Koray Düzgören

Koray Düzgören

İktidarın hedefi IŞİD’i bitiren Kürtler, öyle mi?

Suriye’yi ve Ortadoğu’yu IŞİD cihatçı terör örgütünden temizleyen Kürtlere operasyonda kararlı olan Türkiye’ye sormazlar mı, 'Siz kimden yanasınız?'

Türkiye’nin yerel seçimlere odaklandığı bugünlerde Suriye’nin güneyinde Deyrezor’da çok önemli, hatta tarihi bir gelişme yaşanıyor.

Son beş yıldır Irak ve Suriye’yi kan gölüne çeviren, şehirleri, kasabaları köyleri yakıp yıkan, acımasızca insanları katleden, kadınları köleleştiren, kafa kesen cihatçı örgüt IŞİD yok olmak üzere.

Tabii Suriye’de örgüt olarak yok edilmesi bu zihniyetin ortadan kaldırıldığı anlamına gelmiyor. Üstelik hala Ortadoğu’nun bazı bölgeleri ile Afrika ve Asya’daki değişik ülkelerde varlığını sürdürüyor.     

Bir süredir Demokratik Suriye Güçleri’nin (DSG) Deyrezor’un Baxoz köyünde ablukaya aldığı IŞİD’in son kalıntıları ve onların aileleri teslim olmaya devam ediyorlar.

Sivillerin bölgeden çıkarılmasından sonra geride kalan ve hala savaşmaya kararlı küçük bir gruba karşı operasyonun yeniden başlatıldığı açıklandı.

Her halde birkaç gün içinde ne IŞİD’in elinde bir toprak parçası kalacak ne de IŞİD diye bir örgüt.

Bu sonuç Ortadoğu halkları ve bölgede IŞİD’in vahşetine maruz kalmış ya da tehdidi altında yaşamış bölge insanları için son derece önemli.

Suriye’deki askeri ve siyasi olaylar açısından da bütün tarafları yakından etkileyecek olan bir gelişme.

Bu önemli sonuç, Kürtlerin (YPG) ana gövdesini oluşturduğu DSG güçleri tarafından gerçekleştirildi. Tabii başta ABD olmak üzere Koalisyon güçlerinin özellikle hava saldırıları ve yoğun lojistik desteğini de unutmamak gerekiyor.   

KOBANİ KUŞATMASI IŞİD İÇİN DÖNÜM NOKTASI OLDU

Her şey Kobani kuşatması ile başladı.

O güne kadar Irak’tan Suriye’ye doğru çok hızla ilerleyerek birçok şehri ve kasabayı ele geçiren IŞİD, Irak’ın ikinci büyü kenti Musul’u da çok kısa bir sürede teslim alarak daha da büyüdü.

Sonra Şengal’e, Ezidilere saldırdıktan sonra bir Kürt yerleşimi olan Kobani’ye yöneldi.

Kürt savaşçılar (YPG) 14 Eylül 2014’te başlayan IŞİD saldırılarını ve kuşatmasını 133 günlük kanlı bir çatışma sürecinden sonra püskürterek IŞİD’in ilk kez yenilgiye uğramasını sağladılar.  

Kobani yenilgisinden sonra IŞİD, yavaş yavaş ama kanlı savaşlardan sonra ele geçirdiği bütün bölgelerden ve yerleşim yerlerinden çıkartıldı, örgüt dağılma sürecine girdi.

Sonunda IŞİD kalıntıları Deyrezor’da küçük bir bölgede kıstırıldı.

Direnecek halleri kalmayan yüzlerce IŞİD militanı cihatçı DSG güçlerine teslim oldu. Bu arada, Rusya, Özbekistan, Irak, Almanya, Türkistan ve Tacikistan uyruklu IŞİD’lilerin arasında çok sayıda Türkiyeli cihatçının olduğu anlaşıldı.

Özellikle Ankara, İstanbul, Bayburt, Konya ve Mersin gibi illerden çok sayıda militanın olduğu açıklandı.

Cihatçıların bir kısmının aileleriyle birlikte teslim oldukları belirlendi.

Mezopotamya Haber Ajansı'nın bölgeden geçtiği görüntülerde, Türkçe konuşan IŞİD'liler neden Suriye'ye geldiklerine ilişkin sorulara ilginç cevaplar veriyor.

Kimi ekonomik durumları iyi olmadığı, kimi ise bir maceraya atıldıkları şeklinde konuşuyor. Bazıları IŞİD’e katıldıkları için pişman olduklarını ve Türkiye’ye geri dönmek istediklerini söylüyor.

Bu sözlerin inandırıcılığı bir yana Suriye’ye nasıl geçtiklerine ilişkin sorulara verdikleri cevaplar herkesin bildiği gerçeklerden oluşuyor.

