Psikolojik sorun neşterle hallediliyor

Özgüven duygusundaki sorunların tohumları çocuklukta atılıyor. Sonra insan bu güvensizliği, eksikliği, sıkıntıyı bir cerraha emanet ederek ‘düzelttirmeyi’ deniyor. Vücut kanlı bir savaşın alanına dönüşüyor.

Bebeğin ilk yuvası, kendisini güvende ve korunaklı hissettiği yer anasının karnı. Sonra vatanı, yuvası anasının kucağı oluyor. Daha sonra vücudu ruhsal yapısının yuvası oluyor. Vücudu özdeğer, özgüven duygusunu geliştirdiği yer, mekân, yurt... Ama bu yurt önce çok yetersiz ve yıllarca anne/babaya bağımlı ve onlarsız var olamıyor. Yani vücudu, bedensel donanımı yaşamını sürdürebilmek için yeterli değil.

Çocuk yurdunda, vücudunda yetersizlik bilgisini, deneyimini ve duygusuyla yaşıyor. Kendi, ben, kimlik... Bunların da oluştuğu yer insanın bedeni... Oluşturmak, gelişmek kendimizi olduğumuz haliyle kabul etmemekle başlıyor hikâye. Vücut çok güvenemediğimiz ama içinde güven oluşturmaya çalıştığımız adres... Güvensizliğin özgüven duygusundaki sorunların tohumları burada atılıyor belki de. Büyürken insan bu sorunu da büyümesine paralel büyütüyor... İşte saha sonra bu güvensizliği, eksikliği, bir sıkıntıyı bir cerraha emanet ederek ‘düzelttirmeyi’ deniyor. Vücut kanlı bir savaşın alanına dönüşüyor. Psikolojik bir sorun bedende neşterle ‘hallediliyor.’

Reklamlar sınıflar arasındaki duygusal yaşam farklılığını ortadan kaldırmayı amaçlar. (7) Yaşadığımız çağda insanın kendini birçok konuda yetersiz, eksik ve bu bağlamda mutsuz hissetmesini endüstriyel reklamlarla sürekli canlı tutuyor ama aynı zamanda bu yetersizliği tüketimle dengeleyebileceği duygusu veriliyor. (8) Bu tür benzer mekanizmayı güzellik endüstrisi ve reklamları da sürdürüyor. Bu endüstri insanların idealinin ne olması gerektiğini ve böylece ideal şablonuna uymayanların da güzellik endüstrisinin ürünleriyle ideale ulaşabileceğini anlatıyorlar. Bu bağlamda birçok insanın çirkin ve bu nedenle de mutsuz olduğu ima ediliyor.

Richter’in Tanrı Kompleksi kitabının adından da anlaşılacağı gibi insanlar önceden yaşamlarını kaderle ve tanrıyla açıklarken günümüzde kendi kendilerini yaratabiliyorlar. Bu, temelde insanın çaresizliğinin, güçsüzlüğünün inkârı, yani narsizm yatıyor. İnsanlar kendi kaderlerini kendi ellerine almakla tanrısal olana talip de oluyorlar. Güzellik endüstrisi de önceden tanrının yapabileceği, başarabileceği şeyi/mucizeyi vaat ediyor ya da söz veriyor.

Tanrı insanı genç “yaşatabilir”, çirkin birini güzel yapabilirdi önceleri. Günümüzde doktorlar, güzellik uzmanları vaatte bulunurken aslında tanrısal güce ulaştıklarını da söylüyorlar. Güzellik artık şans değil. Çirkinlik imha ediliyor ve geriye sadece güzellik kalıyor. Doğadan ve tanrıdan çok daha iyi bir estetik uzmanına gereksinim var. Güzellik endüstrisi güzeli değil sadece ideal güzeli tanımlıyor. Bunun bir diğer anlamı güzel de kendini yeterli güzel bulma şansını yitiriyor ve güzellik endüstrisi güzeli de ideale yakınlaştıracağını vaat ediyor. Burada kısır bir döngü oluşuyor ve bu döngüyü finanse etmek zaten çok pahalı ve her insan bu kısır döngüye muhtaç ve bağımlı hale geliyor.

