Nuray Özdoğan: Kobanê Davası, IŞİD’in kenti alamamasının intikamına dönüştü

HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eş Sözcüsü Nuray Özdoğan, Kobanê Davası'nda gelinen noktayı değerlendirdi: Tamamen Kafkaesk bir dava. IŞİD’in Kobani’yi alamamasının intikamına dönüştü. Dosyadan savcının unuttuğu skandal belgeler çıktı.

Artı Gerçek - Kobanê davasında yargılanan siyasetçilerin avukat grubunda yer alan HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eş Sözcüsü Nuray Özdoğan’a göre, davada seçim takvimine ve politik amaçlara uygun bir zaman çizelgesi takip ediliyor. Özdoğan, dosyadan savcının alelacele işlem yaparken unuttuğu 'skandal' belgeler çıktığını da aktarıyor.

IŞİD 14 Eylül 2014’te Rojava’ya bağlı Kobanê kentini kuşatmaya başladığında, bütün dünya bu örgütün vahşet videolarıyla, saldırılarıyla sarsılıyordu. Bu videolar, Kobanê'de yapacağı katliamların habercisiydi. Öte yandan Türkiye’de çözüm süreci devam ediyor ama Kürt sorununun çözümü konusunda vaatlerde bulunan hükümet Kobanê'ye seyirci kalıyordu.

Bu ortamda 6 Ekim 2014 günü HDP herkesi hükümetin tutumunu ve IŞİD vahşetini protestoya çağırdı. Zaten devam eden protestolar dalga dalga büyürken işin içine karanlık eller girdi ve olaylarda HDP’li, Hüda-Par’lı veya kolluk mensubu 52 kişi katledildi. 2015 seçimleri yaklaşırken çözüm süreci fiilen bitti, Türkiye bambaşka bir rotaya girdi ve Kobanê olayları, atılan bir tweet gerekçe gösterilerek HDP’nin üstüne yıkıldı.

HDP’liler üç yıldır bu davadan yargılanıyor ve Kobanê davası deprem, adli tatil demeden eşi-benzeri görülmemiş bir tempoyla ağır cezaların verilmesi muhtemel sonuca gidiyor. Kobanê davasının tüm yönlerini, yargılanan siyasetçilerin avukatı ve HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eş Sözcüsü Nuray Özdoğan’la konuştuk…

6-8 Ekim 2014’te IŞİD’in Kobanê'de katliamlar yaptığı sırada Türkiye’de yaşanan olaylar hakkında açılan davanın temel dayanağı nedir?

Belki aklınız almayacak ama Adalet Bakanlığı’ndan Et ve Süt Kurumu’na, AKP’den Muharip Gaziler Derneği’ne, AKP’li belediyelerden onlara yakın kurum ve derneklere, bankalara kadar sayısız kurum Kobanê davasında müşteki sıfatıyla başvurdu. Bunların belli bir yönlendirme sonucu olduğu açık. Dava dosyası 1600 klasörü aşmış durumda. Devletin neredeyse tüm kurumlarıyla birlikte taraf olduğu ve HDP’nin o dönemki yöneticilerinin yargılandığı davanın temel dayanağı ise bir tweet! HDP’nin Merkez Yürütme Kurulu’nun (MYK) bir toplantı sonrasında Twitter adresinden yapılan bu paylaşımda insanlar IŞİD’in Kobanê'deki saldırılarını ve AKP’nin uyguladığı ambargoyu protesto etmeye çağrılıyor.

nuray-ozdogan.jpg
Nuray Özdoğan, "Bence Kobanê davasında seçim takvimine ve başkaca bir çok politik amaca uygun bir zaman çizelgesi takip ediliyor" dedi.

Nasıl bir ambargo uygulanıyordu?

Hükümetin Kürt hareketiyle çözüm sürecini devam ettirdiği o dönem hem uluslararası kamuoyu hem de Türkiye’deki muhalifler Kobanê'deki insanlara destek için Türkiye’den koridor açmasını istiyordu. Çünkü, IŞİD’in orada bir soykırım tehdidi söz konusuydu. Ama hükümet, çözüm sürecine rağmen bu katliama seyirci kalıyor ve 6 Ekim’den önce başlayan protestolar hem Kobanê sınırında hem de Türkiye’nin muhtelif bölgelerinde devam ediyordu. Yani protestolar HDP’nin tweet attığı 6 Ekim’de değil, ondan önce başlamıştı.

