Baskın Oran
Kara Büyü’nün bozulması sonrası yapılacaklar
Evet. Bu yerel seçimlerin en net tarifi budur: Yıllardır süren Kara Büyü’nün nihayet bozulması.
Bunun hemen gözüken sonuçlarından sunturlu bir örnek:
İstanbul’un en büyük belası olan taksiciler sorununun temel direği, daha önce taksi sayısının artmasına 15 kez şiddetle karşı çıkan, son olarak da “Taksimetreleri kurun, geliyor Murat Kurum” diyen İstanbul Taksiciler Odası Başkanı Eyüp Aksu ilk çark edenlerden oldu ki, en kıvamlı yandaşlar için başlıca ibrettir:
“Biz hiçbir zaman taksi sayısının artışına karşı çıkmadık. Taksi artışı kanuna hukuka uygun teklif gelirse karşı çıkmayacağız. Siyasete girmedik, yönlendirme yapmadık, kimseyi desteklemedik”
***
Artık esas konu, bunca yıllık tahribatın nereden başlayarak nasıl tamirine girişileceği.
Ama önce, yenilmiş tarafın neler yaptığına bikaç örnek:
1) Son anda yüz binlerce dönüm arazi ve on binlerce taşınmaz satmışlar, ihlaleler dağıtmışlar. Ör. üstünde “İyi ki Üsküdar var” yazılı 84.000 kupa için son anda 4 milyon 704.000 TL harcanmış
Cizre kayyımı, sadece İller Bankası’na bile 5 milyon 202.000 TL borçluyken, mazbata tesliminden 1 saat önce 30 milyon 41.702 TL harcıyor ki, bu kalemler arasında Cizre El Cezeri Yatılı Kuran Kursu'nun onarımı için 605.082 TL ve Köprübaşı Cami Taziye Yapım işi için 535.283 TL de var.
2) Seçim hileleri gırla. Bazı yerlerde oy için para dağıtılmış. Hatta. Kırşehir’de Ziraat Bankası’ndan alınmış, üzerinde “Açıklama: Oy parası” okunan 5.000 TL’lik dekont var.
Hatay’da 20 sandıkta sandık kurulu başkanları olarak polis ve zabıta görev yapıyor. Ayrıca, 3.389 ölünün oy kullandığı tespit ediliyor, Fakat hiç olmazsa geçersiz oylar sayılsın talebine rağmen sonunda mazbata AKP’li adaya veriliyor.
3) Çeşitli yolsuzlukların belgeleri kaçırılıyor. Ör. DEM Parti’nin kazanması üzerine yapılan itirazın reddedilmesinin hemen ardından Halfeti Belediyesi’nden bilgisayar, güvenlik kamerası kayıtları ve klasörlerin (yani belediyenin tüm belleğinin) sivil araçlarla kaçırıldığı öğreniliyor.
Van rezaletini geçen hafta yazdığım için es geçiyorum, ama bu konudaki son haberi vereyim: Aldığı iki farklı kararla krize yol açan Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi hakkında YSK inceleme başlattı! Yani devran dönüyor gibi.
4) Dış politika alanı. “Gazze”siz ağzını açmayan Erdoğan’ın Büyük Ankara Mitingi’nde “İsrail’le ticareti kes” pankartı açan gençleri polis darp ederek içeri atıyor Daha önce aynı olaylar yandaşların İstanbul mitinglerinde de yaşanıyor
Katliama açıkça devam eden İsrail Türkiye’de sessiz sedasız 18 tane şirket kurabiliyor
MHP Milletvekili Hilmi Durgun, İsrailli Haifa firmasıyla ticareti konusunda açıklama yapıyor: “Şirketimiz gübre hammaddesi satmaktadır. Türk tarımının gelişimi ve Türk çiftçisinin dünya kalite standartlarını yakalayabilmesi için ihtiyaç duyduğu her türlü teknoloji, gübre, ilaç, tarım makinaları vb. ihtiyaçlarının karşılanması milli bir görevdir"
Ve, seçimi kaybettikten hemen sonra AKP, toplamı 54 adet olan bazı ürünlerin İsrail'e ihracatının kısıtlandığını açıklıyor.