Ötekine bağımlılık, takdir edilme ‘savaşı’na yol açıyor. İnsanın kendisini yaratması kişiyi; “girişimci kendi” yapabiliyor. “Kendi”; olan yapı, ticari bir projeye (10) dönüşüyor ve oluşturuyor. Bunun bir diğeri anlamı “kendi”; artık ekonomik bir kategori. Kendine yatırım yapabiliyor, kendi ticari bir obje, insan ilişkileri kâr-zarar ekonomisi üzerinden kurulabiliyor. ‘Kendi’ yaratılırken “plastik”; veya “tasarım kültürü”; (11) geliştiriliyor. Cerrah kompüterde ameliyat sonrasın nasıl görüneceğini hastaya sunuyor ve hasta katalogdan kendi’nin nasıl görüneceğini belirliyor. Bu işlem anında aslında hayatın farklı üç zaman aralığını bir araya getiriyor: Mesela burun ameliyatında burnun bebeklik burnu, çocukluk burnu ve ergenlik burnu var, yani burnun bir geçmişi (geçmiş zaman), zaman içinde değişimi ve bilgisayar ekranında büyültülmüş dijital gelecek hali var ve insan tanrı gibi gelecekte nasıl olmasına karar verebiliyor.

Sosyal filozof Axel Honnet, insanların karşılıklı birbirlerini kabul etmelerinin sosyal yaşam için çok gerekli olduğunu yazar .(12) İnsanlar büyürken anne/babalarından, diğer insanlardan bağımlılıklarını azaltırlar. Bütünüyle tam bağımsızlık mümkün olmaz. Ama günümüzde narsizm insanları hiç kimseye ihtiyaçları yokmuş gibi bir tutuma itiyor. Yani narsizm insanın ötekine muhtaç olduğunun inkârına dayanıyor. Anne/babanın yeterince takdirini görmeyen ve yeterince ilgi görmeyen çocuklarda daha sonra bu narsistik eğilimin fazla olduğu tahmin ediliyor.

Honnet işte bu imkânsızlığa vurgu yapıyor ve insanların birbirlerine muhtaç olduklarını söylüyor. İnsanlar sosyal ilişkilerde kendi kimliklerini onaylatmaya ve kendileriyle de böylece olumlu ilişki kurmaya başlarlar. (13) İşte insanın kendisini öteki üzerinden tanıma ve öteki üzerinden kendini takdir edebilme ve sevebilme mecburiyeti ötekine bağımlılığı doğuruyor. Bu öteki insana günümüzde sürekli eksik, çirkin olduğunu anlatarak ötekinin de kendisiyle negatif ilişkilenmesini sağlıyor; sorunlardan kurtulabilmenin yollarından biri olarak güzellik sunuluyor. Aslında bütün bunlar insanın kendisine psikolojik yabancılaşmasının kozmetik üzerinden görünüm/vücut olarak da başkalaşmasını/yabancılaşmasını sağlıyor. İnsan bu yabancılaşmayı geçmek için güzellik derdine düşerken daha da yabancılaşabiliyor.

Önceleri güzellik endüstrisi çok pahalı olduğundan megastarlara, aşırı ünlülere, zenginlere hizmet ediyordu. Günümüzde bu ‘hizmet’ler gecekondulara, sanayi işçilerine kadar ulaştı. Bu hizmetlerin bir yan etkisi daha var: Bu hizmeti alanlar zengin/sınıf atlamışlık duygusunu, seçkinler arasına katılmanın pozitif etkisini yaşıyor ve temizlik işlerine ya da tamirciliğe devam ediyorlar. Yoksulluğa rağmen bu duyguyu yaşamak insanlarda narsistik yücelik duygusu veriyor.

ERGENLİK VE BELİRSİZLİĞİN KORKUSU

Sonra ergenlik başlıyor. Vücuttaki değişiklikler, bu değişimin verdiği korku. Burnumuzun, sesimizin, boyumuzun nasıl olacağını bilememek. Belirsizliğin verdiği korku. Kontrol edemememin sıkıntıları... Bu dönemde daha çok vücudu denetlemeyi deniyoruz. İnsanın vücudu hayatı boyunca sürekli değişiyor. Ama en önemli ve kısa dönemdeki hızlı değişiklikler ergenlikte oluyor. İnsanlar bazen bu değişikleri kendilerine eklemekte, kabul etmekte ve değişiklikleri sevmekte zorlanabiliyorlar.

