Enver Topaloğlu
Roni Margulies’e veda
Adını şiir çevrelerinde Tan dergisinin sekizinci sayısında yer alan “Yenilenmek” ve “Anacadde” başlıklı iki şiiriyle duyuran Roni Margulies (1955) yaşamını yitirdi.
İstanbullu şair Margulies’in ilk kitabı 1991’de “Her Rind Bilir” adıyla yayımlanır. Şairin sonraki yıllarda çıkan şiir kitapları şunlar “Gün Ortasında” (1992), “Mağrur Olma Padişahım” (1994), “Bilirim Niye Yanık Öter Ney” (1996), “Elsa” (2000), “Saat Farkı” (2002), “TK1980” (2006), “Apollon Yılları”, “Ornitoloji” (2017). Roni Margulies’in 1985 ila 1995 yıllarındaki şiirlerini bir araya getiren ilk dört kitabı 2000’de “Uzaklıklar” adıyla, toplu şiirleriyse 2014’te “Telgraf Çiçeği” olarak okurla buluşur.
“Uzaklıklar”, şairin okura ve tarihe karşı duyduğu sorumluluğun gereği olarak yazdıklarının “hesabını veren” dikkat çekici bir önsözle başlar.
SAHİCİLİK VE SAMİMİYET
Şairin sorumluluk duygusu da, hesap vermeye, özeleştiriye açık tutumu da aslında şiirde sahiciliği ve samimiyeti önceleyen anlayışıyla, arayışıyla ilgilidir. Roni Margulies şiirini, bu iki özellik, sahicilik ve samimiyet ilkesi üzerine kurmuştur diyebiliriz. Bu tutum, “Uzaklıklar”ın girişindeki sunuş yazısında da açıkça dile getirilir.
Margulies’in “Önsöz” olarak yazdığı sunuş yazısından bir bölümü aktarıyoruz, ama metnin tamamının okunmasını da öneririz: “Elinizdeki kitabı bu şekliyle yayınlamadan önce çok düşündüm. İlk iki kitabımı yayınladığımda çok da genç değildim gerçi artık, fakat yaşça olmasa da, şairliğim açısından gençlik eserleri olarak görüyorum bugün onları. Bir iki istisna ile, bugün yazsam öyle yazmazdım diye düşünüyorum o şiirleri. Bıraksam da tarihin acımasız daha okudum ilk kitabım ‘Her Rind Bilir’i. Hatırlıyorum, Murathan Mungan Remzi Kitabevi'ne hazırladığı ‘Çilek’ dizisi için benden bir dosya istediğinde, uzun zamandır şiir yazıyor ve dergilerde yayımlıyor olmama rağmen, ilk kitabımı yayınlayacak olmanın o tarifsiz heyecanına kapılmadım, tüm şiirlerimi dahil etmedim dosyaya. Şairlere çok zor gelen ve zor olduğu için pek çok şairin çok fazla yayınlama tuzağına düşmesine neden olan eleme sürecinden geçirdim o güne kadar yazdığım şiirleri. Bu nedenle olsa gerek, Rinddeki şiirleri biraz acemi buldum, zanaat açısından bazılarını zayıf buldum; ‘Şu dize daha güzel yazılabilirmiş’ dediğim oldu, ‘Şunu şöyle ifade etseymişim’ diye düşündüğüm oldu; fakat ‘Bu şiiri niye yazmışım ki?’ dedirtmedi bana şiirlerden hiçbiri.
Şiirlerde ifadesini bulan dünya görüşü, kaygılar ve özlemler, sevinçler ve acılar bugün de geçerli benim için. ‘Efekt’ yaratmak için, ‘hoşluk’ olsun diye, salt güzel şiir yazmak kaygısıyla yazmamışım şiirlerden hiçbirini. ‘Sahiden’ yazmışım. Bu söylediklerim ‘Gün Ortasında’daki şiirlerden bazıları için de geçerli. Daha ustaca yazılabilirlermiş, ama sahte değiller. Ayrıca, bu kitapta belki de bugüne kadar bir eşini daha yazamadığım ‘Polonya’ya Mektuplar’ şiiri var, yazarken duyduklarımı bugün okuduğumda bana yeniden yaşatabilen ‘Mendirek’ ve ‘Ağıt’ şiirleri var. Son tahlilde şiirde ustalıktan ziyade sahiciliğe önem verdiğim için, ‘Her Rind Bilir’ ile ‘Gün Ortasında’yı sahiplenmeye, altlarına imzamı yine atmaya karar verdim. ‘Bilirim Niye Yanık Öter Ney’ ve ‘Mağrur Olma Padişahım’a gelince, bu kitaplarla ilgili hiçbir kaygım, hiçbir çekincem yok zaten.”