Ajansın haberinde, IŞİD’e katıldıkları dönemde sınırda hiçbir engelle karşılaşmadıklarını anlatan IŞİD’li aileler, çoluk çocuk ellerini sallayarak Türkiye’den Suriye’ye geçtiklerini itiraf ediyorlar.

"Neden Şengal’deki Ezidilerin başlarını kestiniz? Neden kadın ve çocuklarını köle pazarlarında sattınız? İslamiyet anlayışı bunu mu gerektiriyor?" şeklindeki sorulara, bu katliamlardan haberlerinin olmadığını söylemekle yetiniyorlar.

İsteyen inanabilir…

Türkiye’yi yönetenler, özellikle Türkiye’den gönüllü ve hatta iktidarın desteği ile giden bu cihatçılarla ilgili bir şey yapacaklar mı? Yaparlar mı?

Pek sanmıyorum ama yine de önümüzdeki günlerde bu meseleleri daha çok konuşuyor olacağımızı biliyorum.

Benim bu olay vesilesiyle değinmek istediğim başka bir konu var aslında

SAVUNMA BAKANI AKAR TALİMAT BEKLİYORUZ

Yukarda anlattığım, IŞİD’in bitirilmesine ve cihatçı militanların teslim olmalarına ilişkin haberlerle birlikte dün, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın da bazı açıklamaları vardı, özellikle yandaş yayınlarda.

Akar Ağrı’da yaptığı konuşmada, Mınbiç ve Fırat'ın doğusundaki ‘terör’ (Siz bunu Kürt diye okuyun) hedeflerine ilişkin, "Hazırlıklarımızı yaptık. Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla yeri ve zamanı geldiğinde gereği yapılacak. Bundan kimsenin şüphesi olmasın, bunu yapacağız. Ülkemizin güvenliğini hiçbir şekilde tehlikeye atmayacağız." diyordu.

Açıklama bu hamasi havada devam ediyor. Çok önemli değil.

Önemli olan tarafı şu:

Her ne kadar Trump’ın Kuzey Suriye’den çekilme kararını açıklamasından sonraki gelişmeler nedeniyle Türkiye’nin çok istediği Mınbiç ve Kuzey Suriye operasyonunu yapması şimdilik suya düşmüş olsa bile, devletin gözü hala Kuzey Suriye’de.  

Suriye Kürtlerinde demek daha doğru.

Varsa yoksa kendilerini ve diğer bölge halklarını, gruplarını, insanlarını korumak için canları pahasına IŞİD cihatçı çetesiyle mücadele eden Kürtler Türkiye’nin en önemli hedefi.

Hedefledikleri Kürt savaşçıların yıllardır Türkiye ile bir dertleri yok. Şimdiye kadar Türkiye’ye yönelik en ufak bir düşmanca tavır içinde olmadılar. Tek bir saldırı girişimi bile söz konusu değil.

Buna rağmen Türkiye’nin bir numaralı hedefi Kürtler.

Üstelik de Savunma Bakanı, sanki Kürt güçlerinin IŞİD’i bitirme operasyonundan haberi yokmuş gibi konuşuyor.

Düşman belledikleri, terörist dedikleri ve kökünü kazıyacağız diye tehdit ettikleri o Kürt savaşçılar, yıllardır Ortadoğu halklarını titreten, kafa kesen, katliam yapan IŞİD’i yenilgiye uğratan güçler.

Savunma Bakanı bu Kürt savaşçıların Türkiye için bir tehdit oluşturduğunu ve onlara karşı operasyon yapacaklarını açıklıyor.

Uluslararası bir nefret öğesi haline gelen cihatçı bir örgütü yenilgiye uğratan savaşçılar için söylüyor bunu.

Tabii derdi sadece bu savaşçılar değil. Konuşmasında savaşçıları bölgede yaşayan Kürtlerden ayrı tutmaya çalışıyor ve "Kürtler bizim kardeşimizdir" falan gibi beylik lafları ediyor ama hedefin sınırın öteki tarafındaki bütün Kürtler olduğunu herkes biliyor.

Ayrıca bu savaşçılar kimin çocukları? O bölgede yaşayan Kürtlerin evlatları değil mi?

Netice şu:

Türkiye’yi yöneten güçler, IŞİD’i bitiren, Suriye’yi ve Ortadoğu’yu bu cihatçı terör örgütünden temizleyen Kürtlere karşı operasyonda kararlı olduklarını açıklıyorlar.

Üstelik bunu öyle istedikleri gibi yapamayacaklarını bildikleri halde.

Yapamayacakları ayrı bir mesele, düştükleri durum çok çarpıcı.

Uluslararası toplum böyle bir durumda sormaz mı?

"Siz kimden yanasınız?" diye.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Koray Düzgören Arşivi