Bu değişikliklere paralel bir ayrılık da yaşanıyor: Çocuklukta ve ergenliklere paralel insanlar ailelerinden uzaklaşıyorlar da. Vücudun değişikliği sadece vücudun eski halinden değil aynı zamanda anneden de uzaklaşma demektir. Çocuk özdeşleşerek anneyi kendi içine alır, kendi’nin bir parçası yapar. Anneyle çocuk sanki bir bütündür. Ama daha sonraki otonomi döneminde anneden uzaklaşmaya çalışır. Bu dönemde otonomiyi başaramayan çocuk ameliyatla anneyi bilinç ötesinde kendi dışına çıkarıp otonom olmayı dener. Ameliyat anneyle arasına koyduğu mesafedir. Bebek doğduğunda göbeği kesilerek anneyle biyolojik bağ koparılır. Bebek var olabilmek için anneye psikolojik bağlanır, annenin güvencesiyle var olur. Otonomi döneminde çocuk anneden uzaklaşarak bir anlamda psikolojik göbek bağını anneden koparır. İşte bunu optimal başaramayanlar güzellik ameliyatıyla hem anneyle benzerliği ortadan kaldırır hem de psikolojik bağı kopararak otonom olmayı dener.

İnsanlar bazen ayrılıklara tepkileri vücutlarında tepkilere de yol açabilir. İnsan bazen bu değişikleri kendine entegre edemiyor. İşte ameliyatlar bu entegre edilemeyen yanın dışarı atılması, bu yanlardan kurtulmak demek de. Neyin fazla ya da hatalı olduğunu ama tüketim toplumunun güzellik çılgınlığı belirleyebiliyor. Bu güzellik idealine uymayan başından itibaren yabancı bir obje gibi görülüyor. İnsanlar kendi vücutlarını idealden yola çıkarak ‘problemli’ buluyorlar. Güzellik bazen de eksiklik demek. Dudaktaki renk eksikliği ön kabulü rujla gideriliyor. Güzellik ideali aslında sıradan, ortala her vücudu karikatür, kabul edilip gurur duyulması zor, nefret edilen, çirkin ve eksikler içeren hale getiriyor. Özgüven, kendine güven, sağlıklı ruhsal dengeler insanın vücudunda oluşabilir. İşte bu sağlıklı psikolojinin oluşacağı mekân /vücut problemli karikatür, eksik/fazla görülünce psikolojik dengeler kurmak bayağı zorlaşıyor.

Psikolojik dengenin kurulması için de insanlar güzellik endüstrisine mahkûm oluyorlar. İnsanlar kendi vücutlarına kusur aramak ve bulmak için bakıyorlar adeta. Her gün sosyal medyada, televizyonda makyajlı, ameliyatlı, filtrelenmiş binlerce fotoğraf görüyoruz ve normal halimizi beğenmemiz ya da kendimize karşılaştırma olmadan bakmamız imkânsızlaşıyor. Bir dönem sonra güzel olmak adına adeta güzellik hastalığına yakalanıyoruz. Doktora, estetik cerraha gitmek ve bu hastalığı tedavi ettirmek şart oluyor bazen. Ayrıca ideal olarak Batılılar sunuluyor. Nazizm, Batılı aryan ırkı ideal ve en iyi olarak sunuyordu. Günümüzde bu durum normalimize de sirayet etmiş durumda. Kore’de kadınların %50’si gözlerini Batılı kadınlar gibi ameliyat ettirmek istiyorlar. Batılı gibi olmak, birileri beğenirse ancak kendini beğenebilmek norm olmaya başlıyor. Beğenilmek, sevilmek, başarılı olmak da güzellikle daha da kolay olunca bir sürü etmen iç içe giriyor. Bu kontekste güzellik endüstrisi kendini çözüm vaadi olarak sunuyor.