‘POLONYA MEKTUPLARI’
Margulies’in ikinci kitabı “Gün Ortasında” yer alan “Polonya Mektupları” şairinin “anlatımcı” poetik çizgisini, şiirdeki tavır ve tutumunu yansıtan örnekler olarak da değerlendirilebilir. “Polonya Mektupları” üç ayrı şiirden oluşan kısa bir seri. Şiirlerin Didem Madak’a çağrışımla “Polyana’ya Mektuplar”ı yazdırmış olabileceği de düşünülebilir. Madak’ın şiirinin daha sonra yayımlandığını da kaydedelim. İncelemeye açık.
Roni Margulies’in “Polonya Mektupları”nın üçüncüsünden bir bölüm paylaşalım:
Kocamın işyerini ziyaret ettim bugün,
yakın İstanbul'a ilk ayak bastığımız yere,
tornalar, motorlar, kocaman bir yazıhane.
Patron Monsieur Burla ile oturduk biraz,
kopkoyu bir kahve ikram etti bana
(Küçücük bir fincan, Rus malı, dokunsan kırılacak)
çok sevdim, her sabah içeceğim bundan sonra.
Nasıl da yolunda gidiyor her şey.
durup düşündüğümde şaşıyorum akşamları.
Bu karmaşık, karman çorman şehirde
kendi küçük düzenimizi kurduk işte
Fakat bir esrar perdesi hala çevremiz
ve yırtabilirsek bugün bu perdeyi,
bilmem ki bakalım neler göreceğiz.
ARADA SIKIŞMADAN AKAN ŞİİRLER
Roni Margulies’in şiir anlayışı ve girişimiyle modern Türkçe şiirde müziğe öncelik veren “anlatımcı” geleneğin önemli temsilcileri olan Yahya Kemal, Cahit Külebi, Attilâ İlhan ve Behçet Necatigil, hatta Ahmet Oktay ekseninde, ama daha çok Yahya Kemal’le Attilâ İlhan arasında bir yerde durduğunu söyleyebiliriz. Arada bir yerde durur, ama arada bir yerde sıkışmamıştır. Margulies’in şiirlerinin arada sıkışmadan, modern Türkçe şiirin içinde muterdil bir biçimde akıp gideceği yolu bulabilmiş olması önemlidir. Bunun altını bilhassa çizmek gerekir diye düşünüyor Orhan Kahyaoğlu, “Modern Türkçe Şiir Antolojisi”nde “Şair, kitaplarında bir musikiye, onun yarattığı özel duygu durumlarına derinlemesine girebilmiştir” değerlendirmesini şu ifadelerle sürdürür
“Etkili bir lirizmin yanında, insanın doğasına varan kesitlerle şiirini süslemeyi becermiştir. İmge ve metaforu bırakın, basit benzetmelere bile yakınlık duymadan, tarih ve siyasayı da kapsayan temalara yakınlaşma deneyimi oldukça özgürlükçüdür. Tek sorun, şiirin içselleştirilmesi ve yalın bir dille özgün bir dize yapısı, söyleyiş tarzı oluşturmanın zorluğudur. Margulies, bazen bu bağlamda önemli bir yol kat eden şiirler yazmış; bazı durumlardaysa şiirden cümleye kayıp, bu kaymayı tekrar toparlama gibi sıkıntılı kesitlerle yapıtını bütünlemiştir. Ama saygı duyulacak nokta, oldukça zor olan bu şiir tavrını inatla sürdürüp başka bir kurma tavrına özgürce yol alabilmesidir. Politik tavrı, bu noktada onun için hem büyük bir risk hem de önemli bir yol açıcıdır. Margulies zor bir hedefin halen takipçisidir.”
