Mehmet Altan
Nereye gidiyoruz?
Trump’a suikast girişimi dünyayı salladı.
Lanet şiddet, sahnede biraz daha öne çıktı… Bunun Trump’a yarayacağı, Kasım ayındaki seçimleri kazanma ihtimalinin kuvvetli olduğu söyleniyor.
Dört yıl önce, seçimlerin sonuçlarını tescil etmek için toplandığı sırada ABD Kongresi’ni bastırtan Trump’ın yeniden Amerika’nın başına geçtiği bir dünyayı düşünün.
Amerika’da Trump, Rusya’da Putin, Çin’de Şi Cinping…
Bu “üçlü”nün kıskacına düşen dünya nasıl bir dünya olacak?
İnsanlık yeni bir cehennemi mi yaşayacak?
xxxxxxx
Faşizm, “otoriter devlet üzerine kurulu, radikal milliyetçi politik ideoloji” olarak tanımlanıyor.
Faşizan rejimler, hukuku ve özgürlükleri yok etmeye çalıştıkça şiddet daha da tırmanıyor.
Amerika’da Trump’ın başkan olması, hızla yayılan popülist milliyetçiliğin büyük bir ivme kazanmasına yol açacak gibi görünüyor.
xxxxxxx
Böyle bir gelişme kaçınılmaz olarak bütün ülkeleri az ya da çok etkileyecek.
Kötümser bir tahminle dünya cehenneme dönecek.
İyimser bir tahminle, demokrasi yanlıları hiç olmadığı kadar kararlı ve mücadeleci bir biçimde bütün dünyada birleşecek.
Aynı iyimserlikle, Amerika’daki demokratların da bu son olayla birlikte meseleyi daha ciddiye alıp seçimlere daha hazırlıklı gireceklerini de düşünebiliriz.
Ya da Kundera’nın “iyimserlik aptalların afyonudur” lafının doğru olabileceğini hesaba katıp kendimizi en kötüye de hazırlayabiliriz.
xxxxxxx
Dünyanın çok ürkütücü bir tehditle karşı karşıya olduğu bu döneme ne yazık ki Türkiye çok güçlü bir demokrasiyle, sağlam bir hukuk yapısıyla giremeyecek.
Hukukun kaybolduğu, yargının hukukla bağını kesmiş gibi göründüğü, ekonominin insanları çok bunalttığı, bütün kurumların güvenilirliğinin yok olduğu bir zamanı yaşıyoruz.
Denetimli, kurallı, hukukun etkin yaptırımının işlediği bir ülkede yağmur sonucu biriken suda elektrik akımına kapılarak can verir mi insanlar?
Hatay’daki depremler… Madendeki ölümler… İş cinayetleri…
İnsan hayatının tamamen önemsizleştiği bir dönem bu.
xxxxxxxx
İzmir'in merkezinde, yağmur yağması ardından oluşan su birikintisine basan ve elektrik akımına kapılan Özgür Ceren Deniz'i kurtarmaya çalışan İnanç Öktemay da hayatını kaybetti.
Öktemay'ın tam on yıl önce, 2014 yılında paylaştığı Albert Camus’nun sözü yeniden anımsandı:
"Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın".
xxxxxxxxx
“İnsanların nasıl öldüğüne bakın.”
Bugün, demokratik bir hukuk devletinde yaşanmayacak korkunç bir günün yıl dönümü.
“104'ü darbe yanlısı asker olmak üzere 300'den fazla kişinin hayatını kaybettiği, 1.491 kişi yaralandığı” kanlı 15 Temmuz Darbe Girişiminin 8. yıl dönümü…
Onca insan öldü, yüzlerce insan yaralandı, bir çoğu sakat kaldı.
xxxxxxx
Darbe, Türk Ceza Kanunu’nun 309. Maddesinde tanımlanır:
“Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya
veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye
veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmek.”
Cezası da müebbet…
Büyük acılara sebep olan darbe girişimi önlendi, “anayasal düzen” korundu.
Ancak kısa bir süre sonra “rejim” değişti.
Hem de OHAL sürecinde.
Başarısız bir darbe girişimi sonrasında rejimi değişen başka bir ülke var mı, bilmiyorum.
xxxxxxx
Peki, nasıl bir rejim geldi?
Geçen hafta “15 Temmuz raporu ne oldu?” başlıklı yazımda,
“Bana ’15 Temmuz Yargısı nedir’ diye sorsalar, AYM, AİHM ve Yargıtay kararlarının ‘mahkemeler’ tarafından uygulanmadığı… Taraf olunan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uyulmadığı dönem derim… Bu, anayasanın açıkça çiğnendiği anlamına da geliyor tabii” diye yazmıştım.
Dünyanın bir kaosun eşiğinde olduğu düşünülen bir döneme, anayasamızı çiğnemeyecek sağlam bir hukuki yapıyla ve insanların sürünmeyeceği bir ekonomik düzenle girmek bütün ülke için çok daha iyi olur diye düşünüyorum.
xxxxxxx
Yaşadığımız şartları değiştirebilecek miyiz?
Bu, toplumun iradesine bağlı.
Son gelişmeler, hukuksuzluktan ve sefaletten bunalan halkın artık bir değişim istediğini ortaya koydu.
Bunu sadece bir iktidar değişimi olarak söylemiyorum, bir zihniyet değişiminden söz ediyorum.
İnsanların yağmur yağdığında elektrik çarpması sonucunda ölmeyeceği, küçük çocukların hiç olmazsa bir kalem pirzola yiyebileceği, gençlerin iyi bir eğitimden geçebileceği, yargının hukuka uyacağı bir yapı istiyor bu toplum artık.
Buna inanıyorum.
Bu, “iyimser” bir inanç da olabilir.
Ama şunu kesin olarak biliyorum, dünyanın gelip dayandığı “cehennemin kapısında” hata yapmak hiçbir toplum için iyi sonuç vermez.