Celal Başlangıç
İki ‘Reis’ arasına sıkışmış çaresizlik!
Şüpheli bir hesaptan atılan iki tweet Türkiye’de adeta deprem etkisi yaratmıştı geçtiğimiz Pazar günü.
Katar’daki Tarık Bin Ziyad üssünden geçiş yapan denizaltı SAT timleri Birleşik Arap Emirliği (BAE)’nin Al Mirfa bölgesinde bir evde kalan Sedat Peker’e operasyon yapmıştı.
BAE istihbaratı çatışmaya girmeden çekilmişti, adamları da direnmemişti.
Operasyona Genelkurmay komutasında İHA desteği ile anlık bilgi ve yönlendirme sağlanmıştı.
Üsse getirilen Sedat Peker’in ifadesi alınıyordu, resmi açıklama gece yarısı yapılacaktı.
Bu haberi veren söz konusu şüpheli hesap ayrıca bir de tespit yapıyordu:
"Türkiye bölgesel gücünü pekiştirdi."
Bu mesajdan sonra müthiş bir hareketlenme başladı; herkes daha çok bilgi almak için birbirini arıyor, sosyal medya mesajları bir daha, bir daha taranıyordu "yeni bir gelişme var mı" diye.
Ülke sanki ayağa kalkmıştı; kimi "konum at Sedat abi sana geliyoruz" diye mesaj atıyor, bazıları "deisti, ateisti, agnostiği dua etti… 19 yılda dinden imandan çıkanlar dine imana geldi" diyordu.
İçlerinde "Sedat Peker için bu kadar endişe edip üzüleceğim aklımın ucundan dahi geçmezdi" diye kendine şaşıranlar vardı.
Oysa daha düne kadar Saray iktidarının ihtiyacı olan "korku iklimi"ni yaratmak için AKP’nin özel harp aparatı olarak görev yapıyordu Sedat Peker.
AKP’li vekilin isteği üzerine karakolda eski AKP’li başka bir vekili dövdürmüştü.
AKP’nin medyayı ele geçirme planının bir parçası olarak iktidar milletvekilinin isteği üzerine gazete ve televizyon bastırtmıştı adamlarına.
Türkiye’nin dört bir yanında Erdoğan’a destek mitingleri yapmış, toplumun çeşitli kesimlerine Saray iktidarının sürmesi için kanlı ayarlar vermişti.
1 Kasım 2015 seçimlerine doğru giderken gerçekleştirilen 10 Ekim katliamından bir gün önce Rize’de yapılan "teröre lanet" mitinginde Erdoğan posterinin altında konuşmuştu Sedat Peker:
"Adeta dünyanın şah damarı kesilmişcesine oluk oluk hepsinin kanlarını akıtacağız. Nehirler dolusu kanları aktıkları zaman anlayacaklar."
Barış Akademisyenlerinin Kürt sorununun kanla bastırılmasına karşı yayınladıkları "Bu suça ortak olmayacağız" başlıklı bildiri nedeniyle hedefine aydınları almıştı:
"Oluk oluk kanlarınızı akıtacağız ve akan kanlarınızda duş alacağız."
Saray’ın gölgesinde kin ve nefret saçmış, toplumun çok geniş bir kesimini tehdit etmişti:
"Cezaevleri de bir gün basılacak. Ancak onların hayal ettiği gibi değil. Dışarıda yakaladıklarımızın hepsini ağaçlara, bayrak direklerine astıktan sonra cezaevlerine de gireceğiz. Onları cezaevlerinde de asacağız. Boyunlarından asacağız bayrak direklerine."
Hatta yurt dışına çıkmadan kısa bir süre önce iç savaş çağrısı bile yapmıştı:
"Silah iyi insanların elinde bir güvencedir. Bu sebeple imkanı olanlar ruhsatlı silahlar, av tüfekleri alsınlar, mutlaka hazırlıklı olsunlar."
Neyse ki Sedat Peker’den evine döndüğüne dair mesaj gelince herkes derin bir "oh" çekti. Yani o şüpheli hesapta yazıldığı gibi Türkiye bölgesel gücünü henüz pekiştirmemişti!
İşte önceki gün yaşananlar da gösterdi ki, düne kadar AKP iktidarı lehine korku iklimi yaratan; muhaliflere, aydınlara kanlı tehditler savuran Saray yandaşı ve suç örgütü lideri Sedat Peker şimdi belli ki muhaliflerin umudu olmuş durumda.
Bu iktidarın baskıcı, yasakçı, ceberut uygulamalarından bunalanlar, Erdoğan’dan kurtulmak için bir umut olarak gördüler Sedat Peker’i.
