Celal Başlangıç
Erdoğan tabuta yaslanınca erken seçim oluyor!
Genç ölümlerin acımasız yüzü ve devletin güvenlik güçlerinin gölgesi vurmuştu Suruç’a.
Kentin bütün giriş ve çıkışları jandarmalarla polislerle tutulmuştu.
Bütün kepenkleri kapalıydı Suruç’un.
20 Temmuz 2015’te IŞİD’in yaptığı bombalı saldırıda 33 gencin yaşamını yitirdiği, 100’den fazlasının yaralandığı Amara Kültür Merkezi’nin bahçesi bir "taziye" alanına dönüşüvermişti.
Suruç’ta IŞİD bombasının yol açtığı katliamı duyar duymaz yola çıkmıştım İstanbul’dan.
Uçakla Diyarbakır’a, karayoluyla Urfa üzerinden Suruç’a ulaşmayı planlıyordum.
Daha İstanbul’dan yola çıkarken Cumhuriyet Gazetesi’nden arkadaşlar aramışlardı "Bu katliamın nedenleri üzerine bize bir analiz yazar mısın?" diye.
Takside, otobüste, uçakta yazımı bitirip Cumhuriyet’e yetiştirmiştim.
Daha Suruç’u görmemiştim ama adım gibi emin olduğum bir tespiti yazının başlığına taşımıştım:
"Erken seçim kampanyası IŞİD katliamıyla başladı!"
Cumhuriyet’e 20 Temmuz 2015’te sıcağı sıcağına yazdığım analiz aynen şu tümceyle bitiyordu:
"Sonuç olarak diyebiliriz ki IŞİD, Suriye’de ‘vekaleten’ yürüttüğü savaşı artık Türkiye topraklarına taşımış ve iyice köşeye sıkışmış AKP ve Erdoğan için erken seçim kampanyasını Suruç katliamıyla başlatmıştır!"
Bu tespiti yaptığımda daha ortada erken seçim falan yoktu. Ama bütün veriler AKP’nin kanlı bir süreçte gideceği erken seçimi işaret ediyordu.
7 Haziran 2015 seçimlerinde özellikle HDP’nin vurduğu ağır darbeyle tek başına iktidar olamayan AKP bir yandan CHP ile göstermelik bir koalisyon pazarlığı yapıyordu, diğer yandan erken seçim koşullarının yaratılması için MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli kayıtsız şartsız Erdoğan’a destek veriyordu.
AKP’nin iktidarı yitirdiği 7 Haziran 2015 seçimlerinin üzerinden henüz 44 gün geçmişti ki, 20 Temmuz’da IŞİD bombacıları Suruç’ta bir katliam yaptı.
İnsanlar bu katliamın acısını yaşarken, çok değil, iki gün sonra, 22 Temmuz 2015 Ceylanpınar’da iki polis evlerinde susturuculu silahlarla öldürüldü.
Bu cinayetler anında PKK’nin üzerine yıkıldı. Hatta, IŞİD saldırısını püskürtüp bu cihatçı çetelere bölgede ilk yenilgiyi tattıran, IŞİD’in yenilgiye uğratılabilir olduğunu bütün dünyaya gösteren Kobane’deki YPG’lilerin üzerine yıkılmaya çalışıldı.
Hatta, cinayetleri işleyenlerin sınırı geçerek Kobane’den geldiği, sonrasında aynı yoldan geri döndüğünü iddia ederek Kobane’deki Kürtleri kriminalize etmeye, oraya bir silahlı saldırısı bahanesi üretmeye çalıştılar.
Bu kocaman bir yalandı. Bugün bile açın Ceylanpınar’daki iki polisin öldürülmesiyle ilgili dava dosyasını, içinde AKP devletinin parmak izinden başka hiçbir suçlu bulamayacaksınız.
Ancak bu provokasyon AKP’nin "çözüm süreci"ni bittiğini ilan etmek için bir bahane oldu.
24 Temmuz 2015’te uçaklar Kandil’i bombalamaya başladı.
Artık AKP Türkiye’yi bugün de giderek ağırlaşan koşullarda yaşanan kanlı bir sürece sokmuştu.
Dikkat edin, bu tarihte henüz Türkiye’de erken seçim kararı alınmamıştı. Türkiye’nin yönetiminde iktidarını 7 Haziran seçimleriyle yitirmiş bir AKP hükümeti vardı.
Evet, AKP’nin "erken seçim kampanyası"nı 20 Temmuz’da Suruç’ta yaptığı katliamla IŞİD canileri başlatmıştı.
AKP de bu başlayan kampanyayı Ceylanpınar’da öldürülen iki polisin cinayetini PKK’nin üzerine yıkarak, Kandil’i bombalayarak, Kürt kentlerinde yıkımlara yol açan bir çatışmanın içine girerek sürdürüyordu.
