Celal Başlangıç

Celal Başlangıç

Kendini yiyen canavar ‘Başkan’ olmak isterse…

Açlıkla cezalandırılan ve sonunda kendisini yiyerek öldüren Erysikhton, günümüz Türkiye’sinde ülkeyi yönetmeye heveslenseydi ne ‘milat’a doyardı ne de seçime.

Kral Triopas’ın oğludur Thessalialı Erysikhton.

Çok huysuz bir adamdır. Müthiş öfkelidir.

Kimseyi bulamayınca kendi kendine kızdığı bile anlatılır.

Ayrıca kendini çok beğenir, kendinden başka kimseyi de beğenmezmiş.

Bütün yasaları, değerleri, nasihatleri hiçe sayarmış.

Bir gün bütün uyarılara karşın Tanrıça Demeter’e ait kutsal meşe ağacını durup dururken keser.

Bunu öğrenen Demeter, Erysikhton’u şimdiye kadar hiç görülmemiş ve duyulmamış biçimde cezalandırmaya karar verir.

Yeryüzündeki bütün canlılar için ürün yetiştiren, yiyecek sunan Tanrıça Demeter, Açlık Tanrısı Fames’e haber gönderir Erysikhton’u cezalandırması için.

Korkunç görüntülü Fames açlık diyarından uçarak gece yarısı Erysikhton’un sarayına gelir, yatak odasına girer.

Erysikhton derin bir uykudadır.

Kolları arasına alır ve açlık zehirini nefesi ile onun nefesine katar.

Erysikhton’un ağzından boğazına, midesinden bağırsaklarına kadar bütün vücuduna yayılır açlık.

Daha uykusundayken acıkmaya başlar, rüyasında yemek yerken görür kendini.

Sonra büyük bir açlıkla uyanır.

Midesinden başlayan, bütün vücudunu kasıp kavuran bir açlığın pençesine düşmüştür.

Çok uzun süren bir kıtlıktan çıkmış gibiydi.

"Açım" diye bağırarak fırladı yatağından. Bütün hizmetçilerini, kölelerini seferber etti.

Masasına sürekli yemek taşınıyordu. Hepsini bir solukta tüketip daha fazlasını istiyordu.

Yedikçe açlıktan kıvranması artıyordu sanki.

Bütün malını, mülkünü, kölelerini sattı, varlığının hepsiyle yiyecek bir şeyler aldı.

Artık ne malı kalmıştı, ne mülkü, ne de parası… Ama hala açtı.

Sonunda çocuklarını da köle olarak satıp karnını doyurmak için bütün parasıyla yiyecek aldı.

Ne yaparsa yapsın, ne kadar yerse yesin açlığını asla bastıramamıştı ve artık yiyecek bir lokması bile kalmamıştı.

Açlıktan çıldırmış gibiydi. Sonunda kendi gövdesine saldırır. Kendisini yiye yiye öldürür.

Tanrıça Demeter’in kutsal meşe ağacını kesip Açlık Tanrısı Fames tarafından açlıkla cezalandırılan Erysikhton, mitolojik bir öyküde değil de günümüz Türkiye’sinde ‘Başkan’ adayı olsaydı ne olurdu diye merak etmişimdir hep.

Herhalde önce yola çıktığı yakın arkadaşlarını yerdi tek tek. Hepsini "son kullanma tarihleri" dolunca arabadan yol kenarına atardı birer birer.

Ama bir türlü doymazdı.

"Beraber yürüdük biz bu yollarda" deyip emniyetinden yargısına, milli eğitiminden iş dünyasına kadar "sızdırdığı" yandaşı cemaati vakti gelince "terörist" ilan eder, "yaşın yanında kuruyu da yakar", binlerce masumu mağdur ederdi.

Yine de açlık duygusunu bastıramazdı.

Önce "çözüm süreci"ne girmiş gibi yapar, sonra "çözüm" için aynı masaya oturduklarını "terörist" ilan eder, onlarla da amansız bir savaşa tutuşurdu.

Akademisiyle, medyasıyla, yargısıyla, eğitimiyle, sporuyla ülkedeki bütün kurumları ele geçirir, kendinden olmayan herkese davulla zurnayla "terörist" damgasını vurur, ülkenin cezaevlerini doldurmakla kalmaz, hatta taşırırdı bile.

Ama pençesine düştüğü açlıktan yine de kurtulamazdı.

Eğer "Erysikhton" günümüz Türkiye’sinde siyasete sıvansaydı ülkede yaşanan her seçim, her referandum onun için hep bir "milat" olurdu ama yine de bir türlü açlığını bastıramazdı.

Mesela 12 Haziran 2011 genel seçimleri için "12 Haziran bir milat olacak" derdi.

Üzerinden üç yıl geçtikten sonra 30 Mart 2014’te yapılan yerel seçimler de yine ‘milat’ olurdu:

"Millet artık kabına sığmıyor. 30 Mart’ı heyecanla bekliyor. 30 Mart, bir milat olacak."

10 Ağustos 2014’teki cumhurbaşkanlığı seçimlerine gelince sıra yine "10 Ağustos bir milat olacak" demekten kendini alamazdı Erysikhton.

Eğer 1 Kasım 2015 erken genel seçimine katılsaydı mutlaka "1 Kasım milat olsun" derdi.

Erysikhton’un 16 Nisan 2017 referandumunda da söyleyeceği belliydi:

"16 Nisan güçlü bir Türkiye için milat olacak."

Hatta şimdi önümüzde 24 Haziran 2018 genel seçimleri var ya, eğer aday olsaydı Erysikhton yine patlatırdı "milat"ı:

"24 Haziran seçimleri milat olacak."

Ama emin olun yine de doymazdı "milat"a.

Sonunda kendi seçmenlerini bile yemeğe kalkışırdı.

Mesela partisinin bir il kongresinde kalkar kendisine oy verenleri bile "münafık" ilan ederdi;

"Birileri bir fitne fesat kaynatıyor. Bu ne biliyor musunuz? ‘Oyumu cumhurbaşkanına vereceğim ama parlamentoda partisine vermeyeceğim’. Böyle bir şey olabilir mi? Bu oyunu da bozmaya var mıyız? Bu oyun, bu tezgah… Kimlerin olduğunu anlıyorsunuz. İnşallah bu münafıklar çetesini 24 Haziran’da hep birlikte yere gömeceğiz."

Eğer günümüz Türkiye’sinde "Başkan"lığa sıvansaydı Erysikhton, ne seçime ne de iktidara doyardı. 

Sonunda kendi seçmenlerini yer, yine aç kalırdı.

Bütün seçimler onun için "milat" olur, ama kendi "milat"ına bile doymazdı.

"Başkan" olsaydı Erysikhton, kendi için "milat" olan her seçim, bir türlü millet için "milat" olmazdı.

Kendi doymak bilmez açlığının, kendi öfkesinin kurbanı olurdu Erysikhton eğer önümüzdeki 24 Haziran seçimlerine girseydi "Başkan" olmak için.

Çünkü onun bir türlü doymak bilmediği "milat" bu kez olacak.

Ama kendi için değil, bu millet için "milat" olacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Celal Başlangıç Arşivi