanında ‘Tanrım, bir daha böyle bir zafer gösterme’ diye mırıldandığı rivayet edilir.

Tarih M.Ö. 280’dir.

Neredeyse üç bin yıl sonra aynen Epiruslu Pirus gibi çıktı sefere.

‘Yapma’ diyen çok oldu, ‘Kazansan bile Pirus Zaferi olur’ dediler ama dinlemedi."

Aynen böyle başlıyordu 16 Nisan referandumundan önce yazdığım son yazı.

Daha referandum sonuçlarını görmeden yazılan bu yazıya atılan başlık zafer  kazananı baştan ilan ediyordu:

"Gezi’nin Hayır’ı, AKP devletinin Evet’ini yendi"

Yazının spotunda da kimin kaybedeceğini ilan etmiştim:

"Evet’in arkasında hazinesiyle, örtülü ödeneğiyle, yargısıyla, polisiyle, imamlarıyla devletin tüm gücü var. Hayır’da ise Gezi ruhu. Sonuç ne olursa olsun Erdoğan bu referandumun kaybedeni."

Bir tek konuda yanılmışım referandum sonuçlarına ilişkin öngörümde; "Pirus Zaferi" olacağını söylemiştim, ama bu referandumdan Erdoğan’a bir "Pirus Zaferi" bile çıkmadı.

"Pirus Savaşı" aşamasında kalmaya mahkum, "kağıt üzerinde galibiyet" görünüyor Cumhurbaşkanı Erdoğan için.

Hiç değilse herkes Pirus’un Roma’ya girdiğinden emin.

Ama herkes, muhtemelen Erdoğan’ın kendisi, partisi AKP de dahil herkes ortada kazanılmış bir zafer olmadığını biliyor.

 

DİPTEN GELEN DALGA AKP'Yİ YIKACAK

AKP içinden yakında başlayacak büyük bir çatırdamanın öncü sarsıntıları başladı.

İktidar partisinde "hile yapmasaydık kazanamazdık" duygusu hakim.

Önümüzde görünen aynen Özal’ın yaşadığı çöküş süreci.

Hem de tam 30 yıl arayla.

1987 yılında siyasi yasakların kaldırılmasına ilişkin referandumu kıl payı kaybetmişti Özal.

1989’da yapılan seçimlerde büyük bir yenilgiye uğradı. Özellikle İstanbul, Ankara, İzmir gibi kentlerde hüsrana dönüştü aldığı yenilgi. Partisi ANAP işte o seçimden sonra dağılmaya başladı.

Erdoğan da 2017 referandumunu "kağıt üzerinde", aynen Özal gibi "kıl payı" kazanmış görünüyor.

Ancak, daha şimdiden İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük kentlerde yenilgiye uğradı.

30 büyükşehirden 17’si Erdoğan’a "Hayır" dedi.

"18 yaşında milletvekili seçilme" numarası da tutmadı AKP’nin. Görünen o ki 18 yaşını doldurup ilk kez oy kullananların yüzde 60’ı da Hayır'cılar arasında.

Saray’ın kamuoyu araştırmacıları bile "kentli, eğitimli, dünyaya entegre, bireysel hak ve özgürlükleri önemseyen bir sosyoloji"nin Erdoğan’a "Hayır" dediğini görüyorlar.

Ükenin; eğitim düzeyi en yüksek, en çok kitap ve gazete okuyan, en çok sinemaya ve tiyatroya giden kesimlerinin yaşadığı kentlerin oyu "Hayır" oldu.

Sanayileşmiş, Gayri Safi Milli Hasıla’nın en büyük payını üreten kentlerde de "Hayır" önde çıktı.

Özellikle metropollerde "dipten gelen dalga"nın AKP’yi yıkıp geçeceğini görüyor partinin kurmayları.

Bütün veriler; aynen 30 yıl önce bir referandumdan sonra Özal’ın ANAP’ını götüren "dip dalgası"nın şu anda AKP’nin çözülmesi için harekete geçtiği yönünde.

1987'de referandumu kaybeden Özal'ın ANAP'ı 1989 seçimlerinde ağır bir hezimete uğradı.

2017 Nisan referandumundan sonra AKP'nin kurmaylarını da 2019 seçimleri korkusu sardı.

Sadece AKP değil aslında, bu referandum sonuçları MHP’de de, CHP’de de yeni "dip dalgaları"na yol açacak.

 

MERKEZ SAĞDA YENİ PARTİ KAÇINILMAZ

Referandumda Erdoğan’ın peşine takılan Devlet Bahçeli partisinin büyük bölümünü peşinden sürükleyemedi. Bahçeli canla başla "Evet" için çalıştı ama kendi tabanının yaklaşık yüzde 70’i "Hayır" dedi.

Meral Akşener’le birlikte Bahçeli’nin diğer muhalifleri Ümit Özdağ, Sinan Oğan ve Koray Aydın’ın da zaferiydi bu sonuç.

Zorla, zorbalıkla, baskıyla, mahkeme oyunlarıyla engellenen MHP kongresini aslında referandum kampanyası sürecinde kazanmışlardı.

Yani MHP başkanı olarak yenilmişti Bahçeli. Daha fazla ısrar ederse tabanını yitirmiş naylon bir partinin genel başkanı olarak bir süre daha bu "zevki" sürdürebilir.

Görünen o ki, Meral Akşener ve diğer muhalifler MHP’ye geri dönemezlerse yeni bir partinin kuruluşu artık Türkiye siyasetinin gündemine girecek.

Ancak bu sadece MHP seçmenini ilgilendiren bir durum olmaktan çok öteye geçecek, merkez sağda yeni bir oluşuma yol açacak.

AKP'den kopanlar, henüz kendine istediği yeri bulamamış merkez sağ ve MHP muhalifleri bir araya gelince, AKP'nin hakim olduğu tabanda ciddi bir daralma gündeme gelebilir.

AKP'nin pek de hakkı olmadığı halde yayıldığı merkez sağdaki kulvardan kendi gerçek kapsama alanına doğru büzüşmesi Erdoğan'ın 2019 seçimlerinde kazanma ihtimalini ciddi biçimde tehlikeye atar.

O zaman AKP bu referandumda olduğu gibi kendisine destek verecek güçte bir MHP de bulamayacak yanında. Çünkü referandum sonrası böyle oluşan bir siyasi tabloda MHP, AKP'nin gölgesinde yaşamaya mahkum bir tabela partisinden öte bir güce sahip olmayacak.

 

CHP'DE YENİ LİDER ARAYIŞI BAŞLADI

CHP'ye gelince... Kemal Kılıçdaroğlu'na tabandan, gençlik kollarından, partinin sol kadrolarından yükselen itirazlar özellikle referandum gecesi ve ertesinde doruk noktaya ulaştı.

Referandum sonrası YSK'yi eleştirirken sık sık yasaların ve anayasanın çiğnendiğini söylüyor CHP lideri Kılıçdaroğlu.

Ancak HDP eşbaşkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile diğer milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırılırken "Anayasaya aykırı ama 'Evet' diyeceğiz" hatasını yapan Kılıçdaroğlu'na Erdoğan'ın daha o tarihte ne kadar büyük bir tuzak kurduğu bugün daha net anlaşılıyor.

CHP liderinin dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda o yanlış kararı olmasa, Demirtaş ve Yüksekdağ gibi HDP Eşbaşkanları referandum sürecinde içeride değil de, dışarıda olsalardı herkes sonucun hileyle bile kapatılamayacak kadar Hayır'dan yana olacağına çok emin.

Bu yüzden Erdoğan'ın tuzağına kolayca düşen Kılıçdaroğlu'nun liderliği bugün daha fazla tartışma konusu.

Şu anda CHP içinde de yeni lider arayışlarına dönük büyük bir hareketlilik yaşanıyor.

Sadece AKP'de, MHP'de, merkez sağda değil, referandum sonrası CHP'de de genel merkez kadroları ve parti lideri dahil, büyük bir tartışma süreci başlayacak.

Çünkü bu referandumda yüzde 50 dolayında Hayır çıkması, Erdoğan'ın karşısında büyük bir muhalefet cephesinin oluştuğunu gösteriyor. Bu cephenin en büyük parçası CHP'nin gerek merkez yönetiminin, gerek liderliğinin böyle ağır bir yükü taşıyıp taşıyamayacağı belki de bir kurultay nedeni olacak.

CHP tabanının arayışı; yüzde 50'ye yakın bir muhalefet potansiyelini yönetecek, yönlendirecek akılda, beceride, birikimde olan bir genel merkeze ve lidere yönelecek.

 

MUHALEFET ERDOĞAN'A TEŞEKKÜR ETMELİ!

Aslında Türkiye'yi gerek süreç, gerekse de sonuç olarak şeffaf, adil ve meşru olmayan bir refeerandum sürecine sokan Cumhurbaşkanı Erdoğan ne kadar büyük bir hata yaptığını önümüzdeki günlerde daha net görecek.

Birincisi, 1 Kasım seçimlerinden büyük bir mağlubiyet, yenilmişlik, ezilmiş duygusuyla çıkan muhalefet, refarandum süreci ve sonrasında silkinip kendine geldi. Şu anda da kendisini çok güçlü hissediyor.

Bu açıdan Türkiye'deki muhalefet Erdoğan'a ne kadar teşekkür etse azdır.

İkincisi de, Erdoğan insanların önüne öylesine akıl dışı, öylesine kabul edilemez bir rejim dayattı ki, anti-kapitalist Müslümanından demokrat müslümanına, muhafazakar demokratına, Kürt siyasal hareketinden Türk milliyetçilerine, Kemalistinden, Ulusalcısından, solcusundan, sosyal demokratından, liberelinden sosyalistine, komünistine kadar çok farklı kesimlerin bir araya gelmesini, ortak bir "Hayır"da birleşmesini sağladı.

Bu Hayır'daki en belirgin ortak payda da tek adam yönetimine, diktatörlüğe karşı çıkmak, demokrasiden yana olmaktı.

Çünkü Milli Görüşçüsünden muhalif ülkücüsüne, ulusalcısına kadar demokrasiyi en dert edinmeyen kesimler de anladılar ki "Erdoğan demokrasisi"nde kendilerine hayat hakkı yok.

Türkiyeli muhalifler bir araya gelmesi imkansız bütün "benzemezleri" bir "Hayır"da buluşturduğu için de Erdoğan'a teşekkür etmeliler.

Sonuç olarak gayrimeşru bir propaganda sürecinden, şaibeli seçim sonuçlarıyla "referandum zaferi" çıkartma çabasındaki Erdoğan ve yandaşları büyük bir hasar görecek.

Bu ülkeye böylesine bir "referandum rezilliği" yaşatan Erdoğan ve partisi AKP'nin alnına tarih boyunca silinmeyecek kara bir leke sürüldü demokrasi adına.

Aslında bu Erdoğan'ın ve AKP devletinin üçüncü yenilgisi.

Gezi'de ve 7 Haziran seçimlerinde yenildi Erdoğan. Muhalefet arkasını getirmeyi beceremedi.

Ama bu sefer Erdoğan "kazanarak" asıl şimdi kaybetti.

Erdoğan ve AKP devletinin anlamsız bir Evet'i; halkın, sivil toplumun, Gezi ruhunun anlamlı Hayır'ına yenildi!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Celal Başlangıç Arşivi