Bugüne kadar AKP, İsrail’le yapılan ticareti hiç olmazsa kısmen inkar amacıyla, bizzat Ticaret Bakanı Ömer Bolat’ın ağzından “Kamu kurumlarımız İsrail’le ticaret yapmıyor” diye ilan etmişti. Eleştirenleri de "MOSSAD ajanı" olmakla suçlamıştı İktidarın 186 gün sonra ilan ettiği bu “kısıtlama” listesinin 50. maddesinde yer alan ürün: “Uçak ve jet benzini”.
İşin çok daha ilginci, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın bu konudaki yanıtı:
“Listedeki jet yakıtı, sadece Türkiye topraklarındaki havalimanlarında İsrail'e ait sivil uçaklar için satın alınan jet yakıtıdır. Manipülasyon kampanyalarına itibar etmeyiniz”
Üstelik, ihracatı son zamanlarda artan ürünler de listeye alınmamış
***
Konuya bi türlü geçemiyorum çünkü haberler bitmek bilmiyor birader! Her birine sadece birer link verip geçiyorum:
Yenilgi üzerine AKP’de çıkan sert özeleştiriler
Muhtemelen yediği zılgıt üzerine eleştiriden geri basıverenler .
Cumhur İttifakı içinde yapılan çok sert ağız dalaşları ve hatta çıkan silahlı çatışmalar
Tabii bir de, sadece 2022-23’te tam 53.148 kişi hakkında dosya açtıran, “Cumhurbaşkanına hakaret” davalarının tipik örneğini oluşturduğu bunaltıcı baskılar
Artık gelelim konumuza.
***
Kim çıkacak bu rezaletin içinden?
Bir kere, herhalde AKP değil çünkü öyle bir parti yok, sadece R. T. Erdoğan diye bir kişi var, o da U dönüşü yapmakla maruf olduğu halde girdiği bu Tek Adam yolundan vazgeçemez, kendinden vazgeçmeden.
Peki kim?
Seçimin kazananı olduğuna göre, tabii ki temel görev CHP’ye düşüyor. Ayrıca Sol’a ve Kürt muhalefete.
Nasıl çıkacak?
Bu konuda düşünenler kalem oynatmaya başladı.
Prof. Eser Karakaş CHP yetkililerinin mutlaka AB başkentlerini ve Brüksel’i ziyaret ederek, ilk seçimde iktidara geleceklerini ve AB sürecini çok hızlandırmak istediklerini söylemelerini istiyor ve bunun için üç önemli sebep sayıyor
Gazeteci Can Pulak, yolsuzlukların ve plansızların önlenmesi için derhal Devlet Planlama Teşkilatı’nın yeniden kurulması gerektiğini hatırlatıyor.
Prof. İhsan Dagi, Türkiye’nin (hatta AKP’nin) en mantıklı çıkış yolunu yazıyor: Yeni Anayasayla Parlamenter Rejime Dönüş.
***
Peki Erdoğan, Merkez Bankası dövizlerini yandaşlarına ucuz ucuz transfer edebilmek için “Nas” (Kur’an + Hadis) gibi dört dörtlük bir İslami terim kullanarak “legalize” ettiği “Faiz Sebep, Enflasyon Sonuçtur” gibi bir ekonomik icatla ekonomiyi göçürmüşken, bi U dönüşü daha yapıp dizginleyemez mi?
Dizginleyebilir de, bu ancak, bundan sonra bu yağmacı neo-liberal ekonomik düzende İMF’nin çelik kurallarına başvurmakla (o da belki!) olabilir. Neticede, bi kere stand-by anlaşmasını imzaladıktan sonra İMF kuralları ödünsüz biçimde uygulanmak zorunda. Yani şunlar:
Kamu harcamalarının azaltılması ve gelirlerin artırılması yoluyla sürekli bütçe dengesi. Merkez Bankası’nın bağımsızlığı. Borç yapılandırması. Vergi bazlı gelir politikaları. Çalışanların ücret artışlarının enflasyonun altında kalması yani fakirlerin daha bile fukaraştırılması...
Ama bunlar, hem Erdoğan’ın İMF hakkında şimdiye kadar söylediklerini yiyip yutması demektir, hem de kendisini iktidarda tutan yandaşlara mama’nın kesilmesi ve halkın oylarının daha da azalması anlamını taşır.
Bu nedenlerle İMF yolu Erdoğan’ın mevcudiyet sebebini ortadan kaldırır. Kaldı ki, kendisi gibi çaresiz kalarak bunu yapan Arjantin, Mısır, Pakistan, Ukrayna, Kolombiya gibi ülkelerin durumu ortada
***
Peki CHP?
Gerçi, Van'ın Saray ilçesinde, DEM Parti’den belediye başkanı seçilen Davut Acar'ın mazbatasının iptal edilmesine yönelik başvuru yapan CHP İlçe Başkanvekili Yasin Arslan partiden ihraç edildi Bu umut doğurucu bir gelişme. Ama biri yakın geçmişe diğeri hemen önümüze ilişkin iki husus var:
1) Bolu belediye başkanı seçilen Tanju Özcan gibilerin ırkçılığı. Ve bu ırkçılığın Afyonkarahisar belediye başkanı seçilen Burcu Köksal’a klonlanması. Ve T.Özcan’ın, şimdi de yüz bulup "Bu, Bolu İl Seçim Kurulu'ndan aldığım 6. mazbatam. İnşallah 7. mazbatamı Bolu'dan değil, Ankara'dan alırım" demesi.
Ankara milletvekilliğine gönderme yaptığını mı düşünmeli?
Yoksa, 31 Mart gecesi kutlamalara katılanların "Cumhurbaşkanı Tanju Özcan!" şeklindeki tezahüratlarına, "Nasipse ona da sıra gelecek. Bende o cesaret var. Siz de benim arkamda dimdik duruyorsunuz. Neden Bolu'dan bakanlar, cumhurbaşkanları çıkmasın" cevabını vermesini mi dikkate almalı; düşünmeye değer.
Böyle birini, birilerini, en azından açıkça günah çıkarttırmadan partide barındıran bi CHP’den bahsediyoruz.
2) CHP şimdi kazandığı belediyelerde daha önce Cumhur İttifakı başkanlarının ve de kayyımların yaptığı rezaletleri yeterince deşeleyip ilan edebilecek mi?
Çok daha önemlisi, “Partimiz denetleyecek” dediği bu belediye başkanlıklarının şu veya bu şekilde yolsuzluğa bulaşmasını önleyebilecek mi?
Bu konuda ne umutsuz olmak isterim ne de CHP’lilerin moralini bozmak. Ama medyada somut uyarıların şimdiden başladığını haber vermek isterim
CHP bu konuda çok ciddi biçimde öne çıkmalı ve çok ince eleyip sık dokumalı.
Yoksa, bu açılardan fena itham altında olan Cumhur İttifakı başkanlarına ve kayyımlarına gün doğar. CHP de bunun altından ilelebet kalkamaz.
Baskın Oran: 1945 İzmir. Uluslararası ilişkiler emekli profesörü. Özellikle azınlıklar üzerine çalışıyor. 1968’de bitirdiği SBF’de (Mülkiye) asistanken 1971 ve 1980 cuntaları tarafından toplam 9 yıl üniversiteden atıldı, her seferinde Danıştay’da kazanarak döndü. 1999-2009 arasında Avrupa Konseyi ECRI nezdinde ulusal irtibat görevlisi idi. Ekim 2004’te Başbakanlık İHDK’nın Azınlık ve Kültürel Haklar Raporu’nu yazınca mahkemeye verildi ve beraat etti. 2006’da erken emekliliğini isteyerek Oxford (2006) ve Harvard’da (2009) dizi konferanslar verdi. Aralık 2008’de Ermenilerden Özür Kampanyası’nı başlatan 4 kişi arasında yer aldı. Genelkurmay başkanına (2009), cumhurbaşkanına (2017) ve içişleri bakanına (2018) davalar açtı ve kaybetti. Nisan 2013’te Kürt Barışı çerçevesinde Akil İnsanlar Ege heyetinde bulundu. Ocak 2016’da 1.128 akademisyenin Bu Suça Ortak Olmayacağız bildirisini imzalayanlardan biriydi. Mülkiye’deki lisansüstü dersleri Temmuz 2016’daki OHAL’den sonra kaldırıldı. 1985’te başlayan haftalık yazıları günümüzde Agos ve Artı Gerçek’de çıkıyor. 90’ı aşkın bilimsel makalesi ve 3’ü yurt dışında da olmak üzere 26 kitabı yayınlandı (https://baskinoran.com/).