İktidarın güvenlik politikaları

AKP bu seçimde özellikle kutuplaşmayı ve gerilimi düşük tutuyor. ‘Güvenlik ve kolektif gelecek’ algısıyla mevcut iktidarın kabullenilmesini, hayal kırıklığı yaşayan muhalif seçmenin sandığa gitmemesini amaçlıyor.

‘Milli muharip uçak Kaan ilk uçuşunu yaptı.’ 21 Şubat’taki bu başlıktan sonra sanıyorum yandaş medyada en çok haberi yapılan konu ‘Kaan’ oldu. Erdoğan yönetiminin kendi büyük başarısı olarak sunduğu bu gelişmenin Türk kamuoyunda bir karşılığı olduğu da gerçek. Malum, ‘kendi uçağımızı yapamamak’ Cumhuriyet Türkiye’sinin yüz yıllık meselelerinden birisi. Şimdi Erdoğan yönetimi, SİHA’lardan, milli gemilerden sonra ‘milli uçak’ı da üreterek bu meseleyi çözmüş oldu…

Erdoğan rejimi, ‘güvenlik ve beka’ kavramlarını iç siyasette uzunca bir süredir başarıyla kullanıyor. ‘Güvenliğimize dönük tehditler’in yarattığı endişeyi adeta ‘savunma sanayi’ndeki başarılar’ gideriyor. Bu böyle, bir döngü halinde seçim dönemlerinde görünürlüğü artan bir konu olarak sürekli gündemdeki yerini koruyor.

30 Mart yerel seçimlerine beş hafta kaldı. Cumartesi günü sosyal demokrat düşünce kuruluşu TÜSES’in düzenlediği ‘Seçimlere 5 Kala’ başlıklı toplantıda seçmen davranışları ve başta iktidar olmak üzere siyasi partilerin bu davranışları oya çevirme çabası konuşuldu. Bu toplantıda konuşan uzmanların neredeyse hepsi, ‘beka sorunu ve güvenlik’ argümanlarının seçmen davranışları üstünde çok etkili olduğunu yaptıkları araştırmalara, anketlere dayanan verilerle anlattılar. Anladık ki AKP bu argümanlarla pek çok seçim kazandı ve kazanmaya hazırlanıyor.

Sözünü ettiğimi toplantı, Şişli’de Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde düzenlendi. Türkiye Sosyal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı TÜSES’in konukları Prof. Dr. Ali Carkoğlu, Prof. Dr. Seda Demiralp, Dr. Gülfem Saydan Sanver ve Ertan Aksoy’du. Mehmet Ural’ın yönettiği bu toplantının ardından kentleşme ve yerel yönetim sorunları Prof. Şule Kut’un moderatörlüğünde Prof. Dr. Sema Erdener, Prof. Dr. Murat Güvenç ve Eyüp adayı Mithat Bülent Özmen ile Şişli adayı Resul Emrah Polat’ın katıldığı bir başka oturumda konuşuldu.

Konuşmacılar ‘ekonomik olarak bu kadar kötü durumda bir ülkede yıllardır iktidarda olan parti nasıl seçim kazanabiliyor?’ sorusuna da yanıtlar aradı. Prof Ali Çarkoğlu’nun işaret ettiği gibi demokrasilerde iktidarın performansı kritik bir unsur. Seçimlerde toplum bu performansı oyluyor. AKP’nin performansı kötü olsa da 2023 seçimlerinde sonuca etki etmedi. Çünkü bu konudaki sorumluluğu üstünden atmayı ve toplumun ilgisini başka bir yere çekmeyi başardı iktidar partisi.

Ekonomiden çıkıp odaklandığı konu ‘güvenlik ve beka’ meselesiydi. Böylece AKP kazanmasına yetecek sayıda seçmenin desteğini almayı başardı. Bunu daha önce de yapmıştı. Kaybettiği ilk seçimlerden, 7 Haziran 2015’ten sonra da güvenlik ve beka meselesi Türkiye’nin gündemi olmuş, hatta bu süreçte bugün hala iktidarı paylaşan MHP ile iş birliğine gitmişlerdi. Benzer gündemler 2019 seçimlerinden önce de yaratıldı ama tutmadı. 2023 seçimlerinde ise gayet iyi işledi ve şimdi bir kez daha bu yönde bir kampanya kendini gösteriyor.

Yerel seçimlerde vatandaşlar ‘ülkenin geleceği ve bekası’ gibi makro konularda daha az sorumluluk duyarak oy kullanıyor. Yerel, kente dair konular da etkili olabiliyor. 2019 seçimlerinde muhalefetin ortak adaylar arkasında birleşmesi, güvenlikçi propagandanın aşılabilmesini sağladı. Ama uzmanlar bu seçimler için o kadar da umutlu değil…

Genel seçimlerden sonra muhalif enerjinin söndüğüne işaret eden Prof. Seda Demiralp iktidarın ‘siyasi apati’ yani ilgisizlik durumundan yararlandığını söylüyor. Muhalif kesim hayal kırıklığı içinde siyasetten uzaklaşıyor. İktidar partisi ise bu durumun devam etmesi için özellikle kutuplaşmayı ve gerilimi düşük tutuyor şu sıralar. Ne de olsa kutuplaşmanın hep iki tarafı var. Kutuplaşma arttığında muhalif oylar da konsolide olabiliyor. O nedenle iktidar ekonomiden, dış politikaya geleneksel politikalara dönüyor ve kendi partilerinden uzaklaşmış seçmeni rahatlatmaya çalışıyor. ‘Güvenlik ve kolektif gelecek’ algısıyla mevcut iktidarın kabullenilmesini, en azından muhalif seçmenin sandığa gitmemesini amaçlıyorlar. Çünkü 2019’da İstanbul’da kutuplaşmayı artırmak, AKP’ye seçim kaybettirmişti…