Kabul etmek gerekir ki, Peker de Erdoğan iktidarına ağır hasar verdi şu son 40 gün içersinde yaptığı yayınlarla.
İşin ilginci sadece geniş bir kitleye, 100 milyonu aşan izleyiciye ulaşmakla kalmadı Peker, aynı zamanda mesajlarını hem AKP hem de küçük ortağı MHP’nin tabanına ulaştırdı.
Ancak Pazar günü yalan çıkan operasyon haberi sonrasında Peker’in yaklaşık 10 saat ortadan kaybolması çeşitli kuşkuları da akla getirmedi değil. Herkes birbirine "Pazarlık mı yaptı, artık ifşaatları sürdürmeyecek mi" diye sormaya başladı.
Dün itibarıyla söylemek gerekirse Peker’in yakın çevresinden gelen haberler son konumunda bir değişiklik olmadığı yolundaydı.
Ulaşan bilgilere göre Peker yayınlarına devam edecekti. Ayrıca Suriye’ye dönük işlenen savaş suçlarına ilişkin açıklamalarını sürdürecekti. Hatta bu arada 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili bir dosya açacaktı.
BAE’de Pazar günü "bir fırıldağın döndüğü" kesindi ama dün gelen bilgiler Peker’in bir süre daha bu ülkede kalmaya devam edeceği yönündeydi.
Bir de önceki akşam ortaya çıkmasından sonra attığı altıncı mesajdaki bir cümleye dikkat çekiyordu Peker’in çevresindekiler. O mesajda Peker "Tabi ki bu süre zarfında gereği eğer yapılmazsa, yapmayanlarla ilgili söyleyecek sözlerimiz de elbet olacaktır" diyordu.
İlk bakışta hedefine koyduğu İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu hala görevden almayan Erdoğan’a yönelik görünüyordu bu cümle.
Ancak Peker’in yakın çevresi "Sadece onunla sınırlı değil" diye itiraz ediyordu, "Aynı zamanda hem muhalefeti hem de ifşaatlarına rağmen harekete geçmeyen yargıyı da kastetti."
Nitekim dün akşam attığı beş mesajla Soylu’nun yanı sıra yargıya da dokunacağının işaretini verdi Sedat Peker. Şöyle cümleler vardı Peker’in dünkü mesajlarında:
"Süslü Sülüman sana söz veriyorum, seni yüce divanda yargılatacağım. Seni rezil rüsva edeceğim. Anadolu adliyesinde ortak çalıştığın savcıları, o savcıların çocukları üzerinden yaptıkları serveti bir bir anlatacağım. Seni mahvedeceğim", "Anadolu adliyesindeki sana bağlı savcılar ve İstanbul’daki istihbarattan sorumlu il emniyet müdür yardımcısıyla Thodex operasyonunu nasıl yönlendirdiğinizi, yeğenin ve oğlun vasıtasıyla bu şahısla irtibat kurup yurt dışında bu paranın büyük kısmını nasıl aldığınızı da anlatacağım."
Peker’in kısa bir aradan sonra "yeniden sahalara dönmesi" Saray iktidarından kurtulmak isteyenleri yeniden umutlandırdı.
Bir toplum düşünün ki, istemediği iktidardan kurtulmak için umudunu bir suç örgütü liderine bağlamış.
Bu durum özellikle kendisini iktidar alternatifi olarak gören Millet İttifakı’nı oluşturan CHP ve İYİ Parti için doğru kavranması gereken bir gelişme.
Ya iktidar alternatifi muhalefet partileri Erdoğan’a karşı yeterli muhalefet yapamıyor ya da çok iyi muhalefet yapıyor ama bunu halk anlamayıp mevcut iktidardan kurtulmak için bir suç örgütü liderinin peşinden gidiyor.
Gerçek ne olursa olsun sonuç olarak bu iktidar alternatifi olduğunu iddia eden muhalefet partileri için büyük bir başarısızlıktır.
Ya muhalefet yapamıyorlar ya da yaptıkları muhalefet biçimi bu iktidardan kurtulmak isteyen insanları ikna edecek düzeyde değil.
Sedat Peker’in ifşaatlarından sadece AKP’ye verdiği kahveleri eleştirip Suriye’ye giden silahları görmezden gelmekle de muhalefet yapılamayacağı kesin.
Daha iki ay öncesine kadar "Reis" denilince akla Erdoğan geliyordu.
Ancak ilk videosunu yayınladığı 2 Mayıs’tan sonra artık akla gelen tek "Reis" Sedat Peker oldu.
Yani bir suç örgütü lideri "Reis" lakabını Erdoğan’ın elinden aldı.
Ceberut Saray iktidarından tez zamanda kurtulmak isteyenlere de iki "Reis" arasında sıkışmanın çaresizliği kaldı.