IŞİD de 14 Eylül 2014’te Kobanê'yi kuşatmaya başlamıştı…

Tabii, zaten protestolar da bundan kısa süre sonra başlamıştı. Ekim ayına gelindiğinde IŞİD’in Kobanê'yi ele geçirmesi ve büyük katliamlar yapması ihtimali çok yükseldiği için HDP 6 Ekim’de MYK’sını topladı ve toplantı sonrası tabanını Kobanê'yle dayanışmaya çağırdı. Erdoğan ise ertesi gün, 7 Ekim’de “Kobani düştü düşecek” açıklaması yaptı. Bu süreçte ülke genelinde ölümlerin yaşandığı şiddet eylemleri başladı. Baktığımızda, HDP şiddet olaylarının bitirilmesi konusunda olağanüstü bir çaba sarfetmiş.

Nasıl bir çaba sarfedildi?

Selahattin Demirtaş başta olmak üzere HDP yönetimi şiddet eylemlerinin son bulması için çok sayıda açıklama yapıyor, HDP yetkilileri hükümetle, dönemin içişleri bakanı Efkan Ala’yla görüşmeler, toplantılar gerçekleştiriyor.

MAHKEME ÜÇ YILDIR BİR TANE BİLE TANIK DİNLEME TALEBİMİZİ KABUL ETMEDİ

Bunlar resmi, kayıt altında görüşmeler mi?

Değil; örneğin Efkan Ala’yla görüşmeye dair bilgi Sırrı Süreyya Önder’in ve Demirtaş’ın dava dosyasındaki savunmasında var.

Efkan Ala bu konuda tanık olarak dinlendi mi?

Hayır, bu yöndeki talebimiz mahkeme tarafından reddedildi. Mahkeme üç yıldır süren yargılamada bir tane bile tanık dinleme talebimizi kabul etmedi.

Dolayısıyla Efkan Ala’yla Kobanê olaylarının, şiddet eylemlerinin bitirilmesi konusunda yapılan görüşmeye dair resmi bir belge yok, öyle mi?

Hayır, tarafların beyanları var.

MAHKEME YARGILANAN SİYASETÇİLER LEHİNE OLAN HİÇBİR DELİLİ DİKKATE ALMIYOR

HDP’liler bu yönde bir savunma yaptığına göre, hukuken bunun teyidi için Ala’nın dinlenmesi gerekmiyor mu?

Elbette! Fakat bakın, Kobanê olayları gerekçesiyle açılan soruşturma kapsamında 22 HDP siyasetçisi ve yöneticisinin tutuklanacağı gözaltı sürecinde, Eylül 2020’de yapılan sorgulamada ben de avukat olarak bulunuyordum. Sorgudaki tek soru şuydu: “Bu tweet’i kim attı, bu tweet’in atılması öncesi yapılan MYK toplantısında var mıydınız, MYK üyesi miydiniz?” Sorguda başka hiçbir soru sorulmadı. Dava zaten bu temelde başladı ve hâlen davanın temeli bu. Oysa HDP’nin o dönem ve sonrasında Kobanê'yle dayanışılması gerektiği ama şiddet olaylarının asla tasvip edilmediği yönünde çok sayıda basın açıklaması dikkate alınmadı.

Bu açıklamaları mahkemeye sundunuz mu?

Tabii ki sunduk ama birazdan anlatacağım gibi, mahkeme yargılanan siyasetçiler lehine olan hiçbir bilgiyi, delili dikkate almıyor. Dolayısıyla mahkemenin kurduğu hat şöyle: Siz bu tweet’i attınız, olaylar yaşandı, 37 kişi hayatını kaybetti ve siz bunların hepsinden sorumlusunuz! Hatta iddianamede HDP MYK üyeleri, tek tek sayılan illerde yananan tüm şiddet olaylarından, yani cam kırılmasından büst devrilmesine kadar her vak’adan sorumlu tutuluyor.

KOBANÊ DAVASI HER AÇIDAN KAFKAESK BİR DAVA

Bunlar azmettirme suçu kapsamına mı alınıyor?

