Kentin yeni sanat kurumu: Artistanbul Feshane

Yeni adıyla ‘Artistanbul Feshane’ sadece bir sergi alanı olarak değil farklı işlevleri olan bir kültürel merkez olarak düşünülmüş. Mekânda geçen hafta Londra’daki Tate Modern koleksiyonundan seçilen eserlerden oluşan ‘Dinamik Göz’ sergisi açıldı.

Sanıyorum, 1990’ların başında çağdaş sanatı keşfeden bir genç adamken ilk kez farkına vardığım için Feshane hep çok ilgimi çekti. O dönem ilk büyük çağdaş sanat sergileri, yıllardır atıl duran eski endüstriyel yapılarda düzenlenmeye başlamış, Feshane de Yedikule Gazhanesi de böylece kendini göstermişti. Tabii esas kendini gösteren bu yüz yıllık tuğla yapılar değil, onların içini dolduran Seretonin, İstanbul Bienali gibi etkinlikler ve onların bize gösterdiği evrensel bir sanat anlayışıydı.

O yıllarda Feshane’nin ileride kurulacak İstanbul Modern Sanatlar Müzesi’ne dönüşmesi planlanıyordu. Ne yazık ki Belediye ve Eczacıbaşı Vakfı anlaşamadı, daha sonra 2004 yılında İstanbul Modern şimdiki yerinde açıldı.

Feshane’nin benim için sembolik bir önemi var. Orası, mustarip olduğumuz nostalji hastalığının da sanata olan merakımızın da kesiştiği yerde duran nadir mekanlardan biri. Fakat yıllarca Feshane hakkında hiçbir şey yazıp etmedim. Yazacak bir şey yoktu çünkü. Feshane kaderine terk edilmiş, kentin en dindar bölgesinde muhafazakâr yaşam tarzına tahsis edilmiş devasa ve çok eski bir yapı olarak öylece duruyordu. İçinde bazı etkinlikler ve en son da yerel ürünler pazarı gerçekleşiyordu. Bu tarihi yapı İmamoğlu’nun belediye başkanlığı döneminde yıllar süren bir restorasyonla bambaşka bir yere dönüştü. O gün bugündür gözlerimi oradan alamıyorum ve üstüne yazılar yazıp duruyorum.

Geçen hafta yine yeni serginin açılışı dolayısıyla Feshane’deydik. ‘Dinamik Göz’ adlı sergi, dünyanın en önemli müzelerinden biriyle iş birliği içinde gerçekleştirildi. Sergi, Londra’daki Tate Modern koleksiyonundan seçilen eserlerden oluşuyor. Malum, Tate Modern de Feshane gibi bir eski endüstriyel yapı; Times nehri kıyısındaki eski enerji santralinin bir sanat merkezine dönüştürülmesi sayesinde açılmıştı…

Bu tür yapıların bir sanat merkezine dönüştürülmesi kolay iş değil. Feshane’nin restorasyonu da senelerce sürdü. İmamoğlu yönetimi, kültürel mirasa dönük çok sayıda kalıcı işe imza attı. Dönüştürülüp hayata geçirilen eski yapıların, Kadıköy’deki Hasanpaşa Gazhanesi gibi Balat’taki Fener Konakları gibi mekanların aynı zamanda iyi işletilen sanat kurumları olması ve nitelikli sergiler ağırlamaları işin en can alıcı yanı. Diğer türlü restorasyon da anlamlı bir sonuç doğurmuyor ve yapılar yaşayan kamusal mekanlar halini almıyor.

Bu kez söz konusu yapılar hayata tutunmakla kalmadı, kentin kültür sanat ortamına da can katan belediyle kurumları olarak karşımıza çıktılar. Yeni adıyla ‘Artistanbul Feshane’ çok büyük bir mekan. Sadece bir sergi alanı olarak değil farklı işlevleri olan bir kültürel merkez olarak düşünülmüş. Önünden geçen tramvay ulaşımı kolaylaştırıyor. Dahil olduğu Haliç kıyısındaki sahil bandı, vakit geçirilebilecek bakımlı bir alana dönüştürülmüş.

Feshane’nin geniş avlusu sanıyorum ki yazın canlanacaktır, bura şimdilik kapalı ve işe yaramayan bir restoran da var. Binanın içinde etkinlik alanları ve çok güzel bir kütüphane yer alıyor. Tuğla duvarların arasındaki kütüphanenin konforlu oturma grupları ve çalışma masalarından isteyen herkes yararlanabiliyor. Ama bence çok daha önemli olan, açık raf sistemi olması. Önemli bir kısmı sanat kitaplarından oluşan koleksiyonunu dilediğiniz gibi inceleyebiliyor, yerli ve bazıları yabancı dillerdeki bu güzel kitapları raftan indirip özgürce karıştırıp okuyabiliyorsunuz.

Aynı şekilde çok sayıda periyodik yayını da burada takip etmek mümkün. Günümüzde kütüphane masalarında boş yer bulmak pek mümkün değil. Artık öğrenciler kütüphanelerde çalışmaya bayılıyor. Neyse ki benim gidip geldiğim günlerde Feshane’de böyle bir sıkışıklık yoktu, burası rahat rahat kitap okunabilecek bir yer. Benim için atmosferi ve koleksiyonuyla SALT Galata kütüphanesi kadar cazip olduğunu not düşmek isterim.

Haziran ayında Feshane, Artistanbul olarak açılırken Tate ile ortak bir sergi yapılacağını da duyurmuşlardı. Ve o sergi geçen hafta kapılarını açtı. Mayıs ayına kadar açık kalacak sergini adı ‘Dinamik Göz’. Bu, Tate koleksiyonlarında yer alan ‘optik sanat ve kinetik sanat’ eserlerinden bir seçki. Tate Modern Müzesi’nin sergiler ve uluslararası sanat küratörü Valentina Ravaglia’nın küratörlüğünü üstlendiği sergide Alexander Calder, Frank Stella, Victor Vasarely, Lygia Clark, Liliane Lijn, Julio Le Parc, Jesus Rafael Soto, Kenneth Noland, Helio Oiticica gibi sanatçıların eserleri var.

Sergi daha önce Portekiz ve Çin’de de açılmış. ‘Op Art’ olarak bilinen optik sanat insan gözünün yanılsamalarından hareketle şaşırtıcı algı oyunları yapan resimleri kapsıyor. Çizgi ve renklerin farklı işbirlikleriyle ortaya çıkan bu resimlerin literatüre geçmiş en tanınan isimleri arasında yer alan Vasrely ve Soto gibi isimlerin eserleri de Feshane’deki sergide görülebilir.

Optik Sanat, 60’larda Kinetik Sanat akımının içinde doğmuş bir akım olarak kabul görüyor, Kinetik Sanat ise çok daha eskilerden beri var olan bir akım. Sanat eserinin hareketlenmesi, şekil ve yer değiştirebilmesi diye kabaca özetleyebiliriz. Bu akımın tabii ki en ünlü ismi Amerikalı sanatçı, Alexander Calder; sergide o da var. ‘Dinamik Göz’, 1920’ler avangardından günümüze, farklı coğrafyalar ve dönemlerde öne çıkan sanatçılara da odaklanarak çağımız sanatı hakkında ilgi çekici, eğlenceli ve zihin açıcı bir sergi görme fırsatı veriyor. Pek çoğumuzun hiç farkında olmadığı bir sanat yaklaşımını ve sanatçıları tanıma olanağı bu. Tam da kamusal bir sanat kurumundan bekleneceği gibi, evrensel standartlarda, dünya sanat kurumlarıyla iş birliği içinde ve yenilikçi ve eğitici...

İşte bunları görünce, Feshane için mutlu sona ulaştığımızı düşünüyorum. Ve bu mekanın bu üst düzey işlevini daha yıllarca sürdürebilmesi için soluğumu tutmuş, 30 Mart yerel seçimlerinin sonuçlarını bekliyorum. İBB yönetiminin tekrar AK Parti’ye geçmesi, Artistanbul’un da sonu olur diye düşünüyorum. Umuyorum, bir yıl sonra Feshane’nin bu halini ‘kısa ve güzel bir hikâye’ olarak hatırlamayız…

ÖNCEKİ FESHANE YAZILARIM:

https://kisadalga.net/yazar/sanat-dusmanliginin-yeni-hedefi-feshane_73910

https://kisadalga.net/yazar/moral-deposu-olarak-istanbul-modern-ve-feshane_73243


Cem Erciyes: Gazeteci, yayıncı. 1971 doğumlu Cem Erciyes, İzmir Bornova Anadolu Lisesi’ni ve Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdi. İstanbul Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler dalında yüksek lisans yaptı. Gazeteciliğe 1992’de Dünya Gazetesi’nde başladı. Dünya Kitap dergisi ve kültür sanat sayfalarında çalıştı. 1997 yılında Radikal’e geçti. Kültür Sanat Editörü ve Radikal Kitap Eki Yayın Koordinatörü, Ek Yayınlar Yönetmeni gibi görevler üstlendi… 2016 yılında Doğan Kitap’ın yayın direktörlüğünü üstlendi. Halen bu işi yapıyor. Çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde yazıları yayımlandı. TRT’de, Açık Radyo’da kültür sanat ve tarih programları hazırladı, sundu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cem Erciyes Arşivi