Ali Duran Topuz

Ali Duran Topuz

İktidar için kriz, İmamoğlu için liderlik vakti

Erdoğan artık rakipsiz değil, İmamoğlu “altılı masa” türü getirisi götürüsünden düşük ittifaklara mecbur değil. İktidar bir meşruiyet krizine sürüklenmek üzereyken, İmamoğlu bir liderlik seyrüseferi için yelkenlerini şişirdi.

Seçmen deyip geçmemek lazım imiş! 2023 seçimlerinde iktidarın zaferi ve muhalefetin hezimeti, 31 Mart seçimlerini iktidar için kolay, muhalefet için zor hale getirmiş görünüyordu.
Deniliyordu ki, depremdeki iktidar becereksizlikleri ve kötülüklerine rağmen, ekonomideki kötü gidişe rağmen bu seçmen hâlâ iktidar diyorsa ne diyelim! İktidar da bu fikri çok sevmiş olacak ki, konut kiraları ve konut fiyatlarının ortalığı kasıp kavurduğu sırada Ankara’ya bir emlak baronunu aday göstermekten çekinmedi, İstanbul’a da bildiği tek şey inşaat sektörünün kâr ve rant marjlarını yükseltmek için emir eri olarak çalışmak olan Murat Kurum’u koymakta bir beis görmedi. Sanıyordu ki ne facialar ne de ekonomik ızdırap seçmeni iktidardan vaz geçiremez. Tabii bir de iktidarın seçtiği rejimin ve yönetim modelinin mecbur bıraktığı bir tarzdı bu: Sadece emir dinleyen, kişisel varlık ve karakter göstermekten uzak, sadece Erdoğan’a borçlu olarak var olduğunu bilen kişilerle yol yürümek. Fakat tabii olma dışında bir varlık göstermeyi bilmeyen kişilerin her zaman seçmen nezdinde sırf arkalarında Erdoğan var diye itibar göreceğini düşünmek hiç doğru değilmiş, görülmüş oldu.

BAKANLAR KURULU İSTANBUL’A KAYBETTİ

Hal böyle olunca iktidar, bütün gücünü İstanbul’a verdi, kabine İstanbul’da yatıp kalktı, Erdoğan kampanyanın ağırlıklı kısmını İstanbul’a ayırdı, İstanbul’da olmadığında bile İstanbul’u konuştu. İstanbul’u alırsa, Ekrem İmamoğlu’nun liderlik hayalleri ağır yara alacaktı, büyük bir propaganda ve finans kaynağı muhalefetten iktidara geçmiş olacaktı filan. Heyhat İstanbul gitti, hem de sadece büyükşehir olarak değil, Eyüpsultan gibi, Üsküdar gibi, Beyoğlu gibi adı AK Parti özdeşleşmiş sembolik yerlerle birlikte gitti, Büyükşehir Meclis çoğunuluğu ile birlikte gitti. Dahası Bursa başta Trakya/Marmara havzası olarak, sahillerin tamamında neredeyse silindi iktidar. Marmara/Trakya havzası deyip geçmemek lazım, içinde Bursa gibi şehirli muhafazakarlığın sembol mekanı da olan bu bölge ülkenin ekonomisi, kültürü ve siyasetini her zaman belirleme gücüne sahip.

SEÇMEN, KREDİYİ KESTİ, FAİZİ TAHSİL ETTİ

Muhtemelen genel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçiminde açılan seçmen kredisi, Mayıs 2023’ten bu yanaki iktidar politika ve uygulamalarına ilişkin gözlem raporları eşliğinde bu seçimi tamamen bir cezalandırma oylamasına dönüştürerek bitti. Seçmenin faizi, iktidarın yükselttiği faizden ağır oldu yalnız. İktidardaki erimenin gittiği ilk adres Yeniden Refah olmuş görünüyor, (sandıkların yarısı açılmışken) yüzde 5 civarı bir rakamla muhafazakar muhalefetin yeni adresi olarak seçimin galipler hanesine bayrak dikti YRP. Bu aynı zamanda Deva, Yeniden Gelecek ve Saadet’in tükenişi anlamına geliyor.

İYİ Parti vardı bir de, “İstanbul’u HDP (Yeşil Sol/DEM Parti, Kürtler) değil biz kazandırdık” diye böbürlenen Akşener, “hür ve müstakil” girerek sözünü doğrulatmak arzusundaydı, İstanbul’da yüzde 1 dolayında oyla kimin neyi kazandırıp neyi kaybettirdiğine dair seçmenden dersini almış oldu. Tarihin çöplüğü diye bir yer var, bir daha görmüş olduk.