Orası da ayrı bir garabet. Hem azmettirme hem de iştirak etme suçlaması yapılıyor. MYK üyeleri azmettirdiyse, nerede, nasıl bu suça iştirak ettiler? Kobanê davası her açıdan Kafkaesk bir dava. Hukukta ya azmettirirsiniz ya da iştirak edersiniz. Fakat savcılık elde ne kadar yasa varsa hepsini boca ederek dosyayı güçlendirdiğini düşünüyor. Herhangi bir ortalama hukukçu bu dosyaya baktığında; iddianameden mütalaaya ve isnat maddelerine kadar davanın hukuk mantığı dışında kurgulandığını görür. “Sen bu insanı şu suça azmettirdin” dediğinde azmettirmekten yargılarsın. O zaman dosyada suçun faili de olmalı.

6-8 Ekim’deki şiddet olaylarının failleri, eylemleri yapanlar dosyada yer almıyor mu?

Farklı illerde birtakım olaylardan, ölümlerden dolayı açılmış bazı davalar sonuçlanmış. Peki bu davalarda ceza alan kişilerin eylemleriyle HDP’nin tweet’i arasında bir bağ olup olmadığını soruşturdunuz mu, asla! O dosyalar üzerinden gösterilen tanıklar da dinlenmedi.

MÜŞTEKİLER HDP TWEET’İYLE 6-8 EKİM ARASINDAKİ BAĞI REDDEDİNCE, MAHKEME BEYANLARINI ALMAYI KESTİ!

6-8 Ekim’de farzedelim Muş’ta yaşanan bir olayın failine, “bu eylemi yaparken HDP’nin attığı tweet’ten mi etkilendin” diye sorulmadı mı?

Aslında mahkeme ilk başlarda birtakım müştekileri dinledi ama büyük çoğunluğu HDP’nin tweet’iyle 6-8 Ekim olayları arasındaki bağı reddedince mahkeme artık müşteki beyanlarını almayı kesti! Tabii bu çok politik bir dava olduğu için birkaç müşteki de hükümetin yarattığı kamuoyu algısı çerçevesinde, “Tabii ki bunlar sorumludur, televizyonlar bunu söylüyor zaten” diyerek yargılananların aleyhine beyanda bulundu. Düşünün ki, bunlar bile delil olarak dosyaya konuyor! Elbette bunlara itiraz ettik. Bakın, yakın zamanda yapılan yargılamada bir feminist, cep telefonunun baz istasyonu İstanbul-Pendik’te çıktığı için Pendik’teki olaylardan sorumlu tutuldu ve mahkeme bunu müebbet hapis için gerekçe yapıyor! İddianame de, mütalaa da bu yönde. Hâlbuki baz istasyonu kaydına baktığımızda söz konusu kişinin o sırada Sabiha Gökçen Havalimanı’nda olduğunu gördük.

Peki bu tür bilgileri dikkate almıyor mu mahkeme?

Hayır, savcılık örneğin gelen baz istasyonu kaydının sadece Pendik kısmını dikkate alıyor, Sabiha Gökçen kısmına dair bilgiyi almıyor. Kobanê davasındaki yargılamanın genel mantığı da bu yönde. Örneğin davada yargılanan bir kişi Barış Akademisyeni ve o davadan beraat etmiş. Fakat savcı ısrarla ve arada beraat kararını sunduğumuz halde sadece akademisyenin yargılanmış olduğundan bahsediyor; bunu aleyhte delil olarak kullanıyor ve beraat etmiş olduğu bilgisini ise mütalaada değerlendirmiyor. Yani savcılık istediği bilginin istediği kısmını sunuyor, dosyadaki algıyı bu şekilde yargılananların aleyhine çeviriyor.

KOBANÊ DAVASINDA SEÇİM TAKVİMİNE VE BAŞKACA POLİTİK AMACA UYGUN BİR ZAMAN ÇİZELGESİ TAKİP EDİLİYOR

HDP’liler bu nedenle mi Kobanê davası için kumpas diyor?