ÖZGÜVENİN İLACI OLARAK GÜZELLİK

Kendinden, vücudundan emin olmayanlar ve özgüven sorunu olanlar özgüven kazanmak için güzel olmak ve böylece psikolojik bir sorunu ortadan kaldırmak istiyorlar. Yetişkin bir kadın/erkeğin özgüven konusu çocuklukta başlıyor ve gelişim döneminde büyüyerek bazen sürüyor. Psikolojik sorunları psikanaliz düğümlendiği yerde çözmek gerektiğini önerir. Yani özgüven meselesi psikanalizde çocukluktaki düğümü çözerek sonuçlandırılmaya çalışılır. Yani beğenilmeyen burun başka bir soruna da işaret eder. Burnu ameliyatla düzeltmek, çocuklukta oluşan ve geleneğe dönüşen kendini beğenememe halini çözmez. Bir dönem geçici rahatlama olabilir ve sonra sorun başka bir biçimde nüksedebilir. Çoğu insanın gelişiminde özgüven sorunlu başlıyor.

Anne/baba narsistik projeksiyonla çocuklarını yer yer olduğundan daha abartılı olarak yüceltiyorlar. “Benim yavrum dünyadaki en güzel/akıllı/zeki çocuk” gibi. Bu akıllı/zeki/yetenekli ve güzel çocuk sakarlık yaparak masadaki bardağı deviriyor. Anne/baba bu kez de çocuğun salak/geri zekalı/aptal olduğunu söyleyerek çocuğa kızıyorlar. Çocuklarının büyüyünce Einstein olabileceğini düşünen anne/baba kısa bir zaman sonra çocuğun salak, geri zekalı olduğunu da söylüyorlar. Özgüven ve özdeğer bir sarkaç gibi bu iki uç arasında gidip gelirken kendine bir yer bulamıyor. Özgüven kendine güvenen anne/babayla özdeşleşerek; onlar bana verdiği değer ve güven üzerinden oluşabiliyor. Anne/baba çocuklarının çok zeki olduğunu inansalar da (narsistik projeksiyon. Bu aynı zamanda anne/babanın çok akıllı olduğuna dolaylı işaret eder. Akıllı insanların da çocukları zaten akıllı olur) bir dönem sonra bu inanç gerçeklik sınavından geçerek relative edilir ve normal bir düzeye çekilir. Genelde ama bu gerçeklik sınavının sonuçlarını kabul etmeyerek ve çocuğun narsizmini gerçekliğe yakın hale getirmeye yardımcı olmazlar ya da çocuklarını irrasyonel değersizleştirerek özgüven edinmelerini zorlaştırırlar. Kısacası bu sarkaç sıkça bir uçtan diğerine savrularak insanın kendisine ve vücuduna güvenmesini zorlaştırır. İşte gelişim döneminde edinilen bu eksikliği insanlar özgüven ve özdeğer edinebilmek için güzellik endüstrisi sayesinde gidermeyi denerler.

Devam edecek.

Kaynakça:

7 Horst-Eberhard Richter, Der Gotteskomplex [Tanrı Kompleksi] (Psychosozial Verlag, 2005) s. 167.

8 age, s. 166.

9 Bröckling, age, s. 47.

10 age, s. 108.

11 Annegret Eckhardt, 1994, İm Krieg mit dem Körper [Vücutla Savaşırken] (RoRoRo Rowohlt

Taschenbuch Verlag), s. 27.

12 Kampf um Anerkennung [Takdirmek edilme Savaşı] (Suhrkamp Verlag, 1992), s. 13.

13 age, s. 11.


Şahap Eraslan: 1980'de cunta öncesi Almanya'ya gitti. Berlin Teknik Üniversitesi’nde psikoloji bölümünü bitirdi. Daha sonra Humbold Üniversitesi’nde etnoloji okudu. Eş ve aile terapisi, klinik hipnoz eğitimlerini bitirdi. Daha sonra uzun bir eğitim sonrası psikanalist oldu. Uzmanlık alanı kültür psikanalizi ve psikanalitik kültür karşılaştırmaları. Analist/psikoterapist olarak Berlin'de çalışıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Şahap Eraslan Arşivi