RİSK ALMADAN ŞİİR ZOR
Kahyaoğlu, Margulies’in poetik tercihiyle birlikte aldığı riske de dikkat çeker. Ancak risk almadan şiirin zor olduğu da açık. Risk yalnızca yazım tekniği, anlatım tarzı, dile getirme biçimi bakımından değildir. Konu, tema, izlek seçimi yönünden de geçerlidir. Roni Margulies’in şiirde sahicilik ve samimiyetten ödün vermeksizin kişisel olanı toplumsallaştırma, tarihselleştirme girişimi de üstesinden gelinmesi gereken riskler içerir. Şairin üçüncü kitabı da aslında “risk”e meydan okuma girişimi olarak değerlendirilebilir. “Mağdur Olma Padişahım” adıyla 1994’te yayımlanan kitabın son şiiri “Sonsöz: Yaşlı Bir İttihatçı’nın Belki de Düşünmüş Olabilecekleri” başlığını taşıyor. İttihatçıların yaptıkları, yol açtıkları yıkım ve kıyım düşünüldüğünde Margulies’in şiirindeki yaklaşımının biraz fazla iyimser kaldığı söylenebilir. Kitap için yüzleşme, yüzleştirme şiirlerinden oluşan bir toplam diyebiliriz. Kitabın ana teması, “muktedirler de mağdur olurlar, olabilirler” şeklinde özetlenebilir. Şair yine bıçak sırtı denilebilecek bir konuyu tercih ederek risk almaktan kaçınmamıştır. Roni Margulies’in bir dönemin muktedirini mağdur olarak anlatma riskini “şair hassasiyeti”nin politik bilincine galebe çaldığı yorumu yapılabilir mi? Şiirden bir bölüm aktaralım:
Ne çoğumuzun söndü ocağı,
Onca suikast, idam, ölüm,
Kaçımızın adı tarihe bile kalmadı.
Benim, örneğin, Paris'ten dönüşüm,
Reşid’in Beşiktaş’ta intiharı,
Berlin’de Talât, Cemal Tiflis’te,
Malta'da kaçımızın sürgün yılları,
Bir avuç kaldık 50'lere gelindiğinde.
Denebilir ki (ve çok zaman denildi),
“Ölüp gittiniz hepiniz işte, neye yarar,”
(Nasıl da özlüyorum üstelik gidenleri.)
Benim de ama bir çift sözüm var:
Silindir gibi geçti tarih üzerimizden,
Doğru, bir bir kayıtlardan silindik,
Ama tarih, bir yandan, başımıza gelirken,
Bir yandan bizler tarihi değiştirdik.
Margulies’in üçüncü kitabı “Niye Yanık Öter Ney” için Selim İleri şu değerlendirmeyi yapıyor: “Atillâ İlhan özlü konuşmasında ‘artık herkes için kimsenin şiir yazmadığını’ banka memuruna, yurttaşa, bir hekime şiir yazılmadığını, bir içe dönüklük içinde şiirin yersiz biçimde kişiselleştirildiğini söylemişti. Bilirim Niye Yanık Öter Ney, işte, o yersiz kişisellik anlayışının tam karşı uçunda bir şiir kitabı. Gerçi hayli kişisel bir dünyayı yansıtıyor ama, bir bakıyorsunuz, herkesin kişiselliğine uzanabilmiş.”
İSTANBULLU ŞAİR
Roni Margulies’in şair kimliği ve kişiliğinden söz ederken atlanmaması gereken iki olguya daha değinmek gerektiğini düşünüyoruz. Birini yazının girişindeki cümlede ifade ettik: İstanbullu şair. İkincisi, modern Türkçe şiirdeki yeri bakımından onun “geç seksenler” döneminin şairi olarak değerlendirilebileceğidir.
Yetmişli yıllardan sonra modern Türkçe şiirde adı ön plana çıkan şairler arasında çok az İstanbul doğumlu şair vardır. Bu sayı seksenlerden sonra daha da azalır. Oysa altmışlara kadar şiirde varlık gösteren şairlerin çoğu İstanbul doğumludur. Bunun şiirde ne gibi bir önemi olduğunun izini sürmek için şairlerin dil tavırlarına ve tutumlarına eğilmek, her zaman olduğu gibi yine “şeytanı ayrıntıda aramak” gerekir. Konu aslında hayli geniş. Araştırmaya açık. Margulies’in geç seksenler şairleri arasında olduğunu söylerken dayanağımız yalnızca kitaplarının doksanlı yıllarda yayımlanmaya başlanmış olması değil. Bu da var, ama şiirindeki atmosfer, duyarlılık farkındalıklar bakımından izlediği çizgi daha önemli.
Şairin 2010 yılında çıkan “Apollon Yılları”ndan yedi yıl sonra yeni kitabı 2017’de “Ornitoloji” adıyla yayımlanır. Önceki sekiz kitabı dikkate alındığında bu hayli uzun bir süre. Ancak şairin geçen süreçte birtakım yenilikler denese bile başından itibaren benimsediği çizgisini koruduğu söylenebilir. Anglosokson şiirine özgü anlatımcı öyküleyici, içeriye ve dışarıya doğru işleyen tarzın son kitabında da sürdüğünü kaydedelim.
Ornitoloji sözcüğünün Türkçesi kuş bilimi. Kitap, kuşların hayatımızdaki yerinden ve özgürlükle olan simgesel bağından esinlenmiş şiirlerden oluşuyor. Üç bölüm ve kırk iki şiirden oluşan kitabın ilk bölümünde, on şiir yer alıyor. Beş şiirin yer aldığı ikinci bölümün adı “Deyrulzafaran”. Üçüncü bölümün adıysa “Deryadil Sokak”. Aktaracağımız bölüm kitabın ilk şiiri “Kuşluk Vakti”nin ilk betiği:
Güneşle girdim bu sabah güne.
Uyandık, baktık, yerli yerinde dünya,
gece bıraktığımız gibi duruyor her şey.
Ben gerinirken yükselmeye başladı o.
Uçup bir kuş geçti çığlıklarla aramızdan.
Roni Margulies’in şiir çevirileriyle de modern Türkçe şiire katkıda bulunduğunu kaydedelim. Ted Hughes’ten “Seçilmiş Şiirler” (1987), Philip Larkin’den “Seçilmiş Şiirler” (1990), Yehuda Amihay’dan “Seçilmiş Şiirler” (1996) ve Ted Hughes’in “Doğumgünü Mektupları”, (1998) Türkçede onun çevirisiyle yer almıştır.
VEDA YAZISI
Bu bir veda yazısı, sözü fazla uzatmadan, ayrıntıya girmeden geçiyoruz. Onun “ne aradığını bilen” ve “bildiği yolda yürüyen” şair kimliğine, “mutedil ve pastel şiirine” değinen daha geniş kapsamlı bir yazıyı sonraya bıraktığımızı kaydedelim ve otuz bir yıl önce babası için yazdığı “Ağıt”tan bir bölüm okuyarak bitirelim:
İnişten hemen önce,
uzansam dokunacam, tam uçağın altında,
iki çocuk duruyor caddenin ortasında,
atılıvermiş çimlere bisikletler.
Biliyorum birazdan Yandımçavuş’ta
macera bu ya, ayran içmeye gidecekler.
Sarsılarak değiyor tekerler yere:
Yeniden yaşamaya değil bu sefer
gömmeye geldim çocukluğumu, babamla beraber.
Ardında bıraktığı şiirler, şair olarak yaşatacaktır onu… Güle güle şair… “Edebiyat ve Devrim”in kılavuz kalemi Troçki’ye selam söyle…
Enver Topaloğlu: Türk dili ve edebiyatı öğrenimi gördü. Birçok sanat edebiyat dergisinde şiirleri yayımlandı. Altı şiir kitabı bulunuyor. Cumhuriyet gazetesinde 1993 – 2015 yılları arasında düzeltmen olarak çalıştı. Emekli oldu. Gazete Duvar’de yazarlığa başladı. Beş yıl süreyle cumartesi günleri modern Türkçe şiiri odak alan yazılar yazdı. 10 Eyül 2022 tarihinde Artı Gerçek’te başladığı köşe yazarlığını sürdürüyor. Topaloğlu 2017’den bu yana İzmir’de yaşıyor.