Bu dosyanın başlangıcında, Selahattin Demirtaş hakkındaki haksız tutukluluk nedeniyle ağır ihlal çıkan AİHM kararından hemen önce, İstinaf Mahkemesi’nden bir dosyası karara çıkarıldı ve Demirtaş’ın olağanüstü bir hızla ceza alıp hükümlü hale getirilmesi sağlandı. Daha sonra Eylül 2019 tarihinde, bir akşam üzeri savcı “Ya çok önemli değil ama size bu dosyayla ilgili birkaç soru soracağız” diyerek müvekkillerimizi ve biz avukatları SEGBİS bağlantısına çağırdı. Sayın Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş “Biz sorguya çıkmıyoruz, önce ne olduğunu öğrenmek istiyoruz” diyerek itiraz edince savcı sorguda ısrar etti ve sadece 6-8 Ekim olaylarını sordu, sonra da tutuklama kararı verildi. Oysa bu sorular Yüksekdağ’a da Demirtaş’ da daha önce zaten sorulmuş, bu davadan yargılanmışlardı.

O yargılama sonucundan ne çıkmıştı?

19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde tahliye kararı verilmişti. Ama o dosya 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nden alınıp 22. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki Kobanê dosyasıyla birleştirildi ve şu anda orada devam ediyor. Bakın, 2014 yılından 2019 yılına kadar bu davadan yargılanan HDP MYK üyesi olsun olmasın herkes, telefonla peyderpey ifadeye çağrıldı ve ifadeleri alındı. Hiçbiri hakkında adli kontrol bile uygulanmadı. Fakat 2020 yılından itibaren bir anda tutuklama kararları verilmeye başlandı.

Neden?

Bence Kobanê davasında seçim takvimine ve başkaca bir çok politik amaca uygun bir zaman çizelgesi takip ediliyor.

DOSYADAN SAVCININ ALELACELE İŞLEM YAPARKEN UNUTTUĞU SKANDAL BİRTAKIM BELGELER ÇIKTI

Yani bahsini ettiğiniz 6 Ekim 2014 tarihli tweet’le ilgili dönemin HDP MYK üyeleri tam altı yıl sonra, 2020’de tutuklanmaya başlandı.

Sadece MYK üyeleri de değil, yıllardır HDP’yle bağı kalmamış insanlar bile tutuklandı. Keza o dönem MYK üyesi olmayan Sebahat Tuncel, Ayla Akat gibi siyasetçiler hakkında da tutuklama kararı verildi. Daha sonra dosyadan, savcının alelacele işlem yaparken unuttuğu birtakım skandal belgeler çıktı. Bir tanesi mesela, üst yazısı yok ama Emniyet Genel Müdürlüğü’ne ait olduğunu sandığımız bir belge. 2014’te soruşturma açıldığında suçlama “Anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs” veya “öldürme fiili” değil, sadece cezası 1 ila 5 yıl arasında olan “suç işlemeye tahrik”ti. Dosyada unutulmuş belgede savcılığa mealen, “Sen bunları, bu kadar kişinin öldürülmesinden yargılayabilirsin, bunu niye düşünmedin” gibi bir uyarı yapılıyor. Dava klasöründe bir başka unutulan belge, Demirtaş’ın tahliyesinin nasıl engellenebileceğine dair bilgi notu.

Kim yazmış bu bilgi notunu?

Sonuçta yetkili olan soruşturma savcısı ama başından beri dosyaya bakan savcı mı, Emniyet mi, farklı yerler mi yazmış, bilemiyoruz.

EN KRİTİK SUÇLAMALARI YAPAN GİZLİ TANIKLAR BİZ AVUKATLAR OLMADAN DİNLENDİ

Bunu neden bilemiyorsunuz?

Çünkü normal, hukuka uygun bir süreç işlemiyor. Normalde kolluk soruşturmayı yapar, sonra da dosyayı savcılığa teslim eder. Ama burada süreç öyle yürümüyor. Dava devam ederken de savcılık Türkiye’deki tüm savcılara yazı yazarak 6-8 Ekim olaylarının tanıklarını, itirafçılarını veya bu konuda kullanılabilecek kim varsa onları aramaya başladı. Yazışmalarda var; tüm savcılıklara “Tanık varsa, bildirin” deniyor. 2021’de başlayan bu tanık avından sonra bu sefer gizli tanıklar ortaya çıkmaya başladı. Ayrıca mahkeme örneğin Sebahat Tuncel’in, Ayla Akat’ın, Gültan Kışanak’ın daha önce, 2015’te, 2016’da bir kısmından ceza almış, bir kısmı devam eden başka davalarındaki tanıkları yeni tanıkmış gibi Kobanê davasında dinledi veya ifadelerini delil olarak dosyaya ekledi! Üstelik biz avukatlar yokken yapıldı bu. Bu tanıkların beyanlarında somut bir isnat da yok. Örgütle parti arasında ilişki olduğuna dair tamamen soyut suçlamalar var.