KÜRT SEÇMENİN İRADESİ

İstanbul seçiminde kritik rol oynayacağı bilinen Kürt seçmen, DEM Parti’nin aday göstermesiyle kendi partisinde kalınır sanıldı muhtemelen. Fakat bizzat iktidarın en yetkili ağızları, bu seçmenin “iradesi olmadığı”nı vurgulaya vurgulaya seçmeni farklı bir karara (Ekrem İmamoğlu’na, CHP’ye) yöneltme konusunda özel gayrete girdi. Oysa Kürt seçmenin, kendi partisinin kazanma ihtimali olmadığı bir yerde, kendi partisine, politikacılarına, kendi belde, şehir ve büyükşehir belediyelerindeki iradesine saygısızlığı en üst düzeye çıkarmış iktidarı cezalandırmaya yönelmesi hiç de şaşırtıcı olmayacaktı, öyle de oldu.

Bu seçim, Kürt seçmenin en sıkışık, sıkıntılı ve dertli zamanda bile politik tercihlerini (belki kendi partisinden bile bağımsız biçimde) yaparak siyasal çıkış yönünü gösterebildiğini bir daha kanıtladı. Üstelik “kayyım” atanan yerleri güçlü biçimde geri kazanarak, 2019 seçimlerinden daha çok yerde kazanmayı bilerek “iradesi”ni yabana atanları her zaman cezalandırabileceğini de ekledi bu kanıtlamaya.

İMAMĞOLU TAM YOL

Ayrıca Ekrem İmamoğlu, parti kararı ne olursa olsun Kürt seçmenin aklını ve gönlünü çelebilmek için özel bir özen gösterdi; Afyon CHP adayının herzesini (Kapımız herkese açık, DEM Partililer hariç) ağır bir paylamayla etkisizleştirerek, Kürtçeye özel vurgular yaparak DEM seçmeni için uzun vadede “çözüm için bir adres kişi” olacağı sinyalini verdi. Buna karşılık iktidar, Kürt seçmenin çözüm umutlarıyla alay edercesine, çatışmayı yayma ve yoğunlaştırma çabalarını göstere göstere yapınca, İstanbul Kürtleri, felaketler (İliç mesela) ve ekonomik ızdırabın cezasını kesen genel seçmen eğilimine de uyarak, iktidarı cezalandırmayı, partisini desteklemekten daha önemli gördü.

YENİDEN REFAH FAKTÖRÜ

Hasılı kelam: Bu seçim sıradan bir yerel seçim olmanın çok ötesine geçti, İmamoğlu hem partisindeki iktidar kavgasında hem de ilk cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinde güçlü bir lider olarak öne çıkma imkanın güçlü biçimde elde etti. İktidar, MHP ile ittifakının ve Kürt meselinde barış fikrinden fersah fersah uzaklaşmanın yol açtığı sıkıntıları, ekonomideki, ekolojideki, şehircilikteki çuvallamlarıyla birlikte iktidarda kalma şansını çok azalttı. Erdoğan, yeniden Kürt seçmene yönelecek olsa, kendisine karşı hamleler yapabilecek bir İmamoğlu ile karşılaşacak, dinsel imkanları kullanmaya yönelecek olsa o konuda (Başta Gazze meselesinde olmak üzere) kullanacağı kozları çok etkili biçimde kullanmayı bilen ve iktidar küskünü seçmeni yanına çekmeyi başaran Yeniden Refah ile baş etmek zorunda kalacak. Kaba manzara şöyle: Muhalefette CHP, genel başkanının deyimiyle, “yüzde 25” sabitinden kurtularak politika sahnesinde ciddi bir yük almaya davet edilmiş oldu. DEM Parti’nin “üçüncü büyük parti” konumu teyit edildi. Yeniden Refah, diğer muhafazakar/İslamcı partileri tabela partisine çevirdi.

Sonuçlar netleşince bu gözlemleri belki kısmen değiştirmek, ama daha çok geliştirmek ve inceltmek mümkün olacak. Fakat bu aşamada şurası artık kesin: Erdoğan artık rakipsiz değil, rakibi olabilecek İmamoğlu “altılı masa” türü getirisi götürüsünden çok düşük kalan ittifaklara mecbur değil. İktidar bir meşruiyet krizine sürüklenmek üzereyken, İmamoğlu bir liderlik seyrüseferi için güçlü bir rüzgarla yelkenlerini şişirmiş durumda. Üstelik 90’ların başında Demirel’in, sonrasında Refah Partisi ve peşinden AK Parti’nin Kürt meselesindeki “cesur” çıkışlarının benzerini yapabileceğine dair işaretler de vermiş durumda İmamoğlu. Özgür Özel de “balkon konuşması” sayılabilecek konuşmasında kayyım politikalarını sertçe eleştirerek, “asker polis seçmen kaydırma” numaralarına güçlü biçimde karşı çıkarak, bu seçimde seçmenin verdiği “güçlü siyaset yapma” görevine aday olduğunu sergiledi. Özel/İmamoğlu ikilisi için mutlu bir gece, özetle.

Seçmenin öngörülemezliği takdire şayan değil mi? Hep iktidar mı “öngörülemezlik”ten yararlanacaktı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ali Duran Topuz Arşivi