İki tersane iki dünya

Haliç tersanelerinin, CHP’li belediye tarafından yönetilen Haliç Tersanesi adlı kısmı hala üretime devam ediyor ve bir yandan konserler düzenleniyor, resim sergileri açılıyor. AKP’nin yönettiği Camialtı ve Taşkızak tersanelerinin ise ismi bile kalmadı.

Geçen hafta İstanbul Sanat adıyla bir kültür merkezi ve müze olarak kent hayatına katılan Haliç Tersanesi’ni yazmıştım. Üretime hala devam eden, dünyanın bu en eski tersanesini İBB aynı zamanda bir kültür merkezi olarak halkın kullanımına açtı. Peki bu tersanenin kardeşlerinin, Haliç kıyısındaki diğer tersanelerin durumu ne? Onlar artık yok, isimleri ‘Tersane İstanbul’ oldu ve gelir getirebilecek her tür yapının yer aldığı bir komplekse dönüşmüş durumdalar.

Tersane İstanbul’u iki yıl önce Kısa Dalga’da anlatmıştım. Burası, eski Camialtı ve Taşkızak tersanelerinin üstüne kuruluyor. Projenin ilk sahibi Fettah Tamince daha sonra iş uzadıkça yeni ortaklar edindi. Ama AKP iktidarı da projenin gerçekleşmesi için her imkanı sundu. Kasımpaşa’nın altından tünel geçirildi, tarihi binalar yıkılıp yollar genişletildi, her tür yapılaşma izinleri verildi. Neticede 1100 odalı beş otel, 270 mağaza, dört müze ve 660 konuttan oluşan kompleksin tamamlanmasına az kaldı. Dört müzeden birin Koç ailesinin kurduğu, Türkiye’nin ilk özel müzelerinden biri olan Sadberk Hanım olduğu biliniyor. Sarıyer’deki bir yalıda onlarca yıldır hizmet veren müzenin buraya taşınacağı söyleniyor. Sözü edilen ikinci müze Tayyip Erdoğan Müzesi, ya da projelenen adıyla Cumhurbaşkanlığı Müzesi olacak. Fettah Tamince konuyla ilgili soruyu bir söyleşisinde ‘İçeride değil ama hemen yanımızda’ diye yanıtlıyor.

TAYYİP ERDOĞAN MÜZESİ

İleride çok konuşacağımızı sandığım bu müze, üstünde durulmayı hak ediyor. Müze binası aslında tarihi Haliç tersanelerinin bir parçası olan Divanhane Binası. Kasımpaşa’da bugünkü Haliç Tersanesi’nin bittiği yerde yer alan tarihi bina bu kıyının en dikkat çekici eserlerinden biri. 15. Yüzyıldan itibaren aynı yerde hep donanmayı yöneten Kaptan-ı Derya’nın kaldığı bir köşk olmuş. 1869’da mimar Sarkis Balyan tarafından yapılan bu küçük saray, beşinci divanhane binası olarak geçiyor. En son Bahriye Nezareti olarak kullanılan bina Cumhuriyet döneminde Kuzey Deniz Saha Komutanlığı olmuş. İşte bu tarihi bina 2022’de Cumhurbaşkanlığı’na devredildi.

Uzunca bir süredir çatısı kaldırılmış, üstü kapatılmış vaziyette kapsamlı bir restorasyonda olduğunu görüyorduk. Tayyip Erdoğan’ın da inşaatını bizzat ziyaret ettiği yer, bittiğinde kendisini anlatan bir müze olacak. Erdoğan’a, doğup büyüdüğü Kasımpaşa’da eski bir saraydan dönüştürülmüş bir müze armağan etmek de devasa bir dönüşüm projesinin küçük bir jesti sayılabilir… Tabii jestin maddi kısmı Tersane İstanbul yatırımcılarına kalmamış, yanlış anlaşılmasın. Restorasyon ve müze kurma işi tamamen devlete ait bir harcama. İçini donatma işini de 2022’de ailesi tarafından kurulan Recep Tayyip Erdoğan Vakfı üstlenecek gibi görünüyor. Çünkü vakfın kuruluş amacı şöyle belirtilmiş: “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsi eşyalarıyla, görevi sırasında kendisine hediye edilen eşyaların sergileneceği bir müze ile kütüphane kurulması”

İster Sadberk Hanım ister Tayyip Erdoğan olsun isterse çağdaş sanat galerisi. Müzeler işin süsü ve cazibesi. Esas hedef otel ve apart diye anılan rezidans daireleri. Haliçte bugüne kadar yapılmış en büyük bina olan yapının Rixos Otel olacağı anlaşılıyor. Onun arkasında ve etrafında ise konutlar yer alacak. Tersane İstanbul 49 yıllığına hazineden kiralanmış bir alana yapıldığı için konutları kalıcı olarak satmak mümkün değil. Onun da çaresi bulunmuş; ‘zamanlı tapu’ devredilecekmiş. Üstelik bu tapular önce, TC vatandaşlığı almak isteyen yabancılar için satışa açılmış görünüyor.

Fiyatlar, ‘bu yatırım fırsatı kaçmaz’ diyen Şerif The Broker adlı emlak danışmanına göre 550 bin dolar ile 7-8 milyon dolar arasında değişiyor.

Emlak kulislerindeki haberlerden anlaşılan bu otel ve rezidansların nihayet bu yıl hizmete gireceği görülüyor. Ama kimin hizmetine girecek? O muazzam paraları ödeyenlerin, o çok şık restoran ve dükkanların müşterisi olmak isteyenlerin. Haliç Port diye de anılan bu projenin, diğer ‘port’ta, yani Galata Port’ta olduğu gibi isteyenlere küçük bir aramadan geçmek koşuluyla sahilinde yürüme imkânı vereceğinden bile şüpheliyim.

Geçen hafta da yazdığım gibi, şöyle bir genelleme yapabiliriz: “İşlevini yitirmiş devlet binalarını sağcı belediyeler ranta, solcu belediyeler kamusal alana dönüştürür” Bunun en bariz örneği vaktiyle üçe bölünen tarihi Haliç tersaneleri. CHP’li belediyenin yönettiği Haliç Tersanesi adlı kısım hala üretime devam ediyor ve bir yandan ücretsiz konserler düzenleniyor, devasa resim sergileri açılıyor. AKP iktidarının yönettiği Camialtı ve Taşkızak tersanelerinin ise ismi bile kalmadı, orası artık Tersane İstanbul.

Son bir not: Bu konuda yıllardır mücadele eden, belediyenin son projesini de eleştiren Haliç Dayanışması’na da toplumcu bir bakış açısı için mutlaka kulak verilmesini öneririm.

Harita: Haliç Dayanışması


Cem Erciyes: Gazeteci, yayıncı. 1971 doğumlu Cem Erciyes, İzmir Bornova Anadolu Lisesi’ni ve Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdi. İstanbul Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler dalında yüksek lisans yaptı. Gazeteciliğe 1992’de Dünya Gazetesi’nde başladı. Dünya Kitap dergisi ve kültür sanat sayfalarında çalıştı. 1997 yılında Radikal’e geçti. Kültür Sanat Editörü ve Radikal Kitap Eki Yayın Koordinatörü, Ek Yayınlar Yönetmeni gibi görevler üstlendi… 2016 yılında Doğan Kitap’ın yayın direktörlüğünü üstlendi. Halen bu işi yapıyor. Çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde yazıları yayımlandı. TRT’de, Açık Radyo’da kültür sanat ve tarih programları hazırladı, sundu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cem Erciyes Arşivi