SAVCILIK DİYOR Kİ, HDP’NİN ATTIĞI TWEET KANDİL’DE YAZILDI, FLAŞ DİSKE KAYDEDİLDİ, HDP’YE GÖNDERİLDİ, HDP DE YAYINLADI!

Mahkeme savunma avukatları olmadan gizli tanıkları dinleyebiliyor mu?

Mahkeme en kritik suçlamaları yapan gizli tanıkları biz olmadan dinledi. Normalde Kobanê davasında duruşmalar hafta boyu devam eder ama mahkeme tutuklulara bir gün izin vermek üzere çarşamba günü duruşma yapmıyor. Fakat o izin gününde en önemli ve tutuklama gerekçesi olarak sonradan dosyada yer alan tanığı gizli dinliyor! Buna itiraz ettik.

Sonuç?

Bunun üzerine SEGBİS'ten karartılmış şekilde tanık dinlenmeye başlandı ama yanında CMK gereği zorunlu naip hakim mi, emniyet mi, istihbarat mı bulunuyor; bilmiyoruz. Naip hakimi görmek istediğimizde buna yaptığımız itiraz dikkate alınmadığı gibi çapraz sorguya da hiçbir şekilde izin verilmiyor. Basit haliyle anlatıyorum; savcı diyor ki, HDP’nin attığı o iki satırlık tweet Kandil’de yazıldı, flaş diske kaydedildi, HDP’ye gönderdi ve HDP yayınladı! Akıl alır gibi değil! Ayrıca HDP’nin MYK toplantılarına örgüt üyelerinin katıldığı iddia ediliyor. HDP aleyhine bu iddiayı ortaya atan tanık, MYK toplantılarının HDP’nin şimdiki genel merkezinde yapıldığını söyledi. Fakat HDP o toplantıları Eğitim-Sen’in herkese açık toplantı salonunda yapmış. Dolayısıyla tanığın yalan söylediğini ortaya çıkardık ama bu da dikkate alınmadı.

ADALET BAKANLIĞI, GENELKURMAY, DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI DIŞINDA PERTEK VERGİ MÜDÜRLÜĞÜNDEN PATNOS VERGİ MÜDÜRLÜĞÜ’NE KADAR HER KURUM MÜDAHİLLİK TALEBİNDE BULUNDU

Şu anda Kobanê davasından kaç kişi tutuklu?

Bu dosyada 108 kişi sanık, 18 tutuklu bulunuyor. Tutukluların hepsi MYK üyesi de değil. Mesela Ayla Akat, Sebahat Tuncel, Gültan Kışanak o dönem MYK üyesi değil ama hepsi bu davadan tutuklu. Mahkeme herkesin dosyasını birleştirip koca bir HDP torba davası yarattı.

Geçtiğimiz hafta davaya Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da taraf olma talebi çok tepki topladı. Diyanet neden bu davaya taraf olmak istiyor?

Söyleşinin başında da söylediğim gibi, devletin neredeyse tüm kurumları, Adalet Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı dışında Et ve Süt Kurumu’ndan Pertek ve Patnos Vergi Müdürlüğü’ne kadar her kurum “Ben bu olaylardan zarar gördüm” diyerek müdahillik talebinde bulundu. Mahkeme de “Bu olaylar devlete karşı yapıldı, o halde devletin tüm kurumları taraf olabilir” yaklaşımı içinde. Suç ve cezaların şahsiliği ilkesi tümden rafa kalktı.

Mesela Patnos Vergi Müdürlüğü’nün camları filan mı kırılmış olaylar sırasında?

Hayır, öyle bir iddiası da yok. Esenyurt Belediyesi mesela “Bu davaya mahkemeye yardımcı olmak için” müdahillik talebinde bulunmuş! Mahkeme de bu temelsiz katılma taleplerini reddetmiyor. Üstelik katılan ve müştekilerin beyanlarını yargılananların sorgusundan önce alıyor. CMK tersten işletiliyor.