İşte tam bu sırada, yani AKP erken seçim kararı henüz alınmadan erken seçim kampanyasını sürdürürken, Cumhurbaşkanı Erdoğan Hakkari’de yaşamını yitiren bir Özel Harekat Komiserinin cenaze törenine katıldı Trabzon’da.
Yaşamını yitiren komiserin Türk bayrağına sarılı tabutunu adeta bir miting kürsüsü olarak kullanıp elini üzerine koydu ve cenazeyi kaldıran imamın yanında "ikinci bir imam olarak" resmen nutuk attı cami avlusunda.
Tarih, 16 Ağustos 2015.
Bundan tam dokuz gün sonra, 25 Ağustos 2015’te Yüksek Seçim Kurulu, 1 Kasım 2015’te erken seçim yapılmasına karar verdi.
İktidarın yarattığı büyük bir baskı ve şiddet ortamında yapılan 1 Kasım seçimlerinde AKP tekrar tek başına iktidar olacak bir çoğunluğu elde etti.
Erdoğan’ın eli Türk bayrağına sarılı tabuta değdikten, cenazeyi bir miting kürsüsü gibi kullanmasından yaklaşık 2,5 ay sonra Türkiye erken seçime gitmişti.
Erdoğan’ın iktidarı açısından bugünkü süreçte 7 Haziran seçimleri öncesi bir durum yaşanıyor.
Normal olarak 2019 Mart’ında yapılması öngörülen yerel seçimlerde AKP’nin İstanbul ve Ankara gibi kentlerde belediye başkanlıklarını yitireceği neredeyse kesin sonuçtu.
2019’un Kasım’ında yapılması beklenen Cumhurbaşkanlığı seçimini ilk turda Erdoğan’ın kazanmasını neredeyse hiçbir kamuoyu araştırma şirketi ön görmüyordu ve ikinci turda Erdoğan’ın yitirme ihtimalini daha yüksek görüyordu.
İşte böyle bir ortamda, 20 Ocak günü Afrin saldırısı başladı.
AKP iktidarının bu saldırı için hiçbir inandırıcı gerekçesi yoktu.
Bu nedenle Beştepe’deki Saray, kapısına bağladığı medya kılıklı "saray tellallarını", "bu kapıya bağlı olman yetmez, bir de esas duruşa geçeceksin" diye zapturapt altına aldı.
Bu zamana kadar "Erdoğan karşıtı" görünümlü ana muhalefet partisi CHP’nin genel merkez yönetimi ile yeni muhalefet partisi İYİ Parti Saray’ın kapısında esas duruşa geçti.
AKP, Afrin saldırısındaki haksızlığının üstünü örtmek için "barış" diyen herkesi "terörist" ilan etti. Sosyal medyada her "barış" diyenin hala daha her gece evini basıyor, gözaltına alıyor güvenlik güçleri…
Böyle büyük bir "korku tapınağı" yaratıldı bugünlerde Türkiye’de.
Artık "barış" istemek suç, bütün uluslararası sözleşmelerde, çağdaş dünyada bugüne dek oluşmuş hukuk ve vicdan kriterlerinde suç sayılan "savaş çığırtkanlığı" serbest.
İşte böyle bir ortamda, Afrin saldırısında yaşamını yitiren astsubayın önceki gün, 23 Ocak 2018’de cenaze töreni vardı Ankara’da.
Erdoğan, 1 Kasım seçimleri öncesinde olduğu gibi cenazeyi kaldıran imamla birlikte namaz sonrası Türk bayrağına sarılmış tabutun başındaydı.
Yine aynen elini dayadığı Türk bayrağına sarılı tabutu bir kürsü, cami avlusunu miting meydanı olarak kullandı.
Aslında bu Türkiye’de iki farklı iktidarın buluşması.
Kürtlerin sadece Türkiye’de değil, sınır ötesinde de tek bir statü elde etmesini "savaş sebebi" sayan Türkiye Cumhuriyeti’nin genetik kodlarıyla, iktidarı asla kaybetme şansı olmayan; ucunda kan deryası da olsa, binlerce can da yitse iktidarını korumak mecburiyetinde olan Erdoğan’ın ortak paydasıdır Afrin saldırısı.
T.C.’nin çelik çekirdeğiyle Erdoğan’ın amaçları bir kez daha örtüştü.
Bu oyun bozulmazsa yaşanan sürecin arkası "erken cumhurbaşkanlığı seçimi"dir.
Çünkü artık iktidarda kalabilme gücünü kanla ve savaşla elde etmektedir.
Erdoğan, ne zaman bir tabuta yaslansa, elini ne zaman Türk bayrağına sarılı bir tabuta koysa arkasından erken seçim gelmektedir.