Doğan Özgüden
'Kan Konuşmaz'dan 'Gavur Sofrası'na…
Kan Konuşmaz! Geçen hafta 55. ölüm yıldönümünde andığımız büyük ozanımızın dört romanından biridir. Bir aile dramını konu alan roman insan ilişkilerinde kan bağını değil, sosyal ve sınıfsal konumları öne çıkarır.
Nuri Usta adlı bir emekçinin üvey çocuğu olarak yetişip avukat olan romanın kahramanlarından Ömer, yıllar sonra karşısına çıkan öz babası burjuva Seyfi Bey'in kendisini satın alma girişimini romana adını veren şu isyan dolu cümleyle reddeder:
"Beşeri alçaklıklar karşısında feryatları kanlar değil, şuurlar koparır... Kan Konuşmaz..."
Nazım Hikmet'in 1936 yılında Son Posta gazetesinde tefrika edilen bu eseri Türkiye'de ilk kez ancak 1965 yılında kitap olarak yayınlanabilmiştir.
Kan Konuşmaz'ın kahramanlarından biri de Nuri Usta'nın dostu Gavur Cemal Hoca'dır.
Meşrutiyet'in ilanı yıllarında bir idadide tarih ve coğrafya hocası olan Cemal Hoca, sosyal yaşamda modernleşmeyi savunduğu için eşrafın ve onların hizmetindeki din adamlarının açtıkları bir iftira kampanyasıyla "gavur" ilan edilmiş, çocuklar artık bir gavura emanet edilemeyeceği için de zamanın eğitim bakanlığı tarafından öğretmenlikten azledilmiş…
Bunları neden yazıyorum?
Bir yandan Türkiye'de, öte yandan Belçika'da seçimlerin yaklaştığı şu sıralarda, "çifte vatandaş" olma ayrıcalığından yararlanarak iki seçim için de oy kullanma hakkına sahip Belçika Türkleri'nin Türk-İslam ülküsüne tam sadakatini kanıtlamış olanlara oy vermesini garantilemek için Türkçe televizyonlar, gazeteler, İnternet siteleri ve de özellikle Türk camileri aracılığıyla yoğun bir beyin yıkama kampanyası sürdürümekte…
Adayların hangi partiden olduğu o denli önemli değil… AKP'li, MHP'li, İP'li, SP'li, VP'li olabilir… Hatta Kılıçdaroğlu'nun milliyetçi ve islamcı duyguları okşayan konuşmalarını ve gösterilerini izledikten sonra CHP'li de olabilir.
Yeter ki "terörist", "PKK uzantısı" damgası vurulan HDP'li olmasın…
Dünden beri Anadolu Ajansı'nın tüm Türkçe sitelerde paylaşılan yaygarası: "Teror örgütü PKK-KCK’nın yayın organı olarak bilinen Yeni Özgür Politika gazetesi, Avrupa’daki seçmenlere HDP’ye oy verme çağrısı yapıyor. 24 Haziran seçimleri öncesi başta AK Parti olmak üzere siyasi partilerin faaliyetlerine izin vermeyen Almanya, terör örgütü PKK-KCK’nın yayın organlarına ise her türlü serbestliği sağlıyor."
Devreye PKK adı girince akan sular duruyor...
Nasıl durmasın ki CHP lideri bile Türk-İslam oylarını çekmek için "Terörün adı ister PKK ister İŞİD ister FETÖ olsun tüm siyasi partilerin net tavır alması lazım... PKK'yla elbette mücadele edilecek!" diye fetva veriyor.
Bu mücadeleye tam da oylama öncesi beyni yıkanmış seçmenlerin desteğini garantilemek için başlatılacak olası bir "Kandil Operasyonu" dahil mi? Afrin Operasyonu'na tam destek veren CHP bu durumda ne yapacak?
Koray Düzgören dünkü yazısında çok güzel açıkladı.
"Bayrak dikeceklerini söyledikleri Kandil en az 100 kilometre ötede. Kimse o bölgenin coğrafi şartlarını bilmediği için afaki hedeflerden söz edip, şimdiden kahramanlık hikayeleri yazıyorlar. Oysa Kandil diye bir dağ mevcut değil.
"Kandil, çok geniş bir alana yayılmış dağlar silsilesine, dağlık bölgeye verilen ad. Doğu tarafları İran sınırının içinde kalan ve yüksekliği üç bin beş yüz metreye kadar varan tepelerden, derin vadilerden oluşan benzeri olmayan bir coğrafya. Kuzeyden güneye yaklaşık 100 km boyunda, batıdan doğuya yaklaşık 50 kilometre enindeki dağlık bölge Irak ve İran sınırı boyunca uzanan Zagros sıra dağlarının bir bölümünü oluşturuyor.