DİYANET İŞLERİ KÜRTLERİN DEMOKRATİK MÜCADELESİNİ SAPKIN GÖRÜŞ OLARAK ÇERÇEVELENDİRİYOR

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın müdahillik talebinin gerekçesi ne?

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın davaya katılma talebinin gerekçesi zamanla değişti. İlk başvurduklarında “Mabetler zarar gördü” gerekçesi sunmuşlardı ama bize bununla ilgili iletilen bir belge de olmadı. Ama bu son celsede Diyanet İşleri bambaşka bir beyanda bulundu. Buna göre Diyanet İşleri’nin amacının İslam dinini korumak, itimadını sağlamak olduğu ve sanıkların yaptığı eylemlerin Diyanet’in amacına zarar verdiği, “sapık ve sapkın oluşumların ortaya çıkmasına sebep olduğu” söyleniyor.

Ne demek bu?

Bu davaya HDP’nin yanı sıra dosyalar birleştirildiği için Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK), Demokratik Bölgeler Partisi’nin faaliyetleri de konu edildi. Diyanet aslında mealen Kürtlerin demokratik mücadelesini ve kurumlarını sapkın görüş olarak çerçevelendiriyor. Metnin alt okuması bu aslında. Diyanet adaletin, tüm inançların değil devletin yanında olduğunu göstermek için bunu yapıyor. Buna göre devletin ideolojisi Türk-İslam sentezine dayanıyor ve bunun hilafına olduğunu düşündüğü muhalif her faaliyet sapkındır.

DİYANET İŞLERİ’NİN YAKLAŞIMI KOBANÊ DAVASININ NEREYE EVRİLECEĞİNİ DE GÖSTERİYOR

Bu Anayasa’nın laiklik ilkesine aykırı değil mi?

Mahkemede bunu söyledim. Anayasayı ihlaldir bu; ırkçılıktır, ayrımcılıktır. Dini değerler üzerinden Türkiye toplumuna karşı yapılmış büyük bir ayrımcılık suçudur bu. Fakat Diyanet’in bu yaklaşımı ve talebi, Kobanê dosyasının giderek nereye evrildiğini de gösteriyor.

Nereye evriliyor?

Kobanê davası AKP-MHP ittifakının yönettiği devletin HDP ve çevresindeki siyaseti tümüyle yok etme davasıdır. Kobanê davası, devletin tüm kurumlarıyla, HDP ve çevresindeki siyasetlere karşı yürüttüğü en büyük davadır. Davada yargılanan bazı siyasetçiler o yüzden sıklıkla İstiklal Mahkemeleri benzetmesi yapıyor ve Kobanê davasının İstiklal Mahkemeleri’nden tek farkının idam yerine müebbet hapis öngörmesi olduğunu söylüyor.

Yargılananların tümü için müebbet mi isteniyor?

Yargılananların hemen hepsi için birer kez müebbet isteniyor. Hükümetin ana hedef haline getirdiği Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ için şu aşamada yedi kez ağırlaştırılmış müebbet hapis, iki müebbbet, diğerleri için 5 ila 1 yıl arasında ağırlaştırılmış müebbet hapis isteniyor.

Neden şu aşamada?

Çünkü bunlar bir tanesi hariç henüz dosyaları kesinleşmiş ölüm olayları. Daha sonuçlanmamış davalar da var. Biz diyoruz ki, "Bu ölüm olaylarını yargılananlarla nasıl ilişkilendiriyorsunuz?" Dosyaları görmek istiyoruz. Örneğin ekoloji alanında çalışan bir kişinin Aydın’daki baz istasyonundan kaydı çıkmış; Aydın’daki tüm olaylardan sorumlu tutularak müebbet hapsi isteniyor. Müvekkil, “Ya ben İstanbul’a giderken Aydın yolunu kullanıyorum, acaba ondan mı?” diye soruyor. Ama dosya üzerinden kesin bilgiye ulaşamıyoruz.

MAHKEME LEHTE OLABİLECEK DELİLLERİ DOSYAYA KOYMUYOR

Sanıklar ve avukatlar açısından duruşmaların görülme koşulları nasıl?