Araştırmacı Ertan Aksoy ‘güvenlik ve beka’ konusunda Kürt kartının AKP’ye ‘hep kaybettirdiğine’ işaret ediyor. Yaptığı anketlerde bazı gruplarda DEM Parti karşıtlığı yüzde 70’lere varıyor. Nitekim AKP için çözüm süreci 2015 yenilgisi, Öcalan’ın mektubu 2019 büyükşehirlerin kaybı, HDP’nin CHP’ye verdiği destek ise 2023’te kendilerinin zafer kazanması gibi sonuçların sebebi olarak görülebilir. Bununla birlikte ve belki de buna karşı son yıllarda AKP’nin en sıkı sarıldığı konu ‘savunma sanayi’.

Ertan Aksoy, AKP’nin ‘savunma sanayini’ oy kaybettirecek her şeye karşı bir ‘panzehir’ gibi kullandığını söylüyor. Aksoy, Erdoğan’ın sosyal medya hesaplarından muharip gemilerin fotoğraflarını paylaştığını, SİHA’ların iktidar partisinin en büyük kozu olduğunu anlatıyor. Çünkü toplum bu konudaki haberlere, dünyaya SİHA satan Türkiye imajına bayılıyor.

Bu silahlı hava araçlarını yapan, Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar, ulusal bir figür olmanın ötesine geçmiş, bazı çevreler için ‘ulusal kahraman’ düzeyinde. Bir anket sorusu gösteriyor ki kendini muhalif olarak tanımlayanlar dahil Türkiye’nin yüzde 75’i için Selçuk Bayraktar iktidar desteğiyle değil kendi bilgi ve çabasıyla başarılı olmuş, olumlu bir isim…

Bayraktar’ın adının siyaset kulislerinde geçmesine şaşırmıyoruz. Ulaştığı popülerlik onu uygun zamanda uygun bir konumda siyaset sahnesinde göreceğimizi gösteriyor. Tabii savaş uçakları üreten bir mühendis ve iş insanının devlet adamı olmasında tuhaf bir yan olduğunu düşünebilirsiniz. Siz böyle düşünseniz de ‘yeni Türkiye’ toplumu bunu o kadar önemsemiyor. AKP iktidarı toplumun ‘güç’ algısını da değiştirmiş durumda.

Siyasal iletişimci Gülfem Saydam Sanver, ‘güçlü Türkiye’ kavramının kitleler açısından farklı bir anlamı olduğunu söylüyor. Bu artık ‘ekonomik ve siyasi bir güç değil, askeri ve siyasi bir güç’ anlamına geliyor, çünkü artık toplumun önceliği ‘güvenlik algısı’ ve ‘savunma sanayi’. İlgi bu konulara çekilmiş durumda ve ‘Türkiye yüzyılı’ndan kastedilen de bu konularda kendinden emin ve güçlü bir ülke. Bayraktar SİHA’lar, onları taşıyan TCG Anadolu uçak gemisi ve şimdi Kaan muharip uçak… Türkiye’nin çoğunluğu bunları seviyor, varlığından gurur duyuyor ve onlara bu duyguyu AKP İktidarı tattırıyor. Dolayısıyla ekonomi ne durumda olursa olsun, Türkiye’nin bütünlüğünü kaybetmesi, dış düşmanların saldırısına uğraması tehditleriyle tedirgin edilen kitleler, askeri sanayi ürünleriyle büyülenip iktidarı desteklemeye devam ediyor.

Muhalif partileri de bunları biliyor olmalı. Yerel seçimlere bir ay kala gündemi belirlemek ve seçmenin algısını yönetmek üzere kıyasıya bir mücadeleye girecekler. AKP’nin bir kez daha güvenlik meselesini gündemde tuttuğunu görüyoruz. Bu kez ‘depreme karşı güvenlik’ ekseninde bir kampanya yürütüyorlar. Ne kadar başarılı olacağını göreceğiz.


Cem Erciyes: Gazeteci, yayıncı. 1971 doğumlu Cem Erciyes, İzmir Bornova Anadolu Lisesi’ni ve Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdi. İstanbul Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler dalında yüksek lisans yaptı. Gazeteciliğe 1992’de Dünya Gazetesi’nde başladı. Dünya Kitap dergisi ve kültür sanat sayfalarında çalıştı. 1997 yılında Radikal’e geçti. Kültür Sanat Editörü ve Radikal Kitap Eki Yayın Koordinatörü, Ek Yayınlar Yönetmeni gibi görevler üstlendi… 2016 yılında Doğan Kitap’ın yayın direktörlüğünü üstlendi. Halen bu işi yapıyor. Çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde yazıları yayımlandı. TRT’de, Açık Radyo’da kültür sanat ve tarih programları hazırladı, sundu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cem Erciyes Arşivi