"İşte bu bölgeye ve çevresindeki diğer alanlara yerleşmiş olan PKK'ye yönelik bir operasyondan söz ediliyor. 1986'dan bu yana neredeyse 25 sınır ötesi harekat yapıldığını hatırlatalım. Sıcak takipler vb. operasyonları da sayarsak bu sayı daha da artıyor. Netice ortada. Türkiye NATO'nun ikinci büyük ordusuna sahip olduğu halde PKK'yi ortadan kaldırmayı başaramadı."
"Kandil Operasyonu" geri de tepebilir, oy getireceğine oy da kaybettirebilir.
Bu bakımdan yurt dışındaki, özellikle de Avrupa ülkelerindeki göçmen vatandaşların oylarını çekebilmek daha da önem kazanmakta.
HDP'nin 24 Haziran'da yüzde 10 barajını aşamaması için her çareye başvuranların, cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş'ı zındanda tutanların bir başka alçakça taktiği özellikle Avrupa ülkelerindeki Türk-İslam beyin yıkamalı seçmenlere bu seçim mücadelesini müminlerle "gavur"lar arasında bir ölüm kalım mücadelesi gibi sunmakta olmaları...
Anadolu Ajansı'nın "Başta AK Parti olmak üzere siyasi partilerin faaliyetlerine izin vermeyen Almanya, terör örgütü PKK-KCK’nın yayın organlarına ise her türlü serbestliği sağlıyor" yaygarasının ardında da bu taktik sırıtıyor: "Gavur" Avrupa'yı Türk-İslam dünyasının düşmanı göstererek Türkiyeli göçmen kitlesini sürekli kontrol altında tutup dilediğince yönlendirmek.
*
"Gavur" düşmanlığı üzerine 2000 yılının ilk sabahı Özgür Bakış Gazetesi'ne bir yazı yazmıştım. Üzerinden tam 18 yıl geçti.
"Yıllardır Avrupa'da Avrupai yılbaşı gecelerini kutlama alışkanlığını yitirdiğimiz ve de erkenden kafayı vurup yattığımız halde dün gece Belçikalı bir öğretmen arkadaşın ısrarı üzerine 2000'i onun evinde birkaç aile dostuyla birlikte karşıladık.
"Sofrada Hristiyan da, Musevi de, dinsiz de vardı. Komünist de, sosyalist de, liberal de...
"Konuşmalar dönüp dolaşıp farklı halklar, farklı inançlar, farklı diller arasındaki ilişkiler üzerine odaklaşıyordu. İkinci Dünya Savaşı'nda nazilerin çalışma kamplarından geçmiş 83 yaşındaki bir Belçikalı, yine aynı savaşta Alman işgaline karşı direnişe katılmış komünist bir militanın eşi ve kızı, ateş ve acılarla yoğrulmuş bir geçmişin imbiğinden süzülerek perçinlenmiş "kardeşlik" duygularını büyük coşkuyla anlatıyorlardı.
"Dünyamızın insanları...
"Ne ki, bu davete gelmeden önce, Türkiye'den gelen Özgür Bakış'ları tararken Ragıp Zarakolu'nun bir yazısını okumuştum: "Gavur meselesi" üzerine.
Sohbetimiz sürüp giderken, Ragıp'ın yazısından belli cümleler kafamda bir leitmotiv olarak gelip gidiyordu.
"Herhalde genlerimize işlemiş kavramlardan biri de 'gavur' sözcüğüdür. Etimolojik olarak Arapça Kafir'den gelen bir sözcük. Onun kökeni ise 'küfr'... Türkçede dinsiz anlamında, Müslüman olmayan anlamında, çoğunlukla da Hristiyanlara karşı kullanıliyor." (Özgür Bakış, 16 Aralık 1999)
"Sadece Türkiye'deki Hristiyanlara, kılıç zoruyla işgal ettiğimiz ülkelerin Hristiyanlarına karşı mı? 'Konuk işçi' olarak geldiğimiz ülkelerin ev sahibi Hristiyanlara da...
"Masanın çevresindekilere bakıyorum. Bu anlamda hepsi kâfir, hepsi gavur!
"Birden, Belçika'daki Türklerle günlük konuşmalarda sık sık duyduğumuz sözler geliyor aklıma: 'Yok abi, o bizden değil, gavur!'… 'Canım, gavurdan da alışveriş yapılır mı, onun yaptığı, sattığı yenir mi?'
"Bu yüzdendir ki, Chaussée de Haecht ve çevresinde Türk bakkalından, Türk fırınından, Türk kasabından, 'helal' dönercisi'sinden geçilmiyor.
"Gavur dedikleriyse Belçikalı, yani bu ülkenin yerlisi. Hümanist de olsa, ülkesindeki ırkçılığa, yabancı düşmanlığına karşı tavır alıp fiilen kavgaya girmiş de olsa, arkasından söylenen laf değişmiyor: 'İyi adam ama, alt tarafı gavur!'
*
"Ve de 1999'un son günü, Avrupa'daki Türklerin beyin yıkayıcısı gazetelerde manşetler: 'Avrupalı Türklerin zor yılı!'… 'Türk ailelerin kendi dilleriyle çocuklarına ïslam din kültürünü anlatmasını entegrasyonu engelleme nedeni gösteren Almanya bu konuda 2000'li yıllarda daha da bastıracağının sinyallerini verdi.' (Sabah, 31 Aralık 1999)
"Din derslerinde, Kuran kurslarında Türk çocuklarına verilen eğitimin 'tartışmasız" kitabı Kur'ân-ı Kerim.
"2000'li yılın ilk sabahı Ömer Rıza Doğrul'un tercümesinden okuyorum:
"'Ey iman edenler! Yahudilerle hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin yârıdırlar. Onlardan dost edinen de onlardan olur.' (Mâide Sûresi)
"'Ey iman edenler! Müminlerden gayri, kâfir olanları dost edinmeyin. Şüphe yok ki münafıklar cehennemin en aşağı katındadırlar.' (Nisa Sûresi)
"'Ey iman edenler! Kendilerinizden başkalarını dost ve sırdaş edinmeyin! Zira bunlar size zarar vermek ve fenalık getirmekten geri kalmazlar.' (Âl-i İmran Sûresi)
"'Kendilerine kitap verilenlerden olup Allah'a da, âhiret gününe de iman etmiyen, hak dini kabul etmeyen kimselerle, tâ boyun eğerek ve size itaat ederek cizyeyi verinceye kadar savaşın. Onların yurdu cehennemdir.' (Tevbe Sûresi)
Sabah'ın saat 11'i... Pencere'den bakıyorum. Sisler arasından kilise kuleleri yükseliyor. Demiryolunun kenarında Yahudi Sinagogu, Metro çıkışında Laikler Lokali... Hepsi "kâfir", hepsi "gâvur"!
"Ve Schaerbeek'in, Saint-Josse'un ana caddelerinde, ara sokaklarında camiler, mescitler... Hepsinde de, ister Arapçası ister Türkçesi olsun, tartışılmaz tanrı buyrukları...
"Yıllardır ırkçılığa, yabancı düşmanlığına karşı birlikte mücadele verdiğimiz Belçikalı, İspanyol, İtalyan, Yunan, Asuri, Ermeni arkadaşlarımın dost gülümseyişlerini anımsıyorum.
"Tekrar elimdeki tercümeye dönüyorum:
"'Kâfirlerin akıbeti ateştir." (Ra'd Sûresi)
"Dün akşam 'gavur sofrası'nda beraber olduğum güzel insanları düşünüyorum. Gözlerim buğulanıyor, içim burkuluyor.
"2000. yılınız kutlu olsun, diyorum... Kutlu olsun 3000. yılınız, 4000. yılınız, 5000. yılınız, 7000. yılınız...
"Yaratıcı insanoğlu, 2 milyonuncu yılın kutlu olsun!"
*
Evet, 2000'in ve de bu yazının üzerinden tam 18 yıl geçti.
Avrupa insanı, bizim insanlarımızı diplomatik misyonlarıyla, Diyanet'iyle, camileriyle, Türk-İslam'cı dernekleri ve medyasıyla uzaktan güdümlendiren iktidar sahiplerinin gözünde hâlâ gavur...
Yazının başlığındaki klişe 2017 referandumu öncesi Erdoğan'ın A Haber'de gençlerle yaptığı bir söyleşiye ait... Çakma darbe girişimi sırasında yaşadıklarını anlatırken hiç çekinmeden Avrupa'ya "gavur toprağı" diyebiliyor.
"O gavur toprağı" ki TC'nin büyük çoğunluğuyla müslüman milyonlarca vatandaşını bağrında barındırıyor, çoktan onlara ikinci vatan olmuş.
Ve de bu sözleri, Anadolu'nun Ermeni'sini, Asuri'sini, Rum'unu "gavur" diye aşağılayarak soykırıma, deportasyona tabi tutup varlıklarına fiilen son veren bir Türk-İslam devletinin cumhurbaşkanı hiç sıkılmadan söyleyebiliyor...
Söyleyebiliyor, çünkü o sûreleri iyi hatmetmiştir:
"Ey iman edenler! Müminlerden gayri, kâfir olanları dost edinmeyin… Kâfirlerin akıbeti ateştir."