Duruşmaların işleyiş şekli ve mekânı itibariyle adil bir yargılama söz konusu değil. Duruşmalar Sincan Cezaevi’ndeki salonda görülüyor; tüm avukatlar her duruşma girişinde kayıt altına alınıp fişleniyor. Kamuoyunun katılımı engelleniyor. Yabancı gözlemcilerin, kurumların izleyici olarak duruşma salonuna girişine asla izin verilmiyor. Davaya bakan heyet özel bir heyet; Kobanê dışındaki herhangi bir davaya bakmıyor. Ayrıca avukatlara ve yargılananlara hem zamansal hem de mekânsal şiddet uygulanıyor.

Nasıl yani?

Yargılama iki hafta duruşma, bir hafta ara şeklinde ilerliyor. Oysa bu bir ağır ceza yargılaması; avukatların bu tempoyla davayı takip etmesi ve hakkaniyetli bir savunma hazırlaması mümkün değil. Avukatların tutuklularla görüşmeye gitmesi, binlerce klasörden oluşan dava dosyası üzerine tartışması imkânsız hale getirilmiş durumda. Mahkeme bize “savunma verin” diyor ama her aşamada delil toplamaya devam ediyor. Mahkemenin kendi planı var; hiçbir usul kuralına uymadan delilleri istediği gibi ve seçtiği şekilde topluyor. Az önce de söylediğim gibi, lehte olabilecek delilleri dosyaya koymuyor.

Örneğin sizin talebinizle toplanmış delil yok mu?

Hayır, bizim talebimizle toplanmış tek bir delil bile yok!

KOBANÊ DAVASINA ADLİ TATİLDE BİLE ARA VERİLMİYOR!

Talep mi etmediniz?

Tabii ki talep ediyoruz ama mahkeme bizim delil toplama taleplerimizi reddediyor, savcılığın inisiyatifiyle de delil topluyor. Konuşmalardan yargılıyor; o konuşmaların dökümünü istediğimizde de bunu reddediyor. Bir yargılanan, sağlık kuruluşundan aldığı raporla mazeret bildirdiğinde bile bunu sağlık kuruluşuna soruyor, reçete yazılıp yazılmadığına, yazılan ilaçların alınıp alınmadığına bile bakılıyor. İki hafta duruşma, bir hafta arayla yargılama yapılıyor ve hiç durulmuyor. Şu anda kesintisiz, yani her hafta duruşma yapmaya çalışıyor. Adli tatilde bile! Zamansal, mekânsal ve psikolojik şiddettir bu.

Bu tempo ne anlama geliyor?

Avukatların birçoğu şehir dışından geliyor, hepsi başka davalara da bakıyor. Dolayısıyla bu tempoyla biz avukatlara, “size bu dosyayı asla takip ettirmeyeceğim”, yargılananlara da “size etkin bir savunma hizmeti sundurmayacağım” denmiş oluyor. Bakın, başka bir olay daha var. Duruşma tutanakları, normalde duruşmadan en fazla bir-iki saat sonra yazılmış olur. Biz duruşma deneyimi olan ağır ceza avukatlarıyız, bunu biliyoruz. Fakat Kobanê davasında tutanaklar gece yarısı, hatta bazıları ertesi sabaha karşı Uyap sistemine yükleniyor.

KOBANÊ DAVASI IŞİD’İN KOBANÊ'Yİ ALAMAMASININ İNTİKAMINA DÖNÜŞTÜ

Bunun anlamı ne?

Açıkçası duruşma tutanaklarının yargıçlar tarafından hazırlanmadığına dair ciddi şüphelerimiz var. Tutanakların dili de bu şüphelerimizi güçlendiriyor; çok hasmane bir dil kullanılıyor. 6 Şubat’ta deprem oldu, 7 Şubat’ta mazeret gönderilmesine rağmen duruşma açıldı! Ofisi yıkılan, kaybı olan avukatlar ve yargılananlar vardı. Kimse gidemeyince bir süre sonra durdurmak zorunda kaldılar.


Yarın: Kobanê davasında mahkeme AİHM’in yakında çıkacak ikinci Demirtaş kararına hazırlık yapıyor


Önceki ve Sonraki Yazılar
İrfan Aktan Arşivi