Celal Başlangıç
‘İçişleri Bakanı olarak pazarlanmış bir uşak’
Siyaseten iyice gözleri dönmüş bunların.
Hatta sorun siyasi olmaktan çıkmış, psikolojik bir rahatsızlık boyutuna varmış.
CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun başlattığı, katılımın her geçen gün arttığı Adalet Yürüyüşü zaten sallantıda olan ruhsal dengelerini iyice bozmuş.
Her baktıkları yerde ya "terörist" görüyorlar ya "darbeci" ya "vatan haini" ya da "dış güçlerin uşağı".
İşlerini, mesleklerini, öğrencilerini, yaşamlarını geri almak için bedenlerini ölüme yatıran eğitimciler "terörist".
Bu en masum, en insani eyleme en barışçıl desteği verenler "terörist".
Onların ölümüne bir bildiriyle karşı çıkan aydınlar ve sanatçılar "terör destekçisi".
Bu bildiriyi ilan olarak yayınlayan gazeteler "terör örgütüne cesaret verenler".
Bütün bunları söyleyen tek partinin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu yanıt veremiyor elbette "Bu insanlar işlerinden atılana kadar ‘terörist’ değildi de, eyleme çıktıklarında mı farkına vardın ‘terörist’ olduklarının" sorusuna.
Tek bir sabıka kayıtları olmadığı, haklarında tek bir mahkeme kararları bulunmadığı halde işlerine dönmek istedikleri için bedenlerini ortaya koyarak eylem yapan insanlara "terörist" iftirası atan İçişleri Bakanları ancak faşist rejimlere yakışır.
Belli ki, Soylu da "Erdoğan rejimi"ne pek yakışmış.
Ne kadar yakıştığını da Prof. Dr. Baskın Oran’ın geçen hafta Artı Gerçek ile Agos Gazetesi ve T 24’te eş zamanlı yayınlanan yazısına gösterdiği tepkiyle bir kez daha kanıtladı.
Baskın Hoca "Kürtler üzerine bazı trajikomiik deneyler" başlıklı yazısının başında "15 Temmuz darbe parodisinden bu yana yaşanmışları alacağım yalnızca. Yorum da yapmayacağım. İnanması biraz güç olabilecekler için internet kaynağı vereceğim sadece" diyor.
Bir de uyarısı var yazısına başlarken:
"Toplu halde Kürt gazetesi, dergisi, ajansı, enstitüsü vs. kapatma, Kürt belediyelerine ilçe kaymakamlarını kayyım atama, eşbaşkanları tutuklama, sırayla her HDP milletvekili için ‘Cezaevlerimizi Tanıtıyoruz’ turları düzenleme gibi ‘keyfekederleşmiş’ uygulamalardan bu yazıda bahsetmeyeceğim. Özellikle de PÖH ve JÖH tarafından iftiharla fotoğraflanarak internete konulan Cizre, Şırnak, Lice bodrum sefalarını es geçeceğim."
Sonra, geçtiğimiz bir yıl içersinde Kürtlere karşı yapılan "sıradan" uygulamaları "özel bir grubu bütünüyle çileden çıkarmak için yapılan deneyler" diye adlandırarak, tek bir yorum yapmadan, tarih ve kaynak göstererek tek tek sıralamış Baskın Hoca.
Kürtçe türkü söyledikleri için polis tarafından darp edilen ve tutuklanan gençler...
"Çözüm falan yok artık, o fırsatı kaçırdılar" diyen Başbakan Yıldırım....
Derik Belediyesinin Türkçe, Kürtçe, Ermenice tabelasını söken belediye kayyımı ilçe kaymakamı....
Dersim’de bir düğünde Kürtçe türkü okudukları için "terör örgütü propagandası"ndan gözaltına alınan Grup Çığlık’ın elemanları...
Milletvekili Orhan Doğan’ın anıtını, Roboski anıtını, Uğur Kaymaz anıtını, Ahmed-i Hani anıtını yıktıran, Tahir Elçi Parkı’nın adını atıp bir korucunun adını koyan kayyımlar...
Çatışmada öldürülen PKK’lilerin cenazelerinin yıkanmasını ve defin işlemini yasaklayan kayyım...
Liste böyle uzayıp gidiyor.
Hiçbiri yalanlanmamış, tekzip edilmemiş, kaynağı belli haberler.
Tek bir yorum yapmamış Baskın Hoca bu haberlere ilişkin. Sadece alt alta sıralamış.
Gelin görün ki, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu çok kızmış bu yazıya.
Belli ki kendi yarattıkları Türkiye manzaralarından kendileri de nefret ediyor. Yüzlerine aynayı tutan herkese en ağır hakaretlerle saldırıyorlar.
Bakan Soylu da tweet atarak yapmış suç duyurusunu:
"Kendisini ilim adamı diye pazarlamış yazısının her kelimesini alçakça kurgulamış bir uşak Baskın Oran hakkında suç duyurusunda bulunuyorum."
Oysa Baskın Hoca bu İçişleri Bakanı’nın Türkiye’yi ne hale getirdiğinin yorumsuz bir fotoğrafını çekmiş sadece.
Buna bile kızıp tepkisini ağır bir hakarete dönüştürmüş Bakan Soylu.
Bu hakaretin ne kadar ağır olduğunun daha iyi anlaşılması için Baskın Hoca’nın mesleğini ve adını bu tweetten çıkartıp Bakan Soylu’nunkini koyalım bakalım ortaya çıkan tablo kimin hoşuna gidecek:
"Kendisini İçişleri Bakanı diye pazarlamış yazısının her kelimesini alçakça kurgulamış bir uşak Süleyman Soylu hakkında suç duyurusunda bulunuyorum."
Beğendiniz mi?
Bakan Soylu’nun yarattığı bu tabloyu güzel bulan, beğenen, "nezaket dahilinde" diye değerlendiren beri gelsin.
Bu kadar kabalık ancak büyük bir kızgınlığın eseri olabilir.
Her baktığınız yerde "terörist", "darbeci", "satılık", "uşak", "terör destekçisi" görüyorsunuz.
İşte bu yüzden kendi yarattığınız ülkeden bile nefret ediyorsunuz.