Kızıl Şeytanlar'ın renkli yıldızları...

Duydunuz mu? Kürt'lerin Amedspor'u baskılar ve engellemeler yüzünden kapanma tehlikesinde... Belçika'da Kızıl Şeytan kesilenler, ne diyorsunuz?

Belçika Türkleri son dokuz günde tam üç kez sokağa indi, 24 Haziran gecesi Türk bayrakları, Erdoğan posterleri, AKP ve MHP sancaklarıyla, 28 Haziran ve 2 Temmuz gecelerinde ise Belçika bayrakları ve Kızıl Şeytanlar posterleriyle…

İlkinde Tayyip'in ve Cumhur İttifakı partilerinin seçim zaferini kutlamak için... Diğer ikisinde ise Dünya Kupası maçlarında Kızıl Şeytanlar diye ünlü Belçika milli takımının İngiltere'ye ve Japonya'ya karşı galibiyetlerini kutlamak için.

Daha bir hafta önce Tayyip-Bahçeli ikilisinin ortak zaferini Mücahid-i İslam ve Bozkurt olarak kutlayanlar bu kez birer Kızıl Şeytan kesildiler.

Türk göçmenlerin yoğun yaşadığı Schaerbeek'in Türk belediye başkan yardımcısı Sait Köse Crossing Stadı'na, Saint-Josse'un Türk belediye başkanı Emir Kır da mahallenin en büyük meydanına birer dev televizyon ekranı dikerek coşkunun Türk seçmenleri tarafından kitlesel olarak paylaşılmasını sağladılar.

Belçikalı Türkler son derece keyifliydi, milli takımda hiç Türk oyuncu olmasa da, en azından Almanya'daki gibi bir dram yaşamıyorlardı. Alman milli takımının dünya kupasından elenmesinden Türk kökenli Mesut Özil sorumlu tutulmamış mıydı? Aslında Yeşiller Partisi eski eşbaşkanı Cem Özdemir'e göre Almanya'nın elenmesinin asıl nedeni Erdoğan'dı. "Mesut ve İlkay ile fotoğraf çektirdi ve bu durum milli takım oyuncularının moralini bozdu, bu yüzden iyi oynayamadılar" diyordu.

Belçika takımında Ankara diktatörüyle fotoğraf çektirerek skandal yaratmış, bu nedenle de tüm ekibin moralini bozmuş bir Türk futbolcusu olmadığına göre, tüm Tayyip alkışçıları bu kez Kızıl Şeytan kesilip rahatça sokaklara dökülebilirlerdi.

Ancak Brüksel'de Kızıl Şeytanlar'ın galibiyetlerini Türklere oranla daha büyük bir coşkuyla kutlayanlar Faslı göçmenlerdi.

Schaerbeek ve Saint-Josse'ta olduğu gibi Molenbeek Belediyesi'nde de büyük bir nüfusa sahip olan Faslılar daha coşkuluydular, çünkü Kızıl Şeytanlar'ın Japonya'yı 3-2 yenerek çeyrek finale yükselmesini sağlayan maçta beraberlik golünü atan Marouane Fellaini de, son dakikada galibiyet golünü atan Nacer Chadli de Fas kökenliydi… Kitlesel kutlama gösterilerinde, görsel ve basılı medyada her ikisi de büyük övgülerle göklere çıkartılıyordu.

Aslında Belçika milli takımının yüksek performansını sağlayan sadece bu iki Faslı oyuncu da değildi… Kongolu oyuncu Romelu Lukaku da dünya kupası için oynadığı üç maçta tam 4 gol atmıştı.

Evet, yedekleriyle birlikte 23 kişilik Belçika milli takımında Türk yoktu ama, 2 Faslı, 4 Kongolu, 1 Kosovalı, 1 Malili ve de 1 Portekizli oyuncu vardı.

Bu yabancı kökenli futbolcuların dünya kupasındaki başarıları, özellikle son iki yıldır yoğun mülteci akını nedeniyle yabancı karşıtlığının yeniden yükseldiği Belçika'da göçmenlere hiç değilse bir süre daha hayırhah bakılmasını sağladı.

Kongolu Lukaku'nun golleri meydanlardaki dev televizyon ekranlarına kilitlenen binlerce Belçikalı tarafndan çılgınca alkışlanırken, Brüksel kenti Kongo halkından af dileme bir olaya daha sahne oluyordu.

30 Haziran cumartesi günü Brüksel'de Kongo'luların yoğun bulunduğu Ixelles'in bir meydanına Brüksel Anakent Belediye Başkanı Philippe Close'ın da hazır bulunduğu bir törenle Patrice Lumumba adı verildi.

Kongo bağımsızlık hareketi lideri ve ülkenin ilk başbakanı Lumumba'nın, ABD'nin, NATO'nun, Belçika sermayesinin çıkarlarına karşı tavır aldığı için Belçika Hükümeti'nin emriyle nasıl ortadan kaldırıldığı bundan 19 yıl önce araştırmacı Ludo De Zitte'nin De moord op Lumumba (Lumumba'nın Ölümü) adlı kitabında belgelerle açıklanmış bulunuyordu.

Kitaba göre, Lumumba'yı yoketmek üzere Barracuda kod isimli komplo planını Belçika'nın Afrika İşleri Bakanı Harold d'Aspermont Lynden'in sağ kolu Binbaşı Jules Loos hazırlamıştı.

Belçika yetiştirmesi ordu komutanı Mobutu'nun 2 Aralık 1961'de Lumumba'yı Kasai'de tutuklamasından sonra, yoketme planını uygulamak üzere Brazzaville'deki Belçikalı Albay Louis Marlière görevlendirilmişti. Ayrıca, bir istihbarat ajanı ile eski bir sömürge subayı bu operasyon için Brüksel'den Kongo'ya gönderilmişti.

Lumumba iki yoldaşıyla birlikte 17 Ocak 1961'de hapisten çıkartılıp Belçikalı subay ve polislerin nezaretinde binbir işkenceden geçirildikten sonra bir ormanda katledilmişti.

Cinayetten üç gün sonra, geleceğe Lumumba'dan hiçbir iz kalmaması için Belçikalı polis şefi Gérard Soete, kardeşiyle birlikte, cesetleri mezardan çıkartıp testereyle parçalamış ve parçaları da sülfirik asite atıp tamamen yoketmişti.

İleri yaşında Brugge kentinde "huzur içinde" yaşayan Gérard Soete, söz konusu kitabın yayınlanmasından sonra olayları doğrulamış, hatta Lumumba'nın cesedinden dökülen bir kurşun ile bir parmak kemiği ve iki dişi de hatıra olarak sakladığını Flaman televizyon programı Canvas'ta açıklamıştı.

Küçük bir meydana Lumumba'nın adının verilmesi Belçika Devleti'ni ve onun arkasındaki ABD emperyalizmini bizzat işlettikleri bu alçakça cinayetin utancından ve lanetinden aklar mı, hiç sanmıyorum.

Yıllarca süren Mobutu diktatörlüğünden sonra Kongo günümüzde de koltuğunu yitirmemek için binbir kirli tertibe başvuran Kabila adlı bir başka diktatörün zulmü altında.

Evet Kızıl Şeytanlar'ı sadece bugün değil yıllardır ceşitli turnuvalarda başarıdan başarıya götüren siyah futbolculardan biri de babası Mobutu diktası döneminde uğradığı siyasal baskılar nedeniyle ülkeyi terkederek Belçika'ya iltica etmek zorunda kalmış olan milli takım kaptanlarından Vincent Kompany.

Kızıl Şeytanlar'ın bir başka yıldızı ise Kosova'lı Adnan Januzaj… O da 1992 yılında Sırbistan Ordusu askeri olarak Bosna Hersek'te savaşmayı reddettiği için Belçika'ya iltica eden bir babanın oğlu…

Belçika'da yabancı düşmanlığının başını çekenler de dahil herkes bugünlerde Kızıl Şeytanlar'ın bu farklı renkteki yıldızlarıya iftihar ediyor, övünüyor…

Dahası Belçika'nın Flaman ve Valon bölgeleri arasında bölüneceği korkusu içinde yaşayanlar da Kızıl Şeytanlar'ın başarılarına büyük umut bağlamış durumda… Gerçekten de Belçika'nın "ulusal" birliğinin devamını şimdilik varlığı halka son derece pahalıya mal olan Kraliyet ailesi kadar uluslararası turnuvalarda Belçika'nın üç renkli bayrağını dalgalandıran Kızıl Şeytanlar garanti etmekte…

Flamanların güçlü iktidar partisi N-VA'nın, şimdilik askıda tuttuğu Konfederasyon projesini önümüzdeki 2019 federal seçimlerinde tekrar gündeme getirmesi beklenirken "ulusal birlik" imajının futbol sahalarındaki başarılarla yenide güçlenmesi bu parti yöneticilerini son derece rahatsız ediyor…

Ancak onların da bir tesellisi var… Evet yedekleriyle birlikte 23 kişilik Belçika milli takımında Fas'lısı, Kongo'lusu da var ama yine de ekibin büyük çoğunluğunu Jan Vertonghen ve Kevin De Bruyne gibi yıldızların da aralarında bulunduğu 10 Flaman futbolcusu oluşturuyor.

Ekipteki Valon'ların sayısı ise Axel Witsel ve Eden Hazard gibi iki yıldız da dahil 3'ü geçmiyor.

Kızıl Şeytanlar'ın önünde bu cuma günü Brezilya Milli Takımı gibi güçlü engel var. Şimdi tüm Belçika, Flaman'ıyla, Valon'uyla, Brüksel'lisiyle ve de yüzden fazla farklı kökenden gelen göçmenleriyle cuma akşamına endekslenmiş durumda.

Yine Türkiye'ye dönüyor, Belçika'daki Tayyip'çiler Kızıl Şeytanlar'ın başarılarına alkış tutarken Kürt futbol kulübü Amedspor'la ilgili olarak dün gelen bir haberi ibret olarak buraya alıyorum:

"Amedspor kapanma riskiyle karşı karşıya… Önceki sezonda deplasman maçlarında seyirci yasağı, ırkçı saldırılar ve para cezaları ile boğuşan Amedspor, bu sezon çok ciddi maddi sıkıntılar yaşıyor. Futbolculara ve personele maaşlarını, esnafa alacaklarını ödeyemeyen kulüpte zor günler kapıda." (Artıgerçek, 3 Haziran 2018)

Brüksel'de sokaklara, meydanlara dökülen Türkler habere ne der? 

İsyan mı ederler, "Oh olsun!" mu derler?

Bitirirken, 142 bin Türk seçmenin yüzde 75'inin Tayyip'e, yüzde 64'ünün de onun partisine oy verdiği Belçika özeline ilişkin son bir vurgulama yapmadan geçemeyeceğim...

Dünya Kupası müsabakaları sona erdikten sonradır ki bu yılın Ekimi'nde belediye seçimleri ve de gelecek yılın Mayısı'nda federal ve bölgesel meclis seçimleriyle Belçika'nın yazgısını belirleyecek yeni bir sürece girilecek.

Geçen yazımda da belirttiğim gibi büyük kentlerdeki belediye seçimlerinde göçmenlerin ve de Schaerbeek ve Saint-Josse gibi belediyelerde özellikle Türk göçmenlerin oyları belirleyici rol oynayacak.

24 Kasım seçimlerinde dünyanın Türk göçmen barındıran 60 ülkesinden 42'sinde Tayyip'e "hayır" denirken, Avrupa Birliği'nin kurucusu Belçika, Hollanda, Fransa, Almanya ve Lüksemburg'un da dahil bulunduğu 18 ülkede Türk-İslam diktatörüne yüzde 60'ın üzerinde destek verildi.

Sonucun böyle olmasında 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbelerinden bu yana, Tayyip'in Türk-İslam'cı iktidar dönemi de dahil, Ankara'nın bu ülkelerdeki elçilik ve konsolosluklarının, Diyanet'in, ona bağlı camilerin yürüttüğü beyin yıkamasının yanısıra, bunlarla sıkı ilişkideki Türk derneklerinin ve Türk medyasının rolü tartışma götürür mü?

Dahası… Ucuz oy hesaplarıyla bunlara her türlü tavizi ve hatta desteği veren, solcusundan sağcısına, tüm Belçika partilerinin gafletinin de ciddiyetle sorgulanması gerekmez mi?

Sorması bizden... Yanıtı Kızıl Şeytanlar'ı alkışlayanlardan...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi