Müflis Müstebit

Yaptığım araştırma sonucunda; istismar etmeden bulduğum en isabetli tarifin; 'Müflis Müstebit!' olduğunu söyleyebilirim.

Muhalefete; "Zındık, fitneci, hain, dinsiz, dalalette!" diyerek dini kavramlar üzerinden saldıran bir iktidarı otoriter, totaliter ve faşist bulanlar var. Peki; dini terminolojiyi yerli yerinde kullanarak onu nasıl nitelendirebiliriz diye düşünmek gerekiyor. Zira dini değer ve kavramların toplumsal karşılığı ve tabandaki etkisi küçümsenmeyecek kadar büyüktür.

Yaptığım araştırma sonucunda; istismar etmeden bulduğum en isabetli tarifin; "Müflis Müstebit!" olduğunu söyleyebilirim.

Müstebit; istibdat yapan, despot kişi veya idareye denir. İstibdat ise "muamele-yi keyfiyedir, re'yi vahiddir." Diğer bir tabirle despotluk; kanunsuz, hukuksuz, keyfi icraatlar olup tek bir kişi, zümre, parti veya sınıfın görüşüne dayanan tahakküm, baskı ve dayatmadır.

Müflisin kim olduğunu anlamak için ise şu kutlu beyana bakalım;

"Müflis kimdir, biliyor musunuz?" diye soran Resul-i ekrem (a.s.m)'a cevaben;

Bize göre müflis, parası ve malı olmayandır" dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber,

Ümmetimden müflis olan o kimsedir ki: Kıyamet günü namazı, orucu ve zekâtı olduğu halde gelir. Ancak birine sövmüş, diğerinin kanını dökmüş, bir diğerinin de malını yemiştir. İyilikleri buna, öbürüne, diğerine dağıtılır. Üzerindeki borçlar bitmeden iyilikleri tükenir. Bunun üzerine davacıların günahlarından alınır, üzerine yüklenir ve böylece ateşe atılır." (Müslim)

Şimdi; ibadetlerle sosyal ahlak ve adaletin arasını ayıran günümüz müslümanlarına ciddi bir ikaz içeren bu hadisin yaptığı iyilikler-kötülükler muhasebesini ya da ölçme-tartma işlemini iktidara uyarlayalım.

Bunun için, iktidarın öncelikle hak-hukuk sonra da onun bir sonucu olarak ekonomi karnesine ait birkaç veriyi paylaşalım;

2011'den bu yana 4 binden fazla çocuğun yaşam hakkı ihlal edilmiş.

En az 22 bin 224 kişi iş cinayetine kurban gitmiş.

360 kişi zorunlu askerlik görevini yerine getirirken "şüpheli biçimde" ölmüş.

21 bin kişiye işkence ve kötü muamele yapılmış.

177 üniversiteden 6 bin 81 akademisyen ihraç edilmiş. (İhraç edilenler arasında 400’e yakın Barış Bildirisi’ne imza atan bilim insanı bulunuyor.)

16 binden fazla kişi intihar etmiş.

KHK’larla 49 özel sağlık kuruluşu, 2 bin 271 özel eğitim kurum ve kuruluşu, 146 vakıf, 1427 dernek ve 15 vakıf yüksek öğretim kuruluşu ve 19 sendika kapatılmış.

Ocak 2020’de yayımlanan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu Faaliyet Raporu’na göre; OHAL kapsamında çıkarılan KHK’lar ile 131 bin 922 "tedbir" gerçekleşmiş. OHAL’de en az 125 bin 678 kamu görevlisi ihraç edilmiş, 270 kişinin öğrencilikle ilişiği kesilmiş, 2 bin 761 kurum ve kuruluş kapatılmış, 3 bin 213 personelin rütbesi alınmış.

KHK'larla doğrudan mağdur olanlar 250.000'i geçerken mağdur yakınları olan ikincil mağdurların sayısı ise 1 milyon 500 bine yaklaşmış…

Halkın iradesini hiçe sayarak belediyelere atanan kıyımları, gözaltına alınanlara reva görülen çıplak aramaları, kaçırılan, kaybedilen insanları, 25 milyon vatandaşın Kürtçe anadilinde eğitiminin hâlâ yasak oluşu ve daha nice keyfi, despotik uygulamaları iktidarın müstebitlik hanesine eklemek mümkün.

İktidarın basın karnesi de oldukça kötü:

AKP’nin 18 yıllık iktidarında en az 721 gazeteci tutuklanmış, 179 medya kuruluşu kapatılmış, çok sayıda basın ve yayın organı sansürlenmiş.

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde ise Türkiye 180 ülke arasında 157’inci sırada yer alıyor.

Sonuç olarak Tr, özgür olmayan ülkeler kategorisinden bir türlü çıkamıyor.

Ekonomik verilere baktığımızda;

2002 yılında dolar cinsinden kişi başı milli gelirde Türkiye 73. sıradaydı. 2019’da 75. sıraya gerilemiş.

4 Kasım 2002’de 1,67 olan dolar/TL kuru, bugün itibariyle 7,38 seviyelerinde.

2000 yılında Türkiye’de işsizlik oranı yüzde 6 iken, 2002’de bu oran yüzde 9,8’e fırlamış. AKP döneminde işsizlikte en düşük nokta 2012 yılında yüzde 8,4'e gerilemiş.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) temmuz ayı işsizlik verilerine göre;

Daraltılmış hesaplama yöntemiyle 2020 Türkiye'sinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2020'de 4 milyon 227 bin kişi. İşsizlik oranı 13,4 seviyesinde.

İstihdam oranı ise yüzde 43,5.

TÜİK'in verilerini gerçekçi bulmayan ekonomistler az değil. Mustafa Sönmez'e göre;

geniş tanımlı işsiz sayısı 12,4 milyondur. Geniş tanımlı işsizlik oranı da yüzde 34,4 seviyesinde.

Nüfusun yüzde 90’lık çoğunluğunun toplam servetten aldığı pay ise yüzde 33,3’ten yüzde 18,8’e gerilemiş…

2002 yılında nüfusun en zengin yüzde 10’luk kesimi servetin yüzde 67,7’sine sahipti. 2018 yılından bu yana bu oran yüzde 81,2’ye yükseldi.

Bir yılda kişi başına düşen et tüketimi Avrupa Birliği ülkelerinde ortalama 69.8 kilo olurken Türkiye'de bu rakam sadece 32.4 kilogram kadar...

Toparlarsak bu iktidar döneminde; TL'nin uğradığı değer kaybı had safhada, işsizlik oranı çok yüksek ve halkın alım gücü çok düşük!

İktidarın hakkını yememek adına kaliteli bir iyiliğini de söyleyelim. Vaktiyle, bir ilke imza atarak Andımızı kaldırmıştır her ne kadar bu iyiliğin sevaplarını yıpratacak derecede nice Kürdi tabelalarını asılı yerlerinden sökmeyi ihmal etmemişse de.

Başka; Diyanet'in bütçesi ve kadrosu şişirilmiş, geniş mi geniş camiler ve paradoksal olarak bolca hastane ve koca koca hapishaneler açmıştır. Çelişkiyi fark etmişsinizdir.

"Necisin, nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun?" gibi felsefenin çözmekten aciz kaldığı sorulara cevap veren Din; biyopsişik insanın maddi-manevi tüm sorunlarını da çözme potansiyeline sahiptir. Dine, camiye, dindar nesle ısrarla vurgu yapan bir iktidar devrinde hiç olmazsa suç oranlarında ve hasta sayısında büyük düşüşler beklemek hakkımızdır. Gel-gör ki; koca memleket bir hastane ve hapishaneye veya bir mağdurlar kampına döndürülmüş. Bu çok renkli, çok sesli apartmanın hangi taşına dokunsan ondan bir "feryat û figan", bir "ah û wah" işitiyorsun.

Doğrusu; ülkede her alanda beliren çöküşün, her kesimde gözlemlenen tatsızlığın baş sorumlusu olan bir iktidarın bu kadar haksızlık ve hukuksuzluğu kapatacak büyüklükte ne bir iyiliği var ne de bu çöküşü tersine çevirecek, bu tatsızlığı giderecek bir iradesi.

Anlayacağımız; tam bir iflas hali!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Muhammed